UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Beyaz Mantolu Adam

20 Şub 2009
Barış Acar

Oğuz Atay
Korkuyu Beklerken
s. 11-26
İletişim Yayınları, 1993, İstanbul

Son indirilme tarihi: 31 Mart 2009 (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Beyaz Mantolu Adam

""
Protagonist:
i.o 5. yy atina'sinda antik yunan trajedileri yazan sophocles, aeschylus, ve euripides'in sekil verdikleri senaryolarda cogu zaman bilmeyerek hata yapan ve daha sonra hatasini anlayan/ogrenen ve bunun icin aci cekmek zorunda kalan (ve hatta cogu zaman bunu olumle odeyen) bas kahramanlara verilen isim. bu sayede tanrilarin ocu alinmis olur ve evrenin ahlaki adaleti can cekismekten kurtulur. ayni sekilde shakespeare'in eserlerinde de ayni ozellikleri tasiyan kahramanlar vardir; ortak ozellikleri genelde krallardan veya duklerden, yani soylu ve buyuk isimlerden olusmalaridir ki o zamanlar toplumu temsil eden karakterler onlardir. modern bati tiyatrosunda ise gunumuz toplumunu temsil etmesi icin daha siradan protagonist'ler secilmektedir. hatta bazen cogu isimsizdir.

Kaynak: Ekşi Sözlük


Re: Beyaz Mantolu Adam

Daha önce Beyaz Mantolu Adam'ın durumunun ne olmadığını tanımlamak için Nurdan Gürbilek'ten "hiciv" tanımıın alıntılamıştım. Şimdi Eren'in yüklediği Osman Oruç'a ait y.lisans tezinden, aynı yazının devamından yapılmış "ironi" tanımını aktarmak, yazarın karakterine karşı tutumunun ne olduğu konusunda düşüncelerimi tamamlayacak.

""
İroni birçok bakımdan hicivden farklıdır. Hicvin tersine ironide bir doğruluk, bir haklılık zemini yoktur. İroni tam da
alay edenin hakikati temsil etmediğine inandığı, doğruyla yanlışı ayıracak zeminin kayganlaştığı an başlar. Bu yüzden sürekli yer değiştirir özne; önce bir değere dayanıp bir başkasını alaya alır, hemen ardından bir başkasına yaslanıp onunla alay edebilir. Alay ettiği nesneyle arasındaki ilişkide hep bir süreklilik sezgisi vardır; onunla hiç değilse köken bakımından özdeş olduğunu, aynı maddeden yapılmış, aynı acz içinde olduğunu sezer ya da bu duygudan bir türlü kurtaramaz kendini. Gerçi
karşısındakinin doğruyu temsil etmediğinin farkındadır, bu yüzden onu gülünç kılmak ister ama bu isteğinin bu kez kendini doğrunun yerine koymaya götüreceğinin, gerçeği görelileştireceğinin de farkındadır. Bu, öznenin, bireysel kurtuluşun imkansız olduğunu hissettiği, alay ettiği nesneyle, isyan edilenle, acı çektirenle ortak bir kadere sahip olduğunu fark ettiği andır. Bu yüzden de karşısındakine yönelttiği alay, her zaman geri dönüp kendisini de yaralayacaktır. O halde soytarılığı, maskaralığı, mahallenin delikanlısı olmayı baştan kabul eder; kendini karşısındakinden daha da gülünç, daha da budala kılar.

Kaynak: Nurdan Gürbilek, Aktaran: Osman Oruç


Re: Beyaz Mantolu Adam

Yukarıda ironi ile ilgili açıklamaları okuyunca şaşırdım. Tersini ima etmek için kullanırız diye bilirdim.
Ankara'nın caddelerinde, sokaklarında yürümek öyle keyifli, öyle eğlencelidir ki, kentin göbeğindesinizdir ama kırlarda yürüyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. Yağmur sularının biriktiği irili ufaklı göletler, yürürken önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan akan dereler, kurbağa gibi oradan oraya sıçrayan insanlar... bakir bir doğa harikası gibi, muhteşemdir Ankara'nın caddeleri, sokakları...
Burada ben ironi yaptığımı düşünüyorum ama yukarıda okuduklarım bunun ironi olmadığını söylüyor bana. Yanılıyorum mu?


Re: Beyaz Mantolu Adam

Barış dedi ki:
Oysa 20. yüzyıl ve modernizmle birlikte heykeltraşlar bir şeyi fark ettiler: Malzemesi dünya olan (dünyada karşılaştıkları şeyler olan) bu sanat aslında boşluğu biçimlendiriyordu.

