UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Belgesel Görüntü

08 Nis 2009
Barış Acar

Bir süredir izlediğim filmlerdeki belgesel uygulamaları üzerine kafa yormaktayım. Teldeki Adam üzerine yazacağım sözümü bu sorgulamayla birleştirince, Güreşçi, Sınıf ve Teldeki Adam'ı konu edinen aşağıdaki gibi bir yazı çıktı ortaya. Yorum ve değerlendirmelerinizi bekliyorum.

belgesel goruntu - baris acar.pdf

Kategori:

Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Bir süredir izlediğim filmlerdeki belgesel uygulamaları üzerine kafa yormaktayım. Teldeki Adam üzerine yazacağım sözümü bu sorgulamayla birleştirince, Güreşçi, Sınıf ve Teldeki Adam'ı konu edinen aşağıdaki gibi bir yazı çıktı ortaya. Yorum ve değerlendirmelerinizi bekliyorum.

"Sınıf ve Teldeki Adam" filmlerinin henüz altyazıları yok ve hâliyle filmleri izleyemedim. Şu filmleri izledikten sonra yazını hevesle okuyacağım.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Barış Acar dedi ki:
Bir süredir izlediğim filmlerdeki belgesel uygulamaları üzerine kafa yormaktayım. Teldeki Adam üzerine yazacağım sözümü bu sorgulamayla birleştirince, Güreşçi, Sınıf ve Teldeki Adam'ı konu edinen aşağıdaki gibi bir yazı çıktı ortaya. Yorum ve değerlendirmelerinizi bekliyorum.

Barış'ın ellerine sağlık. Bizi üç film üzerinden sinema tarihinin üç ustasının (Lumiere kardeşleri bir adam sayıyorum, üstüme gelmeyin) dünyasına götürmüş. Ben söz konusu üç filmi de izlememiş olduğumdan filmler hakkındaki yorumlarına dair bir şey söyleyemeyeceğim. Genel olarak yazıyı beğendiğimi ve gerçeğin her geçen gün "eğlence"nin daha büyük bir parçası haline dönüştürülmesine ilişkin düşüncelerine katıldığımı söyleyebilirim. Gerçek, kurgunun içine daha çok giriyor, ama bunun Vertov'un murad ettiği biçimde gerçekleştiği çoğu zaman kuşkulu. Ben bunu daha çok türün dönüşümünün bir parçası olarak görüyorum. Hollywood, tekrarı bol sarmallarla ilerleyen bir ticari yapı. Tutan bir fikri gişe yaptığı sürece tekrarlıyorlar. Ne zaman ki fikir para getirmiyor biraz daha sofistike, ama ana akım seyircinin anlayabileceği başka bir fikre evriliyor. Ama o fikir zaten paradan başka gayeleri olan birileri tarafından kimbilir ne kadar zaman önce ortaya atılmış, incelenmiş bir fikir oluyor çoğu zaman (Kubrick gibi yönetmenleri müstesna tutmalıyız herhalde). Montajın gerçekle kurgu arasındaki gidip gelmelerinin de bu bağlamda anlamlı olduğunu düşünüyorum. Ki, yanlış anlamadıysam Barış'la bu konuda anı fikirdeyiz zaten.

Yazıyla ilgili küçük bir not:

""
Dolayısıyla, çoğunlukla yapıldığı gibi, bunlardan birini yeğleyip diğerine düşmanlaşmak bizi sorunun çözümüne götürmüyor.
Yazının bu safhasında "sorun"un ne olduğunu henüz açıklamamış olduğundan bu söyleddiğini yapmak bizi sorunun çözümüne götürüyor mu, götürmüyor mu, bilemiyoruz.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Yorumların için teşekkürler Eren.

Eren dedi ki:
Yazının bu safhasında "sorun"un ne olduğunu henüz açıklamamış olduğundan bu söyleddiğini yapmak bizi sorunun çözümüne götürüyor mu, götürmüyor mu, bilemiyoruz.

Good


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Eren dedi ki:
...gerçeğin her geçen gün "eğlence"nin daha büyük bir parçası haline dönüştürülmesi...

Bu ifade tam da oradaki boşluğu dolduruyor. Tekrar teşekkürler. Cheers


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Barış Acar dedi ki:

...konusuna ve şöhretine dair bilgilendirme almıştım. )
Huh!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Barış’ın konu ettiği belgesel filmleri izlemediğim için yazının içeriğine dair bir yorumda bulunamıyorum. Ancak yazım konusunda bir iki sözüm olacak:
“Böylece çocukların kurumlarca kuşatılmış dünyası, ….. sarılıyor.”

“Türkiye’nin de yeni yeni geçmeye başladığı eğitimin sisteminin…”

“Her seferinde(n) yeniden tekrar edecek olan”

“Zamanının en yüksek binaları olarak inşa edildiklerinde bir ideali simgeliyor(du) bu kuleler.”

“belgeselin adımlarını… sürdükten sonra”


Sinema Üzerine Notlar

Barış, "Belgesel Görüntü" adlı yazını henüz izlemediğim "Sınıf" filmine ait bölümü atlayarak okudum.

Öncelikle sinemada "Lumiere ve Melies"in temsil ettiği akımlardan haberdar değildim. Bu, yönetmenlerin eserlerinden yola çıkarak ortaya konmuş bir yakıştırma da olabilir. Ki sanırım ikincisi daha makul görünüyor.

