UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Eksik 1

20 Eyl 2012
Mehmet Sürücü

Bir süre uyku ile uyanıklık arasında gidip geldim.

Bir an içim, saatin çalan zilini duymayıp, uyuyakaldığım korkusuyla titreşti.

Sehpanın üzerindeki saate baktım, daha erkendi.

Perdeden sızan ışıkların duvarda oynadığı oyunlarda oyalanırken, aslında artık erken kalkmam gerekmediği geldi aklıma.

Bir yerlerde açılıp kapanan bir kapının sesi geldi. Komşunun perdecide çalışan oğlu işe gidiyordur. O çıkar bu saatlerde, oğlumdan yarım saat önce.

İnce bir uğultu geziniyor başımın içerisinde. Uğultu bir eksikliği dönüp dururken, zamanında kalkamayıp işe geç kalabileceği korkusu doldu içime. Bir an için telefon etmeyi düşündüm. Bu saatte aramanın uygun düşüp düşmeyeceğine takılınca vaz geçiyorum.

Yataktan kalkarken, yandaki derin soluklarla uyuyan bedene baktım.

Belli etmemeye çalışsa da o da çok etkilendi. Birkaç gün önce yemek masasını hazırlamama yardım ederken, dalgınlıkla üç kişilik tabak, çatal, kaşık koyduğunu fark edince yüzü karardı, dalgalandı, duyguları fark edilmesin diye de apar topar kendini banyoya attı.

O gün, salonda, hiçbir gün isteyerek giymediği takım elbise ve boğazını her zamankinden daha fazla sıkan kravatla, düğün boyunca bir türlü, hiçbir yerde birkaç dakikadan daha uzun kalamadan, bazen konukların arasında, bazen gelin-damat masasının yakınında, orkestranın, sahnenin kenarında dağınık bir beden, tutuk, dalgın adımlarla dolanıp durdu. Dış kapının önünde, sigarasından derin soluklar çekerken, gecenin karanlığına bakan düşünceli yüzünde olana bitene yabancı ifadeyi fark etmemek mümkün müydü?

Kayıp düşmüş çarşafı örtüp, usulca yatak odasının kapısını çektim.

Tuvalete girdim. Elimi yüzümü yıkarken, gözlerim aynaya takıldı. Yüzüm bir öncekinden daha mı eskidi? İnsanın yaşamındaki önemli anların, acıların, sevinçlerin yüz çizgilerini derinleştirdiğini, yenilerini eklediğini, yüze daha bir eskilik kattığını söylemişti İclal hanım. O her zamanki çok bilgiç tavrıyla; Bak Nihal, diye başlayan bir cümleyle.

Ocağın altını yaktım. Büyük çaydanlığa su, küçüğüne çay koydum. Aklıma suyu, çayı eskisinden daha az koymam gerektiği gelince, suyun bir bölümünü lavaboya döküp, bir parça çayı geri boşalttım.

Salondaki geceden kalma birkaç öte-beriyi toparladım. Güneşlik perdeleri çekip, camları açtım. Muhabbet kuşunun yemini, suyunu tamamladım. Su kaynayınca çayın üzerine döktüm.

Ediz’in odasının camlarını açmak için girdiğimde odanın kendine has kokusu genzime doldu. Sabahları Ediz varken koktuğu gibi kokuyordu. O içimdeki her zamanki uğultu daha da şiddetlendi. Boş odada, günlerdir yatılmayan yatağa, yastığa baktım. Omuzlarım, elbise dolabındaki bomboş elbise askıları gibi düştü. Gözlerimde yaşların biriktiğini anlayınca mutfağa geçtim.

Teninin, bedeninin kokusunun sindiği bir çamaşırı, gömleği, çorabı bile kalmadı ardında. Eskiden kızar, azarlardım onu, odasının her yanına, çıkarıp attığı giysileri, eşyaları için. Şimdi, böylesi, bu ıssız oda çok daha ürkütücü diye geçirdim içimden. Bir insanın bir yerdeki varlığını, ardında bıraktığı şeyler anlatmıyor mu?

Çamaşır sepetindeki kirli bir gömlek, pantolon, her nasılsa yatağın, komodinin altına girivermiş bir çorap teki, ayakkabılıktaki ayakkabı, elbise dolabındaki kazak, ceket, o insanın kullandığı şeylerin aslında onun burada, bu evde yaşadığının küçük küçük kanıtları.

Birgün, elbise dolabındaki giysilerinin, kapının önünden ayakkabılarının, çamaşır sepetinden kirlilerinin, sofradan yemek yediği tabağının, çatalının, kaşığının, odasındaki bilgisayarının, kitaplarının, oyun kasetlerinin, ara sıra bir müzik parçasına eşlik eden sesinin, nedenli nedensiz odasından diğer odalara savrulan kahkahasının, “Anne”,”Baba” sözünü kendine has bir soru tınısıyla söyleyişinin evden eksiliverdiğini görüyor insan. Giden ardında kendinden, varlığından çok daha büyük bir boşluk bırakıyor.

Sürahideki su daha yavaş eksilirken, bir süre pazardan aynı miktarda domates, salatalık, biber, elma, üzüm, şeftali alıyorum. Bunların bir kısmı yenmemeye, bir sonraki pazara kadar tüketilememeye, çürümeye başlıyor. Bir süre daha aynı miktarda almayı sürdürüyorum.

Haftalık temizliğimi yaparken en el değmedik köşelere uzanmaya, oralarda ondan unutulup kalmış bir çorap teki, bir çamaşır, bir şeyler bulmayı diliyorum.

Bir gün temizlik yaparken halının altından o tanıdık süslü zarf buluyorum.

***********************************

Güzin & Ediz

Mutluyuz! Birlikteliğimizi evliliğe günde
Sizi de yanımızda görmeyi diliyoruz.

Emine & Hasan Deniz ********** Nadir & Nihal Kaya

***********************************

Artık Ediz’in odasını havalandırmıyorum.

Kategori: