UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Hint Fiction

24 Mar 2011
Barış Acar

Bugün, Notos aracılığıyla Robert Swartwood'un önerdiği Hint Fiction kavramıyla tanıştım. Kavram, "akla daha büyük ve karmaşık bir öykü getiren, yirmi beş ya da daha az sözcükten oluşan öykü" olarak tanımlanmış yazarı tarafından. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında bu önermeyle yapılmış bir yarışmanın sonuçlarına göre oluşturulmuş bir kitap da yayımlanmış: Hint Fiction: An Anthology of Stories in 25 Words or Fewer

Notos'ta, Deniz Yalın Kadıoğlu'nun tanıttığı "Hint Fiction" için "İpucu Kurgusu", parantez içinde, önerilmiş. Hemingwaygil bir kısa kısa öykü yaklaşımından farkı olarak da okuru öyküyü tamamlama oyununa davet etmesi gösterilmiş. (KADIOĞLU, Deniz Y. "İpuçlarından Öykü Yaratmak", Notos, 26, İstanbul: Notos Kitap Yayınevi, Şubat-Mart 2011, s. 5.)

Bu tanımın gerçek anlamda türsel bir farklılık yaratıp yaratamayacağını bilmiyorum (açıkçası aklım çok kesmiyor) ama yayımlanan derlemenin içinde Oates vb. tanınmış yazarların bu sınırlar içindeki öykülerine de yer verilmiş. Haliyle merak etmeden edemedim.

Oates'in derlemede yer alan öyküsünü, biraz densizliğe kaçıyor olma riskini de göze alarak, yaklaşımı tanıtması açısından buraya alıntılıyorum:

""
The Widow's First Year

I Kept Myself Alive.

Joyce Carol Oates
Kaynak

Benim çeviri önerim şöyle olabilir:

""
Dulun İlk Yılı

Kendimi Hayatta Tuttum.

Joyce Carol Oates

Öykünün içinde yer aldığı orijinal kitap olan "A Widow's Story"yi, Oates, kocasının ölümü üzerine kaleme almış. Janet Maslin'in New York Times'taki tanıtımı: The Shock of Losing a Spouse Kitap üzerine bir yazıya şu bağlantıdan da ulaşılabilir.

Bu arada Çağdaş hızlısından "Arkası Yarın" deyiverdi "Hint Fiction" için. Ardı olmayan bir arkası yarın. Smile

Neden olmasın?

NOT: Bütün bu Hint Fiction araştırması sırasında Kanada'da çıkmakta olan bir kısa öykü dergisine de rastladım. Belki çevirmen arkadaşlar ilgi gösterip iletişim kurmak ister. Every Day Fiction

Kategori:

Re: Hint Fiction

Bu durumda okuduğumuz bir "hint fiction"ın henüz tamamlanmamış bir öykü olduğunu düşünemiz gerekiyor herhade. Verilmiş cümlelerden öykü türetmeye özendiren bir atölye çalışması gibi... Fena bir girişim değil, ama özgünlüğünün tam nereden kaynaklandığını pek anlayabilmiş değilim.

"Arkası Yarın" önerisi ilginiç olmakla birlikte pek ısınamadım sanırım. Ama şimdilik önerebileceğim başka bir şey yok. Düşünüyorum...


Re: Hint Fiction

Uzun Hikâye, uzun öykülerin olmasa da uzun uzun düşünen öykücülerin sitesi. "Hint Fiction" başlığını açarken, öncelikle gündelik yaşantımızdaki okuma edimlerimizi, takip ettiğimiz dergilerdeki önemli haberleri, can alıcı makale ya da öyküleri sitede nasıl değerlendirebileceğimize ilişkin örnek oluşturabileceğini, ama bununla kalmayarak konunun güncel boyutunun ilgi çekeceğini, siteye yazan kullanıcıların birkaç kelamla da olsa düşüncelerini ileteceklerini, hatta, kimbilir belki de, bu minvalde öyküler üretmek için adım atacaklarını düşünmüştüm. Öyle olmadı. Sağlık olsun. Uzun Hikâye uzun uzun düşündükten sonra yazanların sitesi demek ki. Belki de sadece düşünenlerin... Aman, iş işten geçtikten sonra "Vay bu da vardı!" diyenlerin sitesi olmasın da.