"Güreşçi"de Mickey Rourke'un son yıllardaki hâli ile beraber Aronofsky'nin yönetmenlik durumu da düşündürücü. Yönetmenin son filminin beklentileri karşılamaması, bundan sonra ne yapacağının da merak konusunu oluşturuyordu. Aronofsk'nin son filmi dendiğinde, hemen "Nasıl bir film çekti?" sorusu aklıma gelmişti. Ve "The Fountain, Requiem for a Dream" gibi kurmacaya, kimi zaman gerçeküsütüne dayalı filmlerden sonra "Güreşçi" gibi gerçekçi bir filmi çekmesi, Rourke gibi kendisinin de yönetmen olarak varolma kavgasının işareti olarak okunabilir. Özellikle Rourke'un penceresinden bakarsak hayatla film iç içe geçiyor.

""
Miro’nun tablosuna mavi lekeyi bırakışı gibi, tarihin belli bir noktasında belli bir yerde telin üzerine adımını atıyor Petit. İki duruş arasında sanat açısından bir ast üst ilişkisi yok. Üstelik bu, yönetmen için, belgesel kurgusu açısından da son derece isabetli bir görsel seçim.

Barış, bu ifadeleri biraz daha açabilir misin? Özellikle ast-üst ilişkisinden neyi kastettiğini tam olarak çıkaramadım.

"Teldeki Adam" ile ilgili yazında yer alan "Kuşkusuz, kulelere yapılan saldırı sonrasında, bugün, bu yüksek ideal tahmin edilemeyecek şekilde kılık değiştirdi. Dolayısıyla Petit’nin yürüyüşü de aynı dönüşümü geçiriyor." yorumundan şunu da düşünebiliriz: Eylemlerimiz, düşüncelerimiz kendi bağlamından koparıldığında veya başka bir zeminde değerlendirildiğinde ifade ettiği anlamlar da değişecektir. Nasıl "İkiz Kuleler" birileri için zamanında "gücün, paranın" sembolü iken günümüzde 11 Eylül'ün çağrıştırdıkları ile aklımızda yer ediyor. Petit de İkiz Kuleler'in yapıldığı duyunca "para, ekonomi, kapitalizm" gibi sözcükleri değil orada nasıl yürünebileceğini düşünüyor. Günümüzde ise senin de değindiğin gibi bu eylem daha başka anlamlara tekabül etmekte.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Abdullah dedi ki:
Barış dedi ki:
Miro’nun tablosuna mavi lekeyi bırakışı gibi, tarihin belli bir noktasında belli bir yerde telin üzerine adımını atıyor Petit. İki duruş arasında sanat açısından bir ast üst ilişkisi yok. Üstelik bu, yönetmen için, belgesel kurgusu açısından da son derece isabetli bir görsel seçim.

Barış, bu ifadeleri biraz daha açabilir misin? Özellikle ast-üst ilişkisinden neyi kastettiğini tam olarak çıkaramadım.

Buradaki mesele biraz uzun bir zamanı gereksiniyor aslında. Söylemeye çalıştığımın özü ise, sanatlarda üst sanat, yüksek sanat ya da "kabul görmüş/ geçerli/ iyi" sanat gibi bir tanımın bulunamayacağı yönünde. Petit'nin uygulaması gibi performans türü eylemlilikler Türkiye'de hâlâ sanattan sayılmıyorlar. Geleneksel olarak alışılmış olan resim, heykel vb. uygulamalar akla geliyor sanat deyince. Oysa sanatın dünyaya katılan insan etkinliği olarak bir olanak alanı yaratma vasfı düşünüldüğünde, avangardların söylediği gibi pek çok malzeme, davranış vb. sanatın alanı içine girebilir ve 20. yy.'ın başından beri de girmektedir.

Bu minvalde bir şeydi kastettiğim.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Petit'nin uygulaması gibi performans türü eylemlilikler Türkiye'de hâlâ sanattan sayılmıyorlar. Geleneksel olarak alışılmış olan resim, heykel vb. uygulamalar akla geliyor sanat deyince.

Petit'nin eylemini sanat ekseninde nasıl değerlendirebiliriz?


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Abdullah, öyle bir konu açıyorsun ki; anlat anlat bitmez, tartış tartış bir bakmışsın bir gıdım yol bile almamışız...

Ancak ilk gönderdiğim iletide de bunu açmaya uğraşmıştım biraz.

""
...olanaksızın deneyimlenmesi anlamında, yerden dört yüz küsur metre yükseklikte kimsenin hayal etmediği yerden bir bakışı gerçekleştiriyor. İşin asıl sanatsal yönü de burada. Miro’nun tablosuna mavi lekeyi bırakışı gibi, tarihin belli bir noktasında belli bir yerde telin üzerine adımını atıyor Petit.

Sanatın neliği konusundaki çok boyutlu bir tartışmaya girişmeden, bir tabloyla karşılaştırmak istemiştim bu satırlarla Petit'nin eylemini. Boya aracılığıyla tuvale bırakılan bir izle, bir adımın gökyüzüne bıraktığı iz arasında neden fark olsun ki?

Bu tarz sanatsal eylemlerin kökenini anlamak için sanırım şu üçü iyi referanslar olabilir: Dada, Performans Sanatı ve Kavramsal Sanat


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Abdullah, öyle bir konu açıyorsun ki; anlat anlat bitmez, tartış tartış bir bakmışsın bir gıdım yol bile almamışız...

Soruyu sorduğumda aslında yanıtının "şudur" denemeyecek kadar zor olduğunu biliyorum. Ama yazdıklarından "Ben Petit'in eylemini sanatsal bir eylem olarak değerlendiriyorum." türünden bir düşünceyi çıkardığım için "Bunu nasıl temellendiriyorsun?" sorusu zihnimde belirdi.