UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Akıllı Kapıcı

21 Eyl 2008
ozozutemiz

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 29-31

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Akıllı Kapıcı

"Akıllı Kapıcı" Öyküsünün İrdelenmesi 1

1) Öykü, Kapıcı Filip’in her sabah olduğu gibi, konak çalışanlarına verdiği öğütle başlar. Filip’in öğüt verdiği mekan mutfaktır. Mutfak, konak çalışanlarının işten arta kalan zamanlarını geçirdikleri yerdir. İşini bitiren ortalıkta gözükmez, kaybolur. Çehov öykülerinde mekanlarını bilinçlice seçer. Bu öyküde de mutfak bilinçli bir seçimdir.

2) Filip konum olarak, öbür çalışanlardan daha iyi bir yerdedir. Konak kapıcısıdır. Konuşmalarında kitap okumayı över. Ama Filip bu söylediklerini içselleştirmemiştir. Kitap okumanın, bilgi edinmenin iyi bir şey olduğunu bir yerlerden duyan kapıcı bakımından, okumak söylev için kullanacağı malzemedir yalnızca. Filip kendini kitap okuyan biri olarak gösterir. Oysa Filip için kitap okumak bir gösteridir. Bunu okuduğu kitabın adından çıkarıyoruz. “Köklü Bitkilerin Üretimi: Tarla Şalgamının Yararları Üstüne.” Filip kitap seçimi yapmaz. Seçim yapacak bilgi birikiminden yoksundur. Ne bulursa onu okur. Söylev çeken Filip asıl işini, kapı nöbetini unutur. Bu onun yaşamla bütünsel bir ilişki kuramayışıyla ilgilidir. Bir işe başlar, ötekini unutur. Nöbette kitap okumaya çalışır. Onun asıl işi nöbetini tutmaktır. Filip nöbetten kaytarır. Üstüne üstlük kitap okurken uyur. Filip “ağzı laf yapan”, ama işten kaytaran bir tiptir. İyi bir kitap okuyucusu olduğunu düşündüğü için kendini diğer çalışanlardan ayrıcalıklı görür. Her fırsatta onları aşağılar. Kendinden daha üst konumda olanların yanında ise sessizdir.

3) Filip bir rüya görür. Bu rüya onun özentili kişiliğini gösterir. Filip’in gözünde Fransızlar üstün insanlardır. Fransızlara özenir. Bir yanda giyimiyle konuşmasıyla özenilecek Fransızlar, öbür yanda köylü Ruslar. O dönemde, Rus aristokratları Fransızlara özendikleri için çocuklarını başta Fransızlar olmak üzere, batılı eğitmenlerce eğitirlerdi. Fransızlara özenen Filip, burada hem kendisidir, hem de Rus toplumudur. Filip’in Fransızlara özenen bakışının bir başka nedeni de onun sınıf atlama tutkusudur.

4) Çehov’un öyküsünde konuşturduğu ahçı kadın, mujiklerin o günkü düşünsel düzeyini gösterir. “…biz de akıl olsa bile ne işe yarar ki? Mujik aklı işte”. Mujikler kendinde bir sınıftır. Mujiği harekete geçirecek güç ise bilgilenme sürecidir. Heceleye heceleye okuyan Mişka, mujiklerin yazgısını değiştirecek olan gizilgüçtür.

5) Yazarın buz gibi soğuk dediği karakollar, öyküde korkunun merkezidir. Nöbeti sırasında uyurken yakalanan Filip, karakola çağrılır. Karakolda yaşadığı korkunun izleri hala yüzündedir. Nöbeti sırasında kitap okurken yakalanan Filip, eve döndüğünde mutfakta öbür çalışanlara, kitap okurken bulduğu Mişka’ya kızar. “Bırak okumayı” der. Böyle konuşmasının bir nedeni karakolda Filip’e uygulanan baskıdır; öbür nedeni ise Filip’in içselleştirmediği, kitap okuma, isteğidir. İçselleştirilmeyen şey ne olursa olsun, bir engellemeyle karşılaştığı zaman ortadan kalkar. Filip’in içselleştiremediği kitap okuma isteği, karakolda gördüğü baskıyla bir anlık da olsa, okumaya karşı duyulan bir öfkeye dönüşür.


Re: Akıllı Kapıcı

Çehov'un bu öyküyü, aşağıdaki cümleler için yazdığını düşünüyorum:

""
Gördüğü insanların hepsi de okumuştu, aralarında akılsızı, salağı yoktu. Sokaklarda yalnız Fransızlar dolaşıyordu. Evlere su taşıyan saka bile akıllıca laflar ediyor, "Havalar birden nasıl değişti? Gideyim de takvime bakayım!" gibi şeyler söylüyordu.

