Bir Deniz, bir Martı
Bir zaman olur, derede kurbağalar, çatı aralarında kırlangıçlar susar.
Lodosların dağ aralarından eserken, çiçeklenmiş kestane kokularını alıp, dalgalarını usul ağır kumlara döken denize yaydığı gecede uyku tutmaz.
Denizde balık peşinde dolanan kayıkların motor sesleri ayartır beni. Yarım bardak şarabımı bırakıp, dışarı atarım kendimi.
Sokak lambasının ölgün, sarı ışığında, kuyruğu kesik, uyuyan bir köpek keser yolumu sokakta. Olmayan kuyruğuna basmaya ürkerek geçerken yanından, taşların arasına sigaramın külü düşer.
Yolum iskelenin en ucunadır.
Kedi tıslar, köpek uyanmaz.
Yürürüm.
İskelenin ucuna geldiğimde paslı babadaki bir ayagı olmayan martı kalkar, uçar gider. Paslı iskele babasına otururum. Deniz; martıdan, kendinden karışık bir şeyler söyler bana. Bir dinlerim, bir dinlemem.
Bir denize, bir martıya bakarım.
Susarız.
06.11.2012/Kocaburgaz