UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kerata Ali ile Kerata Veli

06 Mar 2011
İmgesel Öykü

Caretta Ali: Antalya Çıralı Sahili’ymiş burası, saat de sabah 6 sularıymış. “Mış” çünkü bunları başımızda toplanan meraklı insanlardan öğreniyorum. Ben kim miyim ? Ben bir caretta caretta kaplumbağasıyım; ismim de Ali. Biraz ilerimdeki kardeşimin ismiyse Veli. Biz yumurtadan çıkabilen ama kumun üstüne kendi kendine çıkamayan yavrularız. Diğer kardeşlerimiz gece çıkıp süratle denize ulaşmış. Bizse Doğa Gönüllüsü bir uzmanın, daha önceden yeri işaretlenmiş, kuluçkayı açmasıyla çıkabildik günışığına; çünkü biz bedenen güçsüz kalmışık. Şimdiyse güneşin altında kavrulmadan, bir an önce denize ulaşmalıyız.

Caretta Veli: Ali kardeşim kumun üzerinde beden hızlı ilerliyor; çünkü benim bacaklarımdan biri gelişimini tamamlayamamış. Ayrıca kabuğumun biçimi de bozuk kalmış. İnsan olsam “sakat” derdiler bana... İnsan olmak çok zor. Bir de bizim işimizi zorlaştırmasalar. Güneşe göre yönümüzü bulduğumuzu bilmiyorlar galiba, güneşin önüne geçiyorlar. Üstüne üstlük flaşlı resim çekiyorlar. İyice şaşırttırdılar yönümü. Zaten ilerlemekte zorlanıyorum. Eyvah, büyük bir taş çıktı önüme ! Aman aman !! Devrildim işte, nasıl doğrulacağım şimdi ?

Caretta Ali: Veli’nin işi zor ama mücadeleyi bırakmayıp denize ulaşmalı. İnsanların denize ulaşma yolumuzda belki de tek yardımı var. Onlardan korkularına, bizi midelerine indirmek için çevremizde uçuşan, martılar yaklaşamıyor. Gerçi bizi denizde de avlayabilirler ama oradaki tek tehlike onlar değil ki ! Balıklar bizi kahvaltıya bekliyor; kahvaltıda yemeye!!. Ama dediğim gibi, mücadeleyi bırakmamalı; çünkü doğada her canlı yaşama uyarlıdır. Her canlı ölümüne yaşamaz, yaşamına ölür. Bizim cinsimizde, yani hayvanlar arasında bir tek insan farklıdır bu konuda. Ona yaşamda kalmak yetmez oldu son yüzyıllarda. Kendi yarattığı paranın kölesi oldu. Daha çok para kazanmak için sahilleri betonlaştırıp bize yaşam alanı bırakmayabilir kolaylıkla. Dahası savaşlar çıkarıp kendi türünü bile kırabilir, bu hayvan türü.

Caretta Veli: Sonunda doğruldum yine. Ama bir insan yardım etti bana. Bunu yapmamalıydı; çünkü kendimin öğrenmediği hiçbir şeyin yararı yok bana. Herşeyi kendi başıma öğrenmeliyim ki, bir başıma kalacağım denizde, yaşamda kalabileyim. Bir insanın dediğine göre 1,5 ay yetecek besin saklıymış bedenimde. Bu durumda hemen plankton bulmaya çalışmalıyım, beslenmek için. Sonra avcılığı öğreneceğim. Yıllar sürecek belki bu.

Caretta Ali: Veli’nin kendine güveni geldi sanki, hızını arttırdı... Ama bir insan yardım etti ona. Bu yardımın bize çok kötü bir zararı var. Bu sahilde kuluçkadan çıkan dişi kaplumbağanın içinde sanki bir kilometre saati vardır. Nereye giderse gitsin bu saat çalışır ve buraya yeniden yumurtalarını bırakmak için bu saati ölçü alır. Uzun sözün kısası herhangi bir insan müdahalesi bu saatin çalışmasını bozar ve dişi kaplumbağa bu sahile geri dönemeyebilir... Daha önce belirttiğim gibi, yaşamda en basit canlılar bile canlı kalmak ve dahası türünü yaşamda tutmak için savaşım verir. Peki bizimle, doğayla birlikte yaşayacağı yerde, doğaya karşı durup, onu yok etme yolundaki insan ne için savaşır ?

Caretta Veli: Sonunda denize ulaştım. Akdeniz bir ana gibi kucakladı beni, sarıp sarmaladı. Bu kucakta başkaları da var elbette ve bunların bazılarıyla yaşam savaşımına girişeceğim. Ama buna rağmen yaşamda kalmalıyım. Yeniden dönünceye kadar güle güle sahil, güle güle insan.

Caretta Ali: Veli benden önce ulaştı denize ama sonunda ben de ulaştım mavi ana’ya. Bizim için yeni bir savaşım alanı açıldı. Bizi uğurlayan insanlar arasında iyi, güzel insanlar da var. Para, kâr hırsının doğayı yok ettiğinden ve bu hırsın üzerinde yükselen dünya, yerin dibine batmazsa insanlığın sonunun geleceğine dem vuranlar; birbirlerine “deniz”, “güneş” diye seslenen, doğayla barışık, aşıklar... gibi. Unutmayacağız onları ve birlikte yüzeceğiz güzel geleceğe...

