Öncesi, Sonrası
Arkadaşlar, "Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler" başlığına düşülen şu not üzerine aşağıdaki çalışmayı yaptım.
Önce, Arnavut kaldırımlı sokağın hemen başında, yanından geçerken burun delikleri kabardı; derin derin içine çekti buz gibi havayla beraber kadının kokusunu. Adı, Delâl.Önce, karşıdan karşıya geçerken arabalara kendini siper ederek koluna girdi. Tramvayı itip, vapura gözdağı vererek Tophane rıhtımında, puslu bir yaz sabahı.
Önce, bir çay içimliğine diye bahane ederek trafiğe aldırmayıp Ortaköy Belediye Çay Bahçesi’ne oturmuş, yerden aldığı bir avuç yaprağı avucunun içinde sıkarak denizi izlerken, ansızın, “Seni tahmininden çok sevebilirim.” dedi. “Bugününü, geçmişini, çocukluğunu, olacağın yaşlı insanı. Seni çok sevebilirim.”
Önce, tenini. Amber diye çağrıldığı işitildi, sahilin sıcak kumları arasında.
Sonra, bir araba çarptı aşklarına (Burada mecaz yok.). İş çıkışı, Beşiktaş vapurundan inmiş bordo şemsiyesine uyduğunu düşündüğü geniş yakalı ekose mantosunu çekiştirerek telaşla ajansa yetişmeye çalışırken.
Sonra, hastane kokuları sindi aşklarına.
Sonra, eski arkadaşlar. Hazırcevap Metin. Toprağım Gökalp. Siyah iç çamaşırlarıyla dekolte giyinen Betim. Bizim Hasan. İşkolik Ayşen. Adıyla müsemma Nezaket. Dangalağın önde gideni Bilge. Temizlik hastası olduğunu düşünen ama aslında beceriksizin biri olan Gonca. Ve Emre. En çok Emre.
Sonra, üçüncü yılın sonunda yeniden yürüyebildi Amber. Arnavut kaldırımı geçen kış sökülen sokakta, yalnız. Delâl ajansı elden çıkartıp Kanada’ya göçtü; bir daha hiç yaşlanmadı.
Re: Öncesi, Sonrası
Alarm alarm!
Bu başlıktan iki tane var :geek:
Re: Öncesi, Sonrası
Elifciğim, bu başlıktan iki tane yok. Editöryal değerlendirmenin ardından öykü "Öyküler" forumuna eklendi. O yüzden sen ikinci bir yerde daha görüyorsun.
Re: Öncesi, Sonrası
Öyküyü gerçekten çok beğenerek okudum. İlk duygum bu. Önce ile sonranın, çok yakın olması biraz çarptı.
Re: Öncesi, Sonrası
Benim bir tanıdığım şiirlerini okuturdu bana. Süreyya Berfe'yi ustası sayardı. Şiirlerinde kopuk kopuk betimlemeler olurdu. Ben onun hangi ruh haliyle yazdığını, hangi duygusunu, ne hissederek yazmış olabileceğini anlamaya çalışırdım ama nafile. Dizeler ya da sözcükler yan yana şöyle dizilmiş olurlardı:
Kedi, kahve kokusu, odaya dolan rüzgâr, salınan perdenin saçakları, beyaz.
Üşüyen yüz, tozlu kitap, devrilmiş parfüm şişesi, bira bardağı....
böyle uzayıp giderdi. Metni okuyuncU arkadaşımın şiir denemeleri geldi aklıma. Ne tam olarak bir şey diyor, ne hiçbir şey dememezlik ediyor. Her okuyan kendi kafasında kendi kuracak öyküyü. Farklılığa açık olduğumu belirtir metnin yayınlanması taraftarı olduğumu bildirir, Barış'a bu öykü için teşekkürlerimi borç bilirim.
Re: Öncesi, Sonrası
Güzel bir öykü. Araba çarpması anındaki benzetme, sözcük seçimi, parantez içinde verilen araya girme hiç de eğreti değildi...
Re: Öncesi, Sonrası
Delal ajans sahibiydi, yağmurlu günde ajansa yetişmeye çalışan Amber'di, kaza geçiren ve üç yıl boyunca yürüyemeyen yine Amber'di ve kaçıp giden Delal.
Yukarıdakileri doğru mu anlamışım?
Eğer öyleyse, Kanada'ya gidip Delal'i dövmek istiyorum.
Re: Öncesi, Sonrası
Yanlış anlaşılma yok. Bir de öyküyü yazılma amacı doğrultusunda okusa birileri...
Re: Öncesi, Sonrası
Re: Öncesi, Sonrası
Kimbilir kaç kez Delal'ı Amber karşısında zor durumda bırakmıştır.
Demek ki doğulu bir entelektüel bu Gökalp.
Anlaşılan ne Betim ne de siyah iç çamaşırları unutulamamış. Acaba aralarında kavgalara sebep olmuşmudur bu eski ya da yasak ilişki?
Bu içselleştirme Hasan'ı daha bir zavallı yapıyor olmalı.
Burada da bir gizem var benim için; acaba Bilge onları birikimiyle çok muezdi, yoksa patavatsızlıklarıyla başlarına çok mu dert açtı?
Bir çekememezlik ifadesi daha.
Emre dokunulamaz ve unutulamaz bir parçası her iki hayatın da ve galiba geriye bir tek o kalacak.
Re: Öncesi, Sonrası
Re: Öncesi, Sonrası
Geçmişe dair anımsayabildiğiniz hemen her şey -ilişkiler, olaylar, anılar- anların egemenliğiyle zihnimizde yaşayan görüntülerdir. Herhangi bir olayı anımsamak istediğimizde, olayın tümünü değil de zihnimizde önem derecesine göre sıralanmış anlarını hatırlarız.
Delal ile Amber'in ilişkilerine tanık olsaydık anlatabileceğimiz, üzerinde düşünebileceğimiz, ilişkinin kilometre taşını oluşturan olaylar öyküde anlatılanlardan ve belki de onlardan hareketle ulaşabileceğimiz yorumlardan ibaret olacaktı. "Delal ile Amber'in hikâyesi neydi?" diye sorduğumuzda, bizde kalanlar bunlar olacaktı. Sadece biz değil Delal ile Amber de bize bunları veya bunlara benzer olayları anlatacaktır.
Barış'ın özlü anlatımının buna yönelik olduğunu düşünüyorum.
Re: Öncesi, Sonrası
Öykü, bir amaç gözetilerek yazılmış: öyküde kişilerin kullanımı üzerine yürüyen bir tartışmayı derinleştirmek.
Cihan şöyle demiş:
Öykü 25 cümleden ve 185 kelimeden oluşuyor. Buna rağmen öyküde 11 kişinin adı geçiyor (Delâl, Amber, Metin, Gökalp, Betim, Hasan, Ayşen, Nezaket, Bilge, Gonca ve Emre). Öykünün diğer yanlarını bir kenara bırakıp karakterler üzerinde durmaya çalışayım. Bu karakterlerin Cihan'ın deyimiyle "sembol karakterler" olup olmadığına bakalım.
Öykünün baş kişileri Delâl ve Amber. Delâl Kürt (isim çağrışımı), ajans sahibi/ ortağı. Amber de ajansta çalışıyor (aynı ajans mı bu, bir aşk yaşamanın ötesinde iş ortaklıkları da mı var, yoksa Amber yalnızca çalışan mı?). Amber dalgalı, kızıl saçlı olmalı. İsmi böyle bir çağrışım yaratıyor. Amber ayrıca karşıdan karşıya geçmekten korkuyor (işin ironik yanı, karşıdan karşıya geçerken arabaya çarpması). Delâl, Emre'nin yeniden Amber'in hayatına girmeye kalkmasına (ya da Amber'in Emre'yi yeniden hayatında istemesine) tepki olarak mı Türkiye'yi bırakıp gitti, yoksa hastane kokusunu kaldıramadığı için mi, bilemiyoruz. Bildiğimiz, ayağa kalktığında Amber'in yanında Emre'nin de olmadığı. Amber'in bugününü, geçmişini, çocukluğunu, yaşlılığını sevecek olan Delâl'in sakatlığı hesaba katmaması/ katamaması da çarpıcı. Delâl Kanada'ya göçtükten sonra bir daha hiç yaşlanmıyor. Buradan da ikisinin bir daha hiç karşılaşmadıklarını anlıyorum ben (belki de Delâl'in orada öldüğünü).
Diğer karakterler konusunda Nurten'in söylediklerinin ötesinde bir şey söyleyemeyeceğim sanırım.
Peki bu karakterler "sembol karakterler" mi? "Sembol karakter"in ne demek olduğunu bilmediğim için, ben daha sık kullanılan "tipleme" terimini tercih edeceğim. Öncelikle "eski arkadaş" kategorisinde sayılan kişiler hakkında pek fazla bir şey bilmiyoruz. O nedenle, çoğu yalnızca bir tek sıfatla "tanımlanan" bu kişilerin "tipleme"ye daha yakın olduklarını, yani yalnızca bir yönüyle tanıtılan, haklarında sahip olduğumuz bilgiyle yalnızca bir davranış biçimlerini tahmin edebildiğimiz kişiler. Metin'in hazırcevap olduğunu biliyoruz (ondan da emin değiliz ya, Amber'e güveniyoruz), o kadar. Ötesi yok.
Delâl ve Amber'i ne kadar tanıyoruz? Yazarın öyküyle ilgili pek çok şeyi okura bıraktığını, okurdan aktif katılım beklediğini Elif de dile getirmişti. Benim sınırlı muhayyilem bu iki kişi hakkında yukarıdakileri çıkartabildi öyküden. Ben bu ikisini ancak bu kadar tanıyorum. Bu kadarlık tanışlıkla öyküyle ilgili ihtimaller üretebiliyorum, ama çoğundan emin olamıyorum. Delâl ya da Amber'in belirli bir durumda nasıl davranacağına ilişkin fikrim yok (yine de Delâl'in Kanada'ya göçmesine şaşırıyorum, belki de öyle olmasını istemediğimden). Benim bu kişilerle ilgili çıkarabildiklerim bu kadar. O zaman Barış'a soruyorum: sence kişiler hakkındaki bu çıkarımlar kişiler/ karakterler konusundaki düşüncelerini güçlendirmek, Cihan'ın söylediklerine itiraz edebilmek için yeterli mi?
Öykünün diğer yanlarına birazdan değinmeyi umuyorum (uyuyup kalmazsam).
Re: Öncesi, Sonrası
Barış'ın ellerine sağlık. Bakıyorum, bakıyorum öyküden atacak bir harf bile bulamıyorum. Besbelli, Barış atacağını atmış
Şair "mutlu aşk yoktur" derken bunu hesaba katmış mıydı acaba? Acı bitiyor bu aşk hikâyesi. Okuru ters köşeye yatırmak kısa kısa öykünün şanından olsa gerek. Şu kadar sözcüğün içinde iki kişi bir aşkı büyütüyor, sevişiyor, tatile gidiyor, geri geliyor, mevsimler geçiyor, birine araba çarpıyor, eski arkadaşar ziyarete geliyor, eski bir aşk depreşiyor, biri ülkeden göçüyor, biri üç yıl yürüyemiyor, yürüdüğündeyse yalnız kalmış oluyor. Bir de İstanbul'u dolaşıyoruz (Ortaköy, Beşiktaş, Tophane). Daha ne diyeyim?
Ufak notlar:
Doğrusu "Delâl" olmalı diye biliyorum. Takkeli a.
Re: Öncesi, Sonrası
birbirini henüz tanımadıkları için mi böyle söylüyor biri diğerine? "seviyorum" demiyor da "sevebilirim" diyor.
sonunu kendi mi hazırlıyor, neden arabalara kendini siper ediyor? Karşıdan karşıya geçerken kendini siper etmesini gerektirmeyecek güvenli zamanı kollamıyor, beklemiyor da kendini arabaların önüne mi atıyor?
Anlatıcı "bizim" dediğine göre, o da bu öykünün içinde bir yerlerde ama arabayla aşıklara çarpan kıskanç gizli aşık olmasın?
Kanada'ya göçmekte haklı yaralı aşık. Kanada'yla yaşadığı yer arasında pek bir fark olmayacak, çünkü yaşadığı kentte de geçmişe dair izler bulamayacağa benziyor. Üç yıl önce yürüdüğü Arnavut kaldırımı artık yok, daha başka neler neler yok ediliyor kim bilir.
Re: Öncesi, Sonrası
Hımmm!
Ben şey sorucaktım, şu ifadelerin arasına dil çıkarıp nanik yapan kafalar da koyabilir miyiz? Yok, merakımdan soruyorum.
Re: Öncesi, Sonrası
Eren çok güzel ifade etmiş. Uzun uzun cümlelerle hazırlanmış "betimlemeler, olaylar, tahliller" okumadan da okuyucunun hayali işletilerek pekâlâ bir dünya kurulabilir. Barış da bunu gayet güzel bir şekilde kurabilmiş.
Re: Öncesi, Sonrası
Öykü ve kısa kısa öykü arasındaki en temel fark olarak kısa öykünün uzun öyküye göre daha yoğun ve yoğunlaştırılmış olduğu gösterilir. Kısa kısa öykü için; "içinden bir kelime dahi çıkarıp atsanız öykü yıkılır, dağılır, anlamı bulanıklaşır" denir.
