UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Blog Meselesi

12 May 2010
eren

Forum altyapısı kullanıcılar arasında fikir alışverişini kolaylaştırsa da, foruma üye olmayanların yalnızca okuyabildiği, tartışmalara katılamadığı bu yapı kapalı bir çerçevede ilerlemek gibi bir kısıtlamaya da sahipti. Bu da, forumda yürüyen pek çok ilgi çekici tartışmanın forum dışına taşmasını belirli ölçüde engelliyordu. Bu "görünürlük" sorunu yalnızca forum kullanıcısı olmayanları değil, foruma uzun süredir üye olan aktif kullanıcıları da, yine belirli ölçülerde, etkiliyordu. İlginç ve ayrıntılı değerlendirmeler diğer forum mesajlarından farklı bir formata sahip olmadıklarından, forumun yoğunluğu içinde kaybolup gidiyordu.

Bu düşüncelerle, forum altyapısında ciddi bazı değişiklikler yapmanın forumdaki tartışmaları zenginleştireceğini düşünerek yola çıktık. İşe, forum içi görünürlük sorununu çözmekle başladık. Başlıkların ayrıştırılması, içerik kategorilerine uygun yeni forumların açılması ve içeriğin bu kategorilere dağıtılması bugünlerde son aşamasına geldi.

İkinci ve daha kapsamlı değişiklik altyapıyı ilgilendirecek ve büyük olasılıkla kullanıcıların alışkanlıklarını da değiştirmelerini talep edecek. Bu konuda yapılacaklar henüz bütünüyle netleşmemiş olduğundan teknik ayrıntılara girmem pek mümkün değil, ancak, gerçekleşmesi kesin olan bir şey var, o da, bundan sonra Uzun Hikâye'de blog formatına uygun nitelikli içeriğin daha "görünür" biçimde sunulacağı. Bu noktada kullanıcıları etkin bir biçimde bilgilendirmek en önemli meselelerden biri. Bu bilgilendirme faaliyetini layığıyla gerçekleştirebilmek için kullanıcıların aktif katılımına ihtiyaç duyduğumuzu belirtmeye gerek var mı, bilmiyorum.

Bu bilgilendirme kapsamında, bu başlıkaltında, küçük bir yazı dizisini sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Takip edeceğinizi ve gerekli gördüğünüz yerlerde sorularınız ve yorumlarınızla müdahalede bulunacağınızı ummaktan başka elimden ne gelir, bilemiyorum.

Kategori:

Re: Blog Meselesi

Alıntı:

Blog Nedir?

Blog, bundan 10 küsûr yıl önce ortaya çıkmış ve bu süre zarfında hızla yaygınlaşmış bir yazı biçimi. Hızla yaygınlaşmasının en önemli nedeni, kullanıcıyı bir web sayfasına sahip olmanın teknik zorluklarından kurtarması. Kullanıcı paylaşmak istediği düşüncelerini tıpkı bir eposta yazar gibi bir kutucuğun içine yazıp “Gönder” butonuna bastığında yazdıkları otomatik olarak web sayfasında göründüğü için teknik konularda fazla bilgili olmayan fakat yazdıklarını paylaşmak isteyen kullanıcı kitlesi tarafından ilgiyle karşılandı. Yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, öğretmenler, hekimler, mühendisler, politikacılar, kısacası, ürettiği içeriği dünyayla paylaşmak isteyen herkes zaman içinde bir blog sahibi oldu.

Blog yazıları, zaman içinde, kendilerini başka yazı türlerinden ayırt etmeyi mümkün kılacak bazı özellikler kanadılar. Blog yazısına İngilizcede “blog post” deniyor. Ben de genellikle, Türkçe yazıyor bile olsam bu ifadeyi kulanıyorum. “Bloga gönderilmiş yazı” gibi bir anlamın Türkçesinde bile (posta kelimesi Türkçede de olduğu için) oluştuğu kanaatindeyim. Bu yazı dizisinde bir blog postun uzunluğu, içeriği, diğer blog postlarla ilişkisi gibi başlıklara değinmeye, hem kendi blog yazarlığı deneyimimden hem de başkarlının internette paylaştıkları deneyimlerden hareketle bazı ipuçları vermeye çalışacağım.

Bir Örnek:

Meselâ, okumakta olduğunuz bu yazı bir blog post. Belirli bir konuyu olabildiğince özlü biçimde ele alıyor.

Konusu: Blog post konusunda yeni başlayacak bir yazı dizisi.

