UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

15 Eki 2010
oktay

“Işık ve güneş kültü” dikkat edilirse “tüm modernizmin”* temel yapı taşlarındandır. İnsanlık realizme bu güneş kültü üzerinden bağlanmakta, görsellik de buna koşut olarak sanata karşı işlemektedir. Daha işlevsel bir ifade ile; burada sanat, karşı-sanat olarak belirir.

*Burada ”modernizm” kavramının bilindik sınırları genişleterek kullanılmaktadır. “Modernizm” –istisnalar olmakla birlikte, örneğin antik skeptikler- tüm insanlık tarihini içerisine almaktadır. “Realist anlayışların” (dinler, idealizm, materyalizm, pozitivizm vb.) tümü modernizm başlığı altındadır. Dolayısyla burada modernizm 18.yy aydınlanması ve sonrasındaki süreçten çok daha öteye uzanmaktadır.

XXX

Karşı -sanat nedir?

Karşı- sanat, insani etkinliğin kendisini tanrısallaştırmasıdır. Böylece insani etkinlik tıpkı tanrı gibi kendisini “dışarıya” (dünyanın “dışına”) alarak tasavvur eder.Söz konusu olan, sanatın fetişistik bir karakter kazanmasıdır. Sanatsal etkinlik aşırılaşarak “klasikleştiğinde” ve “kurallar” gerçeğe gönderme yapar olduğunda yada değiştirilemez kılındığında , “yaşamsal b-akışın” yerini “betimsel ve durumsal” bakış almaya başlar. Trajedyadan günümüzdeki sinema sektörüne, bu bakışın dönüşümünü izleyebiliriz. Bunun için “kendimizi ve bakışımızı”, “dışarıya” almadan g-örebilmeyi öğrenmemiz gerekir.

XXX

I. Karşı-sanatta “görselliğin” işlevi üzerine:

-Bir bilim olarak karşı-sanat* bilim adamının “keşfeden bakışında” kendisine sağladığı ayrıcalık ile –bu dışarının bakışındaki ayrıcalık “bilimsel dile”, mesela “tıbbın latincesine yansır- bir aşırılaşmış sanat etkinliği olarak belirir.

- Matemetikçinin soyutlaması, analitik geometrinin dışarıdan bakışında uzamı dondurduğunda “bir karşı-sanat olarak aşırılaştırılmış sanat” görev başındadır.

- “İktidarın gözü olarak Panaptikon” kendi acziyetini gizlemek istediğinde, ”uzama dışarıdan bakış” olarak karşı-sanatın bakışını, bir “içselik” ile harmanlayarak “vicdanlara” kabul ettirdiğinde “kültür endüstrisi**” “sahte bireysellikleri” üretmeye koyulduğunda karşı-sanat iş başındadır.

- Karşı-sanat, “bulunuşun” kalesidir. Onu sosyal mesaj kaygılı romanların imkansızı isteyip “apaçık mesajlar “ vermeye çabalayan sonlarında, alacakaranlık*** düşmanlığı yaparken yakalarız. Bu aynı zamanda, batı aydınlanmasından arta kalma jakobenist öncülük içgüdüsüdür: “çalıkuşu içgüdüsü”

- Kant “estetik alanı” diğer alanlardan yalıttığında bunu tam da karşı-sanatın bakışlarıyla yapar. Kant, estetiği; pratik ve teorikten ayırdığında “kendi ahlaki sterilliğinin” yansımalarını gözler önüne sermekten başka ne yapmaktadır? Dahası estetiğin bu izole edilmişliği, aslında “gerçeğin” kurtarılmasına yönelik bir manevradan başka birşey midir? Zira, “sentetik a priori yargılar” ve “kategoriler” de estetiğin bu tarzda kafeslenmesiyle yaşam bulabilir. Kant’ın sanatı(“felsefi yönelimleri”) aşırılaşarak karşı-sanat olur.

*Bilim “özsel” olarak karşı-sanat değildir. Ancak bilim bir karşı-sanat tarzına birine dönüşebilmektedir.
** Adorno/Horkheimer, Aydınlanmanın Diyalektiği sf. 162-222 (Kabalcı Yayınları, 1. Basım)
***alacakaranlık için bknz : Küçük Kız

XXX

Bir karşı-sanat örneği olarak gramer :

Gramer tüm “biçimciliği”* ile karşı-sanat için çalışmaktadır. Aynı şekilde “dilbilimin bir kolu olarak tasarlanan dil bilgisi” tüm bilimsel ve durumsal bakışı ile karşı-sanatsal bir etkinliğin ürünüdür.

*bir karşı-sanat olarak klasizm de – ki burada “Klasizm karşı-sanattır.” denmek istenmemektedir– “biçimciliği” ile karakterine kavuşur.

XXX

Karşı-sanat, sanat karşıtı değildir. Karşı-sanat, sanattır. Birer karşı-sanat örneği olan “dinsel metinler”, “yüksek sanat eserleri” sınıfındadırlar. Bu bağlamda, “dinsel sanat eserlerinin” temel niteliği “sonuçlarla nedenleri birbirine karıştırma sanatını” büyük bir iman ile icra etmelerinde ortaya çıkar. “Dinsel metinlerin” baş-karakteri olan “tanrı”, esasında bir sonuçtur, neden olarak tasavvur edilen. Hegel, hristiyan teolojisinden tam da bu durumu çekip çıkarması ile önemli bir “sanat tarihçisi” koltuğuna oturtulabilir.

XXX

Hollywood’un; görselin egemenliğinden doğan karşı-sanatın mabedinin 2011’deki adağı Nolan’ın Incetion’ı oldu. Tüm o “uzamsallık” ve “analitik mükemmellik” –öyle ki, ‘bilinçaltının mekansızlığını’ düzenleyecek derece baskın–, kadim idea / doksa yarılmasının bir varyantından ibaret olan rüya - gerçek ikilisinin, “aklın kategorilerinde” nasıl da gerçekleştirildiğine tanık olmamızı sağladı,yine bir başka uzam üzerinde, beyaz perdede. “Bakışını” zihnimize enjekte etti karşı-sanat, hem de rüya da bile değildik biz bu olurken... Bazılarımız sora-dursun “Filmin sonunda topaç düştü mü, düşmedi mi ?” diye...

II. Karşı-sanatta “anlamın” işlevi üzerine:

Karşı-sanat ilişkili olduğu “bakışın” da etkisi ile anlamı bağlamından koparır ve “kendinde” kılar. Burada “doğrudan pazarlamaya” girişen eserlerde iyi ve kötü verili tipler halinde metinde rollerini oynarlar –misal, yeşilçam sineması-, dolaylı bir pazarlama stratejisi uygulayan metinlerde ise “gelişme” olarak ifade edilen bölüm mümkün olduğunca uzun tutulur ve birden fazla gelişme bölümü birbirine dolanmak suretiyle saklanmış ve metinden her halükarda bağışık olarak tasavvur edilen –adeta metin bu “bağışık sonuç” için hazırlanmıştır, metin bu “bağışık ve tekil anlam” için oluşturulmuştur-, bir bulmacayı andıran ve dolayısyla “okyucu/izleyici kitlesinde” ”keşfedenin” aldığı hazzı üreten bir kurgusal yapı ile desteklenir. “Katil bahçıvan” denildiğinde tüm albenisini yitiren bu karşı-sanat eserlerinde, yine de “gelişmedeki” tutarlılık ve teleolojik kusursuzluk temel niteliklerdendir.

XXX

Müzik karşı-sanatta, görselliğe eşlik eden ve bu sayede artık uyandıracağı his önceden kayıt altına alınır hale getirilmiş olan, dolayıysla salt bir mana durumu haline gelen unsurdur. Sanat, davranışçılık okulunun çalışma sahasına dönüştürüldüğünde – “Bak aşkım, bizim şarkımız çalıyor.” – , müzik de doğal olarak “işitselliğindeki anlam-ötesiliği” görsellik ve anlam için bir araç olarak sunar. Bu durumun en müstesna örneklerine “Haber Bültenlerinde” rastlanır. Herhangi bir yerde Albinioni’nin sol minör adagio’sunu çalınsa kulaklara bir zorunluluk olarak üçüncü sayfa haberleri eşlik eder esere... Albinioni sayesinde “başkasının dramı” yabancılığı ile katmerlice etiketlenir. “Bakış” ve “anlam” işbaşındadırlar.

XXX

Düşünmemek elde değil, Wittgenstein’da sanat sevgisi olmasaydı hizmet edebilir miydi, hem karşı-sanata, hem de sanata?

XXX

Kimse Tractatus Logico-Philosophicus’un bir mantık kitabı olduğunu iddia edemez- yazarı bile-. O mükemmel bir bir karşı-sanat eseridir. Öyle ki, her önermesi sanatçı duyarlılığının mükemmelliyetçiliğinden bir iz taşır. Son önermesini* kendisine adayan kitaptır o. Biz de öyle yapalım.

*Üzerine konuşulamayan konusunda susmalı.

XXX

Adorno atonal müziğe vurgusuyla sadece konformist kulakların rahatını kaçırmak amacında değildi. O böylece “sanatta davranışçılık ekolüne” savaş açmış oluyordu.

Günümüzde endüstri ise kendi müziğini yeniden üretmekle yetinmiyor, “endüstriyel olmayan” herhangi bir müziği de bir şekilde kendine mal ediyor.. Atonalite de uzun süre önce devşirildi. Şöyle ifade edeyim; korku sineması = bir grup genç seyircinin “Yapma!” dediği herşeyi yapması + atonal müziğin gerekli sahnelerde meze olarak kullanılması.

XXX

Felsefi Soruşturmalar ile Tractatus Logico-Philosophicus’a bakmayı öğrenmek gerekiyor. Böylece sadece Felsefi Soruşturmalardaki sanatı değil, Tractatus Logico-Philosophicus’taki karşı-sanatı da beğenimize sunabilme imkanına kavuşuruz.

Wittgenstein Gestaltçı psikolojiyi sanatsal bir etkinlik olarak tasavvur etmenin önündeki yolu açmıştır. Bu noktada “'yamuk bakmak' “kendisine yamuk bakmak” durumunda değil midir ?

Kategori:

Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Karşı-sanat'a ilişkin yazmak istediğim onca şey olmasına karşın, sanırım bu yazının paydasında bunları dile getirmem epey güç. Çünkü terimle aynı şeyi imleyip imlemediğimizden başlayarak, fragman yapısının epeyce az araladığı kapıdan herhangi bir iletişim olanağı bulunup bulunmadığına kadar bir sürü soru var kafamda.

Yazıyı okuyanların kafasında da aynı soru ve sorunların oluşmuş olduğunu ve bu yüzden yazının yorumsuz kaldığını düşünüyorum. Okunmadığı ya da göz ardı edildiğinin düşünülmemesi için bu notu düşmeyi gerekli gördüm. Belki bağımsız bir gönderiyle konu hakkındaki düşüncelerimi derleyip toplayabilirim. Kimbilir, bu fragmanlarla bir tür diyalog olanağı da yaratabilirim böylece kendime.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

yazılanlar bazen "dadacı bir karşı-sanat" ile paralel yankılanabilir tabii..(ben dadacı karşı sanattan bahsetmiyor olsam da. hatta bazı fragmanlarda açıkça karşı-sanat, dadacı karşı-sanatın tam tersi olarak ortaya çıkıyor; örneğin "karşı sanat nedir?") ancak bu imkan (paralellik imkanı) herhangi bir "akım" için de pekala geçerli. fragmanları bunun için seviyorum zaten, "sadece okumanıza" izin vermiyorlar.. diyalog çabalarınızı eğer dışsallaştırmak isterseniz ilgi ile -dışsallaşarak veya dışsallaşmaksızın- takip edeceğime emin olabilirsiniz..


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Yazıyı okuduğumda muhalefetin hangi noktada belirdiği konusunda kafa karışıklığı yaşadım. Karşı sanat, kültür endüstrisi sahte bireysellikler üretmeye koyulduğunda mı iş başındadır yoksa büyük harflerle “SANAT” kendisini dayattığında mı? Belki her ikisi de.Karşı sanat, sanat karşıtı değildir ama SANAT karşıtıdır. “Popüler sinema” ve “sanat sineması” ayrımlarını düşünecek olursak Hollywood’un üretiminin “popüler sinema” grubuna dahil edileceği açıktır ama peki Tarkovski, Bergman vs. gibi isimleri “sanat”a mı “SANAT”a mı yoksa “karşı sanat”a mı dahil edeceğiz? Aslında büyük harflerle yazılan SANAT'ı dışarıda bıraktığımızda "sanat" ile "karşı sanat"ın çok farklı noktalarda durmadıklarını düşünüyorum.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

dioneo dedi ki:
Yazıyı okuduğumda muhalefetin hangi noktada belirdiği konusunda kafa karışıklığı yaşadım(...)

muhalefetin nereden geldiğinin, nerede belirdiğinin belli olmaması için özel bir çaba sarfettiğim için bunu duyduğuma da sevindim.

öte yandan zaten "Karşı-sanat, sanat karşıtı değildir.Karşı-sanat, sanattır." dediğimde, "karşı-sanat" ve "sanatı" birbirinden yalıtmıyor olduğum açıkça ifade edilmiş oluyor. yani bunlar karşıt kategoriler değiller.

peki siz "SANAT" ile neyi kastediyorsunuz(yada birşey kastediyor musunuz?) yazıda SANAT şeklinde bir ifadelendirme mevcut değil çünkü.dolayısıyla bağlamına oturtamadım "SANATı". belki de siz muhalefeti bir yere dayandırmak adına SANATı "icat ettiniz".. çünkü ben bu iki "kategoriye" SANAT diye bir "kategori" dha eklesem dahi yukarıdakine benzer bir durum ortaya çıkacaktı, yani "SANATı dışarıda bırakmayacaktım" çünkü kategorileri "belirli sınırlar içerisindeki kendine özdeşlik halleri" olarak tahayyül etmiyorum.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Siz karşı-sanat ve sanatı birbirinden yalıtmıyor olabilirsiniz ancak karşı-sanatın gelenesel sanat anlayışına bir tepki olduğu dolayısıyla da bunların karşıt kategoriler olmasa dahi aynı potada değerlendirilemeyecekleri açıktır.
"SANAT" ile birşeyi kastetmiyor olsaydım SANAT şeklinde bir ifadeye başvurmazdım, değil mi? Bu durumda iki seçenek karşımıza çıkıyor. Ya ben neyi ifade etmek istediğimi anlatamamışım ya da siz anlayamamışsınız. Muuhalefeti bir yere dayandırmak adına SANAT'ı icat ettiğimi söylemişsiniz. Sözcükle neyi kastettiğim anlaşılmadığı için bu "icat" kelimesini kullandığınızı varsıyorum. Neyin sanat olduğunun veya olmadığının tartışıldığı bir dönemde sabit bir kavram olmaktan çıkan sanatın, kendisini yücelten ve adeta Tanrılaştıran, sorgusuz sualsiz varlığını dayatan geleneksel yapılarla hesaplaşmasını kastetmiştim. Özetle.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

dioneo dedi ki:
Siz karşı-sanat ve sanatı birbirinden yalıtmıyor olabilirsiniz ancak karşı-sanatın gelenesel sanat anlayışına bir tepki olduğu dolayısıyla da bunların karşıt kategoriler olmasa dahi aynı potada değerlendirilemeyecekleri açıktır.

dikkat ederseniz yazıda "geleneksel sanata bir tepki olarak" alınmıyor karşı-sanat.. bu bağlamda daha başında "iletişimimiz" bir kazaya uğruyor.

"karşı sanat, sanattır" ifadesi mutlak özdeşlik kurduğum anlamına gelmiyor.çünkü ben bırakalım karşı sanatın sanata özdeş olmasını, "sanatın sanata özdeş olmasını" dahi imkansız buluyorum.

"SANAT" sözcüğü ile "geleneksel sanat" şeklinde ifadelendirğinizi kastetmiş oluyorsunuz öyleyse. yani bir "hesaplaşmayı" değil. demek istediğim, "SANAT" "hesaplaşmaya" değil, "hesaplaşılana" gönderme yapmış oluyor. son kertede, SANATı benim karşı-sanat dediğim şeyi dadacı bağlama çekmek için "icat etmiş" oluyorsunuz. oysa sizin karşı-sanat dediğiniz şey ile benim karşı-sanat dediğim şey birbirinden oldukça farklılar..dilerseniz bir daha göz atın yazıya, bunu net bir şekilde göreceksiniz.

sanırım "yada bir şey kastediyor musunuz?" sorusu biraz yanlış anlaşılmış.orada ne ironi vardı ne de sakaraya alma, samimi bir soruydu. ben onu kendim "yazarken hiçbirşey 'kastetmeme' riskini göze alıyorum" ifadesini onaylıyor olduğum için sormuştum.dolayısıyla negatif bir tutuma gönderme yapmıyordu. neyse, arada bu tür kazalar olur, yeter ki kazaları kadere gebe bırakmayalım..
sağlıcakla kalınız..


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Bu başlıkla ilgili yazılan her şeyi (hatta uzun süre bir şey yazılmamasını bile) ilgiyle izliyorum. dioneo'nun anlama ve yorumlama çabasının oktay'ın sımsıkı kapadığı kapılarla kökensel bir ilgisi olduğu kanaatindeyim. Özellikle şu nokta üzerinde durmalı:

dioneo dedi ki:
Neyin sanat olduğunun veya olmadığının tartışıldığı bir dönemde...

Tabii, aşağıdaki cümleler, "kuramsal aklın yerinden edilmesi" şeklindeki Nietzscheci argümanı desteklediği için anlaşılır olsa da, herhangi bir tanım üretmenin, giderek düşünmenin de önünü tıkıyor.

oktay dedi ki:
"karşı sanat, sanattır" ifadesi mutlak özdeşlik kurduğum anlamına gelmiyor.çünkü ben bırakalım karşı sanatın sanata özdeş olmasını, "sanatın sanata özdeş olmasını" dahi imkansız buluyorum.

Dolayısıyla, tartışmanın üremesi ya da fragmanların çalışması için, (Wittgeinstein'ın Tractatus değil, Felsefi Soruşturmalar dönemi yaklaşımını benimsediğini söyleyen) oktay'ın Nietzsche'nin de bir tür pragmatizmi önplanda tutarak aforizmalar ürettiğini akılda tutmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Sonuçta, ima ettiğimiz kapalı kapılara bir de açılma ihtimali eklemeliyiz.

Bu ihtimal adına üzerine çalıştığım fragmanlardan birini buraya ekleyeyim:

Barış Acar dedi ki:

III.

Karşı-sanat, “sanat” adına rağmen yaptığı işi ve kendini yeniden tanımlamanın peşinde olan sanatçının bir yan ürünüdür.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

sorun gayet açık Barış. Kapıları sımsıkı kapamıyorum, sorun şu : ben karşı-sanat dediğimde dioneo'nun karşı-sanat dediği şeyden bahsetmiyorum. bir analoji ile anlatmaya çalışayım derdimi, diyorum ki: elbise karaymış, karşılık olarak şu geliyor: kara göründü!.yani iletilerde karşı-sanat sözcüğünün geçiyor olaması "iletişimin" başlamış olduğu anlamına gelmiyor. burada kara, karşı-sanat oluyor ve sadece "eşsesli" sözcük görevi görüyor. hoş benim için sorun değil, "dilenirse" toprak parçası demenye devam edilebilir ve bu "karanın" üzerine ayak basılarak rahatlanabilir. ancak benden bunu yapmam beklenmesin. burada kara (karşı-sanat), SANATa karşı işletilmeye çalışılarak, üstüne basılıp güvene kavuşuşan kara parçası görevini üstlenmiş oluyor. "hayır, o karaya basmayı reddediyorum" diyorum ben de.. ve yine hayır, bu kapıları sımsıkı kapamak değil, kapıları sonunda değin açmak, hatta belki de kapıları söküp atmak anlamına geliyor. tabi kapı yerinden olunca, girmek için bir kapıya ihtiyaç duyulduğu için bir kapı icat ediliveriliyor. oysa metin yukarıda duruyor, "kap(ı)sız"..hani diyor ya, "herkes ve hiçkimse için bir kitap", onun gibi.. kap(ı) icat etmeksizin girebilirmisiniz kap(ı)sız metinlere, onları kap içine doldurmadan içebilir misiniz? değilse, yapabileceğim birşey yok, varın kapıdan girin, varın kaptan için..

özdeşliğin olmazlığının açıkça dile getirilmesi, dile geleneksel bağlanışın kendini düşünüyor addetmesinin önünü tıkıyor.(bu sanıldığı kadar "kötü" bir şey değil..) ben zaten "hayır, düşündüğümüzü sandığımızda düşünmeye en uzak konumda buluyoruz kendimizi" derken, düşünmenin "önünü tıkadığımı görüp" özdeşlik mantığına nasıl geri dönerim..


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

oktay dedi ki:
sorun gayet açık Barış.

Sorun şurada ki, senin "açık"lıklar gördüğün yerde ben kapalılık görüyorum. Bunun genel olarak da böyle anlaşıldığını düşündüğümü söylememe bilmem gerek var mı? Bunu nasıl anlatabilirim. Örneğin şu işe yarar mı: Ben hâlâ metnindeki aşağıdaki kısmı anlamaya çalışıyorum.

""
Karşı -sanat nedir?

Karşı- sanat, insani etkinliğin kendisini tanrısallaştırmasıdır. Böylece insani etkinlik tıpkı tanrı gibi kendisini “dışarıya” (dünyanın “dışına”) alarak tasavvur eder.Söz konusu olan, sanatın fetişistik bir karakter kazanmasıdır. Sanatsal etkinlik aşırılaşarak “klasikleştiğinde” ve “kurallar” gerçeğe gönderme yapar olduğunda yada değiştirilemez kılındığında , “yaşamsal b-akışın” yerini “betimsel ve durumsal” bakış almaya başlar. Trajedyadan günümüzdeki sinema sektörüne, bu bakışın dönüşümünü izleyebiliriz. Bunun için “kendimizi ve bakışımızı”, “dışarıya” almadan g-örebilmeyi öğrenmemiz gerekir.

III. fragman da buna cevaben bir bakıma.

""
Karşı-sanat, “sanat” adına rağmen yaptığı işi ve kendini yeniden tanımlamanın peşinde olan sanatçının bir yan ürünüdür.

