Karşıki Tarla
Değişik Gözle
Cumhuriyet Yayınları
1998
s. 87-91
Son indirilme tarihi: 27 Ekim 2008
(Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.:Forum İşleyişi).
Değişik Gözle
Cumhuriyet Yayınları
1998
s. 87-91
Son indirilme tarihi: 27 Ekim 2008
(Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.:Forum İşleyişi).
Re: Karşıki Tarla
" Karşıki Tarlay"ı okuyunca önce bir hüzün sardı, yakıcı bir hüzün, ölüm, yaşlılık hüznü. İlk üç paragraf daha çok ölüme, hayatın son demlerine gönderme yapan tanımlamalar, sözcük çağrışımları ile bana bu hüznü yaşattı. Sanatoryum, bir başatan bir başa dizilmiş kürlerde saatlerce yatma..., şehrin sonlarına doğru uzanan kırlar...,yaşanan mevsim kışa ayak basmış sonbahar, eski yapılar... Yüzünü yaşamdan çok ölüme dönmüş bir tablo. Ta ki "adam" gelene kadar.
Adam iyi ki geliyor, boş tarlalara,kırlara bakan gözler, adama, adamla birlikte yaşama çevriliyor sanki. Tarlanın sürülüşünden, tohumların, atılışına ve yağmurla yeni yaşama başlayışına kadar hayat oradan takip ediliyor.
ilk üç paragraftaki ölüme dönük hayat,adamın gelmesi ile kendine dönüyor.
Dursun'un
Öte yandan tarladaki hayatla paralellik kurarak, belki kürlerden görülen faydalar da dile getirilmiş. Dursun tarlanın tavı geçtiği için endişelenirken, kendi sağlığı için de endişeleniyordu belki, şimdi ayakta "Tarla da kurtuldu!" coşkusunu yaşarken bize daha sağlıklı görünüyor.Tohum tarlada yürürken, Dursun'un yaşama bağlılığı, toprağa olan sevgisi de,öyle görünüyor ki, sanatoryumu yeşillendirecek.
Son olarak:" karşı ki tarla içime dertti benim. Adam iyi ki geldi" demese, bence daha iyi olurdu. "Adam geldi !" nin gücünden çalmış biraz.
Re: Karşıki Tarla
Bu öyküyü her okuyuşumda sanki Cumalı alegorik bir dil kullanmış, başka şeyleri anlatmak için karşıki tarlayı bahane etmiş gibi gelir bana: Tarlanın kaderine terk edilmişliği, bey tarlasına çiftçinin gelişi, tohumlara kargaların musallat oluşu, Dursun Gür'ün "bir çifte olsa diye" mırıldanışı, tarlanın "kurtuluşu"... Cumalı'nın sosyalist tavrıyla ne kadar örtüşen bir anlatım.
Utanmasam, tarlanın altı günde sürülüp yedinci gün kargaların saldırısına uğraması bile yaradılış mitosuna hınzır bir gönderme diyeceğim.
Ama her şeye rağmen Gür'ün şu cümlesi, öyküyü bütün sembollerin ötesinde gerçek yapıyor:
Re: Karşıki Tarla
Dursun'un, hiç tanımadığı birinin tarlasına duyduğu ilgi, toprağın sürülüşünün yavaştan alınmasına kızması, kargalar tohumları yiyor diye kaygılanması, yağmura sevinmesi... Necati Cumalı babamı anlatıyor sandım. Memlekette, tarlaların, bahçelerin kenarından köşesinden geçerken kaç kez yolumuzdan etmiştir, oraya buraya koşturmuştur bizi. Bize ne elin tarlasından gelip baksınlar diye söylene söylene kan ter içinde kaldığımız bile olmuştur. "Hadi, ben seni beklerim, git şu sığırı tarladan çıkar da gel..." "Kim açık bıraktıysa... dur, çiti çekip de geleyim, mallar girmesin bostana." "Hooooo, kimse yok mu, karıklar dolmuş, su boşa akıyo, suyu kesin suyu hooo..." Eğer müdahale edemeyeceği bir konumdaysa dönüp dönüp arkasına bakar, hayıflanır, zarara uğrayan her ne ise malına bakamadığı için dünyanın küfrünü savurur hiç tanımadığı mal sahibine. Çok sevdim öyküyü, Dursun, hastanede vakit çabuk geçsin diye oyalanmak için ilgilenmiyor tarlayla, tarlayı sahiden önemsiyor, dert ediyor kendine. Diğer arkadaşların da altını çizdiği gibi, tarlada olan her yeni şey hayatın devam ettiğini söylüyor, ölümü kovuyor onların yanı başından belki de. Pek çok cümle öykü kişisinin sahici kılınmasını sağlıyor da ben, Dursun'un "Adam geldi" deyişine bayıldım.
