UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Öncesi, Sonrası

11 Mar 2009
Barış Acar

Arkadaşlar, "Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler" başlığına düşülen şu not üzerine aşağıdaki çalışmayı yaptım.

""

Önce, Arnavut kaldırımlı sokağın hemen başında, yanından geçerken burun delikleri kabardı; derin derin içine çekti buz gibi havayla beraber kadının kokusunu. Adı, Delâl.

Önce, karşıdan karşıya geçerken arabalara kendini siper ederek koluna girdi. Tramvayı itip, vapura gözdağı vererek Tophane rıhtımında, puslu bir yaz sabahı.

Önce, bir çay içimliğine diye bahane ederek trafiğe aldırmayıp Ortaköy Belediye Çay Bahçesi’ne oturmuş, yerden aldığı bir avuç yaprağı avucunun içinde sıkarak denizi izlerken, ansızın, “Seni tahmininden çok sevebilirim.” dedi. “Bugününü, geçmişini, çocukluğunu, olacağın yaşlı insanı. Seni çok sevebilirim.”

Önce, tenini. Amber diye çağrıldığı işitildi, sahilin sıcak kumları arasında.

Sonra, bir araba çarptı aşklarına (Burada mecaz yok.). İş çıkışı, Beşiktaş vapurundan inmiş bordo şemsiyesine uyduğunu düşündüğü geniş yakalı ekose mantosunu çekiştirerek telaşla ajansa yetişmeye çalışırken.

Sonra, hastane kokuları sindi aşklarına.

Sonra, eski arkadaşlar. Hazırcevap Metin. Toprağım Gökalp. Siyah iç çamaşırlarıyla dekolte giyinen Betim. Bizim Hasan. İşkolik Ayşen. Adıyla müsemma Nezaket. Dangalağın önde gideni Bilge. Temizlik hastası olduğunu düşünen ama aslında beceriksizin biri olan Gonca. Ve Emre. En çok Emre.

Sonra, üçüncü yılın sonunda yeniden yürüyebildi Amber. Arnavut kaldırımı geçen kış sökülen sokakta, yalnız. Delâl ajansı elden çıkartıp Kanada’ya göçtü; bir daha hiç yaşlanmadı.

Kategori:

Re: Öncesi, Sonrası

""
Yalan

Günler geceler boyunca çalıştım (Bu yalan). Üç gün ağzıma bir lokma koymadan içtim (Bu da yalan). Köpekler gibi içtim (Bu doğru). Duyduğum bütün pop müzik parçalarını dinledim. Hepsinden, yeniden yeniden, hiç kastetmediklerini çok iyi bildiğim anlamlar çıkardım (Bu doğru). Etrafımdaki her sesi ilk kez duyuyormuş gibi, kalbim delice çarparak, yere uzanıp tavanda yürüdüğümü düşleyerek, çıplak ampulün etrafında dolanıp, kapının kirişinden sövelerine tutunup geçerek, büfenin tepesinden evin nasıl göründüğünü araştırarak ve bunun gibi delice şeyler… (Bu doğru). Sokaklar boyu ağaçların garip uzanışlarına gıptayla bakarak yürüdüm (Bu doğru). İnsanların yüzlerinden içlerine bakarak yürüdüm (Bu doğru). Konuşmak gelmedi içimden (Bu yalan). İnsanları sevmemek için yepyeni teoriler ürettim kendime (Bu doğru). Sonunda başardım (Bu yalan). Bütün insanlardan ölesiye nefret ettim (Bu yalan). İnsanı sevmediğimi söyledim; neandartali yok etmiş asalak bir tür, yanlış aşılanmış kısır bir ağaç, yavanlığının farkına varamayacak kadar alık bir vahşi (Bu doğru). Onun yerine denize gittim; bana insanı anlatsın diye, şayet insana ait güzel bir şey kaldıysa geriye; onu ondan geri almak için (Bu doğru). Bana insanı sustu (Bu doğru). Siktir ettim onu da (Bu yalan). Bilgisayar ekranından yayılan soğuk ışığın aydınlattığı masamda yaşamaya çalıştım (Bu doğru). Başından kalkmamak için hep yeni işler ürettim (Bu doğru). Yemeğimi orda yedim (Bu doğru). İçkimi orda içtim. (Bu doğru). Üzerinde uyudum (Bu yalan). Altında sızdım (Bu doğru). Yüzündeki çizikleri saydım (Bu doğru). Diş etlerim döküldü önce (Bu doğru). Eklemlerim kayboldu sonra (Bu doğru). Ahşap çapaklandı gözkapaklarım, kıymıkları genzime doldu (Bu doğru). Sırtım işkenceye gerilmiş gibi kasıldı (Bu doğru). Sonunda masa oldum (Bu doğru). Masada insanı buldum (Bu yalan). Komşular kapıyı kırarak girdiler içeri (Bu yalan). Burada değil işte diyerek çıkıp gittiler sonra, çürümekte olan leş kokusunun nereden geldiğini anlamadan (Bu doğru). Ev sahibim eşyalarımı beş aylık ödenmemiş kirama saydı (Bu yalan). Sonra başkaları taşındı daireye (Bu doğru). Masanın yüzünde acelesi olan parmakları dolaştı (Bu doğru). Yalandı (Bu doğru).