Pragmatizme davetle amacım, iletişimin olanaksızlığı yanılsamasına karşın diyaloğa çağrı.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

alıntıladığın paragrafta(karşı-sanat nedir?), karşı-sanat, nasıl dadacı karşı-sanat ile paralel okunabilir, anlamıyorum..burada "dadacı izlekle paralel olmamanın" "açık" olduğunu düşünüyorum.(en basitinden, fazlasıyla kabaca söylemek gerekirse karşı-sanat dediğim şey klasizm göndermesi ile dadacı karşı-sanatın tam tersi oluyor), paralelliği nasıl kurduğunu gösterebilir misin, rica etsem. sorunun formülasyonunu değiştireyim; burada, "karşı-sanat dediğim şeyin dadacı karşı sanat olmadığı" şeklindeki düşüncemi kapalı hale getiren ne senin açından?

diyaloğa ben de çağrı yapmıştım. ama sorun bu değil ki, diyaloğun karşılıklı olabilmesi için en azından karşı-sanat dediğim şeyi zihninizdeki "dadacı karşı-sanat" tasavvurunu silerek düşünmeye çalışmanızı rica etmek durumundayım. çünkü aklımın ucundan bile geçmemişti dadacı karşı-sanat ben yukarıdaki fragmanları yazarken. ama yine de "yok, öyle yapmayacağız" derseniz, diyebileceğim bir şey yok.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Sorunun cevabı belki de itirazının içinde gizli. Benim fragmanımda yazan şeylerde sana "dadacı karşı-sanat"ı düşündüren ne?


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Öte yandan, "sanat"a rağmen bir "karşı-sanat" fikri zaten kökeninde Dadacıların oluşturduğu bir içerik. Senin söylediğin şey bununla farklılaşabilir, zaten Dadacıların herbirinin söyledikleri de birbiriyle inanılmaz farklılaşır. "Hangi karşı-sanat?" sorusuna verilebilecek birbirinden ayla güneş kadar farklı milyon tane cevap çıkacaktır. Bana kalırsa seninki de önünde sonunda bu cevaplardan biri.

Senin söz konusu fragmanında takıldığım şey, Dadacı olma-olmama mevzusundan çok, anlam olarak her sözcüğe, her sözcüğün her parçasına farklı bir şey yüklemeye çalışmandan kaynaklı bir üstüste binme. Klasik konusunda kurduğun cümleden kaç tane yargı çıkartılabileceğini sayarsan ne demek istediğim daha somutlaşacaktır herhalde.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Barış Acar dedi ki:
Sorunun cevabı belki de itirazının içinde gizli. Benim fragmanımda yazan şeylerde sana "dadacı karşı-sanat"ı düşündüren ne?

fragmanın üzerine henüz yazmış değilim, onun üzerine yazmam için daha çok fragmanına ihtiyacım var zaten.yani,fragmanının "dadacı karşı sanatı" düşündürdüğünü hiç söylemedim. "açık değil" yazman üzerine yazmıştım.

"dadacı cevaplardan biri" deyişini fragmanlar üzerinden göstermediğin sürece sanırım ne demek istediğini anlayamayacağım. bunun iki sebebi var: 1- dediğim gibi, ben karşı-sanat dediğimde dadacılık hiç aklıma gelmemişti.gelseydi belki da farklı fragmanlar ortaya çıkabilirdi.böylece bu diyalog süreci de daha sancısız geçerdi. 2- ben dadacıların karşı-sanatı benim kullandığım şekilde kullandığına hiç rastgelmedim.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

şunu da eklemek istiyorum: dadacı karşı-sanatın yukarıdaki fragmanlarla ilişkiye geçirilmesini sakıncalı bulduğum için dioneo'ya karşı çıkıyor değildim. karşı çıkıtğım nokta, "ilişkilendirme tarzından" kaynaklanıyordu.ilişkilendirme tarzına aksiyolojik bir anlam yüklemiyorum burada, lütfen yanlış anlaşılmasın.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

oktay dedi ki:
fragmanın üzerine henüz yazmış değilim, onun üzerine yazmam için daha çok fragmanına ihtiyacım var zaten.yani,fragmanının "dadacı karşı sanatı" düşündürdüğünü hiç söylemedim. "açık değil" yazman üzerine yazmıştım.

"Açık değil"le kastımı önceki iletide (cümlelerde üst üste yüklenen yargılar) anlatabildim sanıyorum.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

oktay dedi ki:
2- ben dadacıların karşı-sanatı benim kullandığım şekilde kullandığına hiç rastgelmedim.

