UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kıyafete Göre Kitap

13 Ağu 2012
Büşra B

Bugün sabitfikir.com'da rastladım, geç oldu biraz. Bilen, duyan vardır illa. Yazıları silinen kitabın üstüne bunu öğrenmek benim için üzücü oldu.

Tüketilip bir daha ele alınmayan, tüketici toplumlara hitap eden kitapları ve onların okuyucularını eleştirirken işin ucunun buraya kadar varabileceğini düşünmemiştim.

Kıyafete göre kitap okumak, bir aksesuarmış gibi o gün o kitapla dolaşmak?.. Obsesif kompulsif bozukluğu olan bir kişi olsa ve okuduğum kitaba göre giyinmek istiyorum, dese veya kitabım kıyafetime uygun değilse çantamdan çıkarmıyorum bile, diye eklese bir nebze anlarım; fakat, bu neyin nesidir?

Kitap kapağı önemlidir elbette, okuyucu adayını "sayfalarımı karıştır" der gibi kendisine çeker, beni oku, demenin bir yoludur, kitapla okurun selamlaşmasıdır; fakat kitabı kitap yapan, esasında, sayfalara hapsolmuş yazılardır. Kitap, ancak kendisini okuyacak birinin elinde özgürlüğe kavuşur. Kendimiz köleleşirken düş ve düşünce özgürlüğünün baş neferi olan kitapları karanlığa sürüklememeliyiz diye düşünüyorum.

Kapağını açtığında ışık saçar kitap. En karanlık hali bile aydınlıktır ki bunu okumanın yalnızca aydınlık yerlerde yapılabilmesinden bileçıkarabiliriz. Şapka, fular, kolye, yüzük gibi aksesuarlarla karıştırmayın efendim!..

Kategori:

Re: Kıyafete Göre Kitap

Ben de kitaba göre insan öneriyorum. Herkes her kitabı okumasın. Kitap kendisi tarafından okunacağı kişinin huyunu, suyunu ve de tipini seçebilsin. Gerekiyorsa kendini okutmasın sahibi adam olana kadar.

Şaka bir yana, asıl sorun "kıyafete göre kitap seçme"de de değil, bunu edebi haber olarak dolaşıma sokan kafada.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Varlık dergisinin yeni sayısında(Ağustos 2012), Deniz Özbeyli'nin Tanrı Fikrini Değiştirdi adlı öyküsünde, "sürekli yeni bir şey, hayret edilecek başka bulunduğu için de bu hayretlerin ifadesi yüzüne artık iyice" yerleşen Hayrettin Bey'den söz ediliyor. Yaşam her zaman bizi hayretler içinde bırakan, şaşırtan şeylerle dolu. Ama hiçbir zaman bu kadar( her şeyin olduğu gibi) insanları en uç sınırlarda hayretler içinde bırakmanın bile bir ticari sisteme dönüştüğü zamanlar olmamıştı. En çok hayret ettikleri yerler sirklerdi. Onlar da hep doluydu.

Bugün kapitalist sistemde her şey alınıp satılabilir, getirisi, rantıyla değerlendirilmesi gereken bir nesne. Kitap da öyle, bir yağlı boya tablo da, herhangi bir sanatsal ürün de.

Artık yüceltmeler yok. Bir kağıt parçasının sokakta yerde bulunup, duvardaki bir taşın arasına saygıyla, korkuyla konduğu zamanlar yok. Durum tüm bunların iyi-kötü oluşuna indirgenemeyecek kadar önemli, düşünülmesi gereken şeyler.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Aynı zihniyetin, haber yapmanın ötesine geçip durumu destekleyen bir tavır sergilemesi de bir hayli rahatsız edici. Bir edebi yayın bu haberi böyle şevkle sunuyorsa ne yapmalı?


Re: Kıyafete Göre Kitap

barış acarın şaka olduğunu söylediği şeyi ciddiye almak için çok sebebim var: evet, herkes her kitabı okumasın!


Re: Kıyafete Göre Kitap

Bugün bir yakınım, "Bence o kişiler kıyafetlerine kitap uydurmak için hiç uğraşmasınlar, hazır ciltlerden alıp dolaşsınlar." dedi. Madem onlar için kitap yalnızca bir kılıftan ibaret, böylesi manntıklı geldi. Bir de bu var deyiverdim.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Cilt fikrini sevdim. Herkes evinde kıyafetlerine göre hazır cilt taşısın. İçine canı ne isterse onu koysun. Mesela kapakta Elif Şafak - AŞK yazsın içinde Ayşegül olsun, Müslüman Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri olsun, Melissa P. olsun; fevkalade yakışacağı düşüncesindeyim.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Hatta bu sayede yalnızca birkaç kitapla idare edilebilir. Bir ince, bir kalın, bir de cep kitabı alıp farklı kapaklar tasarlayıp -ya da onları da satın alıp- sokağa, plaja, kafelere vs. atabilirler kendilerini. Bu da olur, olur mu olur.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Edebiyat hiçbir zaman kurtarılmış bölge olmamıştı zaten.

"Özne, kendi yarattığı teknik yüzünden gücünü yitirmekte olduğunun bilincine vardı ve bunu bir program mertebesine çıkarttı." Adorno'dan Bürger aktarmış. Sabitfikir de edebi otoriteyi temsil eden yeni nesil bir kurum olarak yabancılaşmaya ayak uydurmaya çalışıyor, ilerleme inancını ve sürekli atılım yaptığı sanısını yitirmeden: İşte avangardın geldiği son nokta.

Ama durun, başladığı yerden cidden uzakta mıyız?


Re: Kıyafete Göre Kitap

doruk cansev dedi ki:
...başladığı yerden cidden uzakta mıyız?

Yaşayabilmek için öyle düşünmek zorundayız.


Re: Kıyafete Göre Kitap

""
Yaşayabilmek için öyle düşünmek zorundayız.

Ne diyebilirim, sanırım yakalandım.

Eller yukarı.


Re: Kıyafete Göre Kitap

""
Yazarın, romanın, öykünün, şiirin içeriğinin değerine göre satın almıyoruz kitapları. Çikletlerin yanındaki raflarda “değeri” kendinden menkul, tüketim metası olarak çabucak yerini başka metaya bırakmak üzere gel gel yapan albenili kof ya da hormonlu kitaplar dönemindeyiz ve onları biraz da kapağına göre, paketine, yazarının “rating”ine göre, hatta okumak için değil, o kitaba sahip olmak için alıyoruz. S.26

Yusuf Eradam-Dil Yontusu: Edebiyat ve Plastisite.Varlık Dergisi Ağustos 2012 sayısı.

Sanıyorum konumuz bundan daha yalın tanımlanamaz.


Re: Kıyafete Göre Kitap

Anlamın tüketim ürünleriyle belirlendiği bir çağda yaşıyoruz. İnsanlar kendilerini ve diğerlerini ürünleri tüketebilme kabiliyetlerine göre yargılıyor. Tüketim ekonomik bir fenomen olmasından çok kişisel ve toplumsal bir değerler sistemi haline geldi. Böyle bir ortamda kıyafete göre kitap seçimi de arzulanabilir oluyor. Kişisel motivasyonların çoğunun ardında temel ihtiyaçlardan çok kimlik arayışı ve bununla beraber statü arayışı var. Söz konusu ortamda kitabın kapağının şekli veya rengi temel bir cazibe merkezi olabiliyor. Hatta cazibe merkezi olmasından da öte okuyucusunun (burada daha çok taşıyıcısının) kimliğini ortaya koyan bir ürüne dönüşebiliyor, bir çift ayakkabı veya kazak gibi.