UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Bir Yaz Sonu Ayazı

21 Ağu 2011
doruk cansev

Böyle bir günde mutluluklarına deniz bile katılacaktı elbette. O gece yorulmak nedir bilmeden dans ediyordu, düğün şimdiymiş gibi coşkuyla kıyıya vurdu vurdu çekildi. Soluklandı. Beklerken onlara bir anın sessizliğini bağışladı. Sonra yine yanlarındaydı.

- Evet evet, ben de hep deniz kenarında hayal etmiştim.

- Hem açıkhava olur, millet rahat giyinir. Ben sevmem öyle sıkı kravat falan. Askerde bıktım düzen tertip işlerinden.

- Doğru, herkesin gönlünce eğlenmesi lazım o gece. Çok güzel olacak bak, göreceksin. Her şeyi birlikte planlayacağız değil mi?

Sahilde yürüyüşe çıkmışlardı. Nefis bir hava, hafif esintili, gökyüzü açık. İnsanlar banklara sığmamış, çoğu ayaklarını iskeleden sallandırıyor. İleri geri, sohbetin ritmine göre, bazen duraklarla, bir kısmı da kıvırıp üzerine oturmuş. Dinginliğin tadını çıkarıyorlar. Öbek öbek kıyıya biriken çöpler bile göze çarpmıyor. Çekirdek kabukları balıklar için yem belki, umursamıyorlar. Hatta bazıları arada kafalarını çıkarıp söylenenlere kulak kesiliyor sanki. Beş altı kişilik bir grup kendi şarkısında. Diğerleri resmi tamamlamakla uğraşıyor. Hangi renkte olduklarının önemi yok. Işık, önplanda müstakbel çiftin üstüne vuruyor ya, başkaları biraz daha soluk kalmayı göze alacak bir gece için. Deniz onların belli belirsiz sitemini yatıştıracak. Ay ışığı her yeri zaten yeterince dınlatıyor. Merak etmeyin. Üstelik siz de yanlarındaydınız hep, gölgede beklediniz. Bilmiyorum düğünde ne giyecektiniz ama sanırım fazla resmi bir şeylere gerek yok. Açıkhava olacakmış, ben de öyle kravat falan pek sevmem zaten. İyi oldu.

Deniz kenarında yapacaklarmış.

Kız sandalye ve masalar için siyah süsleme sipariş etmiş.

Oğlanın gönlü kırmızdaymış ama fazla da dert etmemiş. Karanlıkta kim görecekmiş zaten.

Kız tek başına mı hareket etmiş?

O sırada damat büyükçe bir ev bakınıyormuş. Şehirdeki bütün Sıcak Yuva Apartman-lara uğramış, en toplu konutları, güvenli siteleri sordurtmuş. Gelinse daha kullanışlı bir yer derdindeymiş, temizlemesi de daha kolaymış. (O silip süpürecek, dip köşe girişecekmiş, evet.) Damat bir sürü bir sürü çocuğun nereye sığacağını sormuş kibarca, bir şey ima ettiğinden değil, yalnız onu biraz şaşırtmış. Bunun üstüne hiç düşünmemiş ki gelin, çalışmak vaktinin çoğunu alıyormuş. O askerdeyken de sektirmeden gitmiş, çok çok satışlar yapmış, kenara koymuş, evlendiklerinde de devam edecekmiş. Yine de işler oluruna olmazına varmış, ne olur ne olmaz damat üç odalı bir ev tutmuş. Müstakbel eşi sesini çıkarmamış.

Gelin evi ta ne zaman görmüş ki?

Kız çeyiz sandığına ne koyup da öyle koca evi döşeyeceğingi merak ediyormuş, bazı odalar boş kalacakmış artık bir süre, nevresimler eksik gelecekmiş. Tabaklarına göz atarken düşünmüş taşınmış, ne diyecekmiş bak, aslında çok fazla kişi çağırmasalarmış. Aile, yakın arkadaşlar, belki hısımların bir kısmı. Böylesi daha özel bir gün olmaz mıymış.

Biz davetli miymişiz?

Oğlan ne demiş ki bu işe?

O kalabalık eğlencelerden hoşlanıyormuş. Madem bir günmüş, o da o günmüş. Bunu geçen gün internette okumuş, çok hoşuna gitmiş. Kıza göndermiş, kız razı olmuş. Listeyi biraz genişletmiş. Dert söyleştikçe azalır, mutluluk paylaştıkça çoğalırmış. Oğlan bu sözü de pek beğenmiş. Kız fazladan on masalık yer açmış. Onu üzmek istemiyormuş.

Listeyi tek başına mı hazırlıyormuş ki?

Kendi üzülmemiş mi?

Biz davetli miymişiz?

Nefis bir hava, hafif esintili, gökyüzü açık. Sahile inmişti herkes. Yarınki düğün için hepsi heyecanlıydı. Önlerinde yürüyen çiftin birbirlerine şimdiden ne kadar yakıştıklarından bahsediyor, o gecenin içinde sonsuzluğa açılan izlerini takip ediyorlardı. Yıldızlardan haritalar çiziyor, ismine yazgı diyor, yapıp bozdukça daha iyisi için dilekte bulunuyorlardı. Müstakbel eşler bunun hiç mi hiç farkında değildi, davetliler altınları ceplerinde saklamış, deniz yüzeyine serpmişti. Tanımadılar, anlamadılar o gece. Onlar için yalnızca birkaç yabancıydı sahildeki insanlar, kendi dünyalarınzda onların sevincinden habersiz yaşıyorlardı. Siz de şahitsiniz ya, bu haline ilişmediler onların. Yarın şaşırdıklarında yanaklarından öpüp mutluluk dileyeceklerdi sadece, gelinin makyajını bozmayacak, damadı utandırmayacaklardı üstelik. Aralarında dolaşan köpekleri bile tembihlemişlerdi. Çocuklar ağzından hiçbir şey kaçırmadı. Her şey mükemmel olmalıydı.

