Beyaz Mantolu Adam
Oğuz Atay
Korkuyu Beklerken
s. 11-26
İletişim Yayınları, 1993, İstanbul
Son indirilme tarihi: 31 Mart 2009 (Bkz.:Forum İşleyişi).
Oğuz Atay
Korkuyu Beklerken
s. 11-26
İletişim Yayınları, 1993, İstanbul
Son indirilme tarihi: 31 Mart 2009 (Bkz.:Forum İşleyişi).
Re: Beyaz Mantolu Adam
Re: Beyaz Mantolu Adam
Daha önce Beyaz Mantolu Adam'ın durumunun ne olmadığını tanımlamak için Nurdan Gürbilek'ten "hiciv" tanımıın alıntılamıştım. Şimdi Eren'in yüklediği Osman Oruç'a ait y.lisans tezinden, aynı yazının devamından yapılmış "ironi" tanımını aktarmak, yazarın karakterine karşı tutumunun ne olduğu konusunda düşüncelerimi tamamlayacak.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Yukarıda ironi ile ilgili açıklamaları okuyunca şaşırdım. Tersini ima etmek için kullanırız diye bilirdim.
Ankara'nın caddelerinde, sokaklarında yürümek öyle keyifli, öyle eğlencelidir ki, kentin göbeğindesinizdir ama kırlarda yürüyormuş gibi hissedersiniz kendinizi. Yağmur sularının biriktiği irili ufaklı göletler, yürürken önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan akan dereler, kurbağa gibi oradan oraya sıçrayan insanlar... bakir bir doğa harikası gibi, muhteşemdir Ankara'nın caddeleri, sokakları...
Burada ben ironi yaptığımı düşünüyorum ama yukarıda okuduklarım bunun ironi olmadığını söylüyor bana. Yanılıyorum mu?
Re: Beyaz Mantolu Adam
Bu ifade bana " Oğuz Atay, mantolu adamın öyküsünü anlatmasına rağmen onunla etkileşen diğer karakterleri neden daha kanlı canlı tanımlamış? soruma bir yanıt bulmuş oldum.
O.Atay'ın amacı gerçekte bu olmasa da bir filmin baş rolunun görünmez bir adam da olabileceğini görmüş oldum.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Bu soru şu aralar aklıma sıkça takılır oldu: okuyucu, örneğin bir öyküyü anlamak/ anlamlandırmak için sık sık yazara, ya da hakkında yazılan yazılara başvuruyorsa burada bir sorun var mıdır? Yazarın okuyucuya ulaşamadığından, dolayısı ile öykünün kendini anlatamadığından söz edebilir miyiz? Ya da okuyucunun alımlama gücünün/yeteneğinin zayıflığından mı söz etmeliyiz? Ya da hiçbiri mi?
Re: Beyaz Mantolu Adam
Etraflıca değerlendirilecek sorular bunlar. Ben de birkaç tane düğüm ekleyeyim sonra bunları açmaya çalışırız.
Bu olasılıklara, metinlerin anlamsal zenginliğinin yoğunluğu ve yazarın kendisine dert ettiği meselelerin kimi sınırları zorlaması da eklenebilir.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Nurten'in sorusu için benim kendi adıma cevabım şu; hepsi.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Aynı duyguyu/düşünceyi olay dışındaki unsurlara dayanan her metinde yazarda düşünmemek elde değil. Uzunca bir süre sürdürdüğüm Tezer Özlü okumalarında, O.Atay'da bu hep vardı ama net bir yanıt vermek zor. Metinleri kavramak için yazarın çocukluğunu, yaşamındaki önemli anları, metnin dışındaki nice ayrıntıyı bilmek gerekiyor. Onun da ötesinde metnin içine girebilmek için metinle ilgili birçok ayrıntıyı da yakalamak gerekiyor. Barış Acar'ın da yardım ettiği gibi, o konuda yazılmış onlarca makale, farklı saptamalar da o metni aydınlatabiliyor. nurtenöztürk'ün sorusu burada karşımıza çıkıyor; acaba okur bu çabaları sonuna dek sürdürüp metni çözebilir mi? Tartışabileceğimiz bir konu ama kendi adıma bir üst basamağa geçmek isteyen okuyucu için kaçınılmaz bir evre diye cevap verebilirim. Yani estetik haz dışında birikim isteyen metinler, yazılar da insana farklı bir zevk vermez mi? Çözmeye çalışmak en azından "düşünerek okumak". Metni günlerce yanıtı bulunamayan bir soru gibi kafanda taşımak...
Re: Beyaz Mantolu Adam
Berna Moran olabilir, hay Allah, hatırlamıyorum, yazarın yazdıklarını anlamlandırmak için neden yazara başvurulması gerektiğini anlatıyordu. Kafka'dan, Hemingway'dan örnek veriyordu. Dönüşüm'ün öykü kişisinin neden bir böceğe dönüştüğünü anlamak için, yazarın onu neden bir böceğe dönüştürdüğünü anlamak için yazarına başvurmak gerektiğini söylüyordu. Çünkü yazardan yola çıkarak onun yaşadığı döneme ait izler bulabiliriz, Dönüşüm'ün, İhtiyar Balıkçı'nın, modernitenin insanlar üzerindeki etkisini böyle anlayabiliriz diyordu.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Barış'ın foruma eklediği değerlendirmedeki bu ifadeler, "Beyaz Mantolu Adam" öyküsündeki konuşmama eyleminde güzel bir yaklaşım sunuyor. Bu durum, Barış'ın daha önce söz ettiği "itaatsizlik" tavrıyla da ilişkilendirilebilir.
Toplumun çoğu kuralını reddeden bireyin, toplumun hemen hiçbir yapısına ılımlı yaklaşmamasını, dil konusunda da sürdürmesi hem çok tutarlı hem de dil meselesine güzel bir yaklaşım sergiliyor. Ayrıca karakterin ayrıksı görünmesinin en önemli etkenlerin başında konuşmaması geliyor. Bireylerin konuşarak ne kadar anlaşabildiğini sorgulaması bakımından da önemli.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Beyaz mantolu adamın konuşmamasını, sürdürmekte olduğu bir" konuşmama eylemi"olarak ele alacaksak eğer bunun var olan yapıyı reddetme biçimlerinden biri olarak görmek olanaklı. Ama ben, nedense, beyaz mantolu adamın konuşmamasının bir tavır çok söyleyecek bir sözü olmamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Belki de böyle düşünmememin sebebi beyaz mantolu adamın içinde bulunduğu durumun, başarısızlıklarla çevrelenmiş bir içe kapanıklılık olarak tasvir edilmesinden kaynaklanıyor. Sanırım bu durum üzerine biraz daha düşünmeliyim.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Yukarıda Nurten Öztürk'ün sorduğu kritik soruya ilişkin bu başlıkta tartışmaya devam edebiliriz:
Öyküde Eleştiri Yöntemleri
Re: Beyaz Mantolu Adam
Abdullah'ın Selahattin Özpalabıyıklar'dan aktardığı Yıldız Ecevit'e ait şu satırlar;
Atay'ın diğer öyküleri ve romanları da göz önüne alındığında gerçekten ön plana çıkıyor. Dil ve iletişim sorunu neredeyse bütün metinlerin en önemli odak noktası; karakterler, yazar, nerede fırsat bulurlarsa hemen lafı buraya getiriyorlar. Dolayısıyla Ecevit'in saptamasına tümüyle katılıyorum.
Bu tavrı, dili "doğal olmayan" bir kültürel olgu olarak tanımlayıp, onunla mücadele eden filozoflarla destekleyebiliriz de. Burada Wittgeinstein gibi dili yeniden kurmaya ya da analiz etmeye çalışan filozoflardan çok, onunla tam anlamıyla cepheleşerek, savaşa girişen Nietzsche gibi filozofları kastediyorum. "Deus Ex Machine"ye Karşı Zerdüşt yazısında filozofun dille ilgili giriştiği bu kavgaya dair kimi değinilerde bulunmuştum.
Ecevit'in yorumunu bu bağlamda değerlendiriyorum ve haklı buluyorum.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Allen Ginsberg'ün William Burroughs’la 1961 yılında yaptığı röportajdan bir parça:
Yukarıdaki notlarda, "doğal"lığın karşısında bir sistem aygıtı olarak "dil"i tanımlama ve "dil"sel iktidardan kaçınma konusunda söylenenleri güzel özetlemişler.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Yukarıdaki iletileri okuyorum, anlar gibi oluyorum ama tam değil.
sözcüksel ifadelerden uzaklaşırsak hangi ifadeleri kullanacağız, nasıl kullanacağız yerine sözcükten başka(renklerden söz edilmiş ama) bir şey koyamıyorum.
