On İkiye Bir Var
Haldun Taner
"On İkiye Bir Var"
İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).
Öyküyü netten okumak isteyenler için: Aktif link
Haldun Taner
"On İkiye Bir Var"
İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).
Öyküyü netten okumak isteyenler için: Aktif link
Re: On İkiye Bir Var
Farkında olmadan saniyeleri vuran bir sarkaç gibi zamanı sayan kahramanımızın "vaktin kıymetini anlamak için vaktin nasıl da geçtiğinin bilincinde olmalıyım" takıntısı beni oldukça kaygılandırdı. "Zamanın kıymetini bilmeliyim" diye yapıp durduklarım da böylesine ironik mi diye düşünmeden edemedim.
Re: On İkiye Bir Var
Ayrıca ;
Maelzel : Metronomu bulan şahıs (İtü Sözlük - web)
Re: On İkiye Bir Var
H. Taner bu öyküsünde akıp giden zamana karşı insanın çaresizliğini anlatırken alaycı öğeleri başarıyla kullanmış. Bu felsefi konuyu somutlaştırarak saat tahmini konusunda takıntıları, psikolojik rahatsızlığı olan ve bunu kabullenebilmiş biri üzerinden anlatacaklarını o kadar eğlenceli aktarmış ki...Sonuda deli koltuğunda ya da kliniğin bir köşesinde doktorla olan konuşmasına değin "mizah"la dolu bir öykü olmuş.
Öykünün kişisi doktor koltuğunda bile o alaycı saptamalarını, bizleri güldüren durum tespitlerini sıralamış:
Kahramanımızın bu takıntısı bize o kadar sıcak ve gerçek geliyor ki yazarın dilinde "Ne zevkli" deyip iç geçiriyoruz zaman zaman. :
Kızıl Saçlı Amazon'da Barış Acar'ın da saptatdığı gibi devrin yazarlarını , şairlerini taşlamayı da çok seviyor yazarımız. Bu öyküde de Ziya Paşa'yı gözüne kestirmiş.
Zaman konusundaki çaresizliğimizi düşündürmek yanında kendince bir tavsiyeyle de anlamlı kılınıyor öykü...
Re: On İkiye Bir Var
Birbirinden bu kadar uzak iki yazarı kesiştirmek ne kadar mümkün bilmem ama Saramago'nun bir romanını anımsattı bana bu öykü. Daha doğrusu ilkin On İkiye Bir Var'ı okumuştum, yıllar önce. Saramago'nun yapıtıyla ise çok sonra karşılaştım. Ancak şimdi öyküyü yeniden okuyunca farkına vardım. Yitik Adanın Öyküsü romanında kimse fark etmemesine karşın yerin sarsıldığını duyan bir karakter vardı. Joaquim Sassa diye kalmış adı aklımda. Bakmalı bir.
Cihan, öykünün mizahi yönüne güzel değinmiş. Öyküyle ilgili ayrıntılı yorumlarımı daha sonraya saklıyorum.
Re: On İkiye Bir Var
Nazım Hikmet'in "Makinalaşmak İstiyorum" şiiri öykü için güzel ipuçları içeriyor:
Re: On İkiye Bir Var
Pedro Orce imiş karakterin adı. Joaquim Sassa başka bir karaktermiş.
Re: On İkiye Bir Var
Barış'ın zamanı sayan bu kahramanımızla ile Yitik Adanın Öyküsü'ndeki yerin sarsıntıları duyan Pedro Orce arasında kurduğu benzerlik her iki karakterinde bir süre sönra ansızın bu özelliklerini kaybetmeleri noktasında da var. Her iki karakterde bu özelliklerini kaybetmelerini ölmekle özdeşleştiriyorlar.
Barış'ı bu iki karakteri birbirine benzeterek Saramago'nun bu güzel romanını hatırlamamı sağladığı için teşekkür ederim.
Re: On İkiye Bir Var
Bu öyküde yazar, bize söyleyecek söz bırakmamış gibi. Bütün yorumları yapmış. Karakter,saatleri insanalara benzetişini ve benzetmeleri çok yaratıcı ve güzel. Yazarın, hayatın çok içinde olduğu duygusunu gene yaşadım.
Re: On İkiye Bir Var
Öyküdeki Fütürizme yaklaşabileceğimiz öğeleri daha sonra ele alabiliriz. Bu konudan önce öykünün iki bölümden oluştuğunu söyleyebiliriz.
İlk bölümde, karakterimiz -gözümden kaçmamışsa adına yer verilmiyor.- küçük yaşlarda birçok kişinin yaşadığı takıntılardan birine nasıl sahip olduğunu ve bunu nasıl yaşadığını okuyoruz. Birçok kişinin "tesadüf" sözcüğü ile geçiştirdiği bu hâl, karakterimizde zamanla varoluş sorunu diyebileceğimiz bir meseleye dönüşüyor. Ve bu meseleyi yazar öykü ilerledikçe incelikle açmaya başlıyor. Öncelikle bu alışılmadık durumun nasıl ortaya çıktığını öğreniriz:
Yukarıda da değindiğim gibi bu durum -zamanı doğru bilmek- karakterimiz için yaşama dair bir anlama denk düşüyor: Zamana dokunabilmek. Yaşam bir makine gibi düşünülürse zaman, bu makinenin ruhunu oluşturuyor. Zamanın içinde hareket ediyor her bir şey. Zamana uyan varlıklar yaşıyor, ayak uyduramayanlar dışarıda kalıyor. Zaman hayatı işleten ana öğe.
