UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ingmar Bergman

07 Mar 2009
nurten aksakal

"Bergman ve Kadınlar" film festivalinde bu akşam "Nära livet " adlı filmi izledim. Bergman'ın tipik karelemelerine sahip film, üç kadının anne olma istekleri ve isteksizlikleri üzerine eğilmiş bir çalışmaydı.
Film boyunca Bergman'ın olgulara yaklaşma biçimine ve olguyu ele alış tarzındaki sakinliğe hayran oldum.

Bebeğini düşüren bir kadının hayata küsmesi ve özellikle kocasına karşı düşmanlık beslmesi birçok filmde kullanılmış bir dramatik yapıdır. Ancak şimdiye kadar bunu konu edinen ya da bir öğe olarak kullanmış hiç bir filmde bu olayı yaşayan kadını anlayamamıştım.
Kadınların düşük sonrası yaşadıkları tramvanın faturasını bebeğin babasına neden kestklerini en azından bu film sayesinde sanırım anlamaya yaklaştım.

Kategori:

Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bugün Bergman ve Kadınlar festivalinde Güz Sonatı filmini yeniden izlemek yetmemiş olacak ki, eve gelip bir de 1922 yapımı sessiz film Häxan'ı izlemeye başladım.

Bergman'ın bu seri filmleri üzerine daha sonra yazacağım. Ancak ilk izleyişimi kafamdan nasıl silmeye çalıştıysam, filmi izlerken daha önce izlediğimi anımsamak için bir hayli zaman geçmesi gerekti. Senaryosunun yanında oyunculuklarıyla da izleyiciyi yerden yere vuran bir film Güz Sonatı. İnsan olan izlememeli ya da insan olarak kalmak için izlememeli bu filmi -Olmadı! İzlemek zorunda kalmasaydık insan olma olasılığımız var mıydı?

Häxan (Cadı) filmine gelince; kesinlikle muhteşem. 2009 yılında yapılan reklamlarda buradaki teknik esprilerin kullanıldığını görmekten mi, Ortaçağ gravürlerinin yorumlarını dinlemekten mi, yoksa cadıların neden hep fakir ve kimsesiz kişiler olduğuna dair saptamalardan mı bilmem; müthiş çarpıcı geldi bana Christensen'in filmi. Mutlaka izlenmeli!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Häxan (Cadı) filmine gelince; kesinlikle muhteşem. 2009 yılında yapılan reklamlarda buradaki teknik esprilerin kullanıldığını görmekten mi, Ortaçağ gravürlerinin yorumlarını dinlemekten mi, yoksa cadıların neden hep fakir ve kimsesiz kişiler olduğuna dair saptamalardan mı bilmem; müthiş çarpıcı geldi bana Christensen'in filmi. Mutlaka izlenmeli!

Bu filmi bir ara bulmuştum; ancak bir türlü izleyememiştim. Barış'ın yorumundan sonra listeme aldım filmi.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Dün akşam Bergman ve Kadınlar film festivali bünyesinde gösterilen "Güz Sonatı" adlı filmi izledim. Filmi ikinci izleyişimdi. İlk izleyişimde nasıl sarsıldıysam ikinci izleyişimde de bir o kadar sarsıldım.
Bu izlememde farklı anlamlar kazandı film. Daha doğrusu ilkinde yalnızca anneye kızmıştım bu kez biraz kızına da kızdım. Ya yaş ilerlediği için ya da anne-kız arasında yaşanacak olan çatışmaya bu kez hazırlıklı olduğumdan bazı ayrıntıları fark edebilecek küçük bir dayanıklılık kazanmıştım.

Bu film için Barış;

""
İnsan olan izlememeli ya da insan olarak kalmak için izlememeli bu filmi -Olmadı! İzlemek zorunda kalmasaydık insan olma olasılığımız var mıydı?

demiş.

Ne güzel ifade etmiş, böylesine güçlü bir sinema örneğini izleyebilmiş olma mutluluğuyla filmin insanın üzerinden silindir gibi geçmesinin bıraktığı acının yarattığı çelişkiyi. Huh!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

"Häxan"dan sonra "Güz Sonatı" da listeye eklenmiştir.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bergman'ın 1952 yılında ikinci dönem* filmlerinden biri sayılan "Monika'yla Bir Yaz" filmini izledim. Bu döneme dahil edilen başka bir filmini izlememiştim. Açıkçası biraz şaşırttı film beni. Bergman'ın sizi yerden yere vuran, kapatmaya çalıştığınız bütün açıklarınızı yüzünüze çarpan filmlerinden sonra bu filmi bir "seyirci" gibi izledim.

