UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yolcu

13 May 2009
Barış Acar

"Yolcu"
Franz Kafka
Hikâyeler
Çev. Kâmuran Şipal
İstanbul, Cem Yayınları, 1995: 39-40.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Kafka - Yolcu

Tahliller ve anlatım Elif'in foruma yklediği Nijinski'deki gibi ... İnanılmaz bir içkonuşma- sorgu var Kafka'da. Anın, dış dünyanın sorgusu.


Re: Kafka - Yolcu

O tedirgin ruh halini de kavrıyor okuyucu.


Re: Kafka - Yolcu

Üç paragraf birbirinden yeryüzüne dağılmış üç kıta kadar farklı. Tek tek mi üzerinde durmalı?


Re: Kafka - Yolcu

İçinde bulunduğu can sıkıntısını anlatma sakinliği muhteşem. Kendi içinde bulunduğu durumu(bir yere dahil olamayışını,eklemlenemeyişini) eşeleyip durduğu için de kızın kendine şaşırmıyor olmasına şaşırması beni güldürdü doğrusu.


Re: Kafka - Yolcu

İlk paragraf:

Kendisini öyle garip bir yerde konumlandırıyor ki anlatıcı. Varlığını olduğu gibi varolan hiçbir şeyin varolmasını da savunamayacağını söylüyor sanki. Sonra bir anda aklına gelmiş gibi, "zaten bunu kimse istemedi benden" diyor. Sonra tekrar ilk konumuna geri dönüp "isteseydi de değişmezdi" diyor.

Cihan'ın Nijinsky benzetmesi çok isabetli. Tam bir şizofrenik tutum.

Yeniden ve diğer paragraflarla ilişkisi içinde bakmalı.


Re: Kafka - Yolcu

İlk paragraftaki ilgisiz tutum ikinci paragrafın altını çiziyor. Dünyayla kendiyle o kadar ilgisizken kızı öyle detaylı inceliyor. Bir çeşit güzelleme gibi geldi.


Re: Kafka - Yolcu

Acaba bu avare adam için kıza kesilen dikkat algıda seçicilik olabilir mi? Laughing out loud


Re: Kafka - Yolcu

nurten aksakal dedi ki:
Acaba bu avare adam için kıza kesilen dikkat algıda seçicilik olabilir mi? Laughing out loud

Laughing out loud Öyle deyip kurtulalım derin anlamlar aramaya gerek yok. Öykü kişisi için dünya, kent ve aile içindeki konumunu düşünmek çokta anlamalı ve ilgi çekici olmayabilir bir kadını incelemekten.


Re: Kafka - Yolcu

Arkadaşlar ben okuduğumu anlamıyorum. İyisi mi yarın devam edeyim. İyi geceler...


Re: Kafka - Yolcu

Öykü, anlatıcının kendini "dünya, kent ve aile içinde" konumlandıramayışıyla açılıyor. Gerçi dizge genelden özele doğru kurulmuş; ama ben anlatıcının en çok aile içinde konumlanamadığını düşünüyorum. Sanki diğer konumlanamayışlar bundan türüyorlar. Nitekim ikinci paragrafta kadraja kızın girmesi de bu olguyu destekliyor. Kızı öylesine alıcı gözüyle süzüyor ki, sanırsınız kendine eş beğeniyor anlatıcı. Dolayısıyla aile kavramı içinde kendine bir konumlanma arıyor.

Öyküde "tramvay" çok işlevsel bir metafor. Bir yerden bir yere gidiyor olmasına karşın, anlatıcının bununla ilgisi yok. Doğal olarak biz de bunun bilgisine sahip değiliz. Daha önceden belirlenmiş bir istikamette yol almasına karşın kimsenin nereye gittiği hakkında hiçbir fikrinin olmadığı bir ara bölge sanki tramvay.

Kafka'nın öykülerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir şey burada da var: "İstekliliğin yokluğu". Tam olarak "isteksizlik" değil bu. Neyi ya da nasıl isteyeceğini bilmeyen birinin, içinde olduğu durum yüzünden afallamış birinin şaşkınlığı ve kendini bir "isteklilik" kipinde ifade edememesi; bu yüzden varolamaması söz konusu olan.

""
Bu tramvayda böylece dikilip kayışlardan birine tutunmamı, kendimi bu tramvaya taşıtmamı, insanların tramvaylar önünden kenara çekilmelerini ya da yolda sessiz yürümelerini veya vitrinler önünde kımıldamadan durmalarını asla savunamam.

Yukarıdaki ifadede, anlatıcının kendini savunmak zorunda hissettiği şeylere bakarsak, bunların aslında savunma-savunmama durumundan öte, sorgulanmaksızın ya da yaşantı o anda öyle gerektirdiği için oluveren şeyler olduğunu görebiliriz. Oysa her şeyi hesap etmeye ve sorgulamaya yönelmiş "modernist akıl" öylesine baskın ki, öykünün kahramanı bunları nasıl savunacağını düşünüyor yana yakına.

Az önce söz ettiğim aile kavramına içkin olması nedeniyle bir tür aidiyet duygusu olarak kızın varlığının ayırdına varılması ve onun tüm detaylarıyla incelenmeye çalışılması da bu yabancılaşmış tutuma karşı bir tür direncin göstergesi olabilir.

""
O zamanlar şöyle sormuştum kendi kendime: Nasıl oluyor da, kendisiyle ilgili bir şaşkınlığa kapılmıyor kız, ağzını kapalı tutuyor ve böyle bir şaşkınlığı açığa vuran sözler söylemiyor.

Üçüncü paragraf başka bir zaman kipinde açılıyor. Adeta kendi içinde olduğu durumu söylenceleştiriyor anlatıcı ve böylesine tanımlanmış/ varkılınmış/ varolabilmiş olmasına anlam veremiyor bu kızın. Sanki başkasının bedeninde kendi varoluşuna şaşakalıyor.


Re: Kafka - Yolcu

""
Nasıl oluyor da, kendisiyle ilgili bir şaşkınlığa kapılmıyor kız, ağzını kapalı tutuyor ve böyle bir şaşkınlığı açığa vuran sözler söylemiyor.

Anlatıcının, kızın hangi konuda şaşkınlığa kapılmamasına hayret ettiğini anlamaya çalışıyorum.

Bu arada anlatıcı tramvaydaki durumunu anlatırken ve kızı betimlerken şimdiki zaman eki kullanmasına rağmen son paragrafa

""
O zamanlar şöyle sormuştum kendi kendime:
diye başlıyor. Bu zaman sıçraması artık aynı hayrette olmadığını mı göstermeli?


Re: Kafka - Yolcu

Vallahi, ben dilim döndüğünce iki konuda da ne düşündüğümü bir önceki iletide belirttim. Farklı görüşler gelirse belki konu açılabilir.


Re: Kafka - Yolcu

Evet ben de bunun üzerine ne düşünmeliyim ne sonuