UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

05 Mar 2009
nurten aksakal

Şimdilik bir kaç fotoğrafla başlayalım. Vakit buldukça, güzel kareler çekebildikçe yenilerini de ekleyeceğim.

İster içinizde filizlensin bu ayakların öyküleri, ister bizimle de paylaşın düşlerinizi...

Fotoğraflar öykülerini anlatacak kalemleri bekliyor.

Kategori:

Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Haydi bakalım diğer forum üyelerini de bekliyoruz, sarılın klavyelere, hadi hadi ...


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Vallahi bu adamı bile sevdirdin ya Elif, alacağın olsun. Alkış


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Ellerine sağlık Elif. Gözümün önüne Ankaralı bir "bebe" geldi. Alkış

Taksinin içinde kadının, erkeğin ayağına dokunmasını gözümde canlandırmakta zorlandım biraz. Belki de taksiyi Şahin olarak hayal etmemden. Sen yazarken Doblo diye düşünmüşsün herhalde Smile


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Eren:

""
Ellerine sağlık Elif. Gözümün önüne Ankaralı bir "bebe" geldi.

Good Smile
Ellerine sağlık Elif.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Sevgili Nurten(öz) bakalım senin ayakkabıların/ayakların hangisi olacak? Smile


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Aksakal'ın sorusunu okuyunca, 006 daki ayakkabılar sankiM, Öztürk'ü bekliyormuş gibi geldi bana, yanılıyorum mu?

Eren'in yorumunu okuyunca, benimle dalga geçtiğini düşündüm. Sevgili Eren şunu bilmelisin ki... şaka şaka.
Ben, Eren yazdıktan sonra fark ettim ki, bu ayrıntı üzerinde hiç düşünmeden yazmışım. Boyu uzun olup bacaklarını kımıldatamayanların gözünden kaçmayacak bir ayrıntı. Sayın forum üyeleri hepiciğinize birden soruyorum, öyküdeki kişilerin boylarının uzunlukları hakkında bir bilgi vereyim mi?
Yazım yanlışı vardı metinde: Tuna Caddesine demişim hemen düzelttim.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

elif cinar dedi ki:
Eren'in yorumunu okuyunca, benimle dalga geçtiğini düşündüm. Sevgili Eren şunu bilmelisin ki... şaka şaka.
Ben, Eren yazdıktan sonra fark ettim ki, bu ayrıntı üzerinde hiç düşünmeden yazmışım. Boyu uzun olup bacaklarını kımıldatamayanların gözünden kaçmayacak bir ayrıntı. Sayın forum üyeleri hepiciğinize birden soruyorum, öyküdeki kişilerin boylarının uzunlukları hakkında bir bilgi vereyim mi?
Yazım yanlışı vardı metinde: Tuna Caddesine demişim hemen düzelttim.
Aslında ben yorumumu yaparken kişilerin boylarından ziyade taksinin arka koltuklarının tam ortasındaki çıkıntıyı düşünmüştüm. İki kişi taksiye binince o çıkıntı çıkıntılığını yapıp bunların arasına kabzası işlemeli bir bıçak gibi giriyor Tongue O nedenle kızın ayağıyla "bebe"nin ayağına dokunması için bayağı zahmet etmesi gerektiğini düşündüm. Ben bilmem, yazar bilir.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Eren dedi ki:
Aslında ben yorumumu yaparken kişilerin boylarından ziyade taksinin arka koltuklarının tam ortasındaki çıkıntıyı düşünmüştüm. İki kişi taksiye binince o çıkıntı çıkıntılığını yapıp bunların arasına kabzası işlemeli bir bıçak gibi giriyor Tongue O nedenle kızın ayağıyla "bebe"nin ayağına dokunması için bayağı zahmet etmesi gerektiğini düşündüm. Ben bilmem, yazar bilir.

Yahu ettiğine bak sen şunun; Şahin olmaz Ford olur a! O zaman dert olmaz. Ta ki ayaklar kavuşsun. Cheers


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Bir dakika, ben araba markalarını bilmiyorum, onların iç dizaynları nasıldır bilmiyorum, fEkat bildiğim ve emin olduğum bir şey var, her takside çıkıntı olmadığından kesinlikle eminim, lütfen lütfen! Uzattı kadın ayağını gözlerimle gördüm yaaa! öyle çıkıntının üstünden filan da değil, ayağığıyla o hardal rengi ayakkabıya dokundu. Nurten fotoğrafı, onlar taksiden indikten sonra çekmiş olsaydı, ayakkabının yan tarafında hafif bir toz izi görebilecekti.
Eren, bir tuş yok mu, ben burdan o tuşa basınca senin ayağın o komutu alsa sen, ah, of filan diye bir zıplasan sandalyenden! Crazy
Flowers


