UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Eylemci

06 Tem 2008
Barış Acar

Bütün Öyküleri
YKY
2000
s. 89-94

Son indirme tarihi: 19 Agustos 2008.

İndirmek için tıklayın:
Bu oyku forumdan kaldirilmistir (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Eylemci

Son Yusuf Atilgan oykumuz de foruma eklenmis oldu. Yorum yapmayan kalmasin Smile


Re: Eylemci

""
Sonralari, atandigimiz okullarda, ozellikle yoneticiyken odasinda ogrenci kizlari kucagina oturtup sevmeleri. Gencleri Turkculuk, ulkuculluk konusuna cekmek icin calismalarimiz.

""
Bunun icin emekli ayliklariyla gecim sikintisi cekmiyorlar, ustelik az da olsa kimi sagci dergilere para yardimi yapabiliyorlardi.

"Eylemci" birlikte okudugumuz Yusuf Atilgan oykuleri arasinda benim en az sevdigim oyku oldu. Bu oykunun bir gorevi yerine getirircesine ya da aceleyle yazildigini dusunmeme neden olan ifadelerden ikisini yukarida alintiladim. Atilgan'in hesapli, yogun olmasina alistigimiz dilinden biraz uzaklasiyor bu oyku bence.
""
Bir sure sonra arabayla gelen polislere Emin Bey'in evini gosteren orta yasli kadinin sonradan anlattigina gore Saide Hanim kocasinin cesedini gorunce aglayip sizlamamis.
- Su testisi su yolunda kirilir, demis.

Bunun otesinde sorunlu gordugum bir yan var: oyku kisi Emin Bey'i sevmiyoruz. O ne kadar kendinden eminse biz de onu sevmedigimizden o kadar eminiz. Aslinda bu bir sorun olmayabilirdi. Ama bence Atilgan da sevmiyor Emin Bey'i. Onu sadece disaridan degil, ustten, tanrisal, asagilayan bir konumdan yargiliyor. Hic iyi yani yok Emin Bey'in. Lanet adamin teki. Onune gelene sarkintilik yapan, yalan soyleyen, sinirli, hirsli, somurtkan, budala bir adam. Bu kadari fazla degil mi?
""
Gosterecekti ona ileriyi.

"Gosterecekti ona ileriyi geriyi." Boyle olsa daha cok severdim.


Re: Eylemci

"Eylemci" Gergedan dergisinin ilk sayısında yayımlanmış. Öyle sanıyorum ki, dergi yönetiminin de ısrarıyla bu ilk sayıya yetiştirilmiş/ yerleştirilmiş bir öykü.

eren'in söylediklerine katılmamak elde değil. Fazlaca şablonlaştırılmış bir tip Emin Bey. Atılgan da onu sevmememiz için elinden geleni yapmış. Özellikle baştaki cinsellik sahnesi pek zorlama girmiş öyküye.

Yine de şunu düşünmeden edemiyorum. Yıl 1987. Türkiye'de halen üstü örtülü kalan bir dönemin ardından ilk ses çıkarışlar bunlar. Gergedan'ın da sanatsal anlamda yüksek bir çizgiyi savunmak amacıyla girdiği bu ortamda, taraf belirtmesi hoşuma gitti benim.


Re: Eylemci

Eleştiriler gelmiş bile. Ben atelye çalışmasına kaptırdım kendimi. Beni bağışlayın gecikmeler için. Bi de gülmeyin şu zaman bu zaman diye diye bir hafta oldu. Atelye çalışması kapsamında yazdğım öykü için kendime tanıdığım süreden söz ediyorum. Ama sahiden zorlanıyorum. Eren'in 'Eylemci' için yaptığı eleştirilerini okumadım. Yapılan eleştirileri okuyunca etkisinde kalırım neyim diye.
Bana gülmüyorsunuz değil mi?


Re: Eylemci

Ben az önce azıcık güldüm. Ama az... Smile


Re: Eylemci

öykü, eylemci, neden forumdan kaldırıldı?


Re: Eylemci

Her öykü 1 hafta forumda kaldıktan sonra linki kaldırılıyor. Son indirilme tarihi dolmuştu öykünün. Bkz.: Forum İşleyişi


Re: Eylemci

Eylemci öyküsünü sevmedim. Öykü kişisi inançlı bir ülkücü olduğu için mi yapıyor bu işleri, herkese hâlâ genç olduğunu kanıtlamak için mi...
Eren'le Barış'ın yazdıklarını okudum. Fazladan diyecek bir sözüm yok, onların eleştirilerine katılıyorum. Eylemci'nin bulunduğu sayfada Ağaç öyküsünün son bölümü de çıkmış. Eylemci'de anlatıcı yaşlı insanların cinsel yaşamları hakkında ileri geri konuşmuş ya, Öküz Memet'le karısı yaşlandıklarında... yani onlara haksızlık edilmiş, yani...


Re: Eylemci

""
eren yazdı
Bunun otesinde sorunlu gordugum bir yan var: oyku kisi Emin Bey'i sevmiyoruz. O ne kadar kendinden eminse biz de onu sevmedigimizden o kadar eminiz. Aslinda bu bir sorun olmayabilirdi. Ama bence Atilgan da sevmiyor Emin Bey'i. Onu sadece disaridan degil, ustten, tanrisal, asagilayan bir konumdan yargiliyor. Hic iyi yani yok Emin Bey'in. Lanet adamin teki. Onune gelene sarkintilik yapan, yalan soyleyen, sinirli, hirsli, somurtkan, budala bir adam. Bu kadari fazla degil mi?

sanırım karısı bile sevmiyor Emin beyi, öldüğünü öğrendiğinde ;

""
su testisi su yolunda kırılır

diyor, sevse öyle demezdi değil mi?

Ben Atılgan'ın bu öyküsünü de sevmedim. inandırıcı olmakla ilgili ciddi sorunlar var öyküde. Elbette gerçek üstü durumlar, olaylar, kişiler ve zamanlar olabilir öykülerde ancak sanki buradaki abartılar biraz üstüne iyice düşünmeden araştırılmadan yazılmış hatta buna pek gerek duyulmamış kanısı uyandırdı bende.
Emin Bey'in bu kadar kolay bombaları alabilmesi ne tuhaf. Acaba buna inanmamızı ve "aaaa ne kadar kötü bu insanlar böyle, fındık leblebi dağıtır gibi bomba dağıtıyorlar" dememizi mi istemiş.
son olarak; zaten kötü bir adam, bu sebeple ideolojisi de kötü, yaptıkları da tabii kötü olacak, denklemini bu kadar kolay kurmasını öyküye fazla özen göstermemiş olmasına yordum.


Re: Eylemci

uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,

bu oykuden yola cikarak size kafami karistiran bir konuyu danismis olayim istiyorum.

sematik oyku, sevmememiz gereken bir oyku turu mudur? bunu ilk kez resat nuri'nin "yesil gece" romanini okuduktan sonra dusunmustum.

tamam, okunan oykudeki inandırıcılık ile kahramanlardaki ve olaylardaki dogallik, bize yazarin ustaligini ve emegini gostermis olur. bu yuzden ince memed'i okurken, onun cikinina soktugu ekmegine sinen ter kokusunu duyar gibi oluruz. ama ben yapay oldugu besbelli, sematik kahramanlari, oykuleri de seviyorum. bir bakimdan yasadigimiz dunyada da "ulan, boyle adam olur mu, hic mi hayirli bi is gecmez aklindan" diyip kafasinin icinde olup bitenleri merak ettigimiz bir kahramanin oykusunu dinlemis oluyoruz yazardan.

hani denir ya, "sanat, sanatcinin duygu ve dusuncelerini ifade etmesi sonucu ortaya cikar", boylesi yazilarda da yazarin dunyaya bakisi dogrultusunda gudumlenen, onun sasakaldigi yanlari bize gosteren, "her iyide bir kotuluk, her kotude bir iyilik" masalini bir kenara birakip bize "safi kotu"yu sunan bir hava icerisinde ceviriyoruz sayfalari.

soz konusu sanatsa, bence (her ne kadar pek de "bence" diyebilecegim bir konu olmasa da) nasil ki elinde simsek ile tasvir edilmis zeus heykeline "efenim, ama oyle mi, zeus hep savas hep nefret demek mi, oysa bir yandan da kadinlara duskun bir romantiktir, biraz da guler yuzlu zeus heykelleri yapiniz" demiyorsak; sematik oykuleri/gudumlu sanati da, bagrimiza basmaliyiz diye dusunuyorum. surekli turlu cambazlikla bize bir iletiyi sezinlettirmesine gerek yok bence yazarlarin, gozumuze soka soka da yazabilsinler.

yasasin gudumlu edebiyat,
cagdas Smile


Re: Eylemci

""
çağdaş yazdı:
gozumuze soka soka da yazabilsinler.
Laughing out loud

ne yalan söyleyeyim yazarın kitabında, yönetmenin filminde o parmağını gözüme uzatmasına hep sinir olmuşumdur.
ancak çağdaş'ın bakış açısını sunuşu beni bu konuda daha ılımlı yapacak galiba.
Cheers