Tarihsel olarak anti-art'ın 19. yy.'ın ikinci yarısından başlayıp 1910'ların ikinci yarısında hız kazanan, 1960'larda yepyeni bir çehreye bürünüp 1990'larda son şahlanışını yapan pek çok biçimi mevcut. Dolayısıyla anti-art'ı yalnızca Dada ile sınırlamak da yanlış. (ilgili okuma)

Elbette, kabul etmem gerekir ki, ben de ilk iletimden beri bu terimi hangi anlamda kullandığınızı ya da yarattığınız yeni anlamları saptamaya çalışıyorum; halen becerebildiğimi söyleyemem.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

ben de şunu soruyorum zaten: nasıl bir üst üste binme size "dadacı karşı-sanattan" bahsettiğimi düşündürüyor o fragmanda. tekrar tekrar okuyorum, böyle bir geçiş (dadacı karşı-sanata geçiş) yapamıyorum çünkü. eğer yapabilsem zaten belki de bu geçiş ile fragmanlara devam edeceğim.hatta fragmanlarımı kendim bu ilişkiye sokmaya çalışacağım. ama "meşru" bir geçiş olmayınca birşey yapamıyorum doğal olarak. amacım dadacı karşı-sanatla ilişkilendirmeye direnç göstermek değil burada, tekrar söylemek gerekirse..


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Smile

Arka arkaya gelen iletiler her şeyin birbirine girmesine neden oluyor kanımca.

İki şeyi ayıralım: İlk iletimde ben sizin yazdıklarınızdan sonra aklımda terimin bende ifade ettiği ilk olgu olan anti-art'ı düşünerek ve özellikle sizin bunu kast ettiğinizden emin olmadığımı söyleyerek bir takım yorumlar girdim. Çok daha sonra, dioneo'nun iletisinden sonra, cümlelerinizde birçok şeyin üst üste gelmesinden dolayı bir anlama ya da yoruma ulaşmanın güçlüğünden dem vurdum. Sanırım siz, bu iki farklı tepkimi bir arada düşünerek üst üste binmenin bana Dadacılığı çağrıştırdığını söylediğimi sandınız. Oysa benim öyle bir iddiam yok.

Yazdıklarımın içinde benim iddiam olabilicek şey, "karşı-sanat" tanımlamasıyla yola çıkmış her türlü girişimin, bir şekilde Dadacıların da içinden geçtiğini düşündüğüm anti-art geleneğine eklemlenecek olması düşüncesi.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Smile sadece "dadacılık" ile ilgili değil söylediklerim. anti art geleneği de aynı handikapları taşıyor. hala "zihninizdeki karşı-sanat" ile okumaya çalışıyorsunuz fragmanları. bunun doğal sonucu da, "her girişimin anti-art geleneğine ekleneceği" şeklindeki düşünce olacaktır. (eklenmesi sorun değil, ancak nasıl eklendiği/ekleneceği sorun) "anti-art geleneğinde" "dinsel metinler olarak yüksek (karşı)sanat eserleri" ifadesini nasıl bulabilir mesela? bunu anti-art geleneğine nasıl yerleştireceksiniz ki yani.. daha önce de, kap(ı)dan geçerken fragmanları kabın/kapının (dadacı yahut değil halihazırdaki anti-art kavramı) biçimlendirmesini istemediğim için "zihninizdeki karşı-sanatı" silmenizi rica etmiştim zaten.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

oktay dedi ki:
bunun doğal sonucu da, "her girişimin anti-art geleneğine ekleneceği" şeklindeki düşünce olacaktır. (eklenmesi sorun değil, ancak nasıl eklendiği/ekleneceği sorun) "anti-art geleneğinde" "dinsel metinler olarak yüksek (karşı)sanat eserleri" ifadesini nasıl bulabilir mesela? bunu anti-art geleneğine nasıl yerleştireceksiniz ki yani..

Metafizik resmin kurucusu Chirico'nun bir resmini bu bağlamda aşağıya ekliyorum. Kimi Fütürist sanatçılar, Gerçeküstücülerden Dali, Güncel sanatçılar içinden pekçok örnek (aklıma ilk gelen Damien Hirst) çok rahat bu cümlenin altına eklenebilirler.

""
daha önce de, kap(ı)dan geçerken fragmanları kabın/kapının (dadacı yahut değil halihazırdaki anti-art kavramı) biçimlendirmesini istemediğim için "zihninizdeki karşı-sanatı" silmenizi rica etmiştim zaten.