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

elif cinar dedi ki:
Bir dakika, ben araba markalarını bilmiyorum, onların iç dizaynları nasıldır bilmiyorum, fEkat bildiğim ve emin olduğum bir şey var, her takside çıkıntı olmadığından kesinlikle eminim, lütfen lütfen! Uzattı kadın ayağını gözlerimle gördüm yaaa! öyle çıkıntının üstünden filan da değil, ayağığıyla o hardal rengi ayakkabıya dokundu. Nurten fotoğrafı, onlar taksiden indikten sonra çekmiş olsaydı, ayakkabının yan tarafında hafif bir toz izi görebilecekti.
Eren, bir tuş yok mu, ben burdan o tuşa basınca senin ayağın o komutu alsa sen, ah, of filan diye bir zıplasan sandalyenden! Crazy
Flowers
Yorumu yaparken "Belki de taksiyi Şahin olarak hayal etmemden. Sen yazarken Doblo diye düşünmüşsün herhalde :)" demem de bundandı zaten. Evet, çıkıntısız taksiler de var (aşağıda birinin fotoğrafını koyuyorum). O senin sorduğun tuş üzerinde çalışıyoruz, yakında kokusu çıkar.

Black.London.Cab.jpg

Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Barış Acar:

""
Şeker Gibi Ayakkabılar

Gözleri dolu dolu çocuk bir annesine, bir karşısındaki ayakkabılara bakıyordu. Hemen ilerideki milli piyango gişesinin önünde sıraya girmiş annesi ayağını hızlı hızlı yere vuruyordu.

Dokunsan ağlayacaktı bacaksız. Fotoğraf makinemi arkaya doğru alıp, yanına gittim.

"En çok hangisini sevdin söyle bakalım."

Ağladı ağlayacak gözlerle bana baktı. Sonra kafasını çevirip ayakkabılara...

"Üstteki"
"Hangi üstteki?"
"En baştaki. Sarı kırmızılı olan."
"Cim bomlusun galiba."
"I-ıh!"
"O zaman neden onu seçtin?"
"Abimin çantası var. Aynı renk. Bana vermiyo hiç."
"Sırf o yüzden mi?"
"Bi de, şeker gibi."
"Hmm. Bu mantıklı. Ama senin ayağına büyük değil mi bunlar?"
"Annem de öyle dedi."
"Doğru demiş annen."
"Olsun. Büyüyünce giyerim ben de."
"Ama ya büyüyünce sevmezsen bu ayakkabıyı?"
"Severim."
"Şimdi seveceğini düşünüyorsun ama, o zamana kadar başka ayakkabılar görüp onları seversen?"
"Onları da alsınlar."
"O kadar çok ayakkabıya paraları yetmez ki annenle babanın."
"Bana ne!"
"Uslu çocuklar böyle yapmaz ama..."
"Saysaldan çıkçak ya!"
"Ne?"
"Paraları yeter. Babam tam on milyon liralık saysal oynadı. Bu sefer çıkçak dedi."
"..."

Yanaklarından yaşlar dökülmeye başladı.
"Bana ne! O ayakkabıdan istiyom işte."

O kadar şekerdi ki, makinemi çıkarıp bir fotoğrafını çekmek istedim ki kadın karşımda bitti:

"İzin aldınız mı?"
"Efendim?"
"Fotoğrafını çekmek için izin aldınız mı dedim?"
"Ben sadece ayakkabılarını çekiyordum."

Zırıl zırıl ağlayan çocuğu kolundan çekiştirerek uzaklaştı.

"Ben sana yabancılarla konuşma demedim mi!"
"Ayakkaplar..."
"Eve gidince görürsün sen ayakkabıyı."

Bu çalışmada çocuğun diyaloglarına bayıldım, çocuğun bencilliğini, işgalciliğini:"Abimin çantası var. Aynı renk. Bana vermiyo hiç","Onları da alsınlar.","Bana ne! O ayakkabıdan istiyom işte.";"Bana ne!"
akılcılığınıve hayalciliğini:"Paraları yeter. Babam tam on milyon liralık saysal oynadı. Bu sefer çıkçak dedi." çok güzel yansıtmış. Good
Fakat, (Elif Çınar fekat diyor ama?) "Bi de, şeker gibi." Bu nedense büyük bir çocuğun düşüncesi gibi geldi, küçük adına düşünen bir büyük.

"Eve gidince görürsün sen ayakkabıyı." Bu da öfkesini çocuğundan çıkaran tipik bir anne özeti olsa gerek.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

no:004

""

İki yanda sayısız pencereleri olan upuzun iki bina. Sonra onları kesen uçlarını göremediğim upuzun iki bina. Ortadayım. Dört büyük binanın çevirdiği bu uzun alan, bir fabrika bahçesinden çok hapishane avlusuna benziyor. Sekiz yıldır buradan servise binip iniyorum. Günün her vakti geldim buraya: sabah geldim, akşam geldim, gece geldim ; ama daha önce buranın bu kadar büyük olduğunu hiç farketmemiştim. Şimdi ayağımın kaydığı pürüzsüz, parlak mermerleri de ilk kez görüyorum. Perdesiz, insansız sayısız pencereyi de. Neredeyse yaklaşık yarım saat önce durduğum noktada dönüp duruyorum. Onca insan nereye kayboldu birden? Soru soracak bir Allah'ın kulu olmaz mı? Benim giriş kartım niye çalışmıyor diye soramaycak mıyım kimseye? İşten çıkartılmışsam böyle mi söyleyecekler? Ya gerçek değilse, bir arıza olduysa, güvenlik doğruyu söylemediyse? Bu defa da dün işe gelmedin ya da geç geldin diye çıkarmazlar mı? Ya, şimdi ne olacak?


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Nurten(öz) 004 deki bayanın ayağının devinimine bakarak, bu ayakların sahibinin etrafda çaresizce dönenip duran bir hali olduğunu düşünmüş. Bu çaresizliği işsiz kalma korkusuyla özdeşleştirip ne güzel öykülemiş. Ellerine sağlık Nurten.

Fotoğrafları unutulmaya terketmediğin için de ayrıca teşekkürler.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

008'e

""
-Şuna bak ya ay deli olcam ne çekiyon sen? Kimden izin aldın olummmm...
-Bana bak sen kim oluyorsun da çekiyorsun bizi, deminden beri peşimizdesin görmedik sanma, hangi mağazaya girdiysek girdin, sapık mısın nesin?
- Kadın çamaşırcısına da girdiğine göre kesin sapık...
- Baksana sen versene bakim o makinayı. Silceksin o resimleri,görcez hemen.
- Aman buna güvenilir mi , ver bana sen şunu ben bir sileyim.
- Konuşsana be cevap versene. Neden ayaklarımızı çekiyon manyak mısın olum sen feminist misin nesin, tövbe tövbe...
- Fetişisit kız uydurma.
- Neyse ne be hırsımı senden almim gıcıklık yapma. Adamla uğraşacağına beni düzeltiyor.
- Linguistikçiyim anam huyum kurusun alışkanlık.
- Sen önce Türkçe öğren ne o lingggguuuistikçiyim anam....
- Ben ağzımı yaymadım. Sen kendine bak modacısın sözde senin yüzünden bu mor ayakkabıları aldık "morart beni anam" diye laf atanlar Sakarya da peşimize takılanlar, O nasıl renk kızım diyen teyzeler, ayakkabını ters giymişin bağcıkları arkasında diyenler, al şimdi de eline makina almış bu manyak.
-Seni polise veririz valla, kızız diye dövemeyiz sanma, elimiz armut toplamıyor çantamı kafana bir kodum mu...
- Ver oğlum şu makinayı kaçma be gel buraya ...
- Acaip korkuttuk çocuğu süperiz çakkk kızım çak.
Elleri havada şakladı, duvarın üstünde omzunda kamera çekim yapan dana yalamış saçlı çocuk, usulca indi duvardan kamerayı duvara koydu bir bacağıyla da destekledi.
- Hiç doğal değildiniz kızlar.Kamera mı kasıyor, sizi sahnede seyrettim acaip bir enerjiniz vardı. Karakterler kafanızda oturmamış gibi.
- Karakteri bilmem de şu ayakkabılar beni çok sıktı çorap gibi baksana, terledi ayaklarım. Kaçıncıya çekiyoruz bu sahneyi pes mi etsek ne dersin?
- Yok son bir defa daha çekelim. Hadi ayaklarınızı çekiyorum başlıyoruz, dedikodu yapan iki yurt arkadaşı gibi samimi yan yana hızlı adımlarla .... Bir iki üç ...


