UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Haiku Yolu, Zen Yolu

19 Ağu 2012
Özgürel Başaran

"Çam ağacını bilmek/anlamak için çam ağacına, bambuyu bilmek/anlamak için bambuya git. Bunu yaparken sürekli kendinle meşgul olma alışkanlığını bir kenara bırakmalısın. İlgilendiğin nesneyle bütünleştiğin – nesnenin içinde saklı parıltıyı görebilecek kadar derinine daldığın zaman – haiku kendiliğinden ortaya çıkar. Yazdığın şiir ne kadar iyi ifade edilmiş olursa olsun, nesneyle benliğin birbirinden ayrıysa, şiirin gerçek haiku değil, sadece bir özenti ürünüdür." (Bashō)

Haiku yazarken parmaklarımızla saydık, beş hece ilk satıra, yedi hece ikinciye, beş de üçüncüye… Mevsimi belirten kelime, karşıtlık vesaire… Oldu ama sanki bir şeyler eksik. Belki, geleneksel adıyla, hokku yazmak için farklı bir yol izlemeli. Sözünü ettiğimiz ağacı, taşı, kuşu kendimizden ayırıp karşımıza koyarak, cümle aleme ne akıllı, ne şaşırtıcı buluşlar yaptığımızı, yeni bir şey söylediğimizi göstermek olmamalı derdimiz. Dünyaya ağaç, taş ya da kuşun gözünden de bakabilmeliyiz. Hem de hiç zorlanmadan, kendiliğinden… Basho’nun yaptığı gibi. Bunun yolu da belki Basho’nun izlediği Zen Yolundan geçiyor. Bütün geleneksel hokku yazarları Zen Yolunu izlemiş olmasa da, haiku (hokku) formunun yaratılış sürecinin, Zen Budizmin dünya görüşü ve uygulamalarından destek bulduğunu söyleyebiliriz.

Ne bu Zen Yolu, bir takım tapınmalar, ritüeller mi? Hayır. Bazı uygulamalarla ulaşılan bir yaşam anlayışı diyebiliriz. Uygulamaya verilen önem, Zen Budizm Yolunun en temel özelliği sayılabilir. Kaynağını Asya’daki Chan Budizm okullarından alan Zen Yolunun dünyaya bakış açısı, maddi-manevi, bedensel-ruhsal, özne-nesne, içsel-dışsal, ben-ben olmayan gibi kesin ikiliklerin aşılmasını öngörür. Varlıklar sabit ve birbiriyle bağlantısız bir şekilde var olmaz. Varlıkların, insan varoluşuyla diğer varoluşların birbiriyle iç içe geçmişliğini, kesin çizgilerle ayrılamamasını kavrayan bu bakış açısına, sadece soyut düşünce yoluyla ulaşılamaz, burada ve şimdi var olan yaşantıya yoğunlaşarak, meditasyon yoluyla ulaşılabilir. Meditasyon uygulamasında, zihnimizin hiç durmayan planlama, hayal kurma, umut etme, umutsuzluğa kapılma, hatırlama, değerlendirme, övünme, yerinme... gibi etkinlikleri sakince gözlemlenir. Bu sayede düşünce ve duygu dalgaları yavaşlar, azalır ve boşluk ortaya çıkar. Böylece kendisini bütün evrenden ayrı sayan, diğer varlıkları ya elde edilmesi gereken amaçlar/sonuçlar ya da bazı amaçları elde etmeye yarayan araçlar çerçevesinde değerlendiren anlayış, dönüşüp değişir. Dünyaya sadece amaç-araç, sebep-sonuç ilişkileriyle anlam vermek, hiç bir zaman tatmin edici bir yaşantıya olanak sağlamaz. İnsanın şimdiki an içinde değil, zihninin ve kısıtlı benliğinin içine hapsolup geçmişte ya da gelecekteki amaçlara ya da sonuçlara takılıp kalması, acı çekmesine yol açar. Bu yüzden bu anlayışın dönüştürülmesi gerekir. O zaman zihin kendisini hesapsız, pazarlıksız yaratıcı uğraşa adamaya uygun hale gelir.

Yaratıcı uğraşın, salt zihinsel ya da düşünsel olmayıp, şimdiki anın deneyimine dayalı, dönüştürücü bir uygulama haline gelmesi, Zen Yolunu benimseyen sanatçıların var olduğu bütün sanatsal alanlarda gözlemlenebilir. Bu tür bir yaratıcı uğraşta, sonuçta ortaya çıkacak eser kadar, hatta ondan çok, bir deneyim olarak yaratıcı yaşantı önem taşır. Başka bir deyişle yaratıcı uğraş, bir sonuç (eser) elde etmek için kullanılan bir araca indirgenmez. Yaratıcı yaşantı, hem haikuyu yazanın hem de okuyanın yaşantısıdır. Haiku yazarı şimdiki anda doğrudan, uyanık bir zihinle yaşanan deneyimin nasıl olduğunu ve benzer bir deneyimi nasıl yaşayabileceğimizi gösterir.

