Nazirem pek iyi olmadı. Oradan aldığım cesaretle biraz üzerinde konuşmak istiyorum
Barış'ın haikuda ses üzerine söylediklerini uzun süre düşündüm. Düşünmeye devam ediyorum. Son dizedeki "Bak akrabatak" biraz da o düşüncelerin etkisiyle ortaya çıktı. Ama "taka taka tak" sesinin karabatakla pek ilgisi olmadığı için biraz tuhaf kaçtı, diye düşünüyorum. Silahtan, geveze bir adamdan, bir makineden bahsediyor olsaydım belki daha anlamlı olacaktı "bak karabatak".
Diğer yandan haikuda iki anlamlılık hoşuma gidiyor. Haiku kendini hemen ele vermesin, düşündürsün ve birden çok kapıya çıksın söylediği... "Kesme" denen şeyi böyle anlıyorum en azından. Bu son dizenin, pek başarılı olmamakla birlikte böyle bir işlevi de var. Sessiz gecede geçmekte olan gemiyi izleyen biri yanındakine o sırada gördüğü bir karabatağı gösteriyor olabilir mi? Yoksa sessiz gecede geçmekte olan gemiyi izleyen bir karabatağı, onun şaşkın ve tedirgin bakışlarını mı tasvir ediyor? Belki de karabatakla konuşan yalnız bir adamın hüznünü anlatmaya çalışıyor bize...
Dediğim gibi, haiku yeterince başarılı olsaydı, bunları anlatmak ihtiyacı hissetmezdim herhalde, haiku tek başına anlatıverirdi hepsini
eren tarafından Ağu 24th, 2010 günü 0:05 sularında gönderildi.
Denizin uyku hali ve gece arasında direkt bir ilişkilendirme var aslında. Karabatağın suya ya da geceye batar çıkar halleri, geçen gemiye tanıklık edebilmesine yardımcı oluyor. Yani karabatak, deniz gibi bütünüyle uykuda ve geceye ait değil, başını denizden ya da geceden her çıkarışında gecenin ve denizin göremediğini görebiliyor. Haikuyu bu düşünce üzerine kurmaya çalıştım.
melike şenyüksel tarafından Ağu 24th, 2010 günü 0:22 sularında gönderildi.
Karabatak gerçekten de denize bir girip bir çıkan bir denizin altında, sessizlikte/uykuda bir denizin dışında değil midir? Geminin hareketiyle denizin uykusu arasında kurulan karşıtlık, karabatağın bu ikisi arasında gidip gelişi çok güzel gerçekten de.
eren tarafından Ağu 24th, 2010 günü 0:24 sularında gönderildi.
Re: Karabatak
Nazire:
Re: Karabatak
Nazirem pek iyi olmadı. Oradan aldığım cesaretle biraz üzerinde konuşmak istiyorum
Barış'ın haikuda ses üzerine söylediklerini uzun süre düşündüm. Düşünmeye devam ediyorum. Son dizedeki "Bak akrabatak" biraz da o düşüncelerin etkisiyle ortaya çıktı. Ama "taka taka tak" sesinin karabatakla pek ilgisi olmadığı için biraz tuhaf kaçtı, diye düşünüyorum. Silahtan, geveze bir adamdan, bir makineden bahsediyor olsaydım belki daha anlamlı olacaktı "bak karabatak".
Diğer yandan haikuda iki anlamlılık hoşuma gidiyor. Haiku kendini hemen ele vermesin, düşündürsün ve birden çok kapıya çıksın söylediği... "Kesme" denen şeyi böyle anlıyorum en azından. Bu son dizenin, pek başarılı olmamakla birlikte böyle bir işlevi de var. Sessiz gecede geçmekte olan gemiyi izleyen biri yanındakine o sırada gördüğü bir karabatağı gösteriyor olabilir mi? Yoksa sessiz gecede geçmekte olan gemiyi izleyen bir karabatağı, onun şaşkın ve tedirgin bakışlarını mı tasvir ediyor? Belki de karabatakla konuşan yalnız bir adamın hüznünü anlatmaya çalışıyor bize...
Dediğim gibi, haiku yeterince başarılı olsaydı, bunları anlatmak ihtiyacı hissetmezdim herhalde, haiku tek başına anlatıverirdi hepsini
Re: Karabatak
Yanındakinin bir karabatak olduğu da düşünülebilir bu durumda
Re: Karabatak
Şenyüksel'in haikusu bende ağırlıklı olarak bu etkiyi bıraktı. Nedense -deniz uykuda olduğundan herhalde- bu manzara bir gece vakti canlandı gözümde
Re: Karabatak
Denizin uyku hali ve gece arasında direkt bir ilişkilendirme var aslında. Karabatağın suya ya da geceye batar çıkar halleri, geçen gemiye tanıklık edebilmesine yardımcı oluyor. Yani karabatak, deniz gibi bütünüyle uykuda ve geceye ait değil, başını denizden ya da geceden her çıkarışında gecenin ve denizin göremediğini görebiliyor. Haikuyu bu düşünce üzerine kurmaya çalıştım.
Re: Karabatak
Karabatak gerçekten de denize bir girip bir çıkan bir denizin altında, sessizlikte/uykuda bir denizin dışında değil midir? Geminin hareketiyle denizin uykusu arasında kurulan karşıtlık, karabatağın bu ikisi arasında gidip gelişi çok güzel gerçekten de.