UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Bir Şey Okumak

23 Ara 2013
Mehmet Sürücü

Dışarı çıkıyorsun, neredeyse yarım kamyon kadar yer kaplayan, ardarda dizili çöp bölmeleri dizisi, buruşuk, yırtık, paramparça kağıt, gazete parçalarıyla dolu. Hatta bazen içinde, çoğu dışında, üst üste yığılmış gazeteler, dershane sınav kitapçıkları yükseliyor. İki adımda bir, demir kafesli bölmelere dizili, bir sürü adda gazete, gözbebeklerimizi sıyırıp geçiyor yürümek kaygısıyla çıktığım zaman bir yerlere. Kaldırımlar, caddeler, sokaklar, her taraf, yarım, tamam, yırtık, buruşuk kağıt parçalarıyla dolu. Ayaklara dolanıyor, üzerlerine basıyorsunuz ister istemez, uçuşuyorlar poyrazda, lodosta. Kağıt çöp olmuş çoktan beridir. Farkında değiliz.

Eski çamlar bardak olsa, diye bir deme var. Olmaz. Ne çam, ne bardak, çok da yakın değil birbirine. Uzak. Her şey uzak. Uzadı. Bir leblebi külehını, kabak kafalı idris, bakkaldan alıp, cebine boşaltıp, yere atsın, atsın da okuyayım diye az beklemedim. Köy kahvesinin karasularında, olur a, demlikteki posayla beraber, eski bir gazete kırıntısı atar diye az pusu kurmadım kaveciye. Bir Tom Miks’i, bir teksas’ı, bir zagor’u yirmi kişi, otuz kişi okuduk, hazine diye sakladık en kuytularımıza.

Bir internet, bir face, bir guugle, bir yutub, bir ekitap denen, bir şeytan icadı çıkmış. Her yan okunacak harf, sözcük, cümle.

Cenneti aramayın. Görün.

NOT: Bu biraz karadüzen oldu. Bazı yerlerdeki noktaya, virgüle, büyükharfküçükharf sivfisineklerine; Boşver, bu da böyle oluversin, dedim. Kusuruma bakmayın.

Kategori: