UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Adı Konulması Zor Bir Öykü

29 Eki 2009
Barış Acar

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 148-149.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Adı Konulması Zor Bir Öykü

İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ
___________________________________________________________________

ADI KONULMASI ZOR BİR ÖYKÜ (1. Gönderim)
Hazırlayan : İdris Yiğit

1- Öykü birinci tekil anlatımla yazılmış. Dizi dizi şişeler, havyar, istakoz, som balığı tabaklarıyla donatılmış zengin bir bayram sofrası. Uzun masayı çevreleyen 20 kişi durmaksızın yiyor, kadeh üstüne kadeh kaldırıyorlar. Mideleri gibi çeneleri de durmuyor. Ceviz kabuğunu doldurmayan konuşmalarına evrensel bir boyut verme çabasındalar. Konuşmalarının temel konusu çileklerle atlardır. Ama anlatıcının söylemiyle konuşmaları yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Köylünün durumu, polisler ile parasal işlerden, hatta biri daha ileri giderek gülmece bir şiir okur. Şiirinden çifte gözünü kullananlardan on, tek gözünü kullananlardan beş ruble vergi alınmasını, körlerdense hiçbir şey alınmamasını söyler.

2- Konuşulanlar, uysal, saygılı biri olan Frodor Andreyis’i bile ateşler. Frodor ayağa kalkar, (kısa boylu olan) daire başkanı için, “Şu bizim İvan Prohoriç’in sırık gibi boyu var!” der. Bu sözler üzerine masada “Kahrolsun!” çığlığı yükselir. Sonra insanların kardeşliği adına garsonlara da zorla içki içirtilir.

3- Sıra şampanyaya gelince kümenin hem Renan’ı hem de Spinoza’sı olan vilayet kalemi yazıcısı Ottigayev’e söz verilir. Ottigayev, masada rütbelerin önem taşımadığıyla söze başlar. Sonra, “Çevrenize bakın neler görüyorsunuz” der. Çehov burada bize iki çevreyi gösterir. Birinci çevre, konuşmacının işaret ettiği toplumsal koşullardır. Masadakilerse çevre diye birbirine bakınırlar. Gördükleriyse saygıyla gülümseyen köle suratlardır. Kendilerini toplumun dışında gören bu kafadarların durumunun da pek farlı olmadığını ironik bir dille gösterir Çehov.
Gözü kapıda olan konuşmacıysa gördüğü dünyanın resmini çizer: Hırsızlık, soygunculuk, yağmacılık, dolandırıcılık gibi her türlü kötülük dünyayı sarmıştır. Gücü gücü yetene. Zorbalık diz boyu. Acı ve gözyaşı çeken insanlar sarmış dünyayı. İnsanlar umutsuz. Umutsuzluktan içkiye sığınmışlar. Ottigayev kurdukları zengin içki sofrasının nedenini buraya dayandırır. “İşte biz onlar için ağlıyor ve kadehimizi kaldırıyoruz,” der.

4- Kendi yaşantılarını toplumun yaşantısından farklı gören bir küçük burjuva kümeyle karşı karşıyayız. Acı çeken, ezilen, gözyaşı döken insanlar için kadeh kaldırıyoruz, derler. Kendi gerçekliklerini görmezden gelirler. Tüm olumsuzlukları kendi dışlarından görüp dalga geçerler.

5-Fakat kapıdan giren daire başkanı onları gerçekliklerine davet eder. İçeriye süzülen ufak tefek daire başkanını gören Ottigayev, “amirimiz, koruyucumuz, velinimetimiz,” deyip daire başkanının onuruna kadeh kaldırır. Biraz önce daire başkanı için, “kahrolsun” diye bağıran yirmi kişi şimdi, “Çok yaşa!” haykırışı arasında şampanya kadehlerini başlarına dikerler.Daire başkanı masaya yaklaşır, gösterilen saygıdan dolayı heyecanlanır.

6- Kendileri dışındaki her şeyi hafife alan bir küme. Ama içinde bulundukları koşulların da hafife aldıkları, kadeh kaldırdıkları acı durumun bir parçası olduğunu görmezler.


Re: Adı Konulması Zor Bir Öykü

Öyküyü iki defa okdum, üzerinde yazacak pek birşey bulamadım, o sebepledir herhangi bir yorum yapmadım.


Re: Adı Konulması Zor Bir Öykü

İlginç, bence konuşacak çok şey var üzerine.

Örneğin bu adam durduk yerde neden Renan ve Spinoza'dan söz ediyor; körlerden vergi alınmasın tartışması neden yapılıyor; buradaki tiplerin sınıfsal konumları neler ve neden Çehov onlarla bu derece ilgileniyor? Öykünün adı neden "Adı Konulması Zor Bir Öykü" olarak seçilmiş.

Genellikle öykünün ilk plandaki değerlendirmesini yapıp arkaplan analizlerine geçmiyoruz forumda. Bunun ciddi bir eksik olduğunu düşünmeye başladım.


Re: Adı Konulması Zor Bir Öykü

__________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ
___________________________________________________________________

ADI KONULMASI ZOR BİR ÖYKÜ (Son İrdeleme Metni)
Hazırlayan : İdris YİĞİT

Öykü, birinci tekil anlatımla yazılmış. Çehov öyküyü, ele aldığı kümenin içinden birinin ağzından anlatır. Dizi dizi içki şişeleri, havyar, istakoz, som balığı tabaklarıyla donatılmış zengin bir bayram sofrası. Uzun masayı çevreleyen 20 kişi durmaksızın yiyor, kadeh üstüne kadeh kaldırıyorlar. Midelerine ateş düşünceye, Arapların deyimiyle güneş çarpana dek yiyip içiyorlar. Mideleri gibi çeneleri de durmuyor. Değişik konularda ama bütünlüğü olmayan konuşmalar yaparlar. Tutulur yanı olmayan konuşmalarına toplumsal bir boyut verme çabasındalar. Çiçekler, atlarla yetinmeyip köylünün durumu, polisler ile parasal işlerden söz ederler. Önemli dedikleri bu konuları konuştuklarını belirttikten sonra şöyle bir parantez açar anlatıcı, “Bizi ele vermezsiniz değil mi,” Bu uyarı onların toplumsal gerçekler karşısındaki kayıtsızlığını, ikiyüzlülüğünü gösterir. Çünkü sözünü ettikleri ve önemli dedikleri konuların onları zora sokacak bir yönü yoktur. Her biri aklına geleni söylüyor. Hızını alamayan biri gülmece bir şiir okur. Şiirde, çift gözünü kullananlardan on, tek gözünü kullananlardan beş ruble alınsın, körlerdense hiç vergi alınmasın, der. Bu şiirde ne anlamalıyız. Toplumdan daha çok vergi toplanmasını istiyorlar. Çünkü toplanacak vergi oranı onların ayrıcalıklı yaşantılarının temelidir.

Masadakiler sınırlarını parçalamış. Herkesin söyleyeceği bir sözü var. İşte bunlardan birisi de her zaman uysal, saygılı biri olan Fiodor Andreyiç’tir. O da kendini masadaki havaya kaptırır. Fiodor ayağa kalkar, kısa boylu olan daire başkanı için, “Şu bizim İvan Prohoriç’in sırık gibi boyu var!” der. Bunun üzerine masada “Kahrolsun!” çığlığı yükselir. Ayrıcalıklı memur takımı, insanlığın kardeşliği için, ayak takımının bir parçası olan garsonlara da içirip sarhoş ederler. İnsanlığın kardeşliğiyle konum kadar sınıf farkı gözetmediklerini söylemek isterler. Oysa masadaki ıstakoz, som balığı, havyar tabakları her şeyi anlatıyor.

İçki masasında konuşulan konuların bir çerçevesi yoktur. Her biri diğerinden farlı şeylerden söz edebiliyor. Buna örnek olarak anlatıcının sözlerini verebiliriz. Anlatıcı, “Ben bile doğal bilimlerin gelişmesini dile getiren birkaç söz söyledim,” der.

Sıra şampanya içmeye gelince konuya filozofik bir hava verirler. Sözü, anlatıcının, hem Renan’ımız hem de Spinoza’mız dediği, vilayet kalemi yazıcısı Ottigyev’e verirler. Çehov, onların içi boş sözlerini, iki yüzlülüklerini alaysılamak için Ottigayev’i böyle niteler. Çünkü Ottigayev’in filozofluğu rütbelerle, yoksulluk üzerine sözlerle sınırlıdır.

Ottigayev, kapıya baktıktan sonra masada rütbelerin önem taşımadığıyla söze başlar. Sonra, “Çevrenize bakın neler görüyorsunuz” der. Masadakiler çevre diye birbirine bakınırlar. Gördükleriyse saygıyla gülümseyen köle suratlarıdır. Birer köle gibi bakışıyorlar. Korkuyorlar. Neden korktuklarının bir yönüyse Ottigayev’in sözlerinden öğreniyoruz.

Gözü kapıda olan Ottigayev: Hırsızlık, soygunculuk, yağmacılık, dolandırıcılık gibi her türlü kötülük dünyayı sarmıştır. Gücü gücü yetene. Zorbalık diz boyu. Acı çeken, gözyaşı döken insanlar sarmış dünyayı. İnsanlar umutsuz. Umutsuzluktan içkiye sığınmışlar. Ottigayev kurdukları zengin içki sofrasını böyle gerekçelendirir. “İşte biz onlar için ağlıyor ve kadehimizi kaldırıyoruz,” demeye getirir. Durum ise bunun tam tersidir. Onların sızlanmalarının arkasındaki gerçek, yaygınlaşan yoksulluktur. Yoksullukla birlikte devletin giderleri çoğalabilir. Böylesi durumda devlet ya daha fazla vergi toplama yoluna ya da memurların maaşını düşürme yoluna gider. Devletin daha fazla vergi toplaması onların maaşlarına dokunmaması dolayısıyla ayrıcalıklı yaşantılarının sürmesi anlamına gelir. Vergi üzerine okunan şiiri de bununla birlikte düşünmeli. Daha fazla vergi toplanması onların zengin içki sofralarının devamı anlamına gelecektir.

Daire başkanı kapıdan girince küme yeni bir tavır takınır. Konuşmasının başında, aramızdaki rütbe farklılıkları sorun yaratmamalı diyen Ottigayev şimdi tam tersi bir konuşma yapar. Daha canlı bir sesle, “amirimiz, koruyucumuz, velinimetimiz,” deyip daire başkanının onuruna kadeh kaldırır. Sonraysa onu onure etmek için hep birlikte “Çok yaşa!” haykırışı arasında şampanya kadehlerini başlarına dikerler. Öykünün başlığına uygun olarak adı konulması zor bir kümeyle karşı karşıyayız. Koşullar neyi gerektiriyorsa ona uygun ikiyüzlü bir davranış sergiliyorlar. Onlar için önemli olan tek şey vardır. Anlatıcının öykünün girişinde belirttiği, yaşamın tadını çıkarmak.

Onların kadeh kaldırması daire başkanını sevindirir dahası heyecanlandırır. Masaya yaklaşıp başıyla herkesi selamlar. Kendisini kadeh kaldırarak karşımalarını önemsemez. Bu durum onların asıl sorunlarının rütbe farklılığı olmadığına bir örnektir.

Toplumsal sorunları içki sofralarını şenlendiren meze olarak gören orta düzey bir memur kümesi… Birçok konudan söz ederler. Fakat tüm bu konulara karşı tavırları pervasızca yiyerek, içerek, kendi söylemleriyle, yaşamın tadını çıkarmaktan öte geçmez.