Eren'in sözlerine bakılırsa Barış başarılı bir kısa kısa öykü sunmuş bize.
Re: Öncesi, Sonrası
Eren soruyu Barış'a yöneltmiş ama ben de bu konudaki fikrimi söylemek isterim.
Bir romanın peşinden sürüklenirken olayların nasıl gelişeceğini, karakterlerimizin bu olaylar karşısında nasıl davranacağını merakla bekleriz. Bazen fazlaca korkak olanların bir cesaretle olayların üzerine gitmelerini umarız. Yer yer bizim beklentilerimize cevap verirken yer yer de bizi şaşırtırlar. Onları ne kadar iyi tanıdığımızı düşünsek bile bilip ettiklerimiz yazarın bize sunduğu tasvirlerle sınırlıdır. Hatta çoğu zamanda bizim verilen ipuçlarını ne kadar iyi çözebildiğimizle hayat bulurlar. Dolayısıyla,
Cihan'ın yukarıdaki alıntıda dillendirdiğinin aksine bir karakterin dünyası hakkında çıkarım yapabilmek için, karakterin bize ne kadar çok tasvir edilmiş olduğu değil bizim o karaktere hazır bulunuşluluğumuzla ilgili. Karakteri somutlaştırmak ve tanıdık kılmak için bize ne kadar çok argüman sunulursa sunulsun doğru seçilmiş bir tek söz sayfalarca yazılmış betimlemelerin ve örneklemelerin yerine geçebilir.
Re: Öncesi, Sonrası
Eren, Cihan'ın sözünü ettiği karakter-tipleme ayrımına atfen bu öyküyü yazdığımı düşünmüş. Aslında bir parça dokunuyor bu konuya, ancak daha çok Roberta Allen'ın (Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi'nde yer alan) aşağıdaki saptamalarına yönelikti eleştirim.
Görüldüğü gibi bu öykü karakterlerin, ya da kişilerin diyelim, zaman içinde gelişmesine, değişmesine izin veriyor. Bir anlığına görmek yerine bir olaylar dizgesinin içinde görüyoruz onları. Üstüne üstlük de olayları öncesi ve sonrasıyla biliyoruz. Bu da benim açımdan Allen'ın kısa kısa öyküye yönelik saptamalarını çürütüyor.
Karakter-tip ayrımına gelince, bu konuda yapılan keskin ayrımların doğru olduğunu, karşımıza çıkan olgulara tekabül ettiğini düşünmüyorum. Fazlasıyla şematik bu ayrımlar konusunda Ak Nurten önemli bir noktaya değinmiş, açık yapıt algısı içinde hepsi de birbirinin içinde eriyebilir bu tanımların. Öte yandan Eren'in sözünü ettiği gibi buradaki karakterler tip olgusunu destekleyecek şekilde kurgulanmışlar daha çok. Ancak "tip"i Lukacs'ın tanımladığı gibi düşünüyorum ben:
Re: Öncesi, Sonrası
Re: Öncesi, Sonrası
Aslında alıntı doğrudan Lukacs'tan değil. Benim Lukacs'tan anladığım daha çok... Bkz.: Gerçekliğin ve İnsanın Kavşağında: Mehmet Aksoy, "19. Yüzyıl Gerçekçiliği" bölümü.
Yutkunur gibi...
Re: Öncesi, Sonrası
Öyküde adı geçenlerin öyküleri tek tek gelecek gibi düşünmüştüm; ama gelmedi. Onları da başkaları mı yazsa?
Re: Öncesi, Sonrası
Geliyorlar.
Re: Öncesi, Sonrası
Bekliyoruz.
Re: Öncesi, Sonrası
Re: Öncesi, Sonrası
Her biri kendi içinde bir bütün bu öykülerin. Ama bu epizotlar biriktikçe öncesi ve sonrasıyla karakterlerimiz iyiden iyiye ete kemiğe bürünecekler.
Merakla beklemeye devam ediyorum.
Re: Öncesi, Sonrası
Beklemeyiniz. Okuduklarınız öykünün tamamı ve kendisidir. Her yeni epizot yeni bir öykü ya da öykünün yeniden yazılışı gibi de düşünülebilir.
Re: Öncesi, Sonrası
Barış, her ne kadar "Okuduklarınız öykünün tamamı ve kendisidir." dese de ben her defasında ilk öyküye dönüyorum;hem bağımsız okuyorum hem de bağımlı. Delâl'i şimdi daha iyi anladım, kafasında on delik olduğunu baştan bilseydim...
Re: Öncesi, Sonrası