UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Joyce Carol Oates - Varis

08 Ara 2010
Barış Acar

Joyce Carol Oates,
"Varis",
Hayat Kısa Proust Uzun: Çok-kısa Öyküler Antolojisi,
(Yay. Haz. ve Çev.: Fahri Öz - Mustafa Yılmazer),
Ankara: Düş Atelyesi Yayınları, 2000,
s. 15-16.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Joyce Carol Oates - Varis

Öykü kıtlığında bu güzel derlemedeki kıpkısa öykülerden birkaçını okuruz diye düşünüyorum.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Öyküyü iki kez okudum(kısa olunca daha kolaylaşacağını sandım belki. Ama hiç de kısa bir öykü gibi gelmedi bana) Biraz karıştırdım Adam Öykü dergilerimi; Temmuz-Ağustos 2002 Sayısında, Oates'in Kehanet Adlı öyküsü ile, Alev Bulut'un yazdığı, Joyce Carol Oates'un Öykü Dünyası adlı yazısına rastladım. Bir aksilik olmazsa yarın sabah bu yazıyı kıyısından, köşesinden, yapabildiğimce özetlemeye, izlenimlerimi paylaşmaya çalışırım.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Hande Öğüt; Radikal Kitap ekinin 04/12/2010 tarihli sayısında, Joyce Carol Oates'in Deli Yeşil adlı romanı ile ilgili bir eleştiri yazısı yayınladı.

Belki delilik bir imkândı kurtuluş için - Hande Öğüt


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Yazar, ölüm ve ışıkla öyle bir gerilim kuruyor ki, defalarca okumama karşın; sanki öykü gizlediği bir şeyleri bulmamı istiyor benden.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Konuşanların ölü olduğunu sandım ilk okuyuşumda. daha bir dikkatli okuyunca oda, pencere sözcüklerinin temel anlamlar taşıdığını anlayabildim Smile Gece okumasına mı vermeli Smile


Re: Joyce Carol Oates - Varis

""
Konuşmak için ağzımı açtığımda pencereden gelen ışığı engellediğimi söyleyerek beni hemen susturdu.

Oates'in belki de en sevdiğim yanı, edebîliği kurarken jesterden fazlasıyla destek alması. Sanki tragedya kurar gibi kuruyor bir sahneyi. Ağzın açılmasıyla pencere açıklığından gelen güneşten söz edilmesi aynı anda gerçekleşiyor.

Sandalyeyle yatak arasındaki karşıtlık, yaşamın dikeyde iken ölümün yatayda olmasına karşılık geliyor.

""
Gözlerimin parlak, katı cam bilyeler gibi boş olduğunu, bütün düşüncelerimi sergilediklerini, dahası her bir düşüncemin bir öncekinden daha tiksindirici olduğunu söyledi. Düşüncelerimi okuyabildiğini bilmiyor muydum?

Bir yandan anlatıcının bütün hareketleri ölüm döşeğinde olanın gözünden hayvansı özellikler (domuz, vantuz, deniz anası) atfedilerek tanımlanırken, bir yandan sanki iki kişilik bir diyaloğu izlememizi ustaca sağlıyor yazar.

""
Nereye gidiyorsun? Benden korkuyor musun? Beni sevmiyor musun? Beni burada bırakıp gidecek misin? Ben de pencerenin yanındaki sandalyeye yeniden oturdum, güneş batana kadar ışığı engellemeye devam ettim.

Anlatıcı sözünü bitirirken, yeniden güneşin önündeki ilk konumuna dönerek çemberi tamamlaması ve ardından engelleme sürecinin ancak güneş batana kadar devam edeceğini belirterek hastanın ölümünün ima edilmesi çok güzel geliştirilmiş.

Daha çok Oates okumalı!


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Son cümle üzerine düşünmeye devam ediyorum:

""
Ben de pencerenin yanındaki sandalyeye yeniden oturdum,...

"Pencerenin yanındaki sandalye" tamlaması yaşamın kıyısında oturmak gibi geliyor bana. Ona katılmadan, onu izlemeyi anlatıyor sanki. Hatta o derece ki, izlemek bile değil yaptığın, sadece dışarıdan içeri gelecek ışığı engelleyecek şekilde, sırtın dünyaya dönük içerinin loş karanlığına bakarak zaman geçirmek...

""
...güneş batana kadar ışığı engellemeye devam ettim.

Oldukça karamsar görünen ve kafamın içinde ısrarla "ölüm"le birleşen bu son satırların başka bir anlamı olabilir mi? "Güneş batana kadar" zarfı ölümü çağrıştırırken, cümlenin tamamı sanki bir umut da barındırıyor. "Işığı engelledim, bile isteye, doğru, ama bu ancak güneş batana dek sürdü. Oysa güneş dünyanın yörüngesinde görünmez olduktan sonra, benim onu engellemem de mümkün değil. O benim irademden bağımsız yaşamı saçmaya devam etti/ ediyor dünyaya," der gibi sanki yazar.

Cümlelerin arasına bu kadar girince mağara mitosu bile görmeye başladım öykünün arka planında. Sanırım durma vakti geldi.

NOT: Öykünün adıyla ilgili düşüncelerime orijinal dildeki metne ulaştığımda değinmeyi düşünüyorum.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Adam; Bir süre sonra öleceğini, çürüyeceğini, kötü kokular saçarak yok olacağını düşünen, işi bitmiş akciğerleriyle, konuşurken, havlamayla inleme arası kahkahalar savururken, madeni para büyüklüğünde balgam pıhtıları, bazen de kan çıkaran, hasta ve bedensel acılar çeken birisi.

Kadının; nerede durursa dursun, onun için sorun olduğunu söylerken (pencereden gelen ışığı engellemek, başka bir sandalyeye geçtiğinde, tüm oksijenini tüketmak gibi) aslında, Barış Acar’ın değindiği, Canetti’nin Mezarlık makalesinde de vurguladığı (… yalnızca o dik durabilir. ) “yaşamın dikeyde iken ölümün yatayda olması” kavramına bir gönderme, bir kabullenememe söz konusu gibi geliyor bana da.

Kadının; ona, sanki tabuttaki cesedinin başında bekliyormuş gibi baktığından yakınır. İrileştiğini, yüzünün şiştiğini ağzının, açgözlü küçük bir vantuza benzediğini, gözlerinin parlak, katı cam bilyeler gibi boş olduğunu, bütün düşüncelerini sergilediklerini, her bir düşüncesinin bir öncekinden daha tiksindirici olduğunu söyler.

(Kadın canlı değil sanki ölüm meleği olduğunu düşündüm bir an. Adamın canını almaya gelmiş. Konacağı miras da “canı”. “…çalkalanan midemin devinimleri…” sözcükleri bunun böyle olmaması gerektiğini söylüyor.)

Adam, kadının hem yanında oluşuna katlanamıyor, hem de olmayışına. Bu basit, sıradan bir kapris, nazlanma değil. Davranışlarında derin, ağır, taş gibi yoğun bir şey var. Tüm yaptıkları ve söyledikleri, bende daha çok altında sevgiye uzanan izlenimler uyandırdı.

Işığı engellemeyi, insan ölürken, o nefesini teslim ettiği anda bir ışığa doğru kaybolduğu hissine kapılması söylencesine yakın alabilir miyiz? Bunu da, orada olduğu sürece adamı ölümden uzak tutma veya bir tür acısız veya daha az acı çekerek ölme şekli olarak algılayabilir miyiz?


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Mehmet Sürücü dedi ki:
Kadın canlı değil sanki ölüm meleği olduğunu düşündüm bir an. Adamın canını almaya gelmiş. Konacağı miras da “canı”. “…çalkalanan midemin devinimleri…” sözcükleri bunun böyle olmaması gerektiğini söylüyor.

Kışkırtıcı bir düşünce bu: Ölüm meleği (azrail) fikri. Böyle düşünmemiştim; ama şimdi hiç yabancı gelmiyor.

