UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Annemin Yüzü

11 Eki 2008
Barış Acar

Elif'in yoğun isteği üzerine:

Yalnız Kadın
Cumhuriyet Kitapları
9. Baskı
Ekim 2006
s. 149-153.

Son indirilme tarihi: 19 Ekim 2008 (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Annemin Yüzü

Ege'de bir köy ve kasaba arasında geçen hayatın akılda kalıcı anılarıyla başlıyor öykü. Sobada yanan zeytin odunlarının çıtırtısı bizi odanın bir köşesinde kılıveriyor hemen. Ortamın, evin ardından da babayı tanıyoruz. Ailenin sorumluluğunu pek de üzerine almayan, çocuklarıyla arasında -kimilerimizde de olan- inceden mesafe barındıran bir baba. Bu mesafeyi içimiz sızlıyarak hissediyoruz. Yine de kahramanlığa oynamaktan da geri kalmıyor bu baba... Anne de;

""
Ömrümde pişman olduğum tek şey yapmadım. Ben hep sevinç duyarım içimi dinledim mi,korku duymam! Ölümden, mezardan da korkmam...
sözleriyle bir bakıma geçmişteki yaşanılanları okura bir güzel sezdiriyor. Baba "günahlarından arınamamanın verdiği pişmanlıkla" okşuyor saçını kızının. Bu duygu çocuklarına ahlak, din eğitimi verme gereği hissettiriyor...Neyse ki anne var evde, o kokusu burnumuza gelen, güçlü bir anne. Yardımsever,çocuklarının üzerine titreyen, işlerini kimseye bırakmayan, hani biraz da bizim annemiz gibi, hepimizin...
Bence bu öykü Necati Cumalı'nın Yalnız Kadın kitabındaki en içten öyküsü. Biraz da ilk öykülerden olması dolayısıyla yazardan çok şey bulabildiğimiz bir öykü. Ve tabi bir de kendimizden, çocukluğumuzdan...


Re: Annemin Yüzü

Cihan'a katılıyorum. İçtenliğiyle öne çıkıyor öykü, yer yer öyle güçlü geliyor ki bu, öyküyü değil, anlatıyı dinlemeye başlıyoruz. Bunun sakıncalarını da barındırıyor ama... Kurgusal anlamda sekmeler, akışta kopmalar oluyor. En belirginleri de babanın konuşmasından çocuğun anlatımına geçtiği yerde ve annenin tasvirine başlandığında.

""
- Allah korkusu başka, Allah sevgisi başka. Daha ne günâhları var ki Allah’tan korksunlar? Çocukları korkutma akşam akşam. Sonra rahat uyuyamıyorlar, söyleniyorlar, terliyorlar uykularında…

Buradaki saptama gibi müthiş unsurlarsa bu sekmeleri görmemizi engelliyor.

""
bir an gözlerimi kapıyor, kafamda olduğu gibi görmeye çalışıyordum yüzünü… Sonra açıyor, bir yanlışım var mı gibi bir daha bakıyordum. Öylesine güzel, aydınlıktı ki… çizgileri bütün ışığıyla belleğimde kazılı kalsın. Göz kapaklarımda alıp götüreyim.

Burada diyecek bir şey kalmıyor zaten.


Re: Annemin Yüzü

Bir Necati Cumalı öyküsü için bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama ben bu öyküyü hiç sevmedim doğrusu.
Hatta bu bir öyküden çok "annenizi anlatın" başlığıyla verilmiş bir ev ödevi gibi, bir çok yönüyle.

Annesinin ne denli güzel bulduğunu doğrudan söylüyor, annesinin ne denli çalışkan olduğunu da ve annesinin ne denli tutumlu olduğunu. Oysa ateşin karşısında oturdukları akşam annenin çorap sökükleriyle meşgul olması bana annenin tutumu ve de çalışkanlığı hakkında fikir veriyor zaten. Bunu başka örneklerle de pekiştirebilir pekala ama doğrudan "annem böyle iyiydi, annem şöyle güzeldi" diye anlatışlarını sevemedim. Aynı kuru anlatımı evlerini tasvir edişinde de buldum. Hatta öykünün ilk paragraflarında bir türlü atmosferi ve oradaki özel şartları öyküye aktaramamanın sıkıntısıyla oradan oraya atlanmış ve iyi anlaşılabilmek için ayrıntıları bir bombardıman halinde vermeye çalışmış gibi geldi bana.

""
Zeytin odunu gür parlak bir alevle yanar ve iyi de ısıtır.Yaz kurak geçmişti.İlk yağmur düşmemişti henüz. Çoktandır açıkta yakıcı güneşin altında iyice kuruyan yarmalar çatır çatır tutuşup yalanlazdıkça keyifleniyor, gözlerimizi ocaktan ayıramıyorduk.

Bu bölümde güzel ifadeler var ama bundan önceki giriş paragrafıyla birlikte değerlendirdiğimde dağınık buluyorum. Sanki öykü bilinç akışı denen yöntemle yazılmış gibi duruyor. Ama ilerleyen cümleler öykünün bu yöntemle yazılmadığını ele veriyor.

Bunların yanında, anlatıcının, babasının çocukluğunu sanki oradaymış, babasıyla dedesini o yıllarda görmüş gibi bir dille anlatmasını çok sevdim.

""
....Çalı çırpı kuru mısır koçanlarında bir ateş yakarlardı.Dedem omuzlarında kürküyle bağdaş kurardı ateşin başında.

Bu cümleyi okuduğumda çocuk da dedesini hatırlıyor demek ki demiştim. Sonra;

""
... Yer serili velensesine sarıp yatırırdı babamı..

cümlesini okuduğumda da işte dedim, çocuk bu hikayeyi o kadar çok dinlemiş ki babasından, kendi tanıklığıyla aktarıyor bize.

""
Cihan yazdı; Ailenin sorumluluğunu pek de üzerine almayan, çocuklarıyla arasında -kimilerimizde de olan- inceden mesafe barındıran bir baba.

Ben öyküde babanın neden çocuklarına karşı mesafeli bir baba olarak algılandığını anlamadım. Bana tam tersi gibi geldi doğrusu. Kızı dizine yatmış ve ara sıra dizinde yatan kızının saçlarını okşayan, ateşin karşısında oturmuş onlara çocukluğunu, kendi babasını anlatan bir baba var öyküde.

Uzun oldu, ama oldu işte... Shock


Re: Annemin Yüzü

Annesiyle babasının tartışmalarındaki annenin göndermelerinden çıkarttım ben bunu:

""
Ömrümde pişman olduğum tek şey yapmadım. Ben hep sevinç duyarım içimi dinledim mi,korku duymam!

Tabiki bu bir sezgi...


Re: Annemin Yüzü

Beni bu cümleyi çocuk kuruyor diye düşündüm. Üstelik bu cümle anneye ait olsa bile bu ifade annenin ılımlı bir yapıya sahip olduğunu gösterir ve annenin ılımlı olması babanın mesafeli olması anlamına gelmez sanıyorum.


Re: Annemin Yüzü

Bu oyku konusunda buyuk olcude Nurten'e katiliyorum. Bir oyku olarak pek cok eksigi oldugunu dusundum ben de. Hatta oykuden cok deneme gibi geldi bu metin bana. Bunun disinda soyleyeceklerimin cogunu Nurten soylemis zaten. Dogrudan soyledigi seyleri baska turlu anlatmayi denese bunun anneler gunu kompozisyonundan baska bir yere giden bir metin oldugunu dusunurduk belki... (Sert mi oldu? Islık )


Re: Annemin Yüzü

Bu arada öykü, Necati Cumalı Yaşamı ve Yapıtları başlığında belirttiğim gibi, yazarın son kitabı olan "Kente İnen Kaplanlar" kitabından ve 1976 tarihini taşıyor. Baskısı "Yalnız Kadın" kitabıyla birleştirilerek yapıldığı için tarihsel olarak yanlış bir yere oturabilir diye belirtiyorum; yazarın son dönem öykülerinden biri "Annemin Yüzü".


Re: Annemin Yüzü

"Annem söze karıştı:
- Sevincini bozma çocukların. Korkutma boş yere…
- Boş yere mi?
- Boş yere elbet, ya ne? Anlatacaksan sevdikleri şeyler anlat…
- Senin istediğin ne, dinsiz mi yetişsinler, Allah korkusu nedir bilmesinler mi?
- Allah korkusu başka, Allah sevgisi başka. Daha ne günâhları var ki Allah’tan korksunlar? Çocukları korkutma akşam akşam. Sonra rahat uyuyamıyorlar, söyleniyorlar, terliyorlar uykularında…
Babam kızmış görünüyordu:
- Sana kalsa büsbütün dinsiz yetiştireceksin hepsini…
- Ne olmuş dinlerine? Ben bildim bileli eylül hep böyle fırtına ile çıkar. Dinle imanla ilgisi ne fırtınanın?..
- Hadi bırak, söyletme, günâha sokma beni çocukların önünde…
- Söyle ne söyleyeceksen! Benim korkacak hiçbir şeyim yok. Günahım da yok! Ömrümde pişman olduğum tek şey yapmadım. Ben hep sevinç duyarım içimi dinledim mi, korku duymam! Ölümden, mezardan da korkmam…
Sevgiyle anneme bakıyor, dediklerini dinliyordum."
Necati Cumalı'ya, bir kez daha teşekkürler...

Öykü kişisinin annesine duyduğu sevginin sadece onun annesi ya da salt anne olmasından kaynaklı bir sevgi olmadığını, öyküdeki annenin, insana, dolayısıyla yaşama kattıklarına dair dikkate değer ayrıntılar içerdiğini düşündüğümden önemli buluyorum bu diyalogu. Nurten "öyküyü sevmedim" diye yazmış.
Böyle yazdığı için öykü hakkındaki yorumlarının öznellik taşıdığını düşünüyorum. Eren "Dogrudan soyledigi seyleri baska turlu anlatmayi denese bunun anneler gunu kompozisyonundan baska bir yere giden bir metin oldugunu dusunurduk belki... (Sert mi oldu? Islık )" demiş. Bence sert, değil ama yanlış olmuş bu yorum. Bir kompozisyon da denebilir anlatılanlara, bu, öyküde anlatılanları kötü kılmaz ki. Annemin Yüzü. Adı üzerinde, başka ne gibi bir konunun işlenmesini bekleyebiliriz ki? Anneler gününde sarf edilen sözler kıvamında bir anne sevgisi anlatılmıyor. Her ne ise, sevip sevmemek ayrı. Benim naçizane düşüncem odur ki, Nurten'in ve Eren'in yorumlarında, öyküden yaptıkları alıntılarda görüşlerini destekleyecek gerekçeler bulamadım.


Re: Annemin Yüzü

""
Nurten'in ve Eren'in yorumlarında, öyküden yaptıkları alıntılarda görüşlerini destekleyecek gerekçeler bulamadım.

Anlatıcının, annesinin güzel, şefkatli, çalışkan biri olduğuna dair düşüncelerini "annem çok çalışkandı, annem çok güzeldi, ifadeleriyle anlatması bu anlatıyı öyküden çok bir ilkokul ödevine dönüştürüyor bence. Bunu için alıntı yapamam çünkü genele yayılmış bir dil bu.

""
Nurten "öyküyü sevmedim" diye yazmış.
Böyle yazdığı için öykü hakkındaki yorumlarının öznellik taşıdığını düşünüyorum.

Sanırım öykü hakkında sevmek ya da sevmemek ifadelerini kullamasak da bu hisler bir okuyucu da belirecektir. Öyküyü yazan kişi, öykünün yazıldığı tarih, öykünün yazıldığı yer gibi bilgiler dışında öykü için söylenecek her şey zaten öznellik taşıyacaktır bence. yapacağımğz yorum bir alıntı bile olsa vurguladığı şey ya da öne çıkaracağı şey bakımından özneldir. Dolayısıyla Elif'in eliştirilerimi öznel bulduğunu söylemesi beni şaşırttı. Shock