Bu ifade bana " Oğuz Atay, mantolu adamın öyküsünü anlatmasına rağmen onunla etkileşen diğer karakterleri neden daha kanlı canlı tanımlamış? soruma bir yanıt bulmuş oldum.
O.Atay'ın amacı gerçekte bu olmasa da bir filmin baş rolunun görünmez bir adam da olabileceğini görmüş oldum.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Bu soru şu aralar aklıma sıkça takılır oldu: okuyucu, örneğin bir öyküyü anlamak/ anlamlandırmak için sık sık yazara, ya da hakkında yazılan yazılara başvuruyorsa burada bir sorun var mıdır? Yazarın okuyucuya ulaşamadığından, dolayısı ile öykünün kendini anlatamadığından söz edebilir miyiz? Ya da okuyucunun alımlama gücünün/yeteneğinin zayıflığından mı söz etmeliyiz? Ya da hiçbiri mi?


Re: Beyaz Mantolu Adam

""
Bu soru şu aralar aklıma sıkça takılır oldu: okuyucu, örneğin bir öyküyü anlamak/ anlamlandırmak için sık sık yazara, ya da hakkında yazılan yazılara başvuruyorsa burada bir sorun var mıdır? Yazarın okuyucuya ulaşamadığından, dolayısı ile öykünün kendini anlatamadığından söz edebilir miyiz? Ya da okuyucunun alımlama gücünün/yeteneğinin zayıflığından mı söz etmeliyiz? Ya da hiçbiri mi?

Etraflıca değerlendirilecek sorular bunlar. Ben de birkaç tane düğüm ekleyeyim sonra bunları açmaya çalışırız.

Bu olasılıklara, metinlerin anlamsal zenginliğinin yoğunluğu ve yazarın kendisine dert ettiği meselelerin kimi sınırları zorlaması da eklenebilir.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Nurten'in sorusu için benim kendi adıma cevabım şu; hepsi.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Aynı duyguyu/düşünceyi olay dışındaki unsurlara dayanan her metinde yazarda düşünmemek elde değil. Uzunca bir süre sürdürdüğüm Tezer Özlü okumalarında, O.Atay'da bu hep vardı ama net bir yanıt vermek zor. Metinleri kavramak için yazarın çocukluğunu, yaşamındaki önemli anları, metnin dışındaki nice ayrıntıyı bilmek gerekiyor. Onun da ötesinde metnin içine girebilmek için metinle ilgili birçok ayrıntıyı da yakalamak gerekiyor. Barış Acar'ın da yardım ettiği gibi, o konuda yazılmış onlarca makale, farklı saptamalar da o metni aydınlatabiliyor. nurtenöztürk'ün sorusu burada karşımıza çıkıyor; acaba okur bu çabaları sonuna dek sürdürüp metni çözebilir mi? Tartışabileceğimiz bir konu ama kendi adıma bir üst basamağa geçmek isteyen okuyucu için kaçınılmaz bir evre diye cevap verebilirim. Yani estetik haz dışında birikim isteyen metinler, yazılar da insana farklı bir zevk vermez mi? Çözmeye çalışmak en azından "düşünerek okumak". Metni günlerce yanıtı bulunamayan bir soru gibi kafanda taşımak...


Re: Beyaz Mantolu Adam

nurtenöztürk dedi ki:
Bu soru şu aralar aklıma sıkça takılır oldu: okuyucu, örneğin bir öyküyü anlamak/ anlamlandırmak için sık sık yazara, ya da hakkında yazılan yazılara başvuruyorsa burada bir sorun var mıdır? Yazarın okuyucuya ulaşamadığından, dolayısı ile öykünün kendini anlatamadığından söz edebilir miyiz? Ya da okuyucunun alımlama gücünün/yeteneğinin zayıflığından mı söz etmeliyiz? Ya da hiçbiri mi?

Berna Moran olabilir, hay Allah, hatırlamıyorum, yazarın yazdıklarını anlamlandırmak için neden yazara başvurulması gerektiğini anlatıyordu. Kafka'dan, Hemingway'dan örnek veriyordu. Dönüşüm'ün öykü kişisinin neden bir böceğe dönüştüğünü anlamak için, yazarın onu neden bir böceğe dönüştürdüğünü anlamak için yazarına başvurmak gerektiğini söylüyordu. Çünkü yazardan yola çıkarak onun yaşadığı döneme ait izler bulabiliriz, Dönüşüm'ün, İhtiyar Balıkçı'nın, modernitenin insanlar üzerindeki etkisini böyle anlayabiliriz diyordu.