Sonra,
bu cümlenin ne dediği de çok açık ama yine de biraz açmak isteyen olursa ben seve seve okurum. Henüz, iletilerde verilen adreslere uğrayamadım, belki de o sebepten anlamadım.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Selahattin Özpalabıyıklar'ın "Oğuz Atay Öyküsünde Birey : Notlar, Sorular" yazısında Beyaz Mantolu Adam'ın giriş cümleleri üzerine kafa yorulmuş ve muhteşem bir saptama yapılmış. "Kalabalık bir Toplum içindeydi" ifadesindeki sözcük seçiminde birey toplum ikiliğini, çatışmasını yakalamış S. Özpalabıyıklar. Yazının okunması öyküyü daha anlamlı kılacaktır...
Re: Beyaz Mantolu Adam
Yazılan bütün makaleleri okudum, daha doğrusu foruma yüklenen makalelerin hepsini. Bu öykü için bana yeni bir kapı aralayan Yıldız Ecevit'in Korkuyu Beklerken adlı metni oldu. Özellikle heykelin bana anlattığı şeyi burada Ecevit anlatmış:
Bütün bunlardan sonra adamın kendinin denize yürümesi ne anlama geliyor? Protesto mu, teslimiyet mi? Ya da doğal bir sonuç mu?
Öte yandan şu sanhe bana Gregor Samsa'nın odasından çıktığı anı hatırlatıyor. Paylaşmadan edemedim.
Çok yakınken, çok çok uzak olmanın tarifsiz acısı. Bende Samsa'nın yabancılaşmasının bıraktığı aynı güçlü etkiyi bıraktı.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Buradaki tavrın olumsuzdan çok olumlu olduğunu düşünüyorum ben. Ölüm Beyaz Mantolu Adam için ciddiye alınabilecek bir sonuç değil, keza ölüp ölmediğini de öğrenemiyoruz zaten; sadece ortadan kayboluyor. İçine karışmadığı/ karışamadığı toplumdan kendini sıyırıp daha çok ait olduğu başka bir aleme doğru yola çıkıyor sanki.
Abdullah'la konuşurken Beyaz Mantolu Adam'ın bir ayna imgesi olduğu üzerinde durduk. Etrafında oluşup duran görüntüleri yansıtmaktan yorgun düşüyor Beyaz Mantolu ve yine bir yansıtma kaynağı olan denize veriyor suretini, onunla bir oluyor.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Ve de Beyaz Mantolu Adam, yürüdükçe çevresi görünür hâle geliyor. Sanki o durduğunda çevresi de onunla duracak gibi. Burada yazar, sinemasal denebilecek bir yaklaşımla karakterimizi yürütüyor. Atay, karakterini bu denli görünmez kılmasının nedeni bu da olabilir. Varlığından emin olunamayan karakterimiz, yokluğuyla çevresindeki var olanları açığa çıkarıyor. Yürümesi yeterli oluyor. Onu kuşatan her bir şeyi görmek için konuşmasına, düşünmesine gerek kalmıyor.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Teşekkürler, arkadaşlar.
Re: Beyaz Mantolu Adam
Murat Gülsoy'un 31 Mayıs 2010'da IKSV Salon'da yaptı Ubor Metenga buluşması sırasındaki konuşmasından: Beyaz Mantolu Adam - Oyunun Dışındaki
Re: Beyaz Mantolu Adam
Nitelikli bir yazı...
Re: Beyaz Mantolu Adam
Buluşmanın videoları yayımlandı:
Ubor Metenga Buluşmaları Videoları
Re: Beyaz Mantolu Adam
Videolardaki ses ve götüntü kalitesi o kadar kötü ki yayımlamasalarmış da olurmuş
Re: Beyaz Mantolu Adam
Videonun linkini düzelteyim: Ubor Metenga Buluşmaları - Oğuz Atay'ın Beyaz Mantolu Adam'ı