zaman zaman hareketler tersinden yani bizim kendimizi merkeze alarak koyduğumuz tanımların tersinden anlatılıyor. Bulutlar pencerenin önünden geçmiyor, pencere geçiyor bulutun önünden.
Gerçekten de öyle. Bu tespitlerle birlikte, Yeni Roman yorumu daha da oturuyor. Yeni Dalga sinemasında, diyaloglarda konuşanın değil dinleyenin suratını gösterirler uzun uzun mesela.
Çağan tarafından Oca 14th, 2010 günü 20:03 sularında gönderildi.
Çağan'ın ortaya yazdığı düşüncelerinde öykünün atmosferiyle ilgili görüşlerine katılıyorum. Öyküde Elif'in de değindiği "komik" sayılabilecek şeylere karşın etrafımızı saran karabasandan kurtulamamız önemli.
Çağan dedi ki:
Bu öykü, çocuk yaşasın ya da yaşamasın, kedi var ya da yok, bir cümle için yazılmışsa, bence şudur: Babasız, annesi birtakım adamlarla "düşüp kalkmaktan" kendisine zaman ayıramayan, ilgiden yoksun bir çocuk, gerçek dünyayı bir oyuna çevirip, hayalle gerçek arasında yaşar.
Şimdi bunu düşünüyorum...
eren tarafından Oca 14th, 2010 günü 20:30 sularında gönderildi.
Bu tespitlerle birlikte, Yeni Roman yorumu daha da oturuyor. Yeni Dalga sinemasında, diyaloglarda konuşanın değil dinleyenin suratını gösterirler uzun uzun mesela.
Evet, anlatmak istediğim tam da bu. Alain Resnais'nin [url=http://tr.wikipedia.org/wiki/L'Ann%C3%A9e_Derni%C3%A8re_%C3%A0_Marienbad]L'année dernière à Marienbad[/url]'da çok güzel örneklediği Yeni Dalga'nın yöntemini kullanıyor Onat Kutlar. Sahneyi bir an için durdurup neler olup bittiğine bakıyor sanki.
Barış Acar tarafından Oca 14th, 2010 günü 20:34 sularında gönderildi.
Öyküyü tekrar tekrar okuyorum; tartışmalarla daha da anlamlı geliyor öykü. Görülmeyenler görülüyor, düşünülmeyenler düşünülüyor. Öyküde birden bire pencerede belirten deve, kurbağa gözünün olaya dahil olması, kedinin kızın girdiği döşek altında belirmesi ve "kedi ve kız aynı mı?" sorusunu sormam... Bir de adamın sık sık sorduğu sorulara yanıtlar vermesi, kendini tutamaması "evet; nasılsın,iyiyim, sen nasılsın?" tekrarı...
Cihan Başbuğ tarafından Oca 14th, 2010 günü 23:33 sularında gönderildi.
Öyküyü okumaya başladığımda ve halı üzerindeki vişneçürüğü hakkındaki yorumları ilk okuduğumda ortada doğmamış bir çocuk ve belki de iyi ihtimalle düşükya da kürtaj yapılarak kendisinden kurtulunmuş bir çocuk olduğunu düşünmüştüm. Öyküyü okumayı tamamlayamadığım için bu düşüncemi paylaşmayı o an için erteledim. Öyküyü okumaya devam ettiğimde ise bu kız çocuğunun doğduğuna ve sakat olduğuna inanıyorum. Neden sakat olduğunu düşündüğümü bu akşam dersten döndüğümde sizlerle paylaşacağım.
nurten aksakal tarafından Oca 15th, 2010 günü 15:47 sularında gönderildi.
Sevdiğim bir anekdot vardır. İnsan içine epey az çıkan Kafka'ya bir ara denk getirip Picasso'nun tablolarını neden küpler, kareler ve dairelerle yaptığı sorulmuş. Kafka ise "Belki de şeyler gerçekten öyledir de, biz yanlış görüyoruzdur" demiş.
Barış'a teşekkürler, aktardığı bu anekdot öykünün bir önermesini de içeriyor bana göre, yani öykünün böyle bir meslesi de var sırf anlatımı etkili kılmak için kullanılmamış bu ters bakışlar.
Nurten Öztürk tarafından Oca 15th, 2010 günü 16:50 sularında gönderildi.
Yeni Dalga'nın yöntemini kullanıyor Onat Kutlar. Sahneyi bir an için durdurup neler olup bittiğine bakıyor sanki.
Konuyu fazla dağıtmadan söylemek isterim, Yeni Dalga benim için çözümlemesi zor, çoğu zaman algımın yetemediği bir noktada kalıyor. (Agnes Varda'yı hariç tutayım bu genellemeden.) Bu anlamda, yazılı metnin faydası büyük. Yeni roman akımından yeni yeni okumaya başlamış biri olarak, edebiyatta "kelimeler"in o uzaklığın kapandığını söyleyebilirim kendi adıma.
Cihan Başbuğ dedi ki:
Bir de adamın sık sık sorduğu sorulara yanıtlar vermesi, kendini tutamaması "evet; nasılsın,iyiyim, sen nasılsın?" tekrarı...
Evet, üzerinde durmadığımız bir karakter öyküdeki adam.
""
...eskice ayakkabılar,dizleri çıkmış bir pantolon
""
Tuu, kör olası! Alışkanlık işte.
""
Neden onun bile yanında bir sürü aptalca sözlerle gülünç duruma düşüyordu? Konuşacak, anlatacak nesi vardı?
Bu alıntılardan adamın bakımsız, yalnız -öyle ki, yalnızlıktan kendi sorularını kendi yanıtlamaya alışmış- bir karakter olduğunı görüyoruz. Aslında kurbağa gözlü kıza çok benziyor bir yandan. O da bakımsız, yalnız, görülmediği için sadece dışa bakan, öyle çok baktığı için de salt gözden ibaret kalmış bir çocuk. Bu benzerlik de anlamlı geliyor bana.
Çağan tarafından Oca 16th, 2010 günü 1:00 sularında gönderildi.
Öyküyü okumaya devam ettiğimde ise bu kız çocuğunun doğduğuna ve sakat olduğuna inanıyorum. Neden sakat olduğunu düşündüğümü bu akşam dersten döndüğümde sizlerle paylaşacağım.
Çok ilginç bir yorum. Dersten dönmeni heyecanla bekliyorum
Nurten Öztürk dedi ki:
sırf anlatımı etkili kılmak için kullanılmamış bu ters bakışlar.
Fevkalade katılıyorum bu sözlere.
Çağan tarafından Oca 16th, 2010 günü 1:06 sularında gönderildi.
"Onat Kutlar Anlatıyor" adlı yazıda, yazar şöyle diyor:
""
Gerçek'in "aslında ne olduğu"nu bilebileceğimizi sanmıyorum. Böyle olunca, gerçeğe bağlılığın anlamı oldukça bulanıyor. Kesin olarak bilebileceğimiz her şey gene de kendi kavrayışlarımızın ve onun, tek "dile getirme" aracı olan DİL'in dışına çıkamıyor. Bu izlenimlerin dışında bir şey yoktur sonucuna vardığım sanılmasın. Hikâyeler belki de bu imkânsızlığın sanat yoluyla yeniden denenmesi oluyor.
Öyküye dönersek öyküde iki farklı dünya çıkıyor karşımıza: Biri çocuğun düşsel oyunlarla tasarladığı dünya. Diğeriyse annesinin ölümüyle sonuçlanan, alışık olduğumuz söylemle gerçek dünya. Çocuk ister ölü ister canlı olsun, ona biçilen rol edilgenlik. Bu edilgenliği kırabilmek, bir köşede unutulmuşluğunun sıkıntısını hafifletebilmek için oyunlar icat ediyor. Çocuğun gerçekliği kavrayışı böyle. Kimse ona düşündüklerinin gerçek olmadığını kabul ettiremez. Onun penceresinden baktığımızda, annesinin katili "ayakkabı bağlarını çözmeye" uğraştığı kişiden başkası değil. Ormanı eve yaklaştırıyor, pencereleri bulutların önünde geçiriyor. O çetin, sorunlarıyla baş edemediği ilişkileri ancak tatlı oyunlarıyla çekilebilir hale getiriyor. Böylece öykü bana "gerçek"in nesnellikten çok öznelliğe yakın olduğunu düşündürüyor.
abdullah şahin tarafından Oca 16th, 2010 günü 15:04 sularında gönderildi.
Öykünün son kısmını bir kez daha okuduğumda; yazarın, bir zaman kayması yaratarak, öykünün başında yerdeki halının üzerinde olduğunu söylediği "vişneçürüğün"ün annenin kanı olduğunu anlıyorum.
Barış Acar tarafından Oca 16th, 2010 günü 15:24 sularında gönderildi.
Filmi izleyenler bilir, Francisco Franco dönemindeki katılıkla, küçük bir kızın düşsel bir dünyanın içinde yitmesi arasındaki karşıtlığı çok hoş bir biçimde yönetmen işlemişti.
abdullah şahin tarafından Oca 16th, 2010 günü 15:36 sularında gönderildi.
Öykünün son kısmını bir kez daha okuduğumda; yazarın, bir zaman kayması yaratarak, öykünün başında yerdeki halının üzerinde olduğunu söylediği "vişneçürüğün"ün annenin kanı olduğunu anlıyorum.
Bana da öyle gelmişti (link). Ama artık eskisi kadar emin değilim bundan.
eren tarafından Oca 16th, 2010 günü 15:38 sularında gönderildi.
Kavuniçi pencere ağır ağır döndü, duvarda yürüdü, köşeye geldi. Köşede, gözün çevresinde, önce düşük bir omzu, ince bir kolu, kolun altında koyunların çene kemiklerinden yapılmış küçük bir deveyi, sonra bütün o kurbağa gözlü küçük kızı aydınlattı.
Bu satırlarda kızın kollarının ince olarak tanımlanmasının üzerinde hiç durmamıştım. Çünkü söz konusu olan küçük bir kız dı ve kollarının ince omzunun düşük olması şaşırtıcı değildi. Ardından ;
""
Giysileri yırtık, saçları tozluydu. Oraya nasılsa bırakılmış, unutulmuş, gidilmişti. O köşeden süpürgenin köşeli ucuyla alınıp atılacak eski bir tavanarası eşyası gibiydi. Yüreği durmuş, kolları değnekler gibi cansız.
satırlarını okuyunca gözleri kurbağa gözü olarak betimlenen bu bakımsız kızın sakat olabileceğini düşündüm.
""
Koltuk değnekleri gibi kollarını ve bacaklarını sürükleyerek usulca kanepenin altına, karanlığa geçti.
Öykü devamında adam ve kadının aralarında geçen şu diyaloglar ise küçük kızınaynı zamanda zihinsel özürlü olduğunu ya da anne tarafından öyle kabullenildiğini düşündürdü.
""
Adam güvensizdi."Kimse yok ya?" dedi.
kadın kuşkuyla karyolanın altına baktı. Sonra mırıldandı:
"Yok canım. Kim olacak!"
......
Kadın iki yüzlü bir kahkaha attı:
"kedi canım," dedi
Adam yarı inanmış oturdu.
Oradan oraya sıçrayıp duran sağlıklı bir kedi bir kimse olarak kabul görebilir ancak bakımsız sakat ve kurbağa gözlü bu kız kimse değil.
nurten aksakal tarafından Oca 16th, 2010 günü 15:53 sularında gönderildi.
Nurten'in kızın özrüyle ilgili yaklaşımından sonra bir "aşırı-yorum" denemesi yapayım dedim. Kızın yaşayıp yaşamadığı konusunda olduğu gibi bunun da öykünün özünü etkilemediğini düşünüyorum; ama yine de aşırıyorum denemelerini önemli buluyorum.
Nurten kızın hareketsiz uzuvlarına dikkat çektikçe, bu kızın bir oyuncak bebek olduğunu düşünmeye başladım. Elindeki deveyle birlikte kadın tarafından evin içinde gezdirilen bir nesne. Giderek erkeğin gerçekliğinden şüphe etmeye başladım. Kadının ev düzeni de onun akıl sağlığı konusunda sorular sormama yol açtı. Sanki bütün hikâyeyi kadının gözünden izliyormuşuz (adamın kendi sorularına kendisinin cevap vermesi); hatta bir intihara tanık oluyormuşuz (kadının bile isteye kendini öldürtmesi) izlenimi yarattı bende.
Dediğim gibi bir "aşırıyorum"; ne ki gerçekliği yeniden gerçekleştirmek için bir olanak yine de.
Barış Acar tarafından Oca 16th, 2010 günü 16:56 sularında gönderildi.
Öyküde daha önce kedi imgesi üzerinde durmuştuk. Bu noktayı anlamak için, yine İshak'ta yer alan, "Kediler" öyküsünü mutlaka okumalı. Yazarın kediye yüklediği anlam sandığımızdan daha karışık. Belki bu öykü üzerine değerlendirmelerden sonra yeniden Hadi'ye dönebilirim.
Barış Acar tarafından Şub 20th, 2010 günü 12:29 sularında gönderildi.
Öyküde daha önce kedi imgesi üzerinde durmuştuk. Bu noktayı anlamak için, yine İshak'ta yer alan, "Kediler" öyküsünü mutlaka okumalı. Yazarın kediye yüklediği anlam sandığımızdan daha karışık. Belki bu öykü üzerine değerlendirmelerden sonra yeniden Hadi'ye dönebilirim.
Ben de bugün "Kediler" öyküsünü okuyacağım. Üzerine konuşmak isterim.
abdullah şahin tarafından Şub 20th, 2010 günü 14:43 sularında gönderildi.
Re: Hadi
Gerçekten de öyle. Bu tespitlerle birlikte, Yeni Roman yorumu daha da oturuyor. Yeni Dalga sinemasında, diyaloglarda konuşanın değil dinleyenin suratını gösterirler uzun uzun mesela.
Re: Hadi
Çağan'ın ortaya yazdığı düşüncelerinde öykünün atmosferiyle ilgili görüşlerine katılıyorum. Öyküde Elif'in de değindiği "komik" sayılabilecek şeylere karşın etrafımızı saran karabasandan kurtulamamız önemli.
Şimdi bunu düşünüyorum...
Re: Hadi
Evet, anlatmak istediğim tam da bu. Alain Resnais'nin [url=http://tr.wikipedia.org/wiki/L'Ann%C3%A9e_Derni%C3%A8re_%C3%A0_Marienbad]L'année dernière à Marienbad[/url]'da çok güzel örneklediği Yeni Dalga'nın yöntemini kullanıyor Onat Kutlar. Sahneyi bir an için durdurup neler olup bittiğine bakıyor sanki.
Re: Hadi
Alain Robbe-Grillet'nin senaryosunu yazdığı yukarıdaki filmden, sözünü ettiğim duyguyu anlatan örnek bir sahne:
Re: Hadi
Öyküyü tekrar tekrar okuyorum; tartışmalarla daha da anlamlı geliyor öykü. Görülmeyenler görülüyor, düşünülmeyenler düşünülüyor. Öyküde birden bire pencerede belirten deve, kurbağa gözünün olaya dahil olması, kedinin kızın girdiği döşek altında belirmesi ve "kedi ve kız aynı mı?" sorusunu sormam... Bir de adamın sık sık sorduğu sorulara yanıtlar vermesi, kendini tutamaması "evet; nasılsın,iyiyim, sen nasılsın?" tekrarı...
Re: Hadi
Öyküyü okumaya başladığımda ve halı üzerindeki vişneçürüğü hakkındaki yorumları ilk okuduğumda ortada doğmamış bir çocuk ve belki de iyi ihtimalle düşükya da kürtaj yapılarak kendisinden kurtulunmuş bir çocuk olduğunu düşünmüştüm. Öyküyü okumayı tamamlayamadığım için bu düşüncemi paylaşmayı o an için erteledim. Öyküyü okumaya devam ettiğimde ise bu kız çocuğunun doğduğuna ve sakat olduğuna inanıyorum. Neden sakat olduğunu düşündüğümü bu akşam dersten döndüğümde sizlerle paylaşacağım.
Re: Hadi
Barış'a teşekkürler, aktardığı bu anekdot öykünün bir önermesini de içeriyor bana göre, yani öykünün böyle bir meslesi de var sırf anlatımı etkili kılmak için kullanılmamış bu ters bakışlar.
Re: Hadi
"Plajdaki Ayna" Bir Nefeslik Ara'da bizi bekliyor. "Hadi"yle ilişkisini daha yakından inceleyebilelim diye...
Re: Hadi
Konuyu fazla dağıtmadan söylemek isterim, Yeni Dalga benim için çözümlemesi zor, çoğu zaman algımın yetemediği bir noktada kalıyor. (Agnes Varda'yı hariç tutayım bu genellemeden.) Bu anlamda, yazılı metnin faydası büyük. Yeni roman akımından yeni yeni okumaya başlamış biri olarak, edebiyatta "kelimeler"in o uzaklığın kapandığını söyleyebilirim kendi adıma.
Evet, üzerinde durmadığımız bir karakter öyküdeki adam.
Bu alıntılardan adamın bakımsız, yalnız -öyle ki, yalnızlıktan kendi sorularını kendi yanıtlamaya alışmış- bir karakter olduğunı görüyoruz. Aslında kurbağa gözlü kıza çok benziyor bir yandan. O da bakımsız, yalnız, görülmediği için sadece dışa bakan, öyle çok baktığı için de salt gözden ibaret kalmış bir çocuk. Bu benzerlik de anlamlı geliyor bana.
Re: Hadi
Çok ilginç bir yorum. Dersten dönmeni heyecanla bekliyorum
Fevkalade katılıyorum bu sözlere.
Re: Hadi
Re: Hadi
"Onat Kutlar Anlatıyor" adlı yazıda, yazar şöyle diyor:
Öyküye dönersek öyküde iki farklı dünya çıkıyor karşımıza: Biri çocuğun düşsel oyunlarla tasarladığı dünya. Diğeriyse annesinin ölümüyle sonuçlanan, alışık olduğumuz söylemle gerçek dünya. Çocuk ister ölü ister canlı olsun, ona biçilen rol edilgenlik. Bu edilgenliği kırabilmek, bir köşede unutulmuşluğunun sıkıntısını hafifletebilmek için oyunlar icat ediyor. Çocuğun gerçekliği kavrayışı böyle. Kimse ona düşündüklerinin gerçek olmadığını kabul ettiremez. Onun penceresinden baktığımızda, annesinin katili "ayakkabı bağlarını çözmeye" uğraştığı kişiden başkası değil. Ormanı eve yaklaştırıyor, pencereleri bulutların önünde geçiriyor. O çetin, sorunlarıyla baş edemediği ilişkileri ancak tatlı oyunlarıyla çekilebilir hale getiriyor. Böylece öykü bana "gerçek"in nesnellikten çok öznelliğe yakın olduğunu düşündürüyor.
Re: Hadi
Öykünün son kısmını bir kez daha okuduğumda; yazarın, bir zaman kayması yaratarak, öykünün başında yerdeki halının üzerinde olduğunu söylediği "vişneçürüğün"ün annenin kanı olduğunu anlıyorum.
Re: Hadi
Bana bu öykü garip bir şekilde şu filmi anımsatıyor:
El laberinto del fauno
Filmi izleyenler bilir, Francisco Franco dönemindeki katılıkla, küçük bir kızın düşsel bir dünyanın içinde yitmesi arasındaki karşıtlığı çok hoş bir biçimde yönetmen işlemişti.
Re: Hadi
Bana da öyle gelmişti (link). Ama artık eskisi kadar emin değilim bundan.
Re: Hadi
Bu satırlarda kızın kollarının ince olarak tanımlanmasının üzerinde hiç durmamıştım. Çünkü söz konusu olan küçük bir kız dı ve kollarının ince omzunun düşük olması şaşırtıcı değildi. Ardından ;
Öykü devamında adam ve kadının aralarında geçen şu diyaloglar ise küçük kızınaynı zamanda zihinsel özürlü olduğunu ya da anne tarafından öyle kabullenildiğini düşündürdü.
Oradan oraya sıçrayıp duran sağlıklı bir kedi bir kimse olarak kabul görebilir ancak bakımsız sakat ve kurbağa gözlü bu kız kimse değil.
Re: Hadi
Nurten'in kızın özrüyle ilgili yaklaşımından sonra bir "aşırı-yorum" denemesi yapayım dedim. Kızın yaşayıp yaşamadığı konusunda olduğu gibi bunun da öykünün özünü etkilemediğini düşünüyorum; ama yine de aşırıyorum denemelerini önemli buluyorum.
Nurten kızın hareketsiz uzuvlarına dikkat çektikçe, bu kızın bir oyuncak bebek olduğunu düşünmeye başladım. Elindeki deveyle birlikte kadın tarafından evin içinde gezdirilen bir nesne. Giderek erkeğin gerçekliğinden şüphe etmeye başladım. Kadının ev düzeni de onun akıl sağlığı konusunda sorular sormama yol açtı. Sanki bütün hikâyeyi kadının gözünden izliyormuşuz (adamın kendi sorularına kendisinin cevap vermesi); hatta bir intihara tanık oluyormuşuz (kadının bile isteye kendini öldürtmesi) izlenimi yarattı bende.
Dediğim gibi bir "aşırıyorum"; ne ki gerçekliği yeniden gerçekleştirmek için bir olanak yine de.
Re: Hadi
Öyküde daha önce kedi imgesi üzerinde durmuştuk. Bu noktayı anlamak için, yine İshak'ta yer alan, "Kediler" öyküsünü mutlaka okumalı. Yazarın kediye yüklediği anlam sandığımızdan daha karışık. Belki bu öykü üzerine değerlendirmelerden sonra yeniden Hadi'ye dönebilirim.
Re: Hadi
Ben de bugün "Kediler" öyküsünü okuyacağım. Üzerine konuşmak isterim.