Bu arada öykünün orijinaline bakma isteğim bir yandan da kişileştirmelerde sandalyede oturan kişinin dişil mi yoksa eril mi tanımlanmış olduğuna bakmaktı. Çünkü, nedense, bana hep bir adammış gibi geldi o karanlık kişi.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Nedense bana da hep kadın gibi geldi. Çünkü o düşünceleri bir kadına karşı daha yoğun duyabilir diye düşünmüştüm.

Bakıyorum da, cinsiyetini aşıklayıcı belirgin bir şey bulamıyorum. (İçimizde hangi cinse karşı bir önyargı varsa onu mu düşündürmek için böyle belirtilmemiş acaba?)

Yaşayana karşı duyulan bir kıskançlık.

Kadın değil de adam olduğunu düşünerek okuyaım bir de.

Ayrıca bir okuma da "insan olmadığını" düşünerek...


Re: Joyce Carol Oates - Varis

özellikle bazı tanımların önemli olduğunu düşünüyorum;

dev bir denizanası kadar saydam ve iştahlı;
“saydam” karışsındaki varlığın duygularının görünür oluşu ,
“iştahlı” sağlıklı,
“denizanası”, çağrışımları çok bir kavram, insanın derisine değdiğinde yakmasından tutun da, iğrendirici bir sıvı salgılamasına kadar çok farklı şeyler düşünülebilir.

sıvı ve hamurumsuydu kalp atışları; heyecansız, üzüntüsüz bir kalp

çalkalanan midenin devinimleri; günlük hayatın sıradan, yemek içmek gibi yanları. Onun ölümüyle, ölecek olmasıyla hiçbir şey etkilenmiyor.

Sıradan bir insanın gözlemleyemeyeceği bazı şeyler de var bunların arasında, sıvı ve hamurumsuydu kalp atışları,çalkalanan midenin devinimleri gibi ... bununla ilgili ne düşünülebilir..


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Mehmet Sürücü dedi ki:
özellikle bazı tanımların önemli olduğunu düşünüyorum;

dev bir denizanası kadar saydam ve iştahlı;
“saydam” karışsındaki varlığın duygularının görünür oluşu ,
“iştahlı” sağlıklı,
“denizanası”, çağrışımları çok bir kavram, insanın derisine değdiğinde yakmasından tutun da, iğrendirici bir sıvı salgılamasına kadar çok farklı şeyler düşünülebilir.

sıvı ve hamurumsuydu kalp atışları; heyecansız, üzüntüsüz bir kalp

çalkalanan midenin devinimleri; günlük hayatın sıradan, yemek içmek gibi yanları. Onun ölümüyle, ölecek olmasıyla hiçbir şey etkilenmiyor.

Sıradan bir insanın gözlemleyemeyeceği bazı şeyler de var bunların arasında, sıvı ve hamurumsuydu kalp atışları,çalkalanan midenin devinimleri gibi ... bununla ilgili ne düşünülebilir..

"Ölüm meleği" argümanını destekleyen çok güzel bulgular. Alkış


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Oates'u uzun zaman önce okumuştum. Kimi öykülerinden hayli etkilenmekle birlikte öykülerin önemli bir kısmında yazarın frekansını yakalamakta güçlük çektiğimi hatırlıyorum. "Varis"i okuyunca bunun her şeyden çok kendi tembelliğimle ilgili olduğunu, Oates'un okurunu öyküye çağıran bir yazar olduğunu düşündüm. Ölüm-yaşam, geçmiş-gelecek, gece-gündüz arasında kurulan karşıtlıklar okura öykü üzerine düşünmek için geniş bir alan tanımlıyor. Ölmekte olanın bir türlü tatmin olmaması, "varis"in iyi niyetli olduğunu sandığım bütün çabalarına rağmen kendini beğendirememesi tipik bir kuşak çatışması gibi de görünüyor. Bir yandan. O çatışma, "varis"in -bir deneyim çemberinden geçtikten sonra- pencerenin önündeki sandalyede iktidarını pekiştirmesiyle sonlanıyor gibi hissettim bu nedenle. Kişiler öykünün başında neredeydilerse öykünün sonunda da oradalar, ama o süre zarfında olanlardan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını biliyoruz.

Öykünün orijinalini ben de merak ettim.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Öykünün adıyla anlayabiliyorum öyküyü.Varis.Öldüğünde, kendisine ait olanları bir başkasına- şimdi yanında olup yaşamaya devam edecek olana- devretmenin yarattığı psikolojik gerilimi çok özgün biçimde anlatıyor yazar. Ve devralmanın rahatlığını.Böyle okuyunca gülümsemekten kendimi alamıyorum, ciddi bir nükte.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Forumda böylesine yorum zenginliği görmeyi nasıl da özlemişim. Thumb Up


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Nurten Öztürk dedi ki:
Öykünün adıyla anlayabiliyorum öyküyü.Varis.Öldüğünde, kendisine ait olanları bir başkasına- şimdi yanında olup yaşamaya devam edecek olana- devretmenin yarattığı psikolojik gerilimi çok özgün biçimde anlatıyor yazar. Ve devralmanın rahatlığını.Böyle okuyunca gülümsemekten kendimi alamıyorum, ciddi bir nükte.

Böylece, mirasçıyla ölen arasındaki ilişki bir tür azraille ruhunu alacağı kişi arasındaki ilişki olarak da tanımlanmış oluyor.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

"Öykünün adıyla anlayabiliyorum öyküyü.Varis."
Ya adı yanlış çevrilmişse? Anlamın büyük kısmının bir adla netleşmesi...

Tabi ki böyle olmadığını söylemeye çalışmıyorum.

Sadece "bir şeyleri belirlemek", "bir şeylerde karara varmak", İnsanın oyuncağının elinden alınması gibi değil mi? Okuduklarımızda hep anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir açık ucunun olması değil mi bizi daha çok içine çeken...


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Mehmet Sürücü dedi ki:
"Öykünün adıyla anlayabiliyorum öyküyü.Varis."
Ya adı yanlış çevrilmişse? Anlamın büyük kısmının bir adla netleşmesi...

Kısa kısa öyküde çok sık karşılaşılan bir durum aslında; adıyla öykünün içeriğine müdahale etmek. Adı bir kavram olarak kullanmak...


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Öykünün orijinal adının "The Heir" olduğunu ve Where is Here kitabında yer aldığını tahmin ediyorum. Fakat tahmini bir türlü doğrulayamadım -yazarın kitaplarını internette bulmak bayağı zorlaştırılmış anladığım kadarıyla.

Eğer tahminimde yanılmıyorsam -yani öykünün orijinal adı "The Heir" ise- çevirinin yanlış olduğunu söyleyemem, fakat bizde "varis" çoğunlukla ekonomik misarçılar için kullanılan bir kelimeyken "heir" daha çok "iktidar mirasçısı" gibi bir anlama yakın düşüyor sanırım. Böyle bir ayrımın da pek önemsiz olmadığını sanıyorum bu öykü için.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

eren dedi ki:
Öykünün orijinal adının "The Heir" olduğunu ve Where is Here kitabında yer aldığını tahmin ediyorum. Fakat tahmini bir türlü doğrulayamadım -yazarın kitaplarını internette bulmak bayağı zorlaştırılmış anladığım kadarıyla.

Eğer tahminimde yanılmıyorsam -yani öykünün orijinal adı "The Heir" ise- çevirinin yanlış olduğunu söyleyemem, fakat bizde "varis" çoğunlukla ekonomik misarçılar için kullanılan bir kelimeyken "heir" daha çok "iktidar mirasçısı" gibi bir anlama yakın düşüyor sanırım. Böyle bir ayrımın da pek önemsiz olmadığını sanıyorum bu öykü için.