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Arkadaşlar, kendi kendime forumda dolanırken, ıssızlık canımı sıktı. Ben de bir değişiklik yapıp, uzun zamandır kapısı aralanmayan öykü atölyesinin kapısını çekinerek araladım; tozlu fotoğraflarla karşılaştım. Tozlarını silkeleyip,içimden geldi bir çekiliş yaptım. Herkes payına düşenin tozunu iyice bi silerse daha iyi olur. Ben çekiliş sonuçalrını ortaya koyarım gerisine karışmam. Listeyi oluştururken atölyeden yararlandım daha çok.
Çekilişte hile yoktur.
Liste :
002 Nurten Öztürk
005 Cihan
006 Egemen
007 Nurten Aksakal
08/a Gül
08/c acoskun
010 Barış
011 Eren
012 Elif
013 Abdullah


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Madem görevlendirildik, bize de göreve icabet etmek düşer. Good


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

002

""
Dün gibi değil, ne münasebet, bugün gibi hatırlıyorum, az önceymiş gibi. Meclis parkındaydım. Üzerimde kırmızı yağmurluk, ayağımda devetüyü ponponlu yarım çizmeler, bacağımda siyah pantolon. Beyaz fırfırlı bir gömlek giymiştim, o yıl pek modaydı. Boynumda mavi, mor, erguvan karışımı bir ipek fular.Hâlâ duruyor, saklarım. O parka ilk kez, o satte gidip oturmuştum, hep geçerdim de, dinlenmek için bile olsa,oturmamıştım. O gün çok oturdum. Tam iki buçuk saat. Önce gelip geçenleri seyrettim, içimde bir heyecan vardı, herkese sevgiyle bakıyordum, bana bakan olursa günaydın der gibi bakıyordum. Bekleme sürem uzadıkça, coşkum azaldı, etrafa ilgisizi hatta sevgisiz bakmaya başladım. Sonlarına doğru kimseyle gözgöze gelmemeye çalıştım, kalkıp gitmek istiyor; ama yapamıyordum. Ya ben kalkınca hemen arkamdan gelirse... Ya beş dakika sonra gelirse... Olur ya bir aksilik olur, bir şey olur da beni arayamaz, aramadığına göre... Oturdum. Bu hâlâ burada mı, diyecekler çıkar diye de, bana bakarak geçen birini gördüğümde kendime meşgul süsü verdim. Ne bileyim çantamı karıştırdım, telefonla konuşuyormuş gibi yaptım, sık sık saatime baktım vesaire... Bir yandan da, onu gördüğüm vakit nasıl davransam diye düşünüyordum. Geldğinde ayağa mı kalksam? Ya da yanıma gelinceye dek görmemiş gibi yapıp sonra, "Aa, göremedim, ne taraftan geldin sen!" gibi bir şey söyleyip şaşkın, mesafeli ama sıcak bir kucaklamayla mı karşılasam? Yoksa görür görmez kalkıp ona mı koşsam? Bir yanım mesafeli, bir yanım çok yakındı; bir yanım heyecanla, bir yanım sıradan karşıla diyordu. Öyle mücadele ettim kendimle o kadar saat. Gelen olmadı.Halbuki, onca şeyi düşüneceğime, bir arasaydım... Arayıp sorsaydım, " Niye geciktin, gelmiyor musun?" deseydim...

ponpon.jpg

Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Aaaa nurten, sen bunu hep yapıyorsun ama. Nop!

Ne olmuş, niye gelmemiş, arasaymış ne duyacakmış? Anlatsana n'olur. Utangaç

Onca yıla rağmen hala bu gün gibi hatırladığına göre o gün birşeyler olmuş besbelli. Bu sadece sıradan bir ekilme değil. Hadi ama gözünü seveyim devam et, ne olmuş o gün?
Merakımdan öleceğim.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Nurten Ak:

""
Ne olmuş, niye gelmemiş, arasaymış ne duyacakmış? Anlatsana n'olur.

Smile Nurten doğrusu merak etmene sevindim; ama elimden gelen bu, yani bildiğim kadarı bu Laughing out loud
Ben de yazılacakları merak ediyorum. Kimse okumadı geliba. Confused Senin foto biraz zor gibi geldi bana. Kolay gelsin!


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Nurten Öztürk'ün öyküsünü şöyle düşündüm ben.