Yaratılan eserden çok yaratıcı uğraşın önemli sayılması, genel olarak tüm Budist düşünce okullarında geçerli olduğu gibi, Zen Budizme göre tüm sonuçların ya da eserlerin geçici olduğu anlayışından kaynaklanır. Sadece şimdiki an önem taşır. Gelecekte siz öldükten elli, yüz ya da bin yıl sonra varlığını koruyabilecek bir eser, kuşkusuz günün birinde yok olup gider ya da fizik varlığını korusa da, anlamını kaybedebilir.

Basho’nun haikularında Zen uygulamasının etkilerini görebiliriz. Şair Matsuo Kinsaku (1644 -1694), Zen Yolunu seçtikten sonra, bugün bildiğimiz Basho adını aldı ve haiku ustalığını kazandı. Rinzai (Lin Chi) Zen Okulunun, oturarak meditasyonun yanısıra, koan adı verilen ve kavramsal düşünceyle çözülemeyen bilmecemsi sorulara cevap aramayı temel alan uygulamalarıyla kazandığı görüş, duyuş ve yaşayış tarzı, benlik sınırlarına hapsolmadan, anı dolaysızca deneyimleme yeteneği, olgunluk döneminde yazdığı haikularda etkisini gösterir.

kane (manastır ya da budist okul çanı), kiete (yavaşça kaybolur) /hana no ka (tomurcukların kokusu) wa (edat) tsuku (çınlar, ulaşır) / yuube (akşam) kana (şiir sonunda şaşkınlık ya da merak anlamında kireji sözü)

鐘消えて花の香は撞く夕哉
çan sesi susar/tomurcuk kokuları/akşamda çınlar

Şimdiki zamanda varolanları, düşüncelerde boğulmadan, kişisel isteklere uygun kılmaya çalışmadan, olduğu gibi, dolaysız deneyimleme çabası bu haikuda açıkça gözlemlenebilir. Havada titreşen bir kokuyu veya bir çınlamayı ayırdedebilmek için duyumlarımızın farkında olmamız gerekir. Düşüncelerin içinde kaybolan bir zihin böyle açık bir farkındalık içinde olamaz. Ya da sesi duyan, kokuyu alan ancak bunları sadece kendisinden ve birbirinden ayrı dışsallıklar olarak gören bir zihin, bütün öteki seslerin ya da kokuların arasında bir başka ses veya kokuya önem vermeyebilir. Ancak asıl önemli olan, seslerin arasından bir sesi izlemek için dikkat kesilme halidir. Basho’nun haikusu bu kulak verme halini yansıtır. Bu haliyle, koanlardan birine, “Uzaktaki çanların sesini nasıl durdurursun?” sorusuna verilen bir cevap gibidir. Çan sesinin yavaş yavaş kayboluşuna karşın, kokularıyla hala varlığını duyuran tomurcuklar havada çınlamayı sürdürür. Aslında çan, tomurcuklar ve onların varlığını duyumsayan bilinç, birbirinden kesin çizgilerle ayrılamaz. Bu yüzden neredebaşlayıp nerede bittikleri belli olmaz. Sıradan ve dar çerçeveli benlikten ayrılıp dikkat kesilen bilinçte, tüm duyular çan sesine yoğunlaşır ve tüm duyumlar bir çınlama gibi hissedilir.

Benmerkezci bir duyarlılığa yer vermeyen bir anlatım, haikuyu dinleyende de benzer bir anlık farkındalığı uyandırabilir. Ele alınan yaşantının sıradanlığı, yalınlığı, genellikle reddetme eğilimi içinde olduğumuz, kendi yaşantımıza ait anların sıradanlığı ve yalınlığıyla rezonans yapar.

Haiku yazmak ve okumak, Zen bilincine ulaşmak amacıyla yapılan deneylere dönüşebilir. Böyle deneylerin sonucunda ortaya çıkan haikuyla, sınırlı benlik bilinciyle yazılmış, zeka gösterisi yapma, başkalarını şaşırtma veya güldürme kaygısı taşıyan, ya da hiç yapılmamışı yapma, söylenmemişi söyleme isteğiyle yazılanlar arasındaki fark kolayca görülebilir.

Kategori:

Re: Haiku Yolu, Zen Yolu

""
Çam ağacını bilmek/anlamak için çam ağacına, bambuyu bilmek/anlamak için bambuya git.