* ikinci dünya savaşı sonrasında İsveç'de gelişen bulanımları konu edindiği birinci dönem sinamasından sonra birbirini izleyen yenileme ve zenginleştirmelerden oluşan bir dönem başlar. Aşk, sevgi, ayrılık genel temalardır. Kadınlara yönelik eğilim bu dönem filmlerinde ağır basar. Kadınlara açıkça ayrıcalık tanınır; iyi roller verilir, galip gelmeleri sağlanır. Erkekler ise küçümsenir, alaya alınır, aşağılanır.Bu filmler, 1949-1955 yılları arasında çektiği filmlerden oluşur.(kaynak)


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bir Bergman filmi daha izledim bu akşam.
Bu film 1961 yılında çektiği ve en iyi yabancı film dalında kendisine ikinci oskar ödülünü kazandıran "aynadaki gibi" ya da "aynada saklı olan" diye çevrilmiş olan Såsom i en spegel.

Üzerine elbette çok şey söylenebilir.Bu söylenebilecek olanların en iyisi herhalde şu; mutlaka izleyin.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bu arada son iki gün yanlızca iç acıtan Bergman filmleri izlemedim. Dün akşam ODTÜ 11. Çağdaş Dans Günleri kapsamında Mimarlık Fakültesinde yapılan doğaçlama dans performansını izledim. Muhteşemdi. Dansları, bir insanın bedenine bu denli kulak verebilmesinin ya da bedeniyle bu denli kusursuz iletişime geçebilmesinin sonucunda ortaya çıkan şey nefes kesiciydi.
İçerideki ışığın ve makinemin izin verdiği kadarıyla o gösteriden bir kare.(fotoğrafın netsizliği için özür dilerim)

dans.jpg

Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Såsom i en spegel'de "tanrı" kavramıyla ve onun uzantısı olan erkek egemen toplumla müthiş bir hesaplaşma var. Bunu şimdilik tam olarak tarif edebileceğimi sanmıyorum. Nurten'in söylediği gibi "izlemeli". Bergman'ın sık sık bunun için sinema yaptığını düşünüyorum. Bence bir felsefeci de olabilirdi ya da iyi bir edebiyat yazarı. Ancak sözcüklerin derde derman olmadığı yerlerde görüntülerin dilinden konuşmayı çok iyi biliyor; sanırım biraz da bu yüzden Bergman olabilmiş kendileri.

Filmin sonlarına doğru, akıl hastası ablasıyla ilgili bir sorgulama yaparken genç çocuk babasına şu meale gelecek şeyler söylüyor: "O zaman, uğruna yaşamaya değer sevgi var. Sevgi ve tanrı aynı şeyler. Ablama ancak bu şekilde yardımcı olabiliriz." Bir önceki sahnede şizofren genç kıza tanrının bir örümcek kılığında saldırmış olduğunu düşünürsek; kızın erkeklerden tarafından örülmüş sevgiden yapılma bir ağın içine hapsedildiğini, bu şekilde kendi gerçekliğinin yok edildiğini de düşünebiliriz.

Zor! Gerçekten zor.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

"Såsom i en spegel" filmi sanırım arşivimde var. Listemiz kabarıyor. Bu hafta içi bahsedilen filmleri izleyeceğim.

Bu arada teşekkürler arkadaşlar. Alıntılarınızla Bergman filmlerine karşı iştahım kabardı.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Hakikaten... Ben hiç izlemedim, merak da ediyorum ama Ankara dönüşü harici diskimizde yer alır sanırım Islık


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Ne güzel, hepimiz aynı Bergman filmlerini izlediğimizde, üzerine konuşulacak şeylerle,filmlerde gözden kaçmış ayrıntılar azalacak ve anlamlar zenginleşecek.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bergman'ın en son Kvinnodröm(kadın düşleri) adlı filmini izledim. Bu film üzerine Barış bir şeyler yazmak ister diye bekledim. Ancak Barış'tan ses çıkmayınca filmden biraz bahsedeyim dedim. Belki böylece Barış'ta bir şeyler yazmak ister.

Film 1955 yılında çekilmiş. O yıllarda çektiği birçok filmde birlikte çalıştığı Eva Dahlbeck bu filmde bir moda editörü olarak çalışan ve evli bir adama aşık olan Susanne karakterini canlandırmış. Kadının oyunculuğunu izlerken, Bergman'ın neden bazı oyunculardan hiç vazgeçmediğini daha iyi anlıyor insan. "Aynadaki gibi" filminde mükemmel bir oyunculuk çıkaran Harriet Andersson da Doris adındaki genç bir mankeni canlandırmış. Film temel olarak bu iki kadının bozulan ilişkileri üzerinden kendilerini yeniden yapılandırmaları anlatıyor. Son olarak film için şunu söyleyebilirim, Bergman'ın bu filmi diğer filmleri kadar hırpalamadı beni.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Yayın hayatına yeni başlayan Artölyem dergisinde Bergman sinemasında yüz kullanımı konusunda güzel bir yazı okudum.