İçerik: Önce blog postun ne olduğunu kısaca özetleniyor. Ancak tarihi konusunda fazla ayrıntıya girmiyor, çünkü blog postun ne olduğunu anlamak için blogların tarihini bilmek gerekmiyor. Eğer gerekli olursa o konuda ayrı bir blog postta ele alınabilir. Bu özetten sonra da yeni başlayacak yazı dizisini ve o yazı dizisindeki konu başlıklarını haber veriyor.

Uzunluğu: 249 kelime.

Kaynak: Alet Kutusu


Re: Blog Meselesi

Alıntı:

Blog Postun Uzunluğu

İnternet, insanların okuma alışkanlıklarını oldukça değiştirdi. Dergi ve gazete yazılarının sabırlı okurunu internette bulmak pek kolay değil. İnternet okuru sonuca kısa yoldan varmak isteyen, hiçbir denetleme mekanizmasından geçmeden yayımlanmış bir yazıya fazla zaman harcamak istemeyen bir okur olarak tanımlanabilir. Wikipedia’ya göre, 2007 senesinde yalnızca Technorati’nin indekslediği blog sayısının 112 milyon olduğu düşünüldüğünde, internet okurunu suçlamanın pek mümkün olmadığı söylenebilir.

Nedeni her ne olursa olsun, blog yazılarının özlü olması bu konuda görüş bildiren herksin mutabık olduğu bir “zorunluluk”. İşin akademik ayrıntısına, tarihi boyutuna, girişine, gelişmesine bakmadan, söylenmek istenenin olabildiğince az kelimeyle ifade edilmesi bir blog postun hedefi olan okur ilgisine ulaşabilmek için en önemli etmen.

Bir internet kullanıcısının herhangi bir blog sitesinde harcadığı süre ortalama olarak iki dakikanın altında. Bu da demel oluyor ki, blog post bu iki dakika içerisinde kullanıcıya hitap edebilmeli, meramını anlatabilmeli ve kullanıcıda olumlu bir izlenim bırakabilmelidir. Bu iki dakika içerisinde iknâ edilen bir kullanıcının siteyi yakından takip etmeye başlama ihtimali oldukça yükselecektir.

Fazla uzun yazmaktan kaçınmak gerektiği gibi, fazla kısa yazmak da blog postun meramını anlatmasını engelleyebileceği ya da çok genel bir bakış açısı sunmaktan öteye gidemeyeceği için pek tercih edilen bir şey değildir.

Ortalama bir blog postun uzunluğunun 300-500 kelime civarında olması gerektiği söylenebilir. Bu kadar kelimeyle tek bir konuda görüşlerin, izlenimlerin, deneyimlerin aktarılması mümkündir. Elbette bu sınırlar belirli ölçülerde genişletilebilir. Ancak, genel olarak, bir blog post 250 kelimeden kısa, 1000 kelimeden uzun olmamalıdır.

Blog postun uzunluğunu belirleyen nihaî unsur, elbette, postun içeriğidir. Her ne olursa olsun, blog post ele aldığı konuda tatmin edici ölçüde özgün düşünce içermeli, başlığın ve postun girişinin vadettiği konuyu kapsamlı biçimde incelemelidir. Okurda “yarım yamalaklık” duygusu uyandırmak blog posta kelime limitlerini genişletmekten daha çok zarar verecektir.

Belirli bir konuda uzun uzun yazmak niyetindeyseniz, yazacaklarınızı belirli bölümlere ayırıp ayıramayacağınıza bir göz atmanızda yarar olabilir. Upuzun tek bir yazı yazmaktansa konuyu değişik açılardan ele alan, değişik noktalarda ayrıntılandıran birden çok blog posta bölmek hem düşüncenizi şekillendirmeniz, hem de okurların ilgisini canlı tutabilmeniz için yararlı bir yöntem olacaktır.

Sonuç olarak, bir postun uzunluğunu içeriği belirler. Ama ele almak istediğinizi konuyla ilgili görüşlerinizi 300-500 kelime içerisinde okura aktarmanız okurlardan bir karşılık almak ihtimalinizi artıracaktır.

(Not: Bu blog postun uzunluğu 357 kelimedir.)

Kaynak: Alet Kutusu


Re: Blog Meselesi

Alet Kutusu'nda Blog mantığı ve yazarlığıyla ilgili pek çok güzel not yayımlanmış: Blog Yazarken


Re: Blog Meselesi

Özellikle forumda oluşacak değişikliğe uyum sağlamak adına herkesin baştan sona okumasını öneririm.