UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Novodeviche Mezarlığı - Moskova

27 Kas 2010
Cihan Başbuğ

Adını, hemen yanındaki manastır ve kiliseden alan Novodeviche Kladbishche (Novodeviche Mezarlığı), Moskova'daki gezimin en önemli durağıydı. Nazım Hikmet'i ve yüzlerce önemli kişiyi ağırlayan bu mezarlığın önemi; ünlü kişilere ev sahipliği yapmasından çok zamanla bir sanat eserine dönüşmesinden geliyor.

Giriş kısmından başlayan sadelik, sonrasında eklenen,Sovyet Mimari ve renklendirme anlayışı sizi içeride bambaşka bir havaya sokmaya yetiyor.

Mezarlığa metroyla,"Sportivnaya" durağında inerek kolayca gidilebiliyor. İlk olarak bu bölgede sadece Manastır varmış, zamanla eklemeler yapılarak mezarlığın genişlemesiyle şimdilerde Manastırdan çok mezarlık konuşulur hale gelmiş. Boris Yeltsin, Gorbaçov'un eşi Raisa, Kruşçev gibi önemli devlet adamlarının mezarlarını da barındırması da ününü dünyaya tanıtmış.

"Yeltsin'in Mezarı"

Mezarlığı gezdikçe kendinizi heykellerle dolu bir parkta, ya da önemli bir sanat galerisinde hissediyorsunuz ve ölümün soğuk gerçeğinden çok kişilerin,ölümsüzlüğe ulaşmasını sağlayan eserleriyle, yapıtlarıyla tanışıyorsunuz.

"Rejisör; Sergey Gerasimov"

Kategori:

Re: Novodeviche Kladbishche - Moskova

Mezarlığın zamanla önem kazanması, uluslararası düzeye kavuşması, kapıda bilet kesilmesini de beraberinde getirmiş. 200 Ruble (10 lira) ödeyerek içeri girdik, kapıda satılan karanfilleri Nazım Hikmet'in sevmesi umuduyla yürüyoruz. Hemen ileride bol karanfilli, dikkat çeken bir konumda bizi bekliyor Nazım'ın mezarı. Bir dev karşımda duruyor.

Yanıbaşında da son eşi Vera'nın külleri bulunuyor. Sanırım mezarlığın bu bölümü en çok ziyaret edilen yerlerden. Her zaman çiçek bulunduğunu öğreniyoruz.

Mezarlıkta çok farklı alanlarda uzmanlaşmış, önemli kişiler var. Malenkof (lider),besteci Nikita Bogovslovski, Yazar ve şair Şukşin, Piyanist S.Rihter, Çellist Rostropoviç, Aktör nikulin, Balerin Galina Ulanova, Bulakov (yazar), Mayokovski, Oyun yazarı Ostorovski, Kabalevski, Ermeni Besteci Nalbantyan...

Hepsinin mezar tipleri, kullanılan renkler, ustalıklar bambaşka ve her biri çok farklı şeyler anlatıyor bize; yaşarken olduğu gibi.

Nazım Nazım 2 Vera dscn1868.jpg dscn1875.jpg

Re: Novodeviche Kladbishche - Moskova

Dünyada farklı örnekleri var mı diye kısa bir araştırma yaptım ve Küba'dan bir örnek buldum ama sanırım Novadeviche kadar önemli değil. (Merak edenler için:Cristobal Colon Mezarlığı)

Bu konuda özellikle Barış Acar'ın yol gösterici bilgiler verebileceğini düşünüyorum, çünkü Rahmi Öğdül'ün tarlaların sanat eserine dönüşebileceğiyle ilgili yazısını şaşırarak okuduktan sonra böyle bir çalışmanın da olduğunu tahmin ediyorum.

Sırasıyla: besteci Nikita Bogoslovsky, Olimpiyat Sporcusu Valeriy Brumel, yazar Şukşin, adını bilmediğim Ressam ve Akademisyen, askerler...

dscn1891.jpg dscn1892.jpg dscn1956.jpg dscn1900.jpg dscn1879.jpg

Re: Novodeviche Kladbishche - Moskova

Gezimin sonunda epey bir not tuttum, araştırma ve bulma merakıyla dolduğum isimler birikti. Bir mezarlığın bu kadar öğretici olabileceğini hiç düşünmemiştim. Sanırım Rusya'nın özelliği de bu; metroda, mezarlıkta, parklarda,devlet binalarında, ummadığınız yerlerde bile sanat var.

dscn1894.jpg dscn1896.jpg

Re: Novodeviche Kladbishche - Moskova

Novodevichye Mezarlığı üzerine daha önce kapsamlı bir bilgim yoktu. Bu güzel yazı ve fotoğraflarla birlikte ilgimi çekti.