Havadaki değişime takvime bakarak akıl erdirmenin tarifedilmez kederi çöküyor üzerime...


Re: Akıllı Kapıcı

Ben öyküyü okudum ama henüz anlatılanlara dair bir şeyler yazacak kadar irdeleyemedim.

En en en kısa zamanda...


Re: Akıllı Kapıcı

Öyküyü okuyalı çok oldu ama ben öyküye dair bir şeyler yazamadım. Bu öyküsünde Çehov ne demek istemiş, bulamadım. Yazan arkadaşlar da pek yardımcı olmadılar bana.

mustafaozmen dedi ki:
Çehov öykülerinde mekanlarını bilinçlice seçer. Bu öyküde de mutfak bilinçli bir seçimdir.

Çehov'un bu öyküsünde mutfak neyin simgesi, Çehov'un mekâna(mutfağa) yüklediği anlam nedir, mustaozmen açıklamamış.

Barış Acar dedi ki:
Çehov'un bu öyküyü, aşağıdaki cümleler için yazdığını düşünüyorum:

Gördüğü insanların hepsi de okumuştu, aralarında akılsızı, salağı yoktu. Sokaklarda yalnız Fransızlar dolaşıyordu. Evlere su taşıyan saka bile akıllıca laflar ediyor, "Havalar birden nasıl değişti? Gideyim de takvime bakayım!" gibi şeyler söylüyordu.
Havadaki değişime takvime bakarak akıl erdirmenin tarifedilmez kederi çöküyor üzerime..

Bu açıklamadan da bir şey anlamadım. Birileri bir şeyler yazar diye beklemekteyim.


Re: Akıllı Kapıcı

Yukarıdaki ifadede anlatmak istediğim şuydu:

Havadaki değişimi fark etmek için sokaktan eve koşup takvime bakma ihtiyacı duyma alıklığını işaret ediyor, diye düşünüyorum Çehov. Öyküyü de "kitaplar ve yararları" konusunda ders veren Filip'in özentisinin içiboşluğuyla, Fransız düşün dünyasının o kadar da matah olmadığıyla dalga geçiyor.

Tabii, benim nacizane yorumum bu.


Re: Akıllı Kapıcı

Evet, böyle düşününce yerli yerine oturuyor öyküde anlatılanlar. Hani, okumak neden kötü bir şeymiş gibi anlatılsın ki, Çehov bunu niye yapsın diye düşünmüştüm. Hem okuyan biri çevresindekileri neden küçümsüyor diye de düşünmüştüm.
"Köklü Bitkilerin Üretimi: Tarla Şalgamının Yararları Üstüne" Kapıcının okuduğu kitap bu. Bu kitaptaki bilgiler kapıcının ne işine yarayacak ki?
Çehov, kişileri yermeyeceğine göre kapıcı burada bir kurumu, bir düşünceyi vs. simgeliyor. Bir kere daha okuyayım da...


Re: Akıllı Kapıcı

Akıllı Kapıcı' yı okuyunca ben de barış acar'ın "nacizane yorumuna" yakın şeyler düşünmüştüm: Akıllı Kapıcı Filip "Köklü Bitkilerin Üretimi: Tarla Şalgamının Yararları Üstüne" kitap okuyarak, asıl görevini aksatıyor. Çevresindekileri küçümseyen, gerçeklerden kopuk, güç bir durumla karşılaşınca fikir değiştirebilen Akıllı kapıcı, bana daha çok, yetkeye (siyasi havaya göre) tavır belirleyen fransız romantiklerini çağrıştırdı. Bilgiler kafamda çok taze olmadığından sadece çağrışımlarla kalıyorum. Bilgisi taze olan arkadaşlar belki bir katkı sunarlar. Menfi veya müsbet yönde...Smile


Re: Akıllı Kapıcı

“AKILLI KAPICI” ÖYKÜSÜNÜN İRDELENMESİ
3.Gönderim


1)
Filip, konak kapıcısıdır. Her sabah mutfakta öbür konak çalışanlarına söylev verir. Söylevin, o sabah ki konusu bilgi edinmeyle ilgilidir. Konuşmalarında bilgi edinmeyi över. Filip, “ağzı laf yapan” bir tiptir. Filip, iyi bir kitap okuru olduğunu düşünür. Bu özelliğinden ötürü kendini öbür çalışanlardan ayrıcalıklı görür. Nöbet saatini hatırlatan aşçı kadına kızar.