Re: Hint Fiction

Vallahi birkaç defa yazınızı okudum ama bu kavram havada asılı kaldı, benimseyemedim diyeyim ya da, daha doğru olur. Bilmediğim konularda konuşmaktan çok dinlemek tercihindeyim. Bu cümle de savunma gibi durdu fakat siteminizi görmezden gelmem mümkün değildi.

""
Dulun İlk Yılı

Kendimi Hayatta Tuttum.

Joyce Carol Oates

Benimseyemedim desem de aklım üstteki satırlarda kaldı. Eşini kaybeden birinin onsuz geçirdiği ilk yılı anlatabilecek yoğunlukta, zihinde çok şey canlandıran bir cümle. Her okuyucunun bu ifadeyi tamamlayışının farklı olacağı gerçeği de onu kısa kısa öyküden ayıran temel nokta oluyor anladığım kadarıyla.

İkinci dilden yoksun olduğum için öğreneceklerim kısıtlanıyor:) Başlık altındaki paylaşımlar artacak olursa gerçekten sevineceğim.


Re: Hint Fiction

Aslında Oates'in öyküsü bana tam tamına kısa kısa öykü formu gibi geliyor. Çok anlamlılık vb. onda zaten var. Hint (ipucu) kavramıyla daha çok şöyle bir şey kast ediliyor sanki: başlanıp sona erdirilmeden bırakılmış, daha devam edeceği hissi veren, okurdan bu kısmı kendi başına tamamlaması beklenen öyküler. En azından ben bunu anladım, örnekleri görmeden.


Re: Hint Fiction

Yanlış anlamışım:) Ayırıcı kısım ipucu boyutunda.

""
Pas

Terli gömleği vücuduna yapışan adam, çocuğun gözyaşlarında habersizdi. Bileği taşı elinde, gözleri kan çanağına dönmüş, paslı sözcükler mırıldanıyordu. Kapı gıcırtısı onu işinden alıkoydu.

Buna benzer bir şey olabilir mi? Şimdi yazdım:)


Re: Hint Fiction

Sanırım bu Oates'inkinden daha yakın. Ben olsam nasıl anlatırdım onu düşüneyim.


Re: Hint Fiction

Oates'inkinde bir bütünlük de var aynı zamanda. Her ne kadar içi doldurulmaya açık da olsa, "Kendimi hayatta tuttum." cümlesi, kendi içinde başlayıp bitmesiyle, sürecin tamamını en kısa şekliyle özetliyor gibi. Yarım kalmışlık yok bu cümlede. 'Sonra ne oldu' sorusunu değil, 'nasıl oldu' sorusunu doğuruyor. Bu yüzden benim "hint fiction" dan anladığım, tamamlanmamışlıktan çok, içi doldurulabilirlik oldu. Büşra B.nin denemesi ise daha çok bir başlangıcı çağrıştırıyor. Özellikle son cümle, sonra ne olduğu sorusunu doğuruyor. Ben olsam şöyle bir başlık ekleyip, son cümleyi çıkarırdım:

""
Kurban

Terli gömleği vücuduna yapışan adam, çocuğun gözyaşlarından habersizdi. Bileği taşı elinde, gözleri kan çanağına dönmüş, paslı sözcükler mırıldanıyordu.