Anlıyorum. Katılıyorum. Ancak muhalefet damarım şerh düşmemi söylüyor yine de. Kentli (Urban) haiku diyebileceğimiz Beat Kuşağı'nın öncülüğünü yaptığı bir başka janr var haiku sanatı içinde (bir örnek). Modern haiku da denebilir. Özdeşliğin kendiliğinin bile tartışma konusu edildiği bir alan... Bunu düşünerek yeniden sorgulamalı her şeyi...


Re: Haiku Yolu, Zen Yolu

Zen, bildiğim, anladığım bir konu değil, o nedenle yazıyı beğenerek okuduğum halde üzerine fazlaca bir şey söyleyemiyorum.

Sizin de tespit ettiğiniz gibi, haikunun, söz oyunuyla gösteriş yapma, vurucu bir slogan üretebilme biçiminde anlaşıldığına sıkça tanık oluyoruz. Bunun önemli nedenlerinden biri biçim özelliklerinden çok söz edilmesi olsa gerek. Biçim özelliklerinin ön planda olması pekçoklarına dîvan şiirini anımsatıyor olmalı. Biçimin şairi zorladığı, şairin adetâ biçimle güreştiği, dil yeteneğiyle gösteriş yaptığı, saray salonlarında bahşiş topladığı dîvan şiiriyle haiku arasında başka herhangi bir açıdan benzerlik kurmak zor olsa da, biçim kısıtlamalarıyla gösteriş birbirini çağrıştırıyor olmalı...


Re: Haiku Yolu, Zen Yolu

Başo,gezginliği, Zen disiplinini sindirebilmiş ve özümsemiş biri. Onun gözüyle doğaya bakmak, uzak doğu kültürüne yakın olmak haiku daha anlamlı ve anlaşılır kılıyor kanımca. Bizim ise haikuyu -eren'in de belirttigi gibi- biçimsel kalıbını aşamadan gercekleşen kavrayışımız bir haikuya giriş mucadelesi olabilir ve bu tepenin arkasında daha öz bir haiku bizi bekliyor olabilir. Belki daha Akdenizli, farklı bir haiku...


Re: Haiku Yolu, Zen Yolu

Öncelikle yazı için teşekkür edeyim.

Zen meditasyonuyla da haiku'yla da -ikisinden de bahsederken hata yapabilecek kadar- ilgilendim. Uzun bir süreden yahut çabadan bahsetmiyorum yani.

İkisinin de kafamı bulandıran yanları var, vaat edilen o -şaşaalı- yalınlıkla hiçbir noktada karşılaşmadım. Meditasyon yapmaya çabalayan bir zihnin meditasyon yapacağını, haiku yazmayı arzulayanın haiku yazacağını düşünüyorum; ikisinde de aradığından fazlasını bulamaz kişi. Eksiği için ise hazır olmalıdır.

Meditasyoncu bir süre için bazı duygu hallerinden yalıtılabilir, fakat nirvana'ya ulaşamaz; en azından kalıcı anlamıyla. Boşluk asla bir amaç olamayacağı için de nihilist tatmine hizmet edecek bir imge olarak kalmaya mahkumdur.

Meditasyonun ötesinde bir de haiku yazmaya kalkışan Zen ustasından bahsediyorsak orada daha da büyük bir sorun çıkıyor karşımıza. O ana (Hangi an olduğunu inanın bilmiyorum.) ulaşmışken dikkatini yeniden yoğunlaştırması gerekir ve bu parlayış, umulanın aksine çıkıştan ziyade iniştir çünkü Zen her zaman bir teleoloji etrafında kurmuştur kendisini. Her betimlemesi de varoluşuna ihanet eder.

""
"Bu sayede düşünce ve duygu dalgaları yavaşlar, azalır ve boşluk ortaya çıkar."

"Haiku yazarı şimdiki anda doğrudan, uyanık bir zihinle yaşanan deneyimin nasıl olduğunu ve benzer bir deneyimi nasıl yaşayabileceğimizi gösterir."

:

Kılavuz.

Barış Acar özdeşliğin kendiliğinin sorgulanması derken yanılmıyorsam bu tip bir itirazı kast ediyordu. Ben özellikle oktay'ın bu konuda ne söyleyeceğini merak ediyorum. (Bu temenni, dolayısıyla bir tahmini içeriyor.)

Son olarak haiku'nun zihnin kavrayış gücünü ve farkındalığını arttıracak bir pratik olarak iş göreceğine inandığımı da belirtmeliyim. Fakat şan şöhret derdindeki benliğinin hırsını (Buna toptan "bencillik" diyemedim, uzun mesele.) tasfiye etmek haiku'nun kendi pragmatizmine dair hiçbir şey söylemiyor.

Neredeyse dini bir tartışma oldu. Edebiyat işleri din işlerinden o kadar da kolay ayrılamıyor ne yazık ki. Katil, Homeros!