Filip, kitap okur ama bilinçli bir okur değildir. Bunu okuduğu kitaptan anlayabiliriz. “Köklü Bitkilerin Üretimi: Tarla Şalgamının Yararları Üstüne”. Filip kitap seçimi yapmaz. Seçim yapacak birikimden yoksundur. Ne bulursa onu okur. Cahil diye nitelendirdiği konak çalışanlarını, hayvan sürüsüne benzetir. Konak çalışanlarına, kendilerini geliştirmedikleri için kızar.

2)
Filip nöbet tutar. Nöbet tutarken, sabah çektiği söylevin etkisindedir. Buna bir de kitap okumanın etkisi eklenir. Filip düşünmeye, düşlemeye başlar. Eğitim ve özellikle de Fransızlar üzerine düşünmeye başlar. Bu sırada nöbette uyur. Düşündükleri düşüne yansır. Filip’in düşünde evler, sokaklar aynı; değişen yalnızca insanlardır.

Bu öyküde düşün şöyle bir önemi var. Mujiğin neyi nasıl düşlediğinden öte, Rus mujiği artık düşlemeye başlamıştır. Bu ne demek? Daha önce düş kuran, düşleyen hep aristokratlardı. Filip yeni bir yaşam düşler. Evet Filip’in düşünde Fransızlara özenti var. Ama bu mujiğin düşlerinin emeklemeye başladığı bir dönemdir.

O dönemde Fransa, aydınlanmanın önemli merkezlerindendir. Rus aristokratları da çocuklarının eğitimi için, Fransız eğitmenler tutarlar. Aristokratlar, bilgi edinmeyi, aydınlamayı Fransızlarla özdeşleştirir. Filip aristokrat değil, mujiktir. Aristokratlar gibi Fransızlara özenir. Çünkü, Filip’in özenebileceği tek model tip Fransızlardır. Fransızlara özenen Filip, burada hem kendisidir, hem de Rus mujiğidir.

3) Çehov, bu öyküde, konak çalışanlarıyla Rus mujiğini anlatır. Çehov’un öyküsünde konuşturduğu erkek aşçı, mujiklerin o dönem düşünsel düzeyini gösterir. “…biz de akıl olsa bile ne işe yarar ki? Mujik aklı işte”. Herhangi bir sorunsalı olmayan, bilinçsiz bir sınıftır mujikler. Mujiği harekete geçirecek güç ise aydınlanma sürecidir. Aydınlanma süreci… mujiğin harekete geçme süreci… nasıl başlar. Cehov’un gerçekçiliği burada ortaya çıkar. Rus mujiğini tanır. Mujik kendi kendine harekete geçmez. Onu iteklemek gerekir. Bu öykü de mujikleri okumaya iten, Filip’in baskıcı söylevidir. Mişka’nın heceleye heceleye okumaya başlaması bu itkinin sonucudur. Mişka, mujiklerin yazgısını değiştirecek olan gizilgüçtür.

4) Filip düş kurarken uyur. Filip’in düşünde her şey dört dörtlüktür. Düşte kurulu düzeni bozan, uyurken yakalanan Mişka’dır. Düşte uyuyan Mişka, yaşamda ise Filip’dir. Çehov burada düş ile yaşamı çarpıştırır. Filip, düşte, gerçeklikten kopar, ayağı yerden kesilir. Filip’in yakalanışı, ayaklarının yeniden yere basmasıdır. Kendi gerçekliğini görmesidir. Nedir Filip’in gerçekliği... Filip düş kuran ama eyleme geçmeyen bir tiptir. Filip Oblomovdur, ama mujik Oblomovdur. Çehov, yaşam ile düşü bir de Mişka’yla çarpıştırır. Düşte uyurken yakalanan Mişka, yaşamda eyleme geçer. Mujik Oblomov ise yalnızca düş eyler. Öbür çarpışma ise karakol da olur. Düşte olumlu bir etki bırakan karakol, gerçekte hiçbir değişime uğramamıştır. Karakol yine buz gibi soğuktur. Karakol dönüşü Filip değişir. Karakol öncesi ve sonrası Filip’in çatışkısıdır. Sabah kitap okuyun diye söylev çeken Filip, bırakın okumayı der. Neden Filip böyle der… Bunun bir nedeni karakolda gördüğü baskı… Öbür nedeni ise, içselleştiremediği okuma isteğinin, baskıyla yitirilmesidir. Burada Filip’in bir özelliğini daha görürüz. Filip nöbette uyuduğu için yakalanır. Ama Filip uyurken yakalandığı için kendisini değil, okurken uyuyakaldığı kitabı suçlar. Filip’in neden sonuç ilişkisini doğru kuramadığını, bu yüzden kitabı suçladığını görürüz.

