Bu öyküyü daha önce okumamıştım. Çok hoş bir öykü. İyi ki ekledin, eline sağlık Elif.
Bilmediği bir yerlere giden birinin hâlini düşündürüyor öykü. "Burda daha neler göreceksin?" demesi öteki kişinin bulunduğu yere yabancı olduğunu ve yeni geldiğini anlatıyor. Doğunun uzak köylerinden birine tayin olunmuş, çiçeği burnunda bir öğretmenin çevresini garipsemesi türünden bir yabancılık. O kadar uzak ki burası, insanların yolu ancak şans eseri buraya düşüyor.
Karakterin endişesini yazar, çok güzel duyuruyor.
abdullah şahin tarafından Nis 9th, 2009 günü 23:55 sularında gönderildi.
Öykü bana iki kişinin diyaloğundan çok birinin kendiyle konuşması gibi geldi. İçinde bulunduğu yalnızlığın, yoksunluğun farkında olan, yolunu kaybetmiş bir insan görebilme umudunu canlı tutmak isteyen birinin iç diyaloğu gibi...
eren tarafından Nis 10th, 2009 günü 0:44 sularında gönderildi.
"Yıkılmış" bir kara delik tasviri gibi. Sesin yankısı yok. Duvara, dağlara bile değil her şeyi yutan bir boşluğa konuşuyor... "Çaresizlik" hissinin çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum bu kısacık öyküde. Ve tabii "Biz burda işimizi kendi aramızda görüyoruz." Çok çarpıcı!
eren tarafından Nis 11th, 2009 günü 1:12 sularında gönderildi.
"Kim" öyküsünü çok beğendim, çok sevdim.
Olaya bakış tanıdık ancak anlatan ses yabancı. Sanki bir Lord Dunsany öyküsünün kahramanı bu kez kendi ağzından bir olayı anlatmaya karar vermiş gibi.
nurten aksakal tarafından Nis 14th, 2009 günü 16:43 sularında gönderildi.
"Hoş" öyküsünde geçen diyaloglar bana ülkemizin bir doğu ülkesi olduğunu hissettirdi.
""
- Yapacak çok şeyimiz var, diyor. Hele yarın olsun.
diyor, geleni karşılayan ve ardından ertesi gün,
""
Şimdi ne yapacağız? diyorum.
""
- Şimdi mi? diyor. Ne mi yapacağız? diyor. Bilmem, diyor.
İstersen dağlarda dolaşırız. İstersen sen avlanırsın, ben seyrederim. (Bir an duruyor. Sonra): - İstersen seni ona götürürüm, diyor.
Her şeyi yapmak mümkün gelmişsen eğer gelebilmişsen yapılması en zor şeyi yapmışsan bundan sonrası birer ayrıntı sanki.
nurten aksakal tarafından Nis 17th, 2009 günü 15:52 sularında gönderildi.
Kerem öyküsü üzerine;
Önce 'öykünün adı neden Kerem?' diye sordum kendime. "Ben de büyümeden ölecek miyim" çok çarpıcı bir girişti ve bu öykünün adı sadece "Kerem" di. Sonra "kerem" kelimesinin anlamı yankılandı kulağımda; kerem, iylik demekti, bağışlamak, ihsan sahibi olmak demekti. Diyaloglarını dinlediğimiz bu iki kişi birlerine yaşam bahşedebilecek iki kişiydi. Başta adını anlamsız bulduğum, sorguladığım bu öykü için şimdiyse adı "kerem" olmasaydı anlam eksik kalırdı diye düşünüyorum.
nurten aksakal tarafından Nis 24th, 2009 günü 11:44 sularında gönderildi.
- Peki o zaman ne yapacağız?
- O zaman kendi içimize döneceğiz Hocam.
Bu cümleyi "handiyse", diyen o köy çocuğu kuramaz diye düşünüyor ve bir yabancılık hissediyor insan, ama o karakışta yaşanacak yalnızlığın insana bu cümleyi kurdurabilecek güçte olduğunu hissettiriyor bir yandan da. Onun dile verdiği "içimize döneceğiz" tanımlamasının bizim bunu bilmemizden daha gerçek olduğunu da anlıyor insan.
nurten aksakal tarafından Nis 24th, 2009 günü 11:53 sularında gönderildi.
Öyküleri ancak bugün okuyabildim. Yeniden okumalı, tekrar tekrar. Üzerine düşünmeli.
Hepsinde ayrı bir özen, ayrı bir duyarlık dünyaya bakmada.
Ama en çok "Yıkılmış" öyküsündeki şu cümle yaraladı beni:
""
Sonra uzaktan bir köpek havladı.
Bunun üzerine düşündüm. Hayvanlara, dağa taşa, ağaçlara, kara, denize, buluta... bizim dışımızdaki nesnelere öyle çok anlam yüklüyoruz ki, an gelip de insana dair söz tükendiğinde ya da artık gereğince bir şey anlatamaz olduğunda insan üzerine açılan sözler, onlar bizim adımıza konuşmaya devam ediyorlar.
İnsandan daha insan bir ses verebiliyor köpeğin havlaması. Ne acı, ne güzel...
Barış Acar tarafından May 3rd, 2009 günü 20:24 sularında gönderildi.