Re: Beyaz Mantolu Adam

""
Bir anlaş(a)ma(ma) aracı olarak dil, bireyin Birey'leşmesinin, özgürleşmesinin, Can Yücel'in nedense (bildiğim kadarıyla) kitaplarına almadığı bir şiirinde söylediği gibi "Broy" olmasının, önündeki en büyük engellerden biridir:

"Dil, geleneksel düzenin anlaşma aracıdır ve toplumun diğer kurumlarında olduğu gibi yürürlükteki değer ölçütleri içinde kalıplaşmıştır. Oğuz Atay'ın burjuva düzenini olağanlığı içinde onaylamayıp ona eleştirel bir bilinçle tavır alan bireyleri için ise dil de bu düzenin bir parçası olarak kuşkuyla yaklaşılması gereken bir olgudur. (...) Sözcüksüz düşünmek, toplumun iletişim aracını kullanmadan düşünmek mümkün olsaydı, bu belki de bireyin tümüyle özgürleşmesi demek olacaktı." (Yıldız Ecevit)

Beyaz Mantolu Adam öykünün (yaşamının?) başından beri konuşmamaktadır; "Demiryolu Hikâyecileri - Bir Mektup" öyküsündeki 'demiryolu hikâyecileri' ise bir noktadan sonra bırakırlar konuşmayı.

Sözcüklerle anlaşmaya çalışmamız belki de baştan yanlıştır: Başarısızlığa mahkumdur. O halde derdimizi anlatamayacaksak konuşmanın ne yararı var ki! Beyaz Mantolu Adam belki de bu yüzden hiç konuşmaz: Susar: İşi baştan çözmüştür o.

Selahattin Özpalabıyıklar,
"Oğuz Atay Öyküsünde Birey: Notlar, Sorular",
Adam Öykü,
Sayı: 55,
Kasım-Aralık 2004,
s. 21-22.

Barış'ın foruma eklediği değerlendirmedeki bu ifadeler, "Beyaz Mantolu Adam" öyküsündeki konuşmama eyleminde güzel bir yaklaşım sunuyor. Bu durum, Barış'ın daha önce söz ettiği "itaatsizlik" tavrıyla da ilişkilendirilebilir.

Toplumun çoğu kuralını reddeden bireyin, toplumun hemen hiçbir yapısına ılımlı yaklaşmamasını, dil konusunda da sürdürmesi hem çok tutarlı hem de dil meselesine güzel bir yaklaşım sergiliyor. Ayrıca karakterin ayrıksı görünmesinin en önemli etkenlerin başında konuşmaması geliyor. Bireylerin konuşarak ne kadar anlaşabildiğini sorgulaması bakımından da önemli.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Beyaz mantolu adamın konuşmamasını, sürdürmekte olduğu bir" konuşmama eylemi"olarak ele alacaksak eğer bunun var olan yapıyı reddetme biçimlerinden biri olarak görmek olanaklı. Ama ben, nedense, beyaz mantolu adamın konuşmamasının bir tavır çok söyleyecek bir sözü olmamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Belki de böyle düşünmememin sebebi beyaz mantolu adamın içinde bulunduğu durumun, başarısızlıklarla çevrelenmiş bir içe kapanıklılık olarak tasvir edilmesinden kaynaklanıyor. Sanırım bu durum üzerine biraz daha düşünmeliyim.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Yukarıda Nurten Öztürk'ün sorduğu kritik soruya ilişkin bu başlıkta tartışmaya devam edebiliriz:

Öyküde Eleştiri Yöntemleri


Re: Beyaz Mantolu Adam

Abdullah'ın Selahattin Özpalabıyıklar'dan aktardığı Yıldız Ecevit'e ait şu satırlar;

""
"Dil, geleneksel düzenin anlaşma aracıdır ve toplumun diğer kurumlarında olduğu gibi yürürlükteki değer ölçütleri içinde kalıplaşmıştır. Oğuz Atay'ın burjuva düzenini olağanlığı içinde onaylamayıp ona eleştirel bir bilinçle tavır alan bireyleri için ise dil de bu düzenin bir parçası olarak kuşkuyla yaklaşılması gereken bir olgudur. (...) Sözcüksüz düşünmek, toplumun iletişim aracını kullanmadan düşünmek mümkün olsaydı, bu belki de bireyin tümüyle özgürleşmesi demek olacaktı."

