Ćamil Sijarić - Dilsiz Düğün
Öyküyü netten aldım. Ne yayınlandığı kitabı bulabildim ne de çevirenini. Yine de öyküyü okumaya, düşünmeye, tartışmaya değer buldum. Yazarı Bosna'lı.
kaynak linki:
http://www.aymavisi.org/hikaye/Dilsiz%20Dugun%C2%A0-%20Camil%20Siyaric.html
Re: Çamil Siyariç - Dilsiz Düğün
Öykünün korkunç yanı iletişim sınırlandığında sözcüklerin de yalnızlığı belirginleştiğini göstermesi bence. Dikkatimi çeken en belirgin damar bu.
Arka planda bir sadece ekonomik değil, iletişimsel kopukluklarıyla da toplumsal yapı gösterimi var. Tarım işçilerinin 'bir haftada' birbirlerini daha iyi tanımalarına rağmen durumları şöyle anlatılıyor: erkekler kızlara sokulur, kızlar yüz vermez, hepsi de aynı kişiyle ilgilenir.
Dilsizliği görmezden gelinip ortak bir isteğe dönüşen Elmas'la 'kızlara sokulan' diğer erkekler de dilsizleştirilir.
En çok gülen kız olan Esma'nın dönüşümünün basamakları da gayet gerçekçi: İster, ulaşır ve sorunların farkına varır.
'Kurumuş bir çay' gibi belirgin bir boşluğu aralarından çıkarmanın tek yolu olarak, o boşluğu vücut sıvılarıyla doldurmaktan başka imkan yoktur ellerinde.
Bunu sonuç olarak değil de başlangıç olarak alacak bir öykünün nerelere gidebileceğini merak ediyor insan.
Ayrıca, yeni bir öyküyü ve ulaşabileceğim birçoklarını fark ettirdiğiniz için teşekkürler.
Re: Çamil Siyariç - Dilsiz Düğün
Daha dolaysız, daha çok insanca olanı anlatan öyküler daha çok etkiliyor beni. "İnsanın, insan ruhunun derinlikleri"ne inme, betimleme, anlama kaygısıyla dolduk taştık gibi geliyor bana.
Halbuki öyküde; insan, sevgi;
gibi cümlelerle anlatılıyor. Ne kadar ilkel değil mi? Öykünün anlatımı bir şeyleri ayıklıyor gibi geliyor bana. İnsanın içindeki daha ilkeli, daha dolaysızı anlatmaya soyunuyor. Belki de tam da "anlatmak" denemez. Anlamaya çalışmak.
Bir dilsizi seçmek, insanın en yoğun olduğu bir zamanda söylenebilecek tüm her şeyin bir anlamda gereksizliğini baştan ifade etmek gibi geliyor.
Dil garip bir şey. Bazen dille ilgili uçuk, kaçık fikirler gelir aklıma. Bu kadar önemli olduğu halde, sözlerin boşa harcanışına takılırım. İnsanın yaşam gereksinimi için para kazanmaya çalışması gibi bir yöntem kurarım. İnsanlar bir ay çalışır, karşılığında, maaş bordrosundaki ücreti gibi o ay tüketebileceği sözcüklerini alır. Bunlara sahip olmaya, yerinde, ekonomik kullanmaya çalışır. Sözcük avansı veren hiçbir kredi kartına tolerans tanınmaz. Yasaktır. Limiti biten susar.
Biliyorum. Öyküden uzaklaştım. Özür dilerim. Nasılsa bedava, deyip, savurup duruyorum gördüğünüz gibi.