Re: Hint Fiction

Oates'inki hint fiction için yazılmış değil, kanımca hint fiction derlemesine sonradan eklenmiş bir öykü. Tanımdan yola çıkarak Büşra'nın denemesini kavrama yakın buluyorum. Ancak bu kez de tümüyle arkası yarın formatına dönüşmüş. Hint fiction'la murat edilen gerçekten bu mudur emin değilim. Öte yandan Emine Özzorlu'nun denemesi kendi içinde bir bütünlük de yarattığından hem ipucunu hem kurgusal yapıdaki tamlığı sağlıyor.


Re: Hint Fiction

""
Kurban
Terli gömleği vücuduna yapışan adam, çocuğun gözyaşlarından habersizdi. Bileği taşı elinde, gözleri kan çanağına dönmüş, paslı sözcükler mırıldanıyordu.

Bu haliyle kavrama daha yakın bir örnek olmuş bence. Aklıma bir şey geldi bu arada, "hint" sözcüğü ilk anlamının dışında kullanılmış olabilir mi?


Re: Hint Fiction

"İma etmek", "anıştırmak" anlamlarının da katkısı var bence.


Re: Hint Fiction

Büşra'nın denemesinden yola çıkarak ben de bir hint fiction örneği kurmaya çalıştım. Ama sonuç başarısız. Ya fazlasıyla yavan geldi ya da kısa kısa öyküden ayırıcı bir yönünü göremedim. Smile


Re: Hint Fiction

Aklımda bir şeyler uyanmaya başlıyor. Arkası yarın havası vermeden, bitirilmemiş bir öykü...Haiku gibi, bulması zor bir alan olacak. Forumu zevkli okumalar bekleyecek o zaman Smile


Re: Hint Fiction

Notos'a göre Hint Fiction'ı haiku'ya benzetenler de varmış.


Re: Hint Fiction

Metni okuyunca aklımdan geçmişti; düz yazıda haiku gibi. Daha doğrusu genişletilimiş haiku gibi. Biraz daha açılıp saçıma imkanına sahip. Yerinde bir benzetme gibi gözüküyor.


Re: Hint Fiction

Bana da biraz Anglo-Saxson karaktere bürünmüş haiku gibi gelmişti. Smile


Re: Hint Fiction

Barış Acar dedi ki:
Bana da biraz Anglo-Saxson karaktere bürünmüş haiku gibi gelmişti. Smile

Daha ne denir ki. Smile


Re: Hint Fiction

""
"Serin, yeşil bir ırmağın akışına kaptırmıştım kendimi,şimdi yüksek bir şelalenin sisleri arasındayım."

Hint fiction oldu mu acaba?


Re: Hint Fiction

Anladığım kadarıyla, haikunun aksine, hint fiction'da başlığın yönlendiriciliğine fazlaca ihtiyaç duyuluyor.

Belki böyle bir yönlendirme Nurten'in öyküsü için iyi olabilir.


Re: Hint Fiction

Barış Acar dedi ki:
Anladığım kadarıyla, haikunun aksine, hint fiction'da başlığın yönlendiriciliğine fazlaca ihtiyaç duyuluyor.

Belki böyle bir yönlendirme Nurten'in öyküsü için iyi olabilir.

Barış'la aynı fikirdeyim.

Başlık ile yeniden:

""
Aşk ya da Ayrılık
Serin, yeşil bir ırmağın akışına kaptırmıştım kendimi, şimdi yüksek bir şelâlenin sisleri arasında savruluyorum.


Re: Hint Fiction

Umarım ilerleyen zamanlarda "kısa hint fiction" çıkmaz.
:Smile)


Re: Hint Fiction

Azalta azalta bırakılan tek şey sigara değilmiş sanırım Smile


Re: Hint Fiction

Notos'taki yazı beni de düşündürdüğü için biraz araştırıp okul dergisi için bir şeyler çiziktirmiştim. Ayrıca aşağıda bulabildiğim bazı örnekleri, benim çeviri denemelerimi, bir de birkaç arkadaşımın basit çalışmalarını paylaşıyorum. Umarım tartışmaya biraz katkıda bulunur.

