UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Enez'den Merhaba

08 Oca 2012
Mehmet Sürücü

Enez'den Merhaba

Yıllardır pek çok hayalim oldu. Bunlar azaldı, arttı, çoğaldı, köreldi. Bir kısmı da hiç bitmedi. Bunlardan birisi de deniz, denize olabildiğince yakın, iç içe olmaktı.

Geçtiğimiz günlerde köyden beş kişi, büyük bir balıkçı teknesine tayfa olarak gitti. Ardından defalarca beni yanlarına çağırdılar. En sonunda gidemeden yapamadım. Çok fazla hazırlık yapmaya gerek yoktu. Fotoğraf makinemi, yedek pilleri, şarj cihazını, birkaç da giyecek yanında, ilk kez hangi kitabı alacağımı düşünmeden Sait Faik’in Bütün Eserleri’ni aldım.

Bindiğim balık nakil kamyonu beni Bandırma’dan alıp, bir akşamüzeri Enez limanına indirdi. O akşam denizden dönen tekne limana girdi. Kıyıdan alışkın olmayan gözlerle, altı yüz kasa hamsinin kamyonlara dolduruluşunu izledim. Tayfalarla, reisle, diğer personelle tanıştık. Bana pas ve deniz kokulu bir kamarada yatacak bir yer gösterdiler.

Limanda, hafif bir sallantıyla derin bir uyku çektim. Sabah uyandığımda kendimi, her yanım denizle çevrili, ağır yolla giden teknenin güvertesinden şaşkın şaşkın etrafa bakar buldum. Nerede olduğumuzu sordum. Uluslar arası karasularda, Yunanistan açıklarında olduğumuzu söylediler. Birazdan yanımızdan Yunan balıkçı tekneleri, trol kayıkları geçmeye başladı. Biraz denizin sallantısı, biraz da yaşadıklarım, gördüklerim, olduğum yer; engin deniz garip bir sarhoşlukla sardı beni.

Reis üst güverteden “Mola!” diye bağırdı. Bir anda sigaradaki, çay bardağının ince belindeki eller duraksadı. Kamaradan, başaltından, kıç güverteden tayfalar doluştu teknenin her yanına. Botçu, saç botun halatını çözdü, sabitleme pimlerini bırakınca, denize doğru kayarken burnundaki çelik halkaya bağlı, kurşunları, mantarlarıyla denize bir ağ seli akmaya başladı.

Bu yazıyı yazmaya başladığımda Kabatepe limanındaydık. Şimdi orta güverte pencerelerinden baktığımda, her yan deniz. Nerede olduğumuzu soracağım. Birisi bana bir yer adı söyleyecek. Belki birazdan reisin gür sesi yine “Mola” diyecek. Akan mantarın sesine, birkaç martı çığlığı, sigarası ıslanan tayfanın küfrü karışacak.

Burada bırakmalı, dışarı çıkmalıyım.
Daha ayrıntılı yazmaya çalışacağım. Şimdi değil, sonra. Karaya çıkınca.

NOT: Üç kez mola ettik. İkisinden birer dülger balığı çıktı. O efsanevi ölümünü izledim. Daha önce böylesi büyülü bir “olay” görmemiştim.

Kategori:

Re: Enez'den Merhaba

Cümlelerinizden denizin kokusunu duyar gbi oldum. Devamını merakla bekliyorum. Belki daha sonra "Mola"nın (ve başka balıkçılık terimlerinin) ne olduğunu da anlatırsınız.


Re: Enez'den Merhaba

Dülger balığının ölümünü kısacık da olsa kaydedebildim.
Ama videoyu yazıya ekleyemedim.
Kader, kısmet: şanssızlık(bilgisizlik)Smile

dulger_baligi.jpg

Re: Enez'den Merhaba

Youtube'a yüklemeyi denedim. Umarım olmuştur.


Re: Enez'den Merhaba

Videolarda bir problem var sanırım. Balıkçılara söylesen de küçücük balıkları avlamasalar, gelecek nesiller de balık yiyebilse. Bu sene barbunlar hamsi gibiydi.

Serüvenlerini bekliyorum.


Re: Enez'den Merhaba

Yorumu düzenledim, şimdi videoyu doğrudan yorumun içinden izlemek mümkün.

""
Bir gün, balıkçı kahvesinin önündeki; yarısı kırmızı, yarısı beyaz çiçek açan akasyanın dalına asılmış bir dülger balığı gördüm. Rengi denizden çıktığı zamandı. Yalnız aletlerinin etrafını çeviren incecik, ipekten bile yumuşak zarları titreyip duruyordu. Böyle bir oynama hiç görmemiştim. Evet, bu bir oyundu. Bir görünmez iç rüzgârının oyunuydu. Vücutta, görünüşte hiçbir titreme yoktu. Yalnız bu zarlar zevkli bir ürperişle tatlı tatlı titriyorlardı. İlk bakışta insana zevkli, eğlenceli bir şeymiş gibi gelen bu titreme, hakikatte bir ölüm dansıydı. Sanki dülger balığının ruhu, rüzgâr rüzgâr, bu incecik zarlardan çıkıp gidiyordu; bir dirhem kalmamışcasına. ("Dülger Balığının Ölümü", Alemdağ'da Var Bir Yılan, Sait Faik Abasıyanık)


Re: Enez'den Merhaba

Enez'den döndüm.

Hiçbir yere dönüş olmadığı gibi, hiçbir yerden de dönülmüyor sanırım. İnsanın bir şeyleri, ondan bir şeyler hep gittiği, olduğu yerlerde kalıyor.

Birkaç gündür sarhoş gibiyim. Yaşadıklarımın etkisiyle ne bir şey okuyabiliyor, ne de izleyebiliyorum. İzlesem de basit, sıradan şeyler izlemeye, dikkat ediyorum. O etkinin olabildiğince uzun sürmesini diliyorum.

Bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Yazdıklarımı beğenmiyorum. Olabildiği kadar, diyerek kendimi gaza getirmeye çalışıyorum. Kısaca burada sular iyice bulanık.


Re: Enez'den Merhaba

Kara tuttu herhalde Smile


Re: Enez'den Merhaba

Fotoğraf olağanüstü, yazı kısa ama çok güzel. Elinize sağlık, Mehmet. Dülger Balığının Ölümü, unutamadığım bir öykü, Sait Faik, böyle bir yolculukta insanın yanına alacağı en güzel seçenek, belki de tek isimdir.

Bulanık sular durulur umarım, devamını bekliyorum.

p.s.:Cihan'ın kara tuttu herhalde tahmini çok hoş, güldürdü beni;)


Re: Enez'den Merhaba

Gerçekten öyle oldu. Bir haftaya yakın ayaklarımın altında denizde sallanan bir kayık vardı sanki. Baş dönmesi nedir bilmem, bazen nedensiz başım döndü.

Oradaki gördüklerimi yazmaya çalışıyorum. Güzel şeyler çıkar umarım.


Re: Enez'den Merhaba

http://www.facebook.com/profile.php?id=557504059

Buraya 100'den fazla fotoğraf yükledim. O günlerde çektiğim.


Re: Enez'den Merhaba

Justine, seni görmek ne güzel Smile Kışın, denizi, güneşi yazı özlemek bu olsa gerek. Dülger Balığının Ölümü, denizi sindirebilmiş olanların öyküsüdür.


Re: Enez'den Merhaba

Ben hep buralardayım sevgili Cihan, asıl sen neredesin acaba?;p

Çok çok sevgiler.

p.s.: Oğuz Atay'ın bu ünlü cümlesini birazcık değiştirdim, ayıp olmamıştır umarım:)