""
Dün gibi değil, ne münasebet, bugün gibi hatırlıyorum, az önceymiş gibi. Meclis parkındaydı. Üzerinde en kırmızısından yağmurluk, ayağında böyle ponponlu monponlu çizmeler. Beyaz fırfırlı bir gömlek giymiş, artık moda mıdır nedir? Boynunda uyduruk bir fular. Hâlâ dolabında bir yerlerden özel günlerde giyilecek kıyafetler reyonunda gün eskitiyordur. Belli, bu parka çadır kurmuş. Ne zaman geçsem hep burada. Hafif kaçık, belli. O gün tuttum ben de oturdum, bunu izledim. Tam iki buçuk saat. Arada sıkıldım, gelip geçenleri seyrettim, bir-iki fıstığın peşine takılacak oldum. Cık. Yürümeye mecalim kalmamış. İçim bomboş. Buysa böyle ağaca yapışmış kuala gibi herkese şaşkın şaşkın bakıyor. Bekleme süresi uzadıkça, yüzü düştü, yıldırımlı bakışlar sardı gözlerinin içini. Sonradan kimseye bakmadan yere dikti gözlerini. Kalkıp gitmek istediği belli; ama yapamıyordu. Ulan dedim, birini beklediği belli; ne diye oturuyorsun böyle kelle gibi. Yine de kalkmadım yerimden. İşte, kendine bakarak geçen birini gördüğünde meşgulmüş süsü veriyor iki de bir. Çantasını karıştırıyor, telefonla konuşuyormuş gibi yapıyor, sık sık saatine bakıyor vesaire... Şimdi şuradan çıkıp gelse adamın biri, nasıl davransam diye düşündüğü belli. "Geldiğinde ayağa mı kalksam? Ya da yanıma gelinceye dek görmemiş gibi yapıp sonra, 'Aa, göremedim, ne taraftan geldin sen!' gibi bir şey söyleyip şaşkın, mesafeli ama sıcak bir kucaklamayla mı karşılasam? Yoksa görür görmez kalkıp ona mı koşsam?" Bir yanı mesafeli, bir yanı çok yakındı; bir yanı heyecanla, bir yanı sıradan karşıla diyor adeta. Niye mücadele ediyorum ki bu kadar saattir. Gelen olmadı işte. Git yanına, onca poz takınıp bir telefon bile açmadığına göre, "Bir değişiklik vakit gelmiş belli ki; sıra senin sıran, bismillah!" derken herifin biri dokunmaz mı bunun omzuna.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Nurten canım, Barış'ın sonu benim hoşuma gitmedi ben bir gün senden duyacağım o gün o kadına ve o beklediği adama ne olduğu. En azından öyle umutla bekleyeceğim.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

""
Buysa böyle ağaca yapışmış kuala gibi herkese şaşkın şaşkın bakıyor.
Laughing out loud Bu betim çok güzel; ama o parktaki tipin belgesel izlediğini ve kualayı bildiğini sanmıyorum. Wink
Nurten, ben de parktaki tipten pek huylandım. Dur bakalım...


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

""
Bu betim çok güzel; ama o parktaki tipin belgesel izlediğini ve kualayı bildiğini sanmıyorum. Wink
Nurten, ben de parktaki tipten pek huylandım. Dur bakalım...

Yazarken ben de kaygılandım bundan. Sonra dünya o kdar çapraşık bir yer ki, neden olmasın dedim kendi kendime. Ki adamın öyle tutarsız çok lafı olduğu için garip gelmedi.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Barış Acar dedi ki:
""

Yazarken ben de kaygılandım bundan. Sonra dünya o kadar çapraşık bir yer ki, neden olmasın dedim kendi kendime. Ki adamın öyle tutarsız çok lafı olduğu için garip gelmedi.

Bu fikre de katılıyorum. Bunu düşünürken aklıma geldi: Biz forumda "geyik muhabetti" nasıl çıkmıştır, nereden çıkmıştır'ı tartışmıştık uzun uzun. Bir gün ortaokula giden yeğenim bu deyimi kullanınca, ne demek, " geyik muhabetti" diye sordum. O hemen eğildi, ellerini boynuz gibi yaptı, geviş getirir gibi yapaken benden de aynısını yapmamı istedi el işaretiyle. İkimiz aynı şeyi yaparken: buradan çıkmıştır dedi, anlamı da buna yakın bir şeydir. Yeğenim çok dağınık bir tiptir, bununla ilgili olması beni çok şaşırtmıştı.


Re: Hep Ayaklarıyla mı Yürür Bu İnsanlar?

Yine de senin dikkat çekişin önemli Nurten. Keza edebi anlamda önemli olan böyle bir karakterin gerçeklikte olup olmaması değil, onun edebiyat içinde sahih bir karakter olarak kurulup kurulamaması.