"“Dilin belinin geldiği, ama gene de kendini tuttuğu, boşalmadığı, alttan alta yazdığı, daha çok da sezdirdiği, duyurduğu bir üstanlamdır bu.” diye yazar İlhan Berk sessizlik için. Susmak, söylememek de bazen bir şeyler anlatır; hatta minimalizme gidersek “less is more”, az olan o denli çoktur.

Bugünlerde edebiyat ortamlarında yeni bir tartışma dönüyor. Hint Fiction (İpucu Kurgusu) adıyla yayınlanan antolojinin derdi 25 ya da daha az sözcükle, bir yandan da bizi daha büyük bir anlatıya götürebilecek bir öykü anlatmak. Başlığa, bırakılan boşluğa bakarak gerisini oluşturmak okura bırakılır.

Hiç denenmemiş bir şey değil bu elbette, Hemingway “For sale, baby shoes, never worn.” (Satılık: bebek ayakkabıları, hiç giyilmemiş.) diye yazmştı yıllar önce. Bugünlerdeyse mikro-öykü, bir romanı tweet’lemece gibi oyunlar bilinmekte, hatta ekşisözlük gibi yıllardır platformlarda sürdürülüyor fakat kurmacanın kendisi de zaten tehlikeli bir oyundur, öyle değil mi Albay’ım? İçine çekildikçe aldatıldığımızı hissederiz, ne kadar derine inerseniz o kadar riskli ve davetkar. En az söyleyen, burada belki de en kurnazıdır.

Durum böyleyken akla hemen sorular düşüyor elbette. Modernist bir açılım olarak nitelenebilecek bu hareketin bir yandan da postmodern bir endüstri hamlesi olarak algılanması mümkün. Bu çeşit bir edebiyatın okurun dikkatini fazla istemeyen, sıkıldığında hemen sonrakina geçebildiği bir hızlı tüketim nesnesine dönüşmesi tehlikesi var ve bir yandan da yazar için, kafasını günlerdir kurcalamasına rağmen her nedense uğraşmak istemediği bir öyküden kurtulmanın biraz da tembel yolu, ama bu, bizi durdurmalı mı? Bence bu noktada yazını, metinle okur arasındaki bir ilişki olarak okumamız gerekiyor; yani önceden verili bir tanıma sıkıştırmaktan ziyade bu etkileşimden doğacak ürünü değerlendirmeli. Her okur, yeni bir öykü. Bu şekilde gördüğümüzde Hint Fiction ne tümüyle masum, ne de anında eleştirmen öfkemizle karşılanması gereken bir atak; aksine bu antolojinin bize sunduğu imkanları soğukkanlı bir şekilde değerlendirmek şu an yapılacak en iyi tercih gibi duruyor. Zira tek bir hikayenin iktidarına yer bırakmayan bir çoğulculuk da var burada, anti-otoriter, devrimci bir yan.