Olacaktı değil mi?

- Tabii hayatım. Her şey mükemmel olacak.

Ama kızın çalışmasına sahiden gerek var mıydı? Damat yeterince para kazanmıyor muydu ki? Hem çocuklar da geldiğinde nasıl ilgileneceklerdi, ev işleri, mesai derken gelin fazlasıyla yıpranmayacak mıydı? Aile kurmak basit, onu ayakta tutmak zordu. Mutlu evliliklerin sırrı buradan geçiyordu, işte şu mail’da, böyle diyordu. O zaman kızın en azından birkaç sene için fedakarlık yapıp anneliğin tadına varması daha iyi olmayacak mıydı? Bebeklerine doyardı hem, kokusunu içine içine çekerdi istediği kadar. Kadınlar zaten daha düşkün oluyordu. Damat da annesini çok severdi, gelinle de çok iyi anlaşmışlardı değil mi?

Bunun önemi var mıydı?

Sahile yayılmış konuklar gerçekten de bu tartışmaya katılmadı, kızın cevabını merak ediyorlardı daha çok. Onun karşılık vermediğini görmediler. Ayaklar birer birer kesti sallanmayı, akıntı neşesini yavaşça sessizliğe terk etti. Üşüyenler vardı.

Oğlan anlatmaya devam ediyordu, büyük başarılar değerli annelerin yetiştirdikleri çocuklar sayesinde olmuştu,gerçi erkekler anneliğin ne olduğunu bilemezdi. Ama gelin öğrenmeliydi, sonunda kadar hissetmeliydi bunu. Kelimesi kelimesine. Birden sustu. İleride havalı bir tüfek poligonu görmüştü. Üç liraya altı atış yapılıyordu. Bak şimdi nasıl da vuracaktı balonları, askerdeki gibi. Bir erkek gibi.

Altı atış yaptı.

Karavana. Deniz hiç kirlenmedi. (Nasıl olur? Bu adam askerde az çarşı mı kazanmıştı?)

Üç lira daha verdi, ben bilmem, balonlar öylece duruyordu.

İki üç dört beş altı. Merakla izliyordu herkes, ne olacaktı sonu. Gece biraz kararmıştı sanki. Iska ıska.

Gezdi gördü arpacık. Oğlan hala hiçbirini tutturamadı. Telaşlandı.

Komutanı başındaydı sanki, ecel terleri döküyordu. Erk elinden kayıp gidiyordu. Tetiğe bastı, bastı, sıcak bastı, ıskaladı. Anlamıyordu, altı atış daha satın aldı. Yoksa patlayan balonları görmüyor muydu? Silahtan şüphelendi, nafile başkalarına sordu soruşturdu. Iska ıska, gözlerini ovuşturdu inanmazca.

Kadının o sırada çekip gittiğini bile görmedi. Tüfeek yeniden doldu, omza! yaslandı. Ucunu öne doğru uzattı, dikkatle hedef aldı. Sessizlik onun lehineydi belki, kimseden çıt çıkmıyordu.

Siz de davetliydiniz oysa, yazık olmuştu. Kadın sessizce hepinizden tek tek özür dilemiş, uzaklaşıyordu. Oğlan başını kaldırdı, tüfeği geri verdi. Rahat! Kalabalık hiçbir şey olmamış gibi usulca dağıldı.

Hava soğudukça balonların küçüldüğünü sadece ben fark ediyordum.

Kategori:

Re: Bir Yaz Sonu Ayazı

Bir kaçamak yapıp öyküye attım kendimi.

Zor yolu seçmiş, dil ve anlatım problemleriyle sarıp sarmalanmış, öfkeli bir öykü Doruk Cansev'in öyküsü. Sona doğru kararlı bir gidişi var ve diğer bütün materyali bunun için örmüş sanki. Ancak yine de dilin çetrefilliği niyete baskın gelmiş. Üzerine düşünmeli...

Sevdiğimi belirtmeden geçmemeliyim.


Re: Bir Yaz Sonu Ayazı

Dile sataşmadan rahat edemiyorum aslında. Hatta daha yalın anlatım şekilleri denediğimde hem şahsi bir yetersizlik, hem de gereksiz olma duygusu beni sarsıyor. O haliyle o öyküyü bir başkası da gayet tabii yazabilirmiş gibi. Midlake demişti:

""
I'll remain no more than is required of me

Vicdanım için ağır bir suçlama. Aklımdan da çıkmıyor.

Bu arayışı zorladığımda, yani dile bu anlamda bir ayrıcalık tanıdığımda kurgu olarak çıkmazlarla çok sık karşılaşıyorum. İki öykümde de fark etmişsiniz zaten bunu, bir birikme söz konusu. Hem böylesi bir ısrar cidden çok yorucu olabiliyor. Ama denedikçe sanki bu anlayıştan taviz vermeden de bir şeyler anlatmayı başaracakmışım umuduna kapılıyorum. Teşekkürler.


Re: Bir Yaz Sonu Ayazı

Ben özellikle bu öyküyü çok sevdim. Dilsel seçimler konusunda boynumuz kıldan ince, lakin etüt her zaman baki kalmalı. Smile


Re: Bir Yaz Sonu Ayazı

Açık mavi parlak üçüncü sınıf zoom yapılmış bir tesettür yada yatak örtüsü simgesi ile okudum yazıyı, ya da bu tür şeylere ben öyle bakıyorum. Ama Sonunda ki bağlam hoş olmuş diyebilirim. Yazıyı yer yer kelimelerde sıkıntı yaşasam da görece akıcı buldum kanımca.