UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Değişmek

06 Ağu 2010
Mehmet Sürücü

Ne düşünürsünüz bilmiyorum; ama ben değişmenin çok da utanılacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Çünkü bakıyorum da, insanlar, veya ben diyelim; kendi tutarlılığım veya kişiliğimin bir parçası olarak abarttığım çok şeyin tümseğine takılmış kalmışım. Bilememişim ki, kişilik dediğim şeyin bile, (belki de en çok onun) değişmesi, gelişmesi gerekir. Pencerenin ardından, yağan yağmuru hayallemek de gerekir belki, ama, pencereyi açıp, yüzünüzde yağan yağmuru hissedip, ıslanan kağıdınıza, kaleminize bakakalmak daha başka bir boyutu değil mi yaşamın.

Kategori:

Re: Değişmek

Rahmi Öğdül'ün bu konu üzerine çok güzel bir yazısı yayımlandı geçen gün Birgün gazetesinde: KİMLİK REYONUNDAN KİMLİK BEĞENMEK


Re: Değişmek

Yaşamak, görmüş-geçirmişlik değişmek için yeterli mi acaba? Sonuçta zaman, akarak insanı bilgelikle dolduran bir kaynak değil. Değişmek için, insanın bir taraflarının her zaman; sürülüp, ekilmeye, ürün alınacak iklime sahip olması gerekmez mi? Yıllar bize yaşanmışlıkla, yaşlanmışlıkla gelen bilmeyi, bilgeliği vermeyecek hiçbir zaman. Bizim onu nerede, nasıl aramamız gerektiğini bilmemiz ve bunun için emek vermemiz gerekir bence...


Re: Değişmek

“Değişmek” sözünü genellikle bir şeyin “kendisiyle-özdeşliğinin-bozulması” şeklinde anlama eğilimi gösteririz. Buradaki ilk varsayımımız, “özsel bir şeyin” varlığına dairdir. Bu varsayımın kendini dayatması bir başka dayatmayı önümüze iteleyiverir: “özsel olan kendisi ile özdeştir.” Bu durumda “kişi” tüm nitel ve nicel öz-ellikkleriyle kusursuz bir simetri uzamında tanımlanır. Söz konusu olan tıkız bir bütünlük, soyutlamanın emrine amade bir tamamlanmışlık durumudur. Dolayısıyla burada “değişim” söz konusu kristalleşmiş tamamlanmışlığın gölgesinde bir yan unsur olarak ortaya çıkabilir. “Değişme” ancak “tamam olmaya” bir referans ile kavranılabilir hale gelmektedir.

***

“Değişimin gelişimle ilişkisi” bir yanılgı üzerine temellenir çoğu kez. Söz konusu yanılgı “kendisyle özdeş olanın” - sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi- bu özdeşliğini kaybetmesinin, pozitif yada başka bir ifadeyle kabul gören sonuçlar olması ile bir ilerleme fikrine bağlanmak suretiyle onaylanması şeklinde gerçekleşir. Gelişim kavramının içine gizlenmiş olan ilerleme fikri esasında değişmeyi sonlandırma ve statüye geri dönüş işlevi görür. “İlerlemenin” tespit edilmesi ile onaylanması, “değişme” ile paradoksal bir ilişki “sayesinde” mümkün olur. Burada gelişme bir yandan değişmeyi talep ederken, bir yandan da değişmeyi durdurmayı talep etmektedir. İşte “kimlik” bunun için daha temelden sorunlu ve saçma-sapan bir karakter arzeder. “Kimlik” her halükarda “kimlik?” olmaya mahkum edilmiştir. Mahkumiyet, “kimliğin” “kendisine” erişiminin engellenmesinde ifadesini bulur. Çünkü o hiç bir zaman “var-olmamıştır.”