Mustafa Tabak

Kategori:

Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Bir öykü değil de bir ansiklopedi maddesi okumuş gibi hissediyorum. Caretta Caretta'ların yaşamları hakkındaki "ilginç" bilgi kırıntıları arka arkaya sıralanmış. Üstüne üstlük yumurtadan yeni çıkmış, daha denizin yerini bilmeyen bu yavru hayvanlara "Daha önce belirttiğim gibi, yaşamda en basit canlılar bile canlı kalmak ve dahası türünü yaşamda tutmak için savaşım verir. Peki bizimle, doğayla birlikte yaşayacağı yerde, doğaya karşı durup, onu yok etme yolundaki insan ne için savaşır?" gibi cümleler kurdurulmuş. Yazar "ders verme" işini o kadar ileriye götürmüş ki öyküye yer kalmamış.


Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Ben de eren'e katılıyorum. Öykü bu kadar bağırmamalı, biz kulak kabartmalıyız ona.


Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Öyküde, yapısal bir boşluk var. İlk önce bu dikkat çekiyor. Bu carettalar kime konuşuyorun ya da neden konuşuyorun boşluğu bu. Anlatıcının yerine zaman zaman yazarın ikame etmesinden de bunu anlıyoruz.


Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Öyküde öncelikle dikkat çeken sorunun anlatıcı problemi olduğundan söz etmiştim. Bunun yanında Ali ve Veli'nin neden iki farklı karakter olarak biçimlendirilmiş, kimlik ya da ifade ettikleri değerler olarak farklılıkları nedir diye düşündüm ikinci okuyuşumda. Bunların dışında öykünün canlılık kazanması için iletmeye çalıştığı içerikten bağımsız olarak gündelik dilin içinde daha rahat hareket etmesi gerektiğini ve bildirisini buradan çıkarmanın yollarını araması gerektiğini sanıyorum.

Elim değmişken önceki iletimde sözünü ettiğim sorunları biraz daha detaylandırayım:

""
Ben kim miyim ?

Birinci tekil şahıs anlatımında bu soruyu bir karakter nasıl sorar? Burada yazarın anlatıcıyı tanıtmak istediğini fark ediyoruz. Bu konuda yaşadığı dilsel sıkıntının sonucu böyle tezahür etmiş.

""
Bizse Doğa Gönüllüsü bir uzmanın, daha önceden yeri işaretlenmiş, kuluçkayı açmasıyla çıkabildik günışığına

Altını çizdiğim ifade bir kaplumbağanın bakış açısı gibi gelmedi bana. "Bıyıklı olan", "sinekkaydı tıraşlı gençten bir oğlan" gibi ifadeler teknik bir isimlendirmenin yanında öykü dokusuna daha çok yakışır diye düşünüyorum.

""
...benim bacaklarımdan biri gelişimini tamamlayamamış.

""
İnsan olsam “sakat” derdiler bana...

Burada yakalanmış güzel bir şey var. Öykü dili yerine teknik, adeta makale ağzına kayan dil "gelişimini tamamlamak" ifadesiyle kendini gösteriyor. Bu da yazarın üzerinde oynayabileceği verimli bir zemin sağlıyor aslında. Ancak yine de konuşan karakterin (eğer ki sadece bir bildiriyi dile getirmek niyetinde olmayıp) bir kimliğe bürünecekse kendi diline ulaşması gerekiyor.

""
Eyvah, büyük bir taş çıktı önüme !

Yine bir anlatıcı sorunu. Konuşan eğer ki radyo yayınında dinleyicilerine durumunu anlatmak derdinde değilse kendini böyle ifade etmez. Küfrü basar, ayağına takılan taşa, düştüğü yere sayıp söver. Yaralanan yerinin acısından söz eder. Böylece biz de onun düştüğünü anlarız.

""
...çünkü doğada her canlı yaşama uyarlıdır.

Bu bir bildiri cümlesi.

""
Kendi yarattığı paranın kölesi oldu. Daha çok para kazanmak için sahilleri betonlaştırıp bize yaşam alanı bırakmayabilir kolaylıkla.

Öyküleştirilerek anlatılması, kaplumbağanın bakış açısından sunulması gereken şeyler, okuyucuya dikte ediliyor. Dikkat etmeli.

""
Peki bizimle, doğayla birlikte yaşayacağı yerde, doğaya karşı durup, onu yok etme yolundaki insan ne için savaşır ?

Bu soru kime soruluyor?

Öyküde mekân, zaman gibi unsurların yapısal olarak ille yerli yerinde olması gerektiğini düşünenlerden değilim. Ama yer yer belirtilen ancak detaylandırılmayan kimi ipuçları bu öyküde bunun gerekli olabileceğini düşündürdü bana.

Mustafa'ya selamlar. Smile


Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Daha pişmemiş ama güzel yakalamaları olan bir öykü, Ali ile Veli'nin farkı ne? Birbirleri hakkında yorum yapışları gördükleri ama aralarında bir iletişim olamadığı üzerinden ve dikteleri kör gözüme parlak yerine daha göstererek Cihan kardeşin dediği gibi kulak kabartarak olsa bu ansiklopedik eğitici havadan daha etkin olabilir. Neden insanın işi daha zor sakat olunca buna gönderme yapacak mı? Yoksa duyarlı yazar bunu da söyleyivermek mi istemiş?


Re: Kerata Ali ile Kerata Veli

Öncelikle Merhaba,

Ayrıca Barış Acar'a teşekkür, bu, her sayfası emek ve özveri kokan, foruma ilk kez yazmam için beni tetiklediği için... Zaman ayırıp yazan arkadaşlara da teşekkür. Ama bu öykü değildi, en azından öykü olarak düşünülmemişti. Sevgili Barış Acar tersini düşünmüş ama Ustam Cengiz Gündoğdu bu yazı tekniği için "epik" diyor. Benim içinse ancak ve ancak, eksikleriyle yanlışlarıyla, "epik" bir deneme olabilir. Başımdan geçen ilginç ve önemli bir olayı kuru bir dille anlatmak yerine başka bir dille anlatmaya çalıştım...