Maalasef, ölü gömme ve mezarlık kültürüne ilişkin çok detaylı bir bilgim yok. Bildiklerim ancak, arkaik dönemdeki ölü gömme biçimleri ve Türk geleneğindeki türbe yapımı, bunun Selçuklu'daki örnekleri ile bu geleneğin en güzel örneklerinden biri olan Ahlat Mezartaşlarına dair kırık dökük bilgiler.


Re: Novodeviche Mezarlığı - Moskova

Youtube'da buradaki sanatçı mezarlarına ilişkin bir slayt gösterisi buldum:


Re: Novodeviche Mezarlığı - Moskova

Konuyla ilgili bir makale, yazı bulmaya çalışıyorum ve çok yakın olmasa da bir anlamda ilişkilendirebileceğimiz bir makale: Doğa ve Bahçe


Re: Novodeviche Mezarlığı - Moskova

Çoğu zaman ölüme, yaşamdan daha fazla anlam yüklediğimizi düşünürüm. Onun mutlaklığı, kaçınılmazlığı önümüzde hep yoğun bir karmaşık duygu ve sorular yumağı olarak durur. Mezarlıklar her zaman bizler için farklı bir mekan oldular.

Cihan Başbuğ’un yazısı başka bir yönüyle düşündürücü oldu benim için.

""
“Gezimin sonunda epey bir not tuttum, araştırma ve bulma merakıyla dolduğum isimler birikti. Bir mezarlığın bu kadar öğretici olabileceğini hiç düşünmemiştim.,

Cümleleri bende mezarlıklara nasıl baktığımız, mezarlıklarda neleri, neden hissettiğimiz konusunda düşünmeler, sorular yarattı. Orada bambaşka hissettiğimiz bir gerçek. Buradaki mezarlığın farklı yanı, bir sanatsal sunumla, pazarlanabilir bir bakışla sunulması. Bu bir şekilde klasik “mezarlık” kavramlarımıza, kabullerimize uymuyor.

Konuyla ilişkili olduğunu düşündüğüm alıntıyı ekliyorum.

""
MEZARLIKLAR

Mezarlıkların ve kabristanların çekiciliği o kadar kuvvetlidir ki insanlar, orada bir yakınları gömülü olmasa bile ziyaret ederler. Yabancı şehirlerdeki kabristanlara hac ziyareti yaparlar ve orada sanki bu, özellikle onlara sunulmuş bir keyifmiş gibi dolaşırlar. Onları oraya çeken her zaman ünlü bir adama duyulan hürmet değildir. En baştaki dürtü bu olduğunda bile söz konusu ziyaret her zaman daha fazla bir şey halini alır. Kabristan kısa sürede özel bir ruhsal durumun ortaya çıkmasına sebep olur. Bu ruh hali hakkında kendimizi aldatmak gibi dindarca bir alışkanlığımız vardır. Aslında, hissettiğimiz korku ve sergilediğimiz daha da fazla huşu gizli bir tatmini gözden saklar.

Kendisini bir kabristanda bulan bir insana gerçekten ne yapar? Nasıl hareket eder?; orada düşüncelerini meşgul eden nadir? Şu ya da bu taşa bakarak, üzerindeki isimleri okuyarak ve kendisini bunların bazılarına doğru çekilmiş hissederek, mezarın arasında bir aşağı, bir yıkarı dolaşır. Sonra isimlerin altına kazınan yazıları fark etmeye başlar. Uzun bir süre yaşamış ve şimdi, olması gerektiği gibi, bütün zamanlar boyunca birlikte yatan bir çift bulur; ya da oldukça küçük yaşta ölen bir çocuk; on sekizinci yaş gününe henüz erişmiş bir kız. Ziyaretçiyi giderek daha çok büyüleyen, zamanın sürecidir. Bu isimler giderek artan bir biçimde, mezarın başucundaki taşların üstündeki dokunaklı yazıtlardan çıkıp olduğu gibi olduğu gibi basit zaman süreçleri olurlar.

Burada otuz üç yaşına kadar yaşayan bir adam vardır; şurada kırkbeşine varabilmiş bir başkası. Ziyaretçinin yaşı her ikisinden de büyüktür, ama onlar çoktan yarışın dışına çıkmışlardır. Kendisi kadar yaşamamış pek çoğunu bulur; ama özellikle genç yaşta ölmemişlerse, onlar için hiçbir üzüntü duymaz. Ama onun o anki yaşını geçen, kendisinin hala yapabileceği gibi, yetmiş yıl, ya da zaman zaman, seksen yıldan fazla yaşamış olan pek çoklarını bulur. Öyleleri, onda bu insanları geçme arzusu doğurur. Kendisi için her şey hala mümkündür, kendi ömrü henüz belirlenmemiştir ve onun üstünlüğü de burada yatar; çaba göstererek onları geçebilir bile. Her halükarda onlarla aynı yaşa kadar yaşama şansı vardır, çünkü ne de olsa bir avantaja sahiptir: onlar hedeflerine ulaşmışlardır; artık yaşamamaktadırlar. Onlar ziyaretçiyle rekabet etmek için oradadırlar, ama bütün kuvvet onun tarafındadır; onların hiç kuvveti yoktur, yalnızca kayda geçmiş bir hedefleri vardır; en uzun yaşayanlar bile artık ölüdür. Onun gözlerine insanın insana yaptığı gibi bakamazlar ve ziyaretçi, mezarlarda yatandan, onların olduklarından daha fazla olma ve sonsuza kadar öyle kalma kuvvetini alır. Orada yatmakta olan seksendokuz yaşındaki yaşlı ölü onun üzerinde mahmuz etkisi yapar. Ziyaretçinin doksan yaşına kadar yaşamasını önleyecek ne vardır?