Bu sözlerle başlayan öykünün ikinci bölümü, felsefî bir zemin üzerinde ilerliyor. Artık karakterimizin yaşadıkları basit bir tahmin meselesinden uzaklaşarak yaşama anlam verme çabasına dönüşüyor. Özellikle şu tümcelerle başlayan bölüm beni çok etkiledi:
Zaman denen baş belası kavram ne kadar güzel anlatılmış! Bu bölümü bir öyküyü okur gibi değil doğrudan H. Taner'le dertleşir, size içini döker gibi okuyorsunuz. Yazar, zamanın geçip gittikten sonra geride bıraktıklarını "kırışıklıklar, hastalıklar, saça düşen aklar" şeklinde ne kadar güzel somutlamış. Daha da önemlisi zamana soyut bir dünyada da olsa dokunabilmeyi başaran bir karakter var.
İnsanların "çok mutlu oldukları anlar" ya da "hüzüne boğuldukları vakitler" zaman denen mefhuma en çok yaklaştıkları anlardandır. Yaşamın sıradan akışı içinden sıyrılıp bir yerlere dokunduğunuzu hissedersiniz böyle anlarda. Yazar, bunun öyküsünü yazmış kanımca. Ve son sözleri de bu hissi artık yakalayamadığından olsa gerek manevi bir ölüme denk düşüyor.
Re: On İkiye Bir Var
Ne güzel söylemişsin Abdullah.
Haldun Taner'in pek çok öyküsünde benim de yakından hissettiğim bir duygu bu: Yazarla söyleşmek, dertleşmek, kahvede karşısına oturup onun hikâyesini dinlemek.
Öte yandan "zaman" kavramı üzerinde pek çok yönden durulabilir bu öyküde. Sistemleştirilmiş bir yaşantının hesaplama aracı olan zamanla duygusal/ duyusal yaşantımızın ölçeği olacak zaman bu karşıtlıklardan en önemlisi.
Öykünün sonunda anlatıcının öldüğüne ikna olması bu diyalektikte şimdlik kimin galip göründüğünü iyi özetliyor.
Re: On İkiye Bir Var
Öykü, beni öyle bir çarptı ki çağrıştırdıklarını yazmakta zorlandım. Üst üste birçok şey yığıldı içime, ben de doğaçlama bir şeyler yazdım. Öykünün konuşulacak çok yönü var. Hangi birine el atsanız diğeri eksik kalıyor.
Re: On İkiye Bir Var
Şu şiirle öykü arasında akrabalık olduğunu düşünüyorum:
Re: On İkiye Bir Var
Abdullah'ın sözü Tanpınar'a getirmesi çok güzel oldu. Keza Taner'in öyküde işlediği zaman kavramı, 1950-60'lar boyunca Türk felsefesini epeyce uğraştırmış, dolayısıyla da edebiyatı da yakından ilgilendirmiş Bergson felsefesi ile yakından ilişkili.
Tanpınar'ın ünlü şiirinin, özellikle de şu dizelerle;
Bergson'dan etkilenmişliği sanırım açık. Bu konuda Hilmi Yavuz şöyle diyor:
Re: On İkiye Bir Var
Bu paragraf, öykünün birçok yönüyle örtüşmekte. Öyküdeki karakterin, "pandüllerle, saatin tik taklarıyla" anlatmaya çalıştığı şeyi Bergson, "geçmişten bugüne doğru uzayan kesintisiz bir akış" ifadesi ile açıklıyor.
Re: On İkiye Bir Var
Öykü kahramanızın zamanla kurduğu ilişki özellikle kendini odaya kapatarak geçen her anı saymaya dönüştüğünde hastalıklı bir hal alıyor. Hani neredeyse düşünen konuşan ayaklı bir saate dönüşmüş olsa bu halinden daha iyi olacaktı diyeceğim.
Dışarıda gürül gürül akan hayatı bir ucundan tutarak zamanı anlamlandırmak varken bir odadaya kapanıp dakikaları saymak zamanın insanın yaşamın dışına atmak için kurduğu bir tuzak gibi.
Re: On İkiye Bir Var
Aklıma bir söz geldi, denir ki;
Re: On İkiye Bir Var
Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" de yanlış hatırlamıyorsam zamanı konu ediniyor, yalnızca arka kapağını mı, yoksa hakkında yazılanları mı okumuştum, hatırlamıyorum.
Re: On İkiye Bir Var
Evet, değil mi? Zamanın amaca dönüşmesi gibi gerip bir duygu uyandırıyor, böyle olunca zaman için yeniden kaygılanıyorsun.
