UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Asfalt Yol

13 Şub 2010
abdullah şahin

"Asfalt Yol"
Sabahattin Ali,
Bütün Öyküleri-II- (3.Baskı),
İstanbul, YKY,
2000: 9-16

Kaynak: Asfalt Yol

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Asfalt Yol

Yeni öykü...


Re: Asfalt Yol

Yazarın en sevdiğim öykülerinden biri. Bana Çehov'u da anımsatıyor. Okurken katıla katıla gülmek geliyor içimden. Cümlelere yansımayan ama konunun içinde olan mizah, derinden ama acılı bir gülme yaratıyor. Kara mizah diyebiliriz herhalde buradaki duruma. Öykü ile Türkiye^de resmi kurumların işleyişini, yürütülen poltikayı hatta köylüleri tahlil ediyor. Ö

""
" Bizim köylülerin insana muamele edişleri zaten barometre gibi."
Tahliller üzerine çok şey söylenebilir, bir kısmını diğer öykülerde konuşuldu. Sanırım köylülerin kaderciliğine, pragmatik bakışlarına, benimsenmiş çaresizliklerine pek değinmedik. Cumhuriyet'in nimetleri burada da onlardan uzak düşüyor ama onlar çocukça, suçu en kolay ulaştıkları noktada arıyorlar; bindikleri dalı da kesmiş oluyorlar böylece.

"Şehrin kenarında taklar kurulmuştu..." Tak'ı önce tank sandım, yolu köylülerden korumak için olabilir diye. Smile Ama değil ,korumak için jandarma varmış, "tak" da ayrı bir sözcükmüş:TDK'ya baktım.
Tak:Millî bayramlarda veya önemli bir olayı anmak için düzenlenen şenliklerde, geçit yapılacak caddelere geçici olarak kurulan, yazılar ve çiçeklerle süslenen kemer:
"Şimdi İstanbul taklarının yeşil taflanları altından gaziler geçiyor."- A. Gündüz.


Re: Asfalt Yol

Öyküyü büyük bir keyifle okudum. Öğretmenin zaman zaman saflığa varan iyi niyeti ve umudu pek alışık olmadığım bir şey olsa da, bunu o dönemin "kurulmakta olan" Türkiye'si için doğal görmek gerek herhalde.

Metinde dipnot olarak işaretlenmiş kelime ve ifadeler için dipnot konmamış. Herhalde kontrol sırasında gözden kaçtı. Metnin orijinalindeki dipnotları bulmam mümkün değil, ama işte o dipnotlar:

*Teşkilâtı Esasiye Kanunu: Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anayasasıdır. 20 Ocak 1921.
**nafıa: bayındırlık


Re: Asfalt Yol

eren dedi ki:
Öğretmenin zaman zaman saflığa varan iyi niyeti ve umudu pek alışık olmadığım bir şey olsa da, bunu o dönemin "kurulmakta olan" Türkiye'si için doğal görmek gerek herhalde.
Ben hiç yadırgamadım, sanki öğretmen çok şeyin farkında da biraz kondurmak istemiyor, biraz da mücadele etmenin bir yolu gibi anlamazlıktan gelmek. Önceden öğretmenlik kutsaldı, sanırım kutsallığı da farklı olarak fedakarca -belki sonuç beklemeden- fedakarca çalışmaya koşullanmış olmasındandı.
öyküde biraz yadırgadığım durum, öğretmenin oturduğu yere yarım saat uzaktaki köyü bilmemesi idi. Bana öyle geliyor ki, bu biraz mümkün değil; köylüler tarla çayır gezerken yarım saat ötedeki köyü bilirler.
Bir de ilk bölümle diğer bölümler arasında zaman farkı var, sanki yazar önce klasik öykü aanlatırken sonradan fikir değiştirip günlük notlar şeklinde yazmaya dönmüş. Notlar şeklinde ilerlemesi öyküyü daha da sürükleyici kılmış, yolun akıbetini yazarla beraber öğreniyoruz, böyle öykünün içine daha çok giriyor okuyucu. Yazarın asfalt yolu kara bir yılana benzetmesi de pek yerinde bir benzetme olmuş.