Atay'ın diğer öyküleri ve romanları da göz önüne alındığında gerçekten ön plana çıkıyor. Dil ve iletişim sorunu neredeyse bütün metinlerin en önemli odak noktası; karakterler, yazar, nerede fırsat bulurlarsa hemen lafı buraya getiriyorlar. Dolayısıyla Ecevit'in saptamasına tümüyle katılıyorum.

Bu tavrı, dili "doğal olmayan" bir kültürel olgu olarak tanımlayıp, onunla mücadele eden filozoflarla destekleyebiliriz de. Burada Wittgeinstein gibi dili yeniden kurmaya ya da analiz etmeye çalışan filozoflardan çok, onunla tam anlamıyla cepheleşerek, savaşa girişen Nietzsche gibi filozofları kastediyorum. "Deus Ex Machine"ye Karşı Zerdüşt yazısında filozofun dille ilgili giriştiği bu kavgaya dair kimi değinilerde bulunmuştum.

Ecevit'in yorumunu bu bağlamda değerlendiriyorum ve haklı buluyorum.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Allen Ginsberg'ün William Burroughs’la 1961 yılında yaptığı röportajdan bir parça:

""
G: Baskıların kalktığını varsayalım; sonra ne olacak?

B: Bir sonraki adım sessizlik içinde atılmalı. Kendimizi sözcük gruplarından soyutluyoruz. Bunu sözcüklerin, harflerin, sözcüksel kavramların yerine farklı ifade şekillerini, örneğin renkleri koyarak başarabiliriz. Sözcük ve harfleri renklere dönüştürebiliriz. Bir başka deyişle, kişi bilinçlenmeye erişmek için kendini sözcüksel ifadelerden uzaklaştırmak zorunda olduğunu, ve bunun zaman kaybetmeden algılanması gereken bir şey olduğunu bilmeli.

Kaynak

Yukarıdaki notlarda, "doğal"lığın karşısında bir sistem aygıtı olarak "dil"i tanımlama ve "dil"sel iktidardan kaçınma konusunda söylenenleri güzel özetlemişler.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Yukarıdaki iletileri okuyorum, anlar gibi oluyorum ama tam değil.

Barış Acar dedi ki:
kişi bilinçlenmeye erişmek için kendini sözcüksel ifadelerden uzaklaştırmak zorunda olduğunu,..

sözcüksel ifadelerden uzaklaşırsak hangi ifadeleri kullanacağız, nasıl kullanacağız yerine sözcükten başka(renklerden söz edilmiş ama) bir şey koyamıyorum.
Sonra,

Barış Acar dedi ki:
dili "doğal olmayan" bir kültürel olgu olarak tanımlayıp

bu cümlenin ne dediği de çok açık ama yine de biraz açmak isteyen olursa ben seve seve okurum. Henüz, iletilerde verilen adreslere uğrayamadım, belki de o sebepten anlamadım.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Selahattin Özpalabıyıklar'ın "Oğuz Atay Öyküsünde Birey : Notlar, Sorular" yazısında Beyaz Mantolu Adam'ın giriş cümleleri üzerine kafa yorulmuş ve muhteşem bir saptama yapılmış. "Kalabalık bir Toplum içindeydi" ifadesindeki sözcük seçiminde birey toplum ikiliğini, çatışmasını yakalamış S. Özpalabıyıklar. Yazının okunması öyküyü daha anlamlı kılacaktır...


Re: Beyaz Mantolu Adam

""
nurtenöztürk yazdı: Henry Moore'un heykelinin ve üzerinden gelen yorumların, öyküyü bir zemine oturtmama katkısı oldu, biraz daha yaklaştım öyküye. Azıcık daha ısındım.

Barış Acar dedi ki:
Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları başlığına eklediğim makalelerin öyküyü daha da anlaşılır kılacağını umuyorum.

Yazılan bütün makaleleri okudum, daha doğrusu foruma yüklenen makalelerin hepsini. Bu öykü için bana yeni bir kapı aralayan Yıldız Ecevit'in Korkuyu Beklerken adlı metni oldu. Özellikle heykelin bana anlattığı şeyi burada Ecevit anlatmış:

""
"Atay'ın ilk üç öyküsünün odağında da 'kafkaesk alegori' ya da 'modernist imge' diye adlandırabileceğimiz türden estetik oluşumlar bulunur. İlk yayımlanan öyküsü 'Beyaz Mantolu Adam' da tüm öykü ögeleri, böyle bir imgeyi oluşturmak için seferber edilmiş gibidir. Kloş etekli beyaz ve uzun bir kadın mantosunun içinde dolaşan, hiç konuşmayan, ayrıksı görünümlü grotesk adam ile, karşısında tek bir organizmaymışçasına devinerek onu kullanan farklı bir evrenin insanları..."
Öykü kişisinin etrafında dönen insanları ve diğer dünyayı bir bütün olarak yorumlamazsak ya da algılamazsak öyküyü anlamlandırmada sorun yaşıyoruz; kurulan ilişkilerin içinden tek tek çıkmak zorlaşıyor, öykü kayboluyor.

Bütün bunlardan sonra adamın kendinin denize yürümesi ne anlama geliyor? Protesto mu, teslimiyet mi? Ya da doğal bir sonuç mu?

Öte yandan şu sanhe bana Gregor Samsa'nın odasından çıktığı anı hatırlatıyor. Paylaşmadan edemedim.

""
"Önce, kumda top oynayan gençlerin ilgisin çekti. Birbirlerini iterek onu işaret ettiler. Kafasına bir iki top attılar. Bir toptan kaçmak isterken sandalyesiyle birlikte yere yıkıldı. Çevresine toplandılar. Çıplak bacakların duvarından ürktü, gözlerini kapadı. ..."

Çok yakınken, çok çok uzak olmanın tarifsiz acısı. Bende Samsa'nın yabancılaşmasının bıraktığı aynı güçlü etkiyi bıraktı.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Nurten Öztürk dedi ki:
Bütün bunlardan sonra adamın kendinin denize yürümesi ne anlama geliyor? Protesto mu, teslimiyet mi? Ya da doğal bir sonuç mu?

Buradaki tavrın olumsuzdan çok olumlu olduğunu düşünüyorum ben. Ölüm Beyaz Mantolu Adam için ciddiye alınabilecek bir sonuç değil, keza ölüp ölmediğini de öğrenemiyoruz zaten; sadece ortadan kayboluyor. İçine karışmadığı/ karışamadığı toplumdan kendini sıyırıp daha çok ait olduğu başka bir aleme doğru yola çıkıyor sanki.

Abdullah'la konuşurken Beyaz Mantolu Adam'ın bir ayna imgesi olduğu üzerinde durduk. Etrafında oluşup duran görüntüleri yansıtmaktan yorgun düşüyor Beyaz Mantolu ve yine bir yansıtma kaynağı olan denize veriyor suretini, onunla bir oluyor.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Ve de Beyaz Mantolu Adam, yürüdükçe çevresi görünür hâle geliyor. Sanki o durduğunda çevresi de onunla duracak gibi. Burada yazar, sinemasal denebilecek bir yaklaşımla karakterimizi yürütüyor. Atay, karakterini bu denli görünmez kılmasının nedeni bu da olabilir. Varlığından emin olunamayan karakterimiz, yokluğuyla çevresindeki var olanları açığa çıkarıyor. Yürümesi yeterli oluyor. Onu kuşatan her bir şeyi görmek için konuşmasına, düşünmesine gerek kalmıyor.


Re: Beyaz Mantolu Adam

""
Abdullah'la konuşurken Beyaz Mantolu Adam'ın bir ayna imgesi olduğu üzerinde durduk.

""
Burada yazar, sinemasal denebilecek bir yaklaşımla karakterimizi yürütüyor.

Good Teşekkürler, arkadaşlar.


Re: Beyaz Mantolu Adam

Murat Gülsoy'un 31 Mayıs 2010'da IKSV Salon'da yaptı Ubor Metenga buluşması sırasındaki konuşmasından: Beyaz Mantolu Adam - Oyunun Dışındaki


Re: Beyaz Mantolu Adam

Nitelikli bir yazı...


Re: Beyaz Mantolu Adam

Buluşmanın videoları yayımlandı:

Ubor Metenga Buluşmaları Videoları


Re: Beyaz Mantolu Adam

abdullah şahin dedi ki:
Buluşmanın videoları yayımlandı:

Ubor Metenga Buluşmaları Videoları


Videolardaki ses ve götüntü kalitesi o kadar kötü ki yayımlamasalarmış da olurmuş Smile