Bir yandan da yazan için zor bir tercih aslında. İyi bir potansiyel-kurguyu, ihtimali yakaladığında yazarı onu bırakmak ister mi? Blanchot, “Dil anlamını var olana değil, varoluşun karşısında geri çekilmesine borçuludur...” derken aslında yine ustalığın, öyle bir şey var olduğundan değil ya mükemmelliğin, eksiklikte bulunacağını anımsatır; boşluklar bizi tanımlayacaktır. Zaten “yazmak iz bırakmak peşinde değildir” demiştir o, “izler yardımıyla her türlü izi silmek” bizi edebiyatta aradığımız uzak hakikata yaklaştıracaktır. Üstelik ve işte tam da bu yüzden Hint Fiction yazarları küçülmeyi arzuladığında bile iş bitmiyor, sözcükler her zaman olduğundan daha değerli; yanlış bir kullanım her şeyi mahvedebilir. Çeviri yaparken orjinallerini de bu nedenle koymak istedik, dile haksızlık yapmayalım; bazen bir sözcüğün başka bir dile yansıtılamayacak bir hiç-anlamı, çağrışımı o öyküyü “çoğaltır”. Tek ve homojen değildir onlar. Ayrıca Hint Fiction yazıları, ne bir hikayenin başı, ne de alelade bir olayın sonu olarak görülmeli; bu tip bir ikiliğin yerine ortasına düştüğümüz kurgunun açılabileceği sulara göz atmak, boş bir sayfaya konulan noktanın hemen merkeze dönüşmesi gibi ve onu merkez yapanın çevresindeki hiçlik olduğunu da yine anlamak çok daha ilginç bir okuma deneyimi yaşatacaktır. Suskusundan güç alan bu metinlerin bir yandan da okuru devam etmeye, kendi kurgusunu oluşturmaya teşvik edecek, kendine özgü bir yanı olmalı. Örneğin, Cabin Fever sayısız diyalogun ve yaşantının verebileceği gerilimden fazlasını anlatmıyor mu? Bence işin büyüsü biraz da burada. Hint Fiction, bir romana dönüşebilecek malzemeyi rahatlıkla sağlarken bir romanın ya da alışıldık öykünün ulaşamayacağı bir boyuta erişiyor. Tek bir duygunun, anlık durumların habercisi değil yalnızca ya da belki sadece bundan ibaret; önemi yok. Üstelik belirsiz özne kullanımı da yatay bir genişleme sağlıyor bize. Peanut Butter’da “he” ve “she” olarak verilen kahramanları ister genç bir çift ister bir anne oğul ilişkisi olarak ele alabilmemiz kişisel deneyimlerle arttırabileceğimiz bir temelin habercisi. Türkçe’lerinde bu çeşit tanımsızlıkları korumaya çalıştık, “adam” veya “kadın” gibi kullanımlar içerdikleri yaşanmışlıklarla yolu tıkıyordu. Zira modern anlamıyla kısa öykü zaten tutumlu bir tür olarak bilinir, etkiyi arttırmak için olabildiğince yoğunlaştırılmış bir öz okuyucuya ulaştırılmaya çalışılacaktır. Hint Fiction yazılarındaysa her sözcüğün zorunlu olarak bir kapı açtığını, damla damla damıtılmış ipuçlarının okurun sarılabileceği tek kurgu olasılığı olduğunu görüyoruz; yazarın sonsuz dikkati uyanmalı, her şeyin farkında ve hep kontrolde olması gerek ve bunu sağladığında, okuyanın kendi sonsuz hiçliğini yaratabileceği bir alan doğmuş oluyor.

Bugün geldiğimiz noktada denebilir ki bazen kendi tasarladığımız labirentlerin karmaşıklığında kayboluyoruz; daha çok karakter, zaman ve mekanda kırılmalar, bilinç akışı, iç içe kurgular... Ama kim bilir, belki içeri girerken yün bir yumağı elimize almanın zamanı gelmiştir ve çözüm, Minotaurus’la yüzleşmek isteyen Theseus’unki kadar basittir. İşte aklımızın bu seçeneğe gittiği noktada dünya edebiyatındaki gelişmeleri takip etmek içeride yazılan metinlerdeki derinliği arttıracaktır, sonunu göremediğimiz ipin ucu hep sandığımızdan uzundur aslında."

Cabin Fever (Kabin Korkusu) - Sean Johnston

Cindy had agreed to the electric fence, the deadbolts, the new alarm system—true—but she had assumed his intentions were to keep people out. (Cindy elektrikli telleri, sağlam bir kilidi ve yeni alarm sistemini kabul etmişti – doğru- ama O’nun niyetinin insanları uzak tutmak olduğunu sanıyordu.)
Inheritance Money (Miras) - Tami Absi

To fish his apartment key from his pocket, Gunther placed his pink slip, the Detroit Daily’s obituary section, and the flowers on the floor. (Cebinden evin anahtarını alabilmek için, Gunther, işten ayrılma belgesini, Detroit Daily’nin ölüm ilanları kısmını, ve çiçekleri yere koydu.)

Cruciform (Haç Şeklinde) - Matt Mintz

The pastor's daughter made me meet her in the church basement. There was no light but she told me where to duck. (Rahibin kızı onunla kilise merdivenlerinde buluşmam için beni ikna etti. Hiç ışık yoktu, ama nereye eğileceğimi söylemişti.)

Swimming Lessons (Yüzme Dersleri) - Vicki Wilson

Her husband told the coroner she'd only signed up for the damned class because some crazy fortuneteller told her she'd die from drowning. (Kocası, şüpheli ölümü araştırmak için gelen memura; O’nun, sırf çatlak bir falcı boğularak öleceğini söylediği için derslere yazıldığını söyledi.)

The Mirror (Ayna) - Colleen Leeman

She held the old, straggly feather boa up against her business suit. She apologized to the picture of her with pigtails on the dusty table. (Tüyleri saçılmış, eski kürkünü iş takımlarına bastırdı. Tozlu masanın üstündeki çift örgülü resminden özür diledi.)

How Does Your Garden Grow (Bahçen nasıl gidiyor?) - Katheryn Yu

One morning Annie found a hand under a the rosebush where she had never left one before. (Bir sabah Annie, daha önce kesinlikle bırakmadığı halde gül çalılarının altında bir el buldu.)

Peanut Butter (Fıstıkezmesi) - Camille Esses

He was allergic. She pretended not to know. (Alerjikti. O, bunu bilmiyormuş gibi davrandı.)

Ideal (İdeal) - Ha Jin

The boy dreams of becoming a panda, who makes money by meeting visitors. For such a pampered celebrity, even a girlfriend is provided. (Çocuk, ziyaretçilerle buluşarak para kazanan bir panda olmayı hayal etmektedir. Böylesi kaprisli bir şöhret için bir kız arkadaş bile ayarlanmıştır.)

In a Place of Light and Reason (Işık ve Aklın Mekanı) – Charles Gramlich

Sarah watched her son through the window, as he stood in the garden and bloomed roses with his hands. (Sarah, oğlu bahçede elleriyle gül dikerken onu pencereden izledi.)

The Return (Dönüş) – Joe R. Landsdale

They buried him deep. Again. (Onu derinlere gömdüler. Yeniden.)

Zifiri – Nuran Haydar

Eğer gece lambasının düğmesine on beş saniye daha geç dokunsaydı, O da elektrik kesintisinden haberdar olacaktı.

- Gözde Bilen
Adam, o dondurucu soğukta özgürlük heykelinin tepesine sırf "bugün yaşadığım en sıradan gündü!" diye haykırabilmek için çıktı.

O uyurken odayı beyaza boyadılar. Geçerken durdu zaman. O uyandığındaysa beynini kemiren, mavi, buruşuk boya lekeleri.

ÇÖL
Çölde ölüm sessizliği hakim. Kadın, çocuk ve deve ilerliyor bir hülyanın içinde. Hafif hafif bir ezgi duyulmaya başlıyor uzaklardan. Kadın tebessüm ediyor . Deve birden duruyor.

Haziranda ölmek
Hazirandı, haftalarca yağmur yağdı. Seller sokaklardan evlere aktı. Yağmur sesi, kurşun sesine; toprak kokusu, kan kokusuna karıştı.

Karar
Çantasından bir tabanca çıkardı. Tabancasında tek bir mermi vardı.

Kilise Düğünü
İçini görmek için girdiğim kilisede, düğün vardı. Sessizce ilerleyip, arka sırada oturan pembe elbiseli kadının yanına oturdum.

Bir Yeni Mesaj alındı
Telefon titredi masanın üzerinde. Heyecandan buz kesen elleriyle telefonu kavradı, derin bir nefes alıp önce kimin gönderdiğine baktı.

Islak
Gazlayıp giden arabanın arkasından bağırarak bir küfür savurdu.