Re: Eylemci

Sematik oykulemeye, anlatimda tiplemelerin ya da karikaturize edilmis kisilerin ve kliselerin kullanilmasina genel olarak bir itirazim yok. Ancak onemli olan, bu unsurlarin klise ve karikaturize oldugu bilinerek kullanilmasi. Bu anlamdan onlarin bu ozelliklerinin bir olanaga donusturulmesi. Don Quixote'nin boyle bir karikatur oldugunu soyleyebiliriz kolaylikla. Ancak Cervantes bunun farkindadir. Zaten onun yapmak iztedigi de bu karikaturu kullanarak, onun karikatur olmasinin olanaklarindan yararlanarak, bazi sacma sapan davranislarini deyim yerindeyse "Bu kadar da olmaz artik" dedirtecek bicimde gozumuze sokarak anlatir. Calvino'nun Agilulfo'su (Varolmayan Sovalye) da oyledir (yeni okudugum icin aklima geliverdi). Kusursuz bir sovalyedir. Her konuda bilgi ve gorgu sahibi, attigini vuran, pozisyonunun gereklerini yerine getiren sarsilmaz bir iradedir. Onun boyle olusu da anlatima cok sey katar. Her sey gozumuze sokulur gibidir, ama aslinda sokulmaz. Cunku Calvino (ya da Cervantes) ne yaptiginin farkindadir. Ancak ben "Eylemci"de boyle bir farkindalik gormuyorum. Bence burada Yusuf Atilgan'in oyku kisisini kurmak konusunda yasadigi soruna tanik oluyoruz. Bu nedenle de onun yarattigi karakteri Don Quixote ya da Agilulfo ile bir tutamiyorum. Bunu gozetmeden "gudumlu edebiyat"i savunmak bazi kusurlari barindiracaktir. "Gudumlu edebiyat"tan neyin kast edildigini iyi anlamamis olabilirim, ama bir seyin "gudumlu edebiyat" olabilmesi icin once "edebiyat" olmasi gerektigini dusunuyorum.


Re: Eylemci

Hemen de almayayım sazı elime dedim. İyi de olmuş. Eren benim yerime anlatıvermiş ne güzel.

Aslında bu tartışmanın bir ucu edebiyatta karakter-tip ayrımına kadar gider.

Çağdaş'ın sözünü ettiği, Kagan'ın da Estetik'inde çok isabetli vurguladığı gibi, belirli insan davranışlarından damıtılmış bir prototip yaratma uğraşını anlamak üzerine kurulu. Benim de aklıma ilk bakışta Oblomov geliyor örneğin ya da karakter-tip tartışmasının hep odağında olmuş Çernişevski'nin "Nasıl Yapmalı" romanı. Bu idealizasyon insan davranışlarının analizinde basite kaçılmadığı sürece oldukça başarılı olabiliyor.

Bir örnek de Canetti'den: "Körleşme" romanı. Tip düzeyindeki kişilikler öyle başarılı ve dikkatlice ele alınmıştır ki, bu türe karşı ille de bir husumetiniz yoksa öyle hemencecik göze batmazlar.


Re: Eylemci

biraz daha düşününce, evet, farkındalık önemli, ama "Kümes" öyküsünü kurgulayan yazarın burdaki basitliği farkedemeyeceğini sanmıyorum.
bu durumda belki de şunu tartışmalı: edebiyat sadece bir amaca hizmet eden, dolaysız ve sanatsız önümüze seriliveren şeye de denilemez mi?
yani, sadece "alın, bunlardan nefret edin diye anlattım bu adamın öyküsünü" diyemez mi bir yazar?


Re: Eylemci

Elbet, der. Ancak bunu Kral Lear'ın Edmund'u gibi yaparsa inandırıcı olabilir. Laughing out loud

""
EDMUND :
Ey tabiat! Benim tanrım sensin! Ben senin kanunlarına kul köleyim. Kardeşimden on, on beş ay sonra dünyaya geldim diye niçin o baş belası göreneklerin zulmüne uğrayayım? Toplumların o titizliği beni niçin haklarımdan mahrum bıraksın? Piçmişim, alçağı, sefilin biriymişim, neden? Benim de namuslu, şerefli bir kadının evladı kadar hatlarım düzgün, ruhum asil değil mi? Bedenim babamın kalıbını taşımıyor mu? Öyleyse niçin piçlik, alçaklık damgası vuruluyor bize? Biz tabiatın gizli şehvet anlarında vücut bulurken, evliliğin soğuk, yavan ve bıkkın döşeğinde, uyku ile uyanıklık arasında vücut bulan o ahmaklar sürüsünden daha özlü, daha dinç, daha ateşli unsurlarla yoğrulmadık mı? Ee... meşru kardeşim Edgar, mirasın benim olacak! Babamız, piç Edmund'u meşru oğlu Edgar kadar seviyor. "Meşru oğlu!" Ne de güzel söz!... Hele şu mektup istediğim tesiri yapsın, hele yalanım muvaffak olsun, piç Edmund meşru Edgar'ı nasıl alt edermiş, o zaman görürüz. Büyüyorum artık... Yükseliyorum. Hadi tanrılar, koruyun piçleri!
Çeviren: İrfan Şahinbaş

Kaynak