Minotaurus hikâyesi başlıbaşına ilginç bir hikâyedir aslında. Ancak hikâye hep Theseus ya da Daidalos açısından, ya da -felsefi bağlamda- Ariadne'nin gözünden anlatılır. Borges'in hilesi onu ilk kez bu garip yaratığın bakış açısından sunmuş olması.
Barış Acar tarafından Tem 15th, 2013 günü 22:46 sularında gönderildi.
aslında anlatı ne Theseus ne Minotaur ne de Ariadne'nin ağzından dile geldiğinde bir perspektif değişikliği sağlayabilir. anlatılar, perspektifi Dyonysos'a kaydıramadığı için Sokrates gibi-ki öyküde Minotaur'un izinden gittiği filozof şu yazı sanatını küçümseyen Socrates - Minotaur da katlini bir kurtuluş gibi bekliyor.
oktay tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:04 sularında gönderildi.
Oktay'ın bu hikayeyi okuduktan iki gün sonra yazdığım Perdenin Ardındaki'nde sorduğu "Bu öykü nasıl yazılabiliyor?" sorusunu burada da anmakta yarar var.
Barış Acar'ın dikkat çektiği "İki harf arasındaki farkı öğrenemedim hiçbir zaman." cümlesiyle bu soru arasında bağlantı kurulabilir.
turgut tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:12 sularında gönderildi.
Öyküde hoşuma gitmeyen sadece evin dünyayla aynı büyüklükte olduğunun söylenmesi oldu. Ünlü harita metaforundan önce mi kullanılmış acaba merak ettim doğrusu. Eğer ki öyle değilse fena bir tekrar gibi kalacak gözümde.
Barış Acar tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:20 sularında gönderildi.
Öykünün finalinde Borges biraz da şöyle söylüyor gibi geldi: İşte, Theseus, yani insan yüzlü boğa, kurtarıcım olarak beni öldürmene izin veriyorum. Artık dünya biçimli bu evin mahkûmu ben değilim, sensin.
Barış Acar tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:22 sularında gönderildi.
Minotaur'un avamın arasına karışmaktan imtina etmesi ve "yazı sanatını" küçümsemesi Sokratesçi hakikat arayışının bir sonucu. onun ruhu "uçsuz bucaksız ve yüce olan şeylere hazır", yazı gibi ikincil, "ıvır zıvır ve sudan ayrıntılara zihninde yer yok". ruhunda avama yer yok, yüce şeyler için onun ruhu. yani, minatora göre yazı, avamdır. işte bu "yazı sanatı" söze göre ikincil olduğu için bu yüce şeyleri aktaramıyor zaten.
sokratesin halkın arasına karışması ise başka bir mevzu, yukarıda değindiğim avam meselesinin öyküde işlenişi ile aynı bağlamda değil.
oktay tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:54 sularında gönderildi.
Oktay'ın bu hikayeyi okuduktan iki gün sonra yazdığım Perdenin Ardındaki'nde sorduğu "Bu öykü nasıl yazılabiliyor?" sorusunu burada da anmakta yarar var.
Barış Acar'ın dikkat çektiği "İki harf arasındaki farkı öğrenemedim hiçbir zaman." cümlesiyle bu soru arasında bağlantı kurulabilir.
iki öykü arasında önemli bir teknik fark var. "perdenin arkasındaki"nin anlatıcısı kendi konumunu sıkıntıya sokuyor yazarken. bu öyküde ise anlatıcımızın minotaur olmadığını anlıyoruz son kısımda : "İnanır mısın Ariadne?" dedi Teseus. "Minotauros kendini savunmadı bile." yani anlatıcı yazmayı bilmeyen minotaur değil. teknik bakımdan biraz farklı derken bunu kastediyorum ama öte yandan iki öykünün dile geldiği perspektifte büyük bir benzerlik olduğunu düşünüyorum.
oktay tarafından Tem 15th, 2013 günü 23:51 sularında gönderildi.
"perdenin arkasındaki"nin anlatıcısı kendi konumunu sıkıntıya sokuyor yazarken. bu öyküde ise anlatıcımızın minotaur olmadığını anlıyoruz son kısımda : "İnanır mısın Ariadne?" dedi Teseus. "Minotauros kendini savunmadı bile." yani anlatıcı yazmayı bilmeyen minotaur değil. teknik bakımdan biraz farklı derken bunu kastediyorum ama öte yandan iki öykünün dile geldiği perspektifte büyük bir benzerlik olduğunu düşünüyorum.
Perdenin Arkasındaki'ni henüz okumamış olmaktan sıkıntı duyuyorum. Ancak Asterion Evi'ne ilişkin Oktay'ın son saptaması beni düşündürdü. Ben anlatıcının hâlâ Minotaur olduğunu düşünüyorum. Sadece son satırlar artık o ölü olduğu için Theseus tarafından söyleniyor; yani son cümle de anlatıcı değişiyor sadece.
Barış Acar tarafından Tem 19th, 2013 günü 22:41 sularında gönderildi.
evet, son cümleye kadar anlatıcının Minotaur olduğunu da söyleyebiliriz. o zaman bu öyküde de teknik bir sorun olduğunu, ya da daha güzeli söz konusu teknik sorunun öykünün bir parçası olduğunu("öykü, yalıtılmış steril konum tasavurrundan kaynaklanan ontolojik bir imkansızlığı ifade etmekte, etmek zorunda kalmaktadır" -perdenin arkasındaki'ne dair yazdığım bir mesajdan alıntıdır-) söyleyebiliriz.yani, söz konusu "teknik kusurun" öykünün dile getirdiği içsel bir ontolojik imkansızlığı ifade ettiğini söyleyebiliriz.
oktay tarafından Tem 20th, 2013 günü 1:30 sularında gönderildi.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Öyküye konu olan Minotor hakkında viki sayfasında şöyle bilgiler var. Aynı zamanda George Frederic Watts'ın Minotaur adlı tablosuna da bakılabilir.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Ariadne hikâyesine sonra gireceğim. Ama önce şuna vurgu yapayım dedim: "İki harf arasındaki farkı öğrenemedim hiçbir zaman."
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
iletiyi sadece başlığı güncellemek için yazıyorum.bu güzel öykü kaynayıp gitmesin arada.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Bir öneri: Bu öykü turgut'un perdenin ardındaki'si ile birlikte okunabilir.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Minotaurus hikâyesi başlıbaşına ilginç bir hikâyedir aslında. Ancak hikâye hep Theseus ya da Daidalos açısından, ya da -felsefi bağlamda- Ariadne'nin gözünden anlatılır. Borges'in hilesi onu ilk kez bu garip yaratığın bakış açısından sunmuş olması.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
İnsanların yüzlerinden korkan bir Asterion. İmge ne güzel ters yüz ediliyor Borgesçe.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
aslında anlatı ne Theseus ne Minotaur ne de Ariadne'nin ağzından dile geldiğinde bir perspektif değişikliği sağlayabilir. anlatılar, perspektifi Dyonysos'a kaydıramadığı için Sokrates gibi-ki öyküde Minotaur'un izinden gittiği filozof şu yazı sanatını küçümseyen Socrates - Minotaur da katlini bir kurtuluş gibi bekliyor.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Minotaur'la Sokrates ilişkisi, düşünmeye değer.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Oktay'ın bu hikayeyi okuduktan iki gün sonra yazdığım Perdenin Ardındaki'nde sorduğu "Bu öykü nasıl yazılabiliyor?" sorusunu burada da anmakta yarar var.
Barış Acar'ın dikkat çektiği "İki harf arasındaki farkı öğrenemedim hiçbir zaman." cümlesiyle bu soru arasında bağlantı kurulabilir.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Avamın arasına karışmaktan imtina etmesi ve okumaya direnen aceleciliği onu Sokrates'ten ayırıyor sanki.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Öyküde hoşuma gitmeyen sadece evin dünyayla aynı büyüklükte olduğunun söylenmesi oldu. Ünlü harita metaforundan önce mi kullanılmış acaba merak ettim doğrusu. Eğer ki öyle değilse fena bir tekrar gibi kalacak gözümde.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Öykünün finalinde Borges biraz da şöyle söylüyor gibi geldi: İşte, Theseus, yani insan yüzlü boğa, kurtarıcım olarak beni öldürmene izin veriyorum. Artık dünya biçimli bu evin mahkûmu ben değilim, sensin.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Minotaur'un avamın arasına karışmaktan imtina etmesi ve "yazı sanatını" küçümsemesi Sokratesçi hakikat arayışının bir sonucu. onun ruhu "uçsuz bucaksız ve yüce olan şeylere hazır", yazı gibi ikincil, "ıvır zıvır ve sudan ayrıntılara zihninde yer yok". ruhunda avama yer yok, yüce şeyler için onun ruhu. yani, minatora göre yazı, avamdır. işte bu "yazı sanatı" söze göre ikincil olduğu için bu yüce şeyleri aktaramıyor zaten.
sokratesin halkın arasına karışması ise başka bir mevzu, yukarıda değindiğim avam meselesinin öyküde işlenişi ile aynı bağlamda değil.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
iki öykü arasında önemli bir teknik fark var. "perdenin arkasındaki"nin anlatıcısı kendi konumunu sıkıntıya sokuyor yazarken. bu öyküde ise anlatıcımızın minotaur olmadığını anlıyoruz son kısımda : "İnanır mısın Ariadne?" dedi Teseus. "Minotauros kendini savunmadı bile." yani anlatıcı yazmayı bilmeyen minotaur değil. teknik bakımdan biraz farklı derken bunu kastediyorum ama öte yandan iki öykünün dile geldiği perspektifte büyük bir benzerlik olduğunu düşünüyorum.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
Perdenin Arkasındaki'ni henüz okumamış olmaktan sıkıntı duyuyorum. Ancak Asterion Evi'ne ilişkin Oktay'ın son saptaması beni düşündürdü. Ben anlatıcının hâlâ Minotaur olduğunu düşünüyorum. Sadece son satırlar artık o ölü olduğu için Theseus tarafından söyleniyor; yani son cümle de anlatıcı değişiyor sadece.
Re: Jorge Luis Borges - Asterion'un Evi
evet, son cümleye kadar anlatıcının Minotaur olduğunu da söyleyebiliriz. o zaman bu öyküde de teknik bir sorun olduğunu, ya da daha güzeli söz konusu teknik sorunun öykünün bir parçası olduğunu("öykü, yalıtılmış steril konum tasavurrundan kaynaklanan ontolojik bir imkansızlığı ifade etmekte, etmek zorunda kalmaktadır" -perdenin arkasındaki'ne dair yazdığım bir mesajdan alıntıdır-) söyleyebiliriz.yani, söz konusu "teknik kusurun" öykünün dile getirdiği içsel bir ontolojik imkansızlığı ifade ettiğini söyleyebiliriz.