UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kayık Hakkında 23 Şey

30 Kas 2013
AhmetMenderes

1.
Her egemen sınıfın kontrol altında tutmaya itina(!) ettiği üretim ilişkileri sürecinde yerleşen üst yapısal algısı, kayık ustalarının ellerinden dökülen sanata da dokunur. Örneğin gondol aristokratik şaşaa ve seçkinliği yansıtır. Viking kayıkları küçük, tek yelkenli ve hafiftir çünkü babacanlar karanın içlerine doğru keşfe giderken kayığı topluca sırtlarında taşır. Kapitalistin kayığı metaldir, buharlıdır tıpkı fabrikalar gibi.

2.
Dalgalı denizde seyir tuhaf olaylara gebedir. Bir an dalıp, dümen ve dalga koordinasyonunu yitirirsen bir kazan suyu suratının ortasına yapıştırır kayık... Sıçan gibi titrerken kayığın kıkırtılarını duyabilirsin. Sakın küfretme!

3.
Büyük yelken donanmış kayıklar büyük salmalara ihtiyaç duyarlar. Bu, dev ağaçların dev köklere sahip olmaları gibi doğal mekaniğin gereğidir. Belki de ilk salma fikri kayığın hammaddesi yoluyla topraktan suya göçen bir fikirdir. Kimbilir?

4.
Etimolojik açıdan kayık sözcüğü, eğri ve gönyesiz gibi duran gövdeyi mi, suda kayıp giden şeyi mi imler? Hadi bakalım...

5.
Eskilerin anlatılarında kıyıda dualarla bekleşen kadınlar siyah giyinirmiş. Bu bir cenaze törenine benzer gibidir. Tabuttur kayık...

6.
Elleri kanayan balıkçı, kayığının tek ve destansı aşkıdır...

7.
"Küreğinin götürdüğü yere git!.." Bu, "Rastgele!.." sözünün içerdiği minimal anlayışın alegorisi olsun hadi...

8.
Uzun saatler denizin tapınağında tefekküre yatmışcasına bekleşen kayık ve balıkçı, çevrede dolanan yunusları, lambukaları, torikleri ve martıları farkeder. Bu belki de yaratıcı ile kurulan tek ilahi iletişim anıdır. Balıkçı metafiziğine göre yaradan sudur ve "prophet" kayığın ta kendisidir.

9.
Kayık sözkonusu olduğunda muhafazakar odun kafanın teki olduğumu farkederim. Ama bu daha çok soluk aldığım havayı, yürüdüğüm toprağı ve karnımı doyuran denizi korumak görevi babında bir geriliktir. Bir yandan otantik bir yandan seçkin bir yandan naif bir tutunuştur. Yok olacağının derinden farkındadır.

10.
Bir Tirandil'in yanında tıkır tıkır işleyen balıkçı kayığını gördüğümde, derebeyi ile köylüyü yanyana görmüş gibi olurum. Yanı sıra dev yolcu gemilerinin böğründeki "Queen Kılyüntüy" ismi emperyalizmi pek güzel yansıtır. Lakin bu dev ve soylu gemiler batarken talihsiz(!) insancıkların bizim köylüye can havliyle doluştukları herkesçe bilinen bir sefalettir.

11.
Gençliğinde belli periyotlarla detaylı bakım görmeyen kayık, yaşlılığında çabucak çürür, bedeni bakım kaldırmaz.

12.
Kayıkların üremesi eşeyli midir, değil midir? Bunu keseri tutan ele sormak gerekir.

13.
Motorun kayığa eklenmesi, hızı artırdı. Bence daha önemlisi, anaerkil kayık toplumunu ataerkil yaptı. Uzun iş seyahatlerine pata küte pata küte giden her kayığın kendine has bir mekanik ekosu vardır. Bu, daha çok başka dillerde homurdana homurdana, kararlı adımlarla evden çıkan babaları andırır.

14.
İlk kayık muhtemelen bir kütüktü. Romantik "kutsal kayık kitabı" ne derse desin!..

