UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kısa Öyküler

13 Ağu 2013
Mehmet Sürücü

Bir süredir bana "kısa öykü" gibi gelen bir şeyler karalıyorum. Bir metni kısa öykü yapan özellikler her ne kadar farklı farklı tanımlansa da, iki sayfalık bir öykünün kırpıla, kısaltıla bir-iki cümleye sığdırılması olmadığını biliyorum.

Ne dersiniz, aşağıdakilere kısa öykü denilebilir mi?

KAZA
_Kardeşin neden ağlıyor?
_Kamyonu üzerinden araba geçti.

GÜLÜŞ
_Ön dişinde çürük vardı. Hiç kimse onu gülerken görmedi. Yıllar sonra dişçiye gidip çürük dişin yerine ışıltılı bir diş koydurttu. Bir türlü nasıl gülüneceğini bilemedi.

NEREDEYSE KAMYONCU
Böyle Yaşamaktan Bıktım Ben Usta? - Müslüm'den dinliyorum. Uzun yoldayım. Efkarlıyım. Neredeyse bir kamyoncuyum.

EV’Lİ
Seninle, aynı evde kalan iki kişiyiz.

EVDE
Face'de birinin bebeğini gördüğümde, anası ben de olabilirdim diyebileceğim yaştayım.

Kategori:

Re: Kısa Öyküler

Hoşuma gitti soluttuğu hava. Onu (Barış Acar'ın yöntemince), 'kendimce'ye dönüştürmeye çalıştım.

""
Yokuştan aşağı sular akıyor. Sıcaktan bunalıp, sokağa atmışım kendimi. Ayaklarım ıpıslak; yürüdüm çamurla sıvanmış asfalta bata çıka, tabanlarım sızılı. Yukarı doğru uzanırken gözlerimi yere dikmişim: burun ucuma tutunan gözlükte saçlarımdan düşen kepekler. Soğuyup büzüldüğümü düşlüyorum: büzüldükçe küçülüp yok olacağımı.

Şu yokuştan çıkacağım. Yokuşta üç kişi olacak -birisinin adı Cumhur: huysuz, ihtiyar ve kasketli; bir diğeriyse Özgür: delikanlı, ele avuca sığmaz ve lâkin hesapsızca atılgan, en sonuncusu turuncu, kıvırcık saçlarının altından beyaz yüzü fırlayan adı lazım değil, güzel bir kadın- bir arabanın başında beklemeliler; sonu karanlık bir yokuştaki.

Birden davranacağım arabanın ardında; yağmura ve ara ara maviler kesen, dehşetle haykıran göğe aldırmadan arabayı hırsla itmeye çabalayacağım: üçü de nefretle bana bakacak.

Yapmaya çalıştığım sadece biz izlenimim sözcüklerini çevirmeye çalışmaktı, Turgut'un öyküsünü "böyle yazılsa daha iyi olurdu" demek değil.

Okuduğum farklıydı, değişikti. Teşekkür ederim.


Re: Kısa Öyküler

Bir örnekte ben vereyim dedim..))

Yonca

Nihayet, uzun süre görmediği karısından haber almıştı. Onun için dört yapraklı yonca lazımdı. Hemen aramaya koyuldu. Bir gün aradığı yoncayı buldu. Onu yetiştirmek için çabuk çabuk yürüyordu ki… Bir çocuk yanına yanaştı. “Amca” dedi. “Onu bana verir misin?” Adam irkilerek sordu: “Neden?” Çocuk kekeleyerek: “Amca” dedi “Annem bildiğin gibi değil, çok hasta…”


Re: Kısa Öyküler

ET

Sizin bir keçi vardı kapı önündeki ağılda, senelerce besleyip sağdınız duruyor mu hala?

Yok. Babam artık yaşlı, keçiye bakamaz.

Sizin o keçi de mi kesildi?

Kesildi. Yenildi. Anam ağladı. Babam umurunda değilmiş gibi yaptı.


Re: Kısa Öyküler

Tıbbiyeli

O yıl, Hatice kümesi temizledi. Kemal’i kene ısırdı. Ahmet göle yüzmeye gitti. Adana-Hakkâri yolunda şoför, direksiyon başında uyuyakaldı; babam o otobüsteydi. Akşamları, mum ışığında, sağ kalan iki kardeşim ve annemle oturuyoruz. Sabahları, halıcıya ayak işlerini yapmaya gidiyorum. Tıbbiyeli, diyor patron, şurayı da süpürsene! O yıl, tıp fakültesini kazanan tek kişi bendim ilde.