Re: Öncesi, Sonrası

"Gittikten Sonra" öyküsünü beğendim. "Yalan" öyküsünü tekrar okumalıyım.


Re: Öncesi, Sonrası

İki öykünün de anlatım biçimleri çok başarılı.
İlk öykü için, aslında pek çok öyküde pek çok kez belki de hemen hemen aynı cümlelerle anlatılan yaşanmışlıklar, anılar, bu öyküde bir soruya dönüştüğü için üst üste yığılmış şöyle yapardı böyle ederdi sızlanmalarından arınıyor. Soruyu soranın neler hissettiğini yakalamaya çalışıyoruz.

İkinci öykü için, öykü anlatıcısı kendi yazdığı cümleler için hiç sakınmadan, bu yalan dediği için, yalan da söylediğini bildirdiği halde onun yazdıklarına inandım ve 'ne çelişkidir ki, salt, 'bu yalan' dediği için onu samimi, dürüst, içten buldum.

Barış Acar dedi ki:

Köpekler gibi içtim

Bu benzetmede bu sorun var gibime geldi. Köpekler içer mi, ne içer?

Ve tabii, Barış Acar'ın ellerine sağlık.


Re: Öncesi, Sonrası

Elif dedi ki:
""
Köpekler gibi içtim

Bu benzetmede bu sorun var gibime geldi. Köpekler içer mi, ne içer?

Burada sadece pek çok kez duyduğum bir deyimi öyküye yansıttım sanırım, doğru olup olmadığını kontrol etmeden. Benzetme olarak bir sorun yok gibi; keza bununla köpeklerin iştahla su içişi (dillerini kepçe gibi kullanarak ve çok hızlı biçimde içmeleri) kastedildiğini düşünüyorum. Öte yandan yaratma gayretinde olduğum karakterin anlatımına da aykırı gelmedi bana. Deyim olarak ise ifadeye Ömer Asım Aksoy'da rastlayamadım. Dilsel bir yanlış mı, yoksa yeni yeni deyimleşen bir deyiş mi olduğu konusunda kararsızım.


Re: Öncesi, Sonrası

elif dedi ki:

""
Barış Acar yazdı:Köpekler gibi içtim

Bu benzetmede bu sorun var gibime geldi. Köpekler içer mi, ne içer?

Ve tabii, Barış Acar'ın ellerine sağlık.

Bu anlatım bana "köpek öldüren" adıyla anılan ucuz ve kalitesiz şarapları çağrıştırdı.


Re: Öncesi, Sonrası

""
Deyim olarak ise ifadeye Ömer Asım Aksoy'da rastlayamadım. Dilsel bir yanlış mı, yoksa yeni yeni deyimleşen bir deyiş mi olduğu konusunda kararsızım.

Kullandığımız söz dizinlerinin bilindik bir deyim olması gerekmiyor bence. Durumu iyi anlattığı ve iş gördüğü sürece yaratıcı benzetmeler ve ifadeler öyküyü zenginleştirecektir diye düşünüyorum.

""
Öte yandan yaratma gayretinde olduğum karakterin anlatımına da aykırı gelmedi bana.

Önemli olan da bu galiba, yani o sözü söyleyenin ağzına yakışması.


Re: Öncesi, Sonrası

"Gittikten Sonra"daki şu benzetme, zihinde bir sahne yaratmayı çok iyi beceriyor :

""
bir faytonun Arnavut kaldırımın taşlarını yerinden oynatışı gibi


Re: Öncesi, Sonrası

Gittikten Sonra'yı ilk başlık konusunu dikkate alarak okuduğumda, Barış tezini yazarak sürdürüyor diye düşünüyorum.Ve kısa öykünün olanaklarını iyi kullandığını düşünüyorum bir kısa öykü okuru olarak. Yanlış saymadıysam öykü üç cümle. Gerçi üç cümle deyip geçmemek gerek çünkü beni çok zorladı bu cümleler; bazı virgül aralarını cümlenin devamıyla buluşturmakta, tanımlamları anlamakta zorlandım. Örn:

""
...yine de o iskemlede öyle sonsuza kadar kalkmayacakmış gibi bir faytonun Arnavut kaldırımın taşlarını yerinden oynatışı gibi görmemişsin gibi duymamışsın gibi unutmuşsun gibi gökdelenlerle birlikte denizi izleyerek susmaya…

Soruyu soranın kendini yaşamın merkezinde gören tavrından,

""
Ben gittikten sonra da yaşamaya devam edebilecek misin?
bir erkek olduğunu, gene bu tavıra rağmen, ince, duyarlı gözlemlerin sorularını soran erkeğin, bizim bildiğimiz(!) erkeklerden daha duyarlı olduğunu çıkardım öyküden. Böyle soruları sormak daha çok kadın duyarlılığını çağrıştırıyorsa da sorularla tanımlanan hayat bir kadını düşündürüyor.
İlşkinin niye bittiğini de gene sorulardan çıkarıyorum.
""
Ben gittikten sonra yaşamaya devam edecek misin?
Bu soru neyi sorguluyor,kendisinin o kişi için önemini mi; yoksa o kişinin kendisi için önemini mi?

Barış Acar'a teşekkür elliyorum.


Re: Öncesi, Sonrası

""
GÜNCE

Sevgili Günce,

Martıların çığlıkları hiç hayra alamet değil. Sevmiyorum onları. Kardeş kavgası gibi duyuyorum seslerini, bir ganimete üşüşen aç sırtlanlar gibi. Tanıştığım herkes bana aşık oluyor. Bundan nefret ediyorum. Güzel olmak bu mu? İstemiyorum öyleyse!

Sevgili Günce,

Bugün barda O'nunla tanıştım. Sigara isterken elime dokundu. Bilerek mi yaptı bunu? Yoksa bütün erkekler böyle mi? Ona dokunmayı çok istedim. Gövdesinde gezinmeyi. Göbeğine yapıpışıp orada yaşamayı. Neyse...

Sevgili Günce,

Salakça biliyorum, her şeyi buraya yazmam. Benimle ilglenmiyor. Neden böyle? Güzel değil miyim? Beni sevmiyor mu? Onu seviyor muyum?

Eve geldim. Odama kapandım. Jaluzileri kapattım. CD çalara Klazmer koydum. Albüm bozulmuş. Tıkır tıkır sesleri arasında da olsa klarnetin büyülü sesini duymaya çabaladım.

Betim dans etti bugün barda. Onun yerinde olmak istedim. Müzikle anlatmak. Bedenimi ritmin içinde uyutmak. Elini tuttum.

Sevgili Günce,

Bir şey var. Bilmiyorum.

Sevgili Günce,

Bilmiyorum.

Günce,

Seni asla affetmeyeceğim.

Yazmayacağım.................................................


Re: Öncesi, Sonrası

Genel olarak yaratılan karaktere ait güçlü ipuçları taşıyor öykü. Daha doğrusu henüz olgunlaşmamış bir genç kızla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Bunu çevredeki olguların ve olayların bu günce sahibinde yarattığı duygulara bakarak anlıyoruz. Henüz yaşamın anlamlandırılmaya çalışıldığı o debdebeli yaşlarında olan karakterimize kurduğu bir cümlede hayran olabiliyorken başka bir satırda ne kadar bencil ve aptal olmaya yakın olduğunu düşünüyoruz. İnce bir çizgi üstünde gibi.

Geçecek yılların onu nasıl şekillendireceğini hangi tarafın ağır basacağını ve ipin hangi kıyısında kendine yer seçeceği konusunda merak uyandırıyor güncenin satırları.
Güncenin devam etmesini ve yazmasını diliyor insan, günce okumanın o tahrik edici duygusundan mı yoksa karaktyerimizin nasıl şekilleneceğine duyulan meraktan mı bilemiyorum.


Re: Öncesi, Sonrası

Ben bu öyküyü kaçırmış mıyım!

""
Martıların çığlıkları hiç hayra alamet değil. Sevmiyorum onları. Kardeş kavgası gibi duyuyorum seslerini, bir ganimete üşüşen aç sırtlanlar gibi.

GÜncenin sahibinin yaşama bakışına dair ipuçları taşıyor olmalı bu cümleler ama ben benzetmeyi çok beğendiğim için alıntıladım.

Aşkın ya da henüz başlayan âşık olma durumunun(bu bir durumdur değil mi?) güncenin sahibine yaşattığı güvensizliği, paniği, korkuyu, endişeyi hepsini hepsini ne güzel anlatmış bu metin.

""
"Tanıştığım herkes bana aşık oluyor. Bundan nefret ediyorum. Güzel olmak bu mu? İstemiyorum öyleyse!"

Kendinden pek eminken, O'nunla tanıştıktan sonra
""
Benimle ilglenmiyor. Neden böyle? Güzel değil miyim? Beni sevmiyor mu? "
cümleleriyle güvensizlik pat diye çıkıveriyor karşısına.

"sevgili günce" diye seslendiği günlüğüne birden, yalnızca "günce" deyiveriyor. Öfkesini güncesine yöneltiyor.
Yaşadığı paniği, yenilgiyi, belki, kendini var edemiyor oluşunun verdiği öfkeyi çok güçlü hissettiriyor bu cümleler.

""
Betim dans etti bugün barda. Onun yerinde olmak istedim. Müzikle anlatmak. Bedenimi ritmin içinde uyutmak. Elini tuttum.

Bitiş cümlesi bana, Pavese'i hatırlattı. Onun günlüğünün son cümlesi de böyle bitiyordu sanırım: "artık yazmayacağım"
Bu nedenle, günlüğün sahibinin intiharı düşündüğünü düşündüm.


Re: Öncesi, Sonrası

Öykünün ve öykü üzerine konuşulanların üzerinden epey vakit geçmiş ama ben yine de birkaç satır yazmaktan kendimi alıkoymayacağım.

Başlık; ilgi çekici. Dört önce artı dört sonra, sonuç; bir daha yaşlanmadı. Tüm fazlalıklarındann arınmış bir öykü. Bilincin anımsama çabasıyla bilinçdışına yaptığı yolculuk gibi.

Amber'in adını bilmezken kokusunu duyuyorum. Delal; güzel, aziz, sevgili... İkisi ilerliyor sonra, kol kola. Kış bitiyor, yaz geliyor. Yazar, zamanı bildirmeyi unutmuyor. İstanbul... Mekan da düşlemimde artık.

Üstüne söylenecek söz olmayanlardan: " 'Seni tahmininden çok sevebilirim,' dedi. 'Bugününü, geçmişini, çocukluğunu, olacağın yaşlı insanı. Seni çok sevebilirim.' "

Amber, tanıştık seninle. Tropik iklimde yetişen bir ağacın mis kokulu çiçeği ya da bir ada balığı, balinagillerden. Öykünün başındaki "koku" ve Amber'in kelime anlamının ardındaki koku, bir ortak yan oluşturuyor. Bununla birlikte Amber ve Delal'in çağrıştırdıkları bir karşıtlık olduğunu; bir araya gelemezlik, gelinse de sürdüremezlik olduğunu gösteriyor. Öykünün sonundaki ayrılığın temelsiz olmadığını düşünüyorum bu yüzden. Zoraki bir ayrılık ve ayrılığı besleyen olaylar, kişiler... Bu arada hala yaz, "...sahilin sıcak kumları arasında."

İşte sonbahar geldi. Şemsiye, Amber'i yağmurdan korurken insanlardan koruyamadı. Mantosuna uyduğunu düşündüğü bordo şemsiye... Gerçekte pek de uygun olmayan şemsiye. Aslında pek de uygun olmayan bir birliktelik.

Metin, Gökalp, Ayşen ve diğerleri; hepsi birer hasta ziyaretçisi gibi. Olayların dizilişi ve onların tanımlanışı itibariyle bu böyle. Hasta ziyareti kısadır, onlar da kısa kısa ve Amber'in bildiğince, gördüğünce. İlkin aşkları hastane kokusunda sürmekte. Anladığım kadarıyla sonrasında pes ediyor Delal, hastane kokusu Amber'in kokusunu bastırıyor ve gidiyor, Kanada'ya.

Mevsim kış. Amber, ilk kez karşılaştıkları sokağın sökülmüş kaldırımlarında bu kez yalnız. -Emre de kimin nesiydi?

Delal bir daha hiç yaşlanmadı, çünkü bugününü, geçmişini, çocukluğunu, olacağı yaşlı insanı sevecek olan Amber artık hayatında değildi. Onun yaşlılığını, onu çok sevebilecek biri hayatından eksilmişti.

Okurken, bir yandan aklımdan geçenleri yazdım. Yazdıklarınızı tekrar etmek gibi mi oldu? Belki oradan öyle görünüyor. Bence başka türlü. Gözümden kaçmış olabilir, başka öyküleriniz de vardır belki ama bence bu çalışmalarınızın üzeride durmalısınız. Okutan bir kaleminiz var ve anlaşılmaz göründüğü halde -bence- anlaşılır olan.

Okumak keyifliydi, üzerine yazmak da aynı şekilde..

Elinize sağlık ve düşlerinize..


Re: Öncesi, Sonrası

Teşekküler. Uzun bir aradan sonra öykü tekrar canlandı bende. Smile