Re: Karşıki Tarla
Barış'ın bu öyküdeki unsurların alagorik bir havası olduğu konusunda ki fikrine katılıyorum.
Dursun'un karşıki tarlanın gereği gibi işlenmemesini kendisine dert etmesi; hepimizin, olup biten yolsuzluk, usulsuzluk, kıymet bilmezlik, başıboşluk durumlarına karşı doğrudan muhatap olmasak bile bir şeyler yapmamız gerektiğini dile getiriyor gibi. Ve bu durumlar karşısında duyarlı olanların ise örneğin Dursun'un durum karşısında bir şeyler yapabilecek gücü yok. Dursun hasta çünkü fiziksel olarak bir şey yapamaz. Gerçek yaşamda da bu durumlar karşısında bir şeyler yapmak isteyenler ya hapiste ya da mezarda yani onlarda uzaktan bakıp bakıp hayıflanıyor lakin elleri kolları bağlı, diyor gibi Cumalı.
Re: Karşıki Tarla
Nedense( nedense diyorum çünkü çok temellendiremiyeceğim) alegori fikrine katılamadım bir türlü. Üzerinde düşündüm epey ama olmadı.Çiftçi gelip sürüp gittiğinde "tarla kurtul..."muş oluyor. Bunu o fikre (alegoriye) nasıl bağlayacağız?
Re: Karşıki Tarla
Bir gün herşeyin öylesine yapılamayacağı tamda yapılaması gerktiği gibi yapılabileceğine olan inanca...
Re: Karşıki Tarla
Teşekkürler, biraz daha düşüneyim, açıkçası çok net anlamadım söylediğin şeyi Nurten.
Re: Karşıki Tarla
Alegori lafını ortaya atan ben olduğuma göre, cevaplamak da bana düşüyor bu soruyu.
Tarlanın kaderine terk edilmişliği: Ülkenin içine düştüğü çözümsüz sosyal-siyasal ortam,
Bey tarlasına çiftçinin gelişi: Üretim araçlarını elinde bulunduranların onları doğru kullanmayışı ve gerçek üretenlerin varlığı,
Tohumlara kargaların musallat oluşu: Beylik kurumu (üretici güçler) yüzünden değerin kaybolması, çar çur edilmesi,
Dursun Gür'ün "bir çifte olsa diye" mırıldanışı: Üretenin güç kullanarak değere sahip çıkması,
Tarlanın kurtuluşu: Bağımsızlık özlemi.
Tabii, bu yoruma karşı, her alegoride olduğu gibi burada da, öyküde tam anlamıyla simgeyi karşılamayan ya da farklı biçimlerde yorumlanabilecek öğeler olduğu öne sürülebilir. Sonuçta bu sadece bir yorum...
Re: Karşıki Tarla
Bu yorum cok hosuma gitti. Ne var ki su nokta kafama takildi:
Re: Karşıki Tarla
Barış açıklama için teşekkürler.
Farklı yorumları bir arada görmenin okuyucu kadar öykü için de şans olduğunu düşünüyorum.