Ayşe Güren/ Süreduran- Minik öyküler /Çınar yayınları


Re: Kısa Öyküler

""
O yıl, Hatice kümesi temizledi. Kemal’i kene ısırdı. Ahmet göle yüzmeye gitti. Adana-Hakkâri yolunda şoför, direksiyon başında uyuyakaldı; babam o otobüsteydi.

Benim de aklıma şu geldi; yukarıdaki alıntıdan sonrası olmasaydı...


Re: Kısa Öyküler

Hediye

1. Bölüm:
_Bir arkadaşım, kargoyla bayram hediyesi olarak türk kahvesi, iki fincan ve bir kutu çikolata gönderdi.
_Kargo şirketinde bir karışıklık olmuş.
_Bana teslim edilmesi gereken gönderi, kimsesiz, yaşlı bir karı-kocaya teslim edilmiş.[1] Başka bir şehirde memurluk yapan oğullarının gönderdiğini düşünmüşler.
_Yapılan yanlışlığın farklına varılıp, paket, verildiği adresten geriye alınmış.
_Sabah gidip paketi teslim aldım.
_Eve gelip açtım. Daha önce açılmış olduğu belliydi, yanlardaki bantlar koparılmış, ambalaj bir parça kırışmıştı.
_Türk kahvesinin paketi açılmamıştı, çikolata kutusu açılmıştı ama içindekiler tamdı. Fincanların ambalajı açılmış, tekrar aynı şekilde yapılmaya çalışılmıştı.
_Masadaki kahve paketine, fincanlara, çikolatalara baktım.
_Bir şey “tam” değildi.

2. Bölüm:
_Çikolataları ikiye böldüm, üzerindeki süslü kurdeleyi bağladım.
_Kahve fincanlarının kopan bantlarını yeniledim.
_Türk kahvesi paketiyle birlikte, bir paket yaparak, yaşlı karı-kocaya gönderdim.

[1] Bazı bilgileri sonradan, kargo şirketinden aldım. (yaşlı-karıkoca, oğullarının başka bir şehirde memur oluşu gibi)


Re: Kısa Öyküler

İkinci bölümün son cümlesi ille gerekli mi? Zaten bilmiyor muyuz anlatıcının onları düşündüğünü?


Re: Kısa Öyküler

Evet. Haklısınız.


Re: Kısa Öyküler

Öykü düzeltildi mi? Barış Acar'ın uyarısını anlayamadım, sanırım düzeltildi de haberimiz olmadı.


Re: Kısa Öyküler

Barış Acar "Hediye" adlı kısa öykünün son cümlesinin gereksiz olduğunu vurgulamıştı. O cümleyi sildim.


Re: Kısa Öyküler

Bu tip yanlış anlamaları önlemek için bence düzelti yaparken kaynak metni koruyup -gerekliyse- yeni metni ayrı biriley olarak girmekte fayda var.


Re: Kısa Öyküler

Kıraç köyün sala sesi
Eski tas eski ölüm.


Re: Kısa Öyküler

Bir öykü zaman ve mekân içinde bir yere oturtulur. Mekânın rengi belirlenir. Renkler bazen mekânın kendisini tanımlar ve zaman içinde donuklaşıp kalır. Öykü zaman ve mekânı anlatmak bir tuvale resim yapmak gibidir. Bir kıraç köyün rengi kahverengi ve sarıdır. Ağaç yoktur, sararmış kurumuş otları, düzensiz yerleşmiş ve tek kattan oluşan kararmış kerpiçten evleri vardır. Bir de cami minaresi görünür uzaktan. Bu köy kimsesiz, insanlar tarafından terk edilmiş yalnızlaştırılmış küçük bir yerleşim merkezidir. Kıraç köy bu haliyle yoksuldur. Tuvale birkaç koyun, resmi çizebilirisiniz, onların yanına bir adam kondurabilirsiniz. Siz resimde görmeseniz de, gördüğünüz minarenin camisinde bir imam da olabilir. Resimde okul yok ama bir öğretmeni kim bilir belki siz onu da oraya bu resmin içine yerleştirebilirisiniz. Bu öykünün kahramanlarını resimde görmediğiniz kadın, erkek, çocuk ve yaşlılardan oluşturabilirisiniz. Bu resimde eksik olan şey bir hikâyedir şimdi.


Re: Kısa Öyküler

'' - Üşüyorum, dedim.
- Üşüme, dedi.
- Olur, dedim. ''

' Çölde de üşürüm ben. '


Re: Kısa Öyküler

MERDİVEN

Yaşlı karı kocanın evinde, her bir basamağından çeşit çeşit iniltiler çıkaran eski tahta bir merdiven vardı. Kadının ayakları altında basamaklardan çıt çıkmazdı. Adamsa değil merdiven yatağından dahi çıkamazdı.


Re: Kısa Öyküler

Yufkayürekli

Ramço zeytin toplarken düştü. Kafası yerdeki taşa çarptı, öldü.

Ucundaki birkaç zeytine uzandığı dal kırılmıştı. Düşen daldaki kuş yuvasından yere üç yumurta saçıldı.

Bir gün sonra, Ramço’nun oğlu, geçen bahar zeytinlerini budayan yufkayürekli budayıcıyı vurdu.


Re: Kısa Öyküler

Öğretici hava biraz geriye çekilse sanki. Bir de yumurtalar mecaz olup bağlanmasalar mı bir yerinden öyküye?


Re: Kısa Öyküler

Bir daha deneyeyim bakalım.

(Bir ad bulmak zor)
(Diyelim ki;)

Yuva
Ramço zeytin toplarken düştü, öldü.
Kırılan daldaki kuş yuvası yere çarpıp, dağıldı.
Bir gün sonra oğlu, her sene zeytinlerini budayan budayıcıyı vurdu.


Re: Kısa Öyküler

Ben de bir deneme yapmıştım. Beğenmeyip sildim sonra. Belki yarın bir kez daha denerim.


Re: Kısa Öyküler

Burada anlatmaya çalıştığımı beceremedim.

Durum şu; baharda zeytinler budanır. O aralarda da kuşlar göçmüş, zeytin dallarının aralarına yuva yapmış olurlar. Zeytin budayanlar kuş yuvalarına kıyıp, kesilmesi gereken dalı kesemezler. O dal o sene iyice uzar, toplanması tehlike arzetmeye varır. Bu nedenle düşme tehlikesi yaşayanlar oldu.

Tabi bunu üç cümleyle denemem başarısız oldu.


Re: Kısa Öyküler

Bence anlaşılıyor rahatlıkla. Sorun öykü yapısında.


Re: Kısa Öyküler

Zeytin toplarken düştü.
Kırılan daldaki yuva yere çarpıp, dağıldı.
Oğlu budayıcıyı vurdu.


Re: Kısa Öyküler

""
Üç Yumurta

Zeytin toplarken düşüp kafasını yerdeki taşa çarpan Ramço oracıkta öldü. Ucundaki birkaç zeytine uzandığı dal kırılmıştı. Düşen daldaki kuş yuvasından yere üç yumurta saçıldı. Sene-i devriyesi gelmeden, geçen bahar zeytinlerini budayan yufkayürekli budayıcıyı aynı ağacın dibinde vurulmuş vaziyette buldular. Ramço'nun oğlunu daha da gören olmadı.


Re: Kısa Öyküler

Barış Acar'ın yeniden yazımını daha çok beğendim. Benim yazdığım daha kuru ve tatsızdı.


Re: Kısa Öyküler

Sorun kurulukta değil. Bence öykünüz çok güçlü, ben yalnızca yumurtaları simge olarak bir yere bağlamaya çalıştım. İki ölüm ve bir kayıpla özdeşleştiler.

Bu arada öykünün ismi Zeytin de olabilir. Her şeyin etrafında döndüğü, hem masum hem kanlı nesnesi öykünün.


Re: Kısa Öyküler

kimsesiz bir yaşı geçkinin meyil hesabı

Kullanıcı Adı; KeYa
Gelen Kutusu; Tebrikler! Çok temiz bir gelen kutunuz var.
Arşiv İletiler; Dikkat! Kapasite Aşımı. Biraz temizlik yapmalısınız.
Taslaklar; İşlevsiz
Yeni; Sabahları doğan güneş.
Gönderilen Mesaj İçeriği; Ayaktayız ya,buna da...!


Re: Kısa Öyküler

BİLDİK HALLER
Yoldan bir aile geçiyor.
Önde baba, ardından başı çemberli, feraceli kadın, iki kız, bir oğlan.
Bir bildik haller, oğlan en küçük


Re: Kısa Öyküler

Ya tutarsa

Hep aynı rakamlarla aradı büyük ikramiyeyi. dile kolay; 36 yıl bu.
Sonunda, 76 yaşında tutturdu.
Ertesi hafta, kanıtlanmış yöntemiyle tekrar doldurdu kuponu.
Her şey az-çok bir umut ne de olsa.


Re: Kısa Öyküler

Bu öykü hakkında yazacaktım. Mete Kaynaroğlu'nun beğenisiyle anımsadım.

Son cümle gerekli mi sahiden? "Kanıtlanmış yöntem" ile yeni kupon doldurmak çok güçlü bir final bence. Son cümle finalin bu gücünü azaltıyor.