15.
Kayıkların yalnızlıkları da insanlarınkine benzer. İnsan aynaya kayık suya bakar.

16.
"Kayığa kadın almak uğursuzluk getirir." Erkek bu yalanı sayesinde başka bir objeye sadakatının da varolabileceğini keşfedecek kadının hışmını engeller.

17.
Kayıkla sabah denizinde kürek çekerek yol almak ideal kadınla sohbet etmek gibidir. Zaman ve mekan akışkan ve belirsiz bir hal alır.

18.
Kayık toplumunda da katıksız özgürlük tehlikelidir. Tüm kayıklar, kıçtan bir çapa, baştan bir halat ile kıyıya dik açıda bağlandıktan sonra bir başına bırakılırlar. Hepsi aynı yöne doğru kıvranan insanlar gibi... Devlet çapası, iş babası, aile halatı... Burada sığınılan mazeret dalgayla kayığın kıyıya çarpıp yaralanma olasılığıdır.

19.
Sığlıklardan geçerken kayığın altı sürtüp yaralanmasın diye inip öne geçer insan. Ve suyun yardımıyla ağır ağır aşar giderler sekiyi. Dayanışma olmazsa yaşantıyı yaşanır kılan nedir?

20.
Dalgaları yararak giden her kayık Poseidon'a sabırlı bir başkaldırıştır.
Antik Yunan'da yaşasam böyle düşünürdüm ben de.

21.
Gece bir kayığın içinde uyumak gibisi yoktur. Hele tatlı tatlı üflerse rüzgar... Bana kalırsa bebekleşir insan. Hayır, beşik değil kastım. Anne ve soluğudur aslında unutulmayan.

22.
Batık kayıklar da can verirler ama etraflarına... Canlı bolluğudur her birinin içi dışı.
İnsanın ölümü abartması ne saçmadır bu açıdan.

23.
Kayıkların da bir omurgası, teni, başı, kıçı, kolları, dolaşım ve boşaltım sistemi vardır. Bu yüzden belki de tüm balıkçılar kayıklarına isim vermişlerdir tarih boyu. Bu ağaç türevlerini istisnasız her balıkçı canlı olarak görmüştür. Benim minik kayığım Moby Dick'e baktığımda hep ilkin bunu düşünürdüm. Onun ceviz kabuğu oluşunu, yosun bağlamasını, yatağının sığlığını ya da ayna kıç olmasını değil, canlı oluşunu. Yine bu yüzden belki, üzerinde saatlerce sessiz olta atarken, gövdesine değen suyun şapırtısı hoşnut ederdi beni. Minik beyaz bir balina altımda uyur gibiydi...

---
Görsel: Piet Mondrian, Balığa Çıkmak, 1900 - d'Orsay Müzesi, Paris, Fransa.

Kategori:

Re: Kayık Hakkında 23 Şey

İlk düşündüğüm, Neden 123 bölüm değildi. Zevkle okudum kayık ve denizle ilgili değinileri. Tat aldım. Anlatımınıza sağlık.

Metinden, deniz ve kayıkla sıradan çizgisi geçilmiş bir yakınlık algıladım.

Belki bazı sözcüklere birkaç kısa dipnot eklenseydi(emin değilim gerçi)?


Re: Kayık Hakkında 23 Şey

Bu tip düşünen,soru soran ve düşündüren öyküleri seviyorum.Mehmet Sürücü de bu alanda oldukça iyi öyküler yazdı.Aklıma türkçeye hristiyan kültüründen geçen "imamın kayığına binmek" deyimi geldi.Kıyı Ege'de yaşamış bir deyim.Ölülerini kaya mezarlara gömenlerin,kayıkla olan ilişkisi...

Elinize sağlık.


Re: Kayık Hakkında 23 Şey

Bunlar aslında 23 bölümde düşünülmüş bir uzun öyküden süzülmüş epifani paketleri... Kıyı egenin kurmaca bir kıyısı ana mekan olsa da, daha pek çok nesnenin ve kavramın üzerinden süzülerek geçmeyi arzuladım, umdum. Yorumlarınız ve ilginiz için teşekkür ederim.