Re: On İkiye Bir Var
Tanpınar, "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nde zamanı, sembolik olarak kullanıyor. Romandaki zaman sorunsalı bizim Doğu toplumu olarak Batı'ya geç kalışımızı, sıkışmışlığımızı simgeliyor.
Romanı okuyalı çok oldu; tekrar okumak, gözden geçirmek gerekiyor.
Re: On İkiye Bir Var
Zaman meselesi çetrefilli ve birçok kişiyi uğraştırmış meselelerden biri. Bugün aklıma David Fincher'ın daha iyisini çekebilirdi diye düşündüğüm The Curious Case of Benjamin Button adlı filmi geldi. Filmde yönetmen, zamanı daha iyi yakalayabilmek, dışına çıkarak daha iyi gözlemleyebilmek için tersinden düşünmeye çalışmış. Böylelikle onu bir nesneye dönüştürerek sizi bu kavrama daha da yakınlaştırıyor.
Re: On İkiye Bir Var
Zaman konusundaki çetrefillik noktasında haklısın. Ben de bu başlık altında Yılmaz Öner'in Zaman; Nasıl İçimizde Niçin Dışımızda kitabından söz açayım diyorum; ama nereden bağlayayım, nasıl toparlayayım bilemiyorum.
Re: On İkiye Bir Var
Konu gitgide açılıp derinleşiyor ve dallanıp budaklandıkça söze nereden başlanacağı da ayrı bir meseleye dönüşüyor.
Herkes gibi benim zihnimi de meşgul eden meselelerden olan "zaman" hakkında ufak girizgâhlarla başlayarak etraflı bir çalışma yapabiliriz. Sonuçta sadece Taner'in öykülerinde teşhis edebileceğimiz bir kavram değil, zaman. Okuyacağımız birçok yazarda bu temaya değineceğiz.
Re: On İkiye Bir Var
"Varlık ve Zaman Bağlamında İki Hikayenin Mukayesesi" adlı makale, öyküdeki birçok noktayı aydınlatıyor; unutanlar için : burada
Re: On İkiye Bir Var
O zaman Yılmaz Öner'in kitabının giriş kısmından kısa bir bölümü buraya aktarayım. İlgi duyulursa üzerine daha çok çalışılabilir.
Felsefe Ekibi'nin Doğan Özlem'in Günümüzde Felsefe Disiplinleri'nden Alwin Diemer'den alıntıladığı şu yazıyı okumakta fayda var: Zaman
Re: On İkiye Bir Var
Zaman başlıklı yazıyı okudum ne varki tam olarak anlayamadım. Yukarıdaki yazı çok ilginç geldi bana. Örneğin, nabız atışlarımızı sayarak zamana dair bir hesaplama yabileceğimiz söyleniyor. Zamanın ne olduğu sorusu değil, zamanın nasıl ölçüldüğü sorusunu önemsenmiş. Beli çok dar bir kum saati ile biraz daha geniş kum saati kumu aşağı akıtırken farklılık gösterir ama aynı biyolojik, fizyolojik vs. özelliklere sahip iki insanın aynı anda nefessiz kaldığında vücutlarının aynı anda aynı tepkiyi vereceğini düşündüm. Zamanın varlığı eskiten bir şey olduğunu düşündüm ve de zamanı eskimişlikle ölçebileceğimizi düşündüm.
Re: On İkiye Bir Var
Cihan, bu metni hatırlatman iyi oldu. Çıktısını aldım, en kısa zamanda okuyacağım.
Re: On İkiye Bir Var
Ahmet Faruk Güler "Varlık ve Zaman Bağlamında İki Hikayenin Mukayesesi" adlı makalesinde, öyküde sık sık karşılaştığımız saat kavramının, "zaman"ın yanı sıra Batı medeniyetinin düzen fikirini de temsil ettiğini şu sözlerle belirtiyor:
Re: On İkiye Bir Var
Yılmaz Öner'in Zaman; Nasıl İçimizde Niçin Dışımızda adlı kitabından yapılan alıntı "ikizler paradoksu" olarak bilinen bir kuramsal deneyi hatırlattı. Bu deneye göre ikiz kardeşlerden biri uzaya gönderilir ve dünyaya tekrar döndüğünde dünyada kalan kardeşinin yaşlandığını görür. Oysaki kendisi için sadece bir kaç yıl geçmiştir.
Bu durumda zaman kavramı ister fiziksel bir yaklaşımla ya da matematiksel bir hesaplamayla da irdelense oldukça farklı değişkenlerin bileşimi olarak algıladığımız bir gerçekliğe dönüşüyor.
İkizler paradoksu için daha fazla bilgi için;link
Re: On İkiye Bir Var
Öyküye ilişkin bir çözümleme metni: Ömer Lekesiz. “'On İkiye Bir Var' Öyküsünün Çözümlemesi", Yeni Türk Edebiyatında Öykü, Cilt: 2, Kaknüs Yayınları, İstanbul 1998