Ama sıra sıra mezarın arasında duran adamı meşgul eden tek karşılaştırma türü bu değildir. Gömülmüş olanların bazılarının ne kadar süredir orada yatmakta olduklarını fark etmeye başlar. Onu onların ölümünden ayıran zaman bir şekilde güven tazeleyici ve canlandırıcıdır: Kendisi dünyayı o kadar süre daha uzun tanımıştır. 17. ve 18. yüzyıla kadar uzanan eski anıtları barındıran mezarlıklarda, ziyaretçi yarısı silinmiş yazıtların önünde, onları deşifre edinceye kadar kıpırdamaksızın durur. Normal olarak yalnızca pratik amaçlarla kullanılan kronoloji, onun için birdenbire parlak ve anlamlı bir canlılık kazanır. Bildiği bütün yüz yıllar onundur. Mezardaki adam, yanında duran ve kendi yaşamının kısalığı üzerinde düşünen adam hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Onun için zaman, öldüğü yıl sona ermiştir; diğeri içinse şimdiki zaman kadar sürmüştür. Çoktan ölmüş olan o, ziyaretçinin yanında durabiliyor olmak için neler vermezdi? O öldüğünden beri 200 yıl geçmiştir; diğeri, sanki ondan 200 yaş daha büyüktür. Bu yıllar boyunca olan pek çok şey onun tarafından bilinmektedir; bu olaylar hakkında okumuş, insanları onlardan bahsederken dinlemiş ve kimileri de kandi başından geçmiştir. Üstünlük duymaması zor olan bir konumdadır ve doğal bir insan bu üstünlüğü duyumsar.

Ama bundan fazlasını hisseder. Ayağının dibinde yan yana tanımadığı ölüler yatmaktadır ve bunların sayısı çoktur. Sayılarının kaç olduğu bilinmiyor, ama bu sayı çok büyük ve onlardan daha da fazla olacaktır. Ölüler hareket edemezler, ama birlikte kitle oluşturmuş olarak orada kalmalıdırlar. Yalnızca gelip dilediği gibi gidebilir; yalnızca o dik durabilir.

Sayfa:271-273
Kitle ve İktidar-Elias Canetti-Çeviri:Gülşat Aygen-Ayrıntı Yayınları


Re: Novodeviche Mezarlığı - Moskova

Canetti'nin metnini henüz okuyamadım.

Mezarlık üzerine uzun uzadıya düşünmüşlüğüm yok bugüne dek. Bugünden sonra düşünür müyüm? İçinden geçmedikçe; sanmıyorum.

Tesadüf bu ya, geçen ay Piyer Loti'ye giderken, Eyüp Mezarlığı'nın içinden geçtik. Birbirinin üzerine devrilmiş mezartaşları dışında ilgimi çeken tek şey Avni Lifij'in mezarı oldu. Tepenin en güzel yerinden baygın bakışlarıyla Haliç'i izliyormuş gibi geldi. Kendisiyle kendisinin gıyabında bir fotoğraf çektirdim; bilse kızmazdı sanıyorum. Bir tablosuna girmişim gibi utandım fotoğraf çekilirken.

Ölüler bizden daha insan kalabiliyorlar.

mezarlikta_insanlar.jpg

Re: Novodeviche Mezarlığı - Moskova

Canetti, mezarlıktaki "ölü"yle orayı ziyaret eden "diri" ayrımı üzerine güzel durmuş. Aşağıdaki bölümler sanırım ön plana çıkan kısımlar. Ancak daha söyleyecek söz olduğunu hissediyorum ben.

""
kendi ömrü henüz belirlenmemiştir ve onun üstünlüğü de burada yatar

""
17. ve 18. yüzyıla kadar uzanan eski anıtları barındıran mezarlıklarda, ziyaretçi yarısı silinmiş yazıtların önünde, onları deşifre edinceye kadar kıpırdamaksızın durur. Normal olarak yalnızca pratik amaçlarla kullanılan kronoloji, onun için birdenbire parlak ve anlamlı bir canlılık kazanır. Bildiği bütün yüz yıllar onundur.

""
Ölüler hareket edemezler, ama birlikte kitle oluşturmuş olarak orada kalmalıdırlar. Yalnızca gelip dilediği gibi gidebilir; yalnızca o dik durabilir.