İzlek
Bu öyküde içselleşmeyen değişim isteğini görürüz. İçselleşmeyen değişim isteği düş kurar ama eyleme geçmez. İçselleşmeyen şey ne olursa olsun, karşılaştığı ilk engelle beraber sarsılır, başka bir şeye dönüşür.


Re: Akıllı Kapıcı

sanati ve kulturu disarda aramak yabanci bir dusunce degil bizim icin.

ama yorumlarda da belirtildi gibi bu ozentiligin daha alt siniflara kayiyor olmasi onemli rus toplumu acisindan.

tamamen duyarsiz olmaya yeg midir ozenti olmak tam bir karar veremiyorum, ama sanat meraki -sozdesi, en azindan- her zaman verimli bir arac olmustur toplumun geri kalanini kucuk gormede.

burda da, salgam ekimi uzerine bir kitapla bile hava atabiliyor kapici, tum dunya fransiz olsun istiyor. aradaki aristokratlari bile atliyor duslerinde, oysa muhtemelen aristokrat efendilerinden gordu fransiz ozentiligini. bana gore rus soylularina ozenmeden fransizlara hayran olmasi da ayrica onemli. bu, bizde gorulmemis bir durum sanirim.

dus ile birlesen ozentiligin gercege carpar carpmaz kaybolmasi, adeta bir "sanat-karsitligi"na donusmesi de yapayligi ve traji-komikligi gosteriyor bize. sanat gene "karin doyurmuyor', karin doyurmadigi gibi "hayal de doyurmuyor".


Re: Akıllı Kapıcı

Kapıcı Filip'in öykünün girişindeki karşısındaki kişileri yeren konuşmasından sonra erkek ahçının "Orası öyle, Filip Nikondriç." demesi, kendisini Mujik -Rus köylüsü- diye nitelendiren bu kişilerin psikolojisi için önemli bir ipucu. Bu insanlar Filip'e karşı gelmiyor, onun tüm aşağılamalarını itiraz etmeden dinliyorlar. Batı'nın usçuluğunun yılmaz savunucusu ve karikatürü olan Filip'i dinlemek aynı zamanda Batı'nın görece üstünlüğünü de sorgusuz kabul etmek demek. Burada Çehov sadece Filip'i değil, onu hiç düşünmeden dinleyen insanları da eleştiriyor. Bizim özellikle Tanzimat dönemiyle başlayan Batılılaşma hareketlerinde insanlarımızın düştüğü duruma ne kadar benziyor. Hemen hemen aynı yıllarda iki doğu toplumunda benzer hissiyatların yaşanması ilginç bir durum.

Filip'in öykünün ilerleyen bölümlerinde özellikle Fransızlardan söz açması ve onları kendisine rehber kabul etmesi, yukarıda da değindiğim iki toplumun benzer yazgısına uygun düşüyor. Bilindiği gibi Batılılaşma çabalarımızda bizim çoğu konuda model kabul ettiğimiz ülke Fransa. Filip'in Fransızları düşünmesi gibi 19. yüzyılın ikinci yarısında bizim aydınlarımız da Fransızları düşünmekteydi. Burada yazarın Fransa'dan söz etmesi toplumsal bir tanının yansıması.

Filip'in anlattıklarının bizlere bir rüya aracalığı ile sunulmasının bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Filip'in gördüğü rüya, Rus toplumunun belli bir kesiminin düşü olan Batılılaşma isteğinin somut göstergesi. Filip'in işlerini aksatması ise bulunduğu gerçeklikten uzaklaştığı anlamına geliyor. Bu isteğe düş diye bakan yazar, gerçeğin bireyin "nerede, hangi sorumlulukta" olduğunun bilincine vararak yakalanabileceğini söylüyor.


Re: Akıllı Kapıcı

abdullah şahin dedi ki:
Filip'in anlattıklarının bizlere bir rüya aracalığı ile sunulmasının bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Filip'in gördüğü rüya, Rus toplumunun belli bir kesiminin düşü olan Batılılaşma isteğinin somut göstergesi. Filip'in işlerini aksatması ise bulunduğu gerçeklikten uzaklaştığı anlamına geliyor. Bu isteğe düş diye bakan yazar, gerçeğin bireyin "nerede, hangi sorumlulukta" olduğunun bilincine vararak yakalanabileceğini söylüyor.
İlgi çekici bir değerlendirme olmuş. "Rüya" konusu üzerinde düşünmeye değer gerçekten de.