Fragmanların kapısından geçememe sebebim "karşı-sanat" değil ki.

de-chirico-lenigma-delloracolo-1910.jpg

Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Bir-iki de Hirst ekleyeyim. (Biraz kör parmağım gözüne örnekler seçiyorum, ancak dinsel metinler ifadesini çok daha soyut düzeyde destekleyecek anti-art örnekleri de epey gösterebilirim.)

hirst.jpg hirst_saint.jpg

Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

demek istediğim de bu zaten. "yukarıdaki anti-arttan" fragmanlara gidiyorsunuz. ben bilim olarak anti-arttan(mesela newton), din olarak (mesela kur'an) anti arttan bahsediyorum.

ancak ben anti-art dediklerimi aynı zaman da art içine almakta sakınca görmüyorum.(bu literatürdeki anti-artın art için ortaya konulduğu şeklindeki Adorno'ya ait sav ile ilgili değil) zaten temel amacım bu perspektiften bahsetmek fragmanlarda.felsefi soruşturmalardan tractatus'a b-akan perspektifi (ya da perspektifsizliği) edimselleştirmek. tractatus'tan felsefe soruşturmalara bakmak istesem bunu zaten yaparım, ki bu zaten her zaman yapılan bir şey ("anti-art", "artı" her zaman bastırmıştır. burada anti-art'ın bastırmasını "anlamla kurulan ilişki" bağlamında alıyorum. "antik skeptikler" "sokratesçilik" tarafından bastırılmıştır mesela..) gelenekteki anti-art /art ifadeleri temelde benim anti-art dediğim bakış (bu geleneksel anti art denen şeyden farklı..ısrarla söylüyorum) sonucu ortaya çıkıyorlar.

ilk mesajımda size "paralellik imkanının" herhangi bir "akımla" da mümkün olduğunu söylemiştim.(yani anti-art yerine uydurduğum bir sözcük olan ukarişka deseydim de herhangi bir akımla ilişki kurulabilirdi..) ancak bu paralelliği neye rağmen kuruyoruz. bu paralelliklerle bastırdığımız ne oluyor? paralellikleri benim anti-art dediğim bakış ile kurmuyor/bulmuyor muyuz? ve bu da tam olarak "sanatı karşı-sanatlaştırma" mekanızmasına tekabül etmiyor mu...


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Ya ben fazla kaz kafalıyım ya da farklı evrenler arasında bir diyalog sürdürmeye çalışıyoruz. Bu yüzden anlama sınırımın epey dışında sürüp giden bu dansa daha fazla devam etmemek benim hayrıma olacak.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Benim sanat veya felsefe üzerine formasyonum yok ancak okuduklarımı kendi bilişsel çerçevem dahilinde elbette açıklayabiliyorum. Şimdi bir metnin anlaşılabilmesi için öncelikle o metnin yazarı ile okuyucu arasında kavramların neyi ifade ettikleri konusunda bir fikir birliği oluşması gerekiyor. Aksi takdirde metin, okuyucusu tarafından anlaşılmıyor. Sizin metninizde kullandığınız karşı sanat ifadesi benim karşı sanat üzerime bildiklerimi öteliyor. Benim “masa” dediğime siz “sandalye” diyorsunuz. Ben masanın niteliklerini anlatırken siz aslında masanın niteliklerinin benim saydıklarım olmadığını belirttikten sonra kendi niteliklerinizi anlatıyorsunuz. Buraya kadar bir sorun yok. Oturup sizin masadan neyi anladığınızı dinleyebilirim ve sonunda gerçekten de söz konusu niteliklerin masayı işaret ettiğini düşünebilirim. Ancak sorun şuradaki ben sizin karşı sanat kavramıyla tam olarak neyi anlatmış olduğunuzu hala bütünüyle anlayabilmiş değilim. Siz karşı sanat için var olan tanımlamaların dışında başka bir kapı aralamışsınız ancak maalesef kapının anahtarının nerde olduğunu göremediğim için ben o kapıdan içeriye giremedim. Zihnimizdeki karşı sanat ile fragmanları okumaya çalıştığımızdan yakınmışsınız. Keşke zihnimin dışında bir karşı sanat ile fragmanları okumaya yetecek kadar ipucunu yakalayabilseydim metinde. Zihnimdeki karşı sanatı silemedim ve ne yazık ki sizin “aslında demek istediğinizi” anlayamadım. Cehaletime verelim.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Tam da dün gece bu tartışmayı okumuş, Karagöz'den çıkan bir kart üstüne düşünüyordum (Armut resminin üstüne R. Mutt imzası atılmış.). Birkaç doz daha okumak iyi gelecek bana.


Re: Sanat ve Karşı-Sanat Üzerine Fragmanlar

Tartışma, bir boyutuyla, Yusuf Eradam Book'ta sürecek gibi görünüyor: Sanat-anti sanat tartışmasına giriş