Kerem öyküsü üzerine;
Önce 'öykünün adı neden Kerem?' diye sordum kendime. "Ben de büyümeden ölecek miyim" çok çarpıcı bir girişti ve bu öykünün adı sadece "Kerem" di. Sonra "kerem" kelimesinin anlamı yankılandı kulağımda; kerem, iylik demekti, bağışlamak, ihsan sahibi olmak demekti. Diyaloglarını dinlediğimiz bu iki kişi birlerine yaşam bahşedebilecek iki kişiydi. Başta adını anlamsız bulduğum, sorguladığım bu öykü için şimdiyse adı "kerem" olmasaydı anlam eksik kalırdı diye düşünüyorum.
Barış Acar tarafından Eki 19th, 2009 günü 23:16 sularında gönderildi.
Re: Kısa Öyküler
Bu öyküyü daha önce okumamıştım. Çok hoş bir öykü. İyi ki ekledin, eline sağlık Elif.
Bilmediği bir yerlere giden birinin hâlini düşündürüyor öykü. "Burda daha neler göreceksin?" demesi öteki kişinin bulunduğu yere yabancı olduğunu ve yeni geldiğini anlatıyor. Doğunun uzak köylerinden birine tayin olunmuş, çiçeği burnunda bir öğretmenin çevresini garipsemesi türünden bir yabancılık. O kadar uzak ki burası, insanların yolu ancak şans eseri buraya düşüyor.
Karakterin endişesini yazar, çok güzel duyuruyor.
Re: Kısa Öyküler
Öykü bana iki kişinin diyaloğundan çok birinin kendiyle konuşması gibi geldi. İçinde bulunduğu yalnızlığın, yoksunluğun farkında olan, yolunu kaybetmiş bir insan görebilme umudunu canlı tutmak isteyen birinin iç diyaloğu gibi...
Re: Kısa Öyküler
"Yıkılmış", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Yıkılmış" bir kara delik tasviri gibi. Sesin yankısı yok. Duvara, dağlara bile değil her şeyi yutan bir boşluğa konuşuyor... "Çaresizlik" hissinin çok kuvvetli olduğunu düşünüyorum bu kısacık öyküde. Ve tabii "Biz burda işimizi kendi aramızda görüyoruz." Çok çarpıcı!
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
Boğazımda, kocaman bir lokma kalmış gibi yutkunamadım. Çok çarpıcı, can yakıcı.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Kim", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Söyleşi", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Ses", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Kim" öyküsünü çok beğendim, çok sevdim.
Olaya bakış tanıdık ancak anlatan ses yabancı. Sanki bir Lord Dunsany öyküsünün kahramanı bu kez kendi ağzından bir olayı anlatmaya karar vermiş gibi.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Hoş", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Kerem", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
Bu kısa öyküleri ilgiyle ve şaşkınlıkla okuyorum. Elif'e bu öyküler için teşekkür etmek isterim bir kez daha.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Hoş" öyküsünde geçen diyaloglar bana ülkemizin bir doğu ülkesi olduğunu hissettirdi.
diyor, geleni karşılayan ve ardından ertesi gün,
Her şeyi yapmak mümkün gelmişsen eğer gelebilmişsen yapılması en zor şeyi yapmışsan bundan sonrası birer ayrıntı sanki.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Karakış", Ferit Edgü, Doğu Öyküleri, Sel Yayıncılık, 2006
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
Kerem öyküsü üzerine;
Önce 'öykünün adı neden Kerem?' diye sordum kendime. "Ben de büyümeden ölecek miyim" çok çarpıcı bir girişti ve bu öykünün adı sadece "Kerem" di. Sonra "kerem" kelimesinin anlamı yankılandı kulağımda; kerem, iylik demekti, bağışlamak, ihsan sahibi olmak demekti. Diyaloglarını dinlediğimiz bu iki kişi birlerine yaşam bahşedebilecek iki kişiydi. Başta adını anlamsız bulduğum, sorguladığım bu öykü için şimdiyse adı "kerem" olmasaydı anlam eksik kalırdı diye düşünüyorum.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
"Karakış"
Bu cümleyi "handiyse", diyen o köy çocuğu kuramaz diye düşünüyor ve bir yabancılık hissediyor insan, ama o karakışta yaşanacak yalnızlığın insana bu cümleyi kurdurabilecek güçte olduğunu hissettiriyor bir yandan da. Onun dile verdiği "içimize döneceğiz" tanımlamasının bizim bunu bilmemizden daha gerçek olduğunu da anlıyor insan.
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler
Öyküleri ancak bugün okuyabildim. Yeniden okumalı, tekrar tekrar. Üzerine düşünmeli.
Hepsinde ayrı bir özen, ayrı bir duyarlık dünyaya bakmada.
Ama en çok "Yıkılmış" öyküsündeki şu cümle yaraladı beni:
Bunun üzerine düşündüm. Hayvanlara, dağa taşa, ağaçlara, kara, denize, buluta... bizim dışımızdaki nesnelere öyle çok anlam yüklüyoruz ki, an gelip de insana dair söz tükendiğinde ya da artık gereğince bir şey anlatamaz olduğunda insan üzerine açılan sözler, onlar bizim adımıza konuşmaya devam ediyorlar.
İnsandan daha insan bir ses verebiliyor köpeğin havlaması. Ne acı, ne güzel...
Re: Ferit Edgü'den Kısa Öyküler