İyice meraklandım şimdi. Düşünceli


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Barış Acar dedi ki:

Böylece, mirasçıyla ölen arasındaki ilişki bir tür azraille ruhunu alacağı kişi arasındaki ilişki olarak da tanımlanmış oluyor.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

eren dedi ki:

Eğer tahminimde yanılmıyorsam -yani öykünün orijinal adı "The Heir" ise- çevirinin yanlış olduğunu söyleyemem, fakat bizde "varis" çoğunlukla ekonomik misarçılar için kullanılan bir kelimeyken "heir" daha çok "iktidar mirasçısı" gibi bir anlama yakın düşüyor sanırım. Böyle bir ayrımın da pek önemsiz olmadığını sanıyorum bu öykü için.

Aslında Barış'ın dediği ile aynı sayfada olacaktı bu alıntı. Beceriksizlik sonucu böyle oldu.
Eren'in, "Varis"e, "iktidar mirasçısı"ekiyle öykü daha ilginç oldu, daha keyifli. iletişim açısından duruma bakarsak ölüm döşeğindeki adam, şikayetleri ve istekleriyle mirasçısının üzrinde iktidar kuruyor/kurmak istiyor. Nereye oturacağına, nasıl davranacağına sağlığının gücüyle olmasa da hastalığının gücüyle hükmediyor. Hiçbir şey vermek istemiyor.
Almak istemekle vermek istememek karşıtlığı en yaman haline herhalde Azrail ile olan çatışmada dönüşüyor.
Böylece Azrail hatırlatması öyküdeki ilişkinin çetinliğini pekiştiriyor.
Almak iktidar olmayı da içermiyor mu?


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Nurten Öztürk dedi ki:
Böylece Azrail hatırlatması öyküdeki ilişkinin çetinliğini pekiştiriyor.

Almak iktidar olmayı da içermiyor mu?

Aslında iktidar söylemi bir parça gariplik de taşıyor burada. Ölüm döşeğindekiyle onu bekleyen arasındaki karşıtlıkta düşündürücü bir sevgi ilişkisi de var. Birbirlerinden kopamayan iki sevgili gibiler aynı zamanda. Rollerin sürekli değiştiği bir köle-efendi diyalektiği içine sıkışmış iki teatral tip sanki karşımıza çıkarılanlar.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Veya yaşam-ölüm döngüsünün iç içeliği, nerede başlayıp nerede bittiği.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

olumlu-olumsuz, iyi-kötü yakıştırmaları ötesinde doğal bir olgu gibi aldığımızda aradaki ilişkiyi-bağıntı demek daha mı doğru?- "iktidar" kavramının pek bir yeri olmuyor gibi. "dönüşüm" "devretme" gibi bir şey... gönüllü değil tabi ki...


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Öykünün adı yazılırken inceltme işareti kullanılması gerekmez miydi? Bu gibi karışabilme hallerinde bu işaretin kullanılması gerektiğini söylüyor TDK. Ben de başta ayakta çıkan varis olarak düşünmüştüm:)


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Kitabın aslında o şekildedir adı. Sanırım buradaki şeklini değiştirmek istenememiştir.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

Cihan Başbuğ dedi ki:
Öykünün adı yazılırken inceltme işareti kullanılması gerekmez miydi? Bu gibi karışabilme hallerinde bu işaretin kullanılması gerektiğini söylüyor TDK. Ben de başta ayakta çıkan varis olarak düşünmüştüm:)

Evet, çevirmenlerin tercihi.


Re: Joyce Carol Oates - Varis

"Sonra da tüm oksijenini tükettiğimden yakınmaya başladı, işi
bitmiş akciğerleriyle bu tükenmiş haldeyken domuz gibi sağlam biriyle nasıl rekabet
edebilirdi ki?"

Mehmet Sürücü:

""
olumlu-olumsuz, iyi-kötü yakıştırmaları ötesinde doğal bir olgu gibi aldığımızda aradaki ilişkiyi-bağıntı demek daha mı doğru?- "iktidar" kavramının pek bir yeri olmuyor gibi. "dönüşüm" "devretme" gibi bir şey...

Bir devretme var tabii ki. Bu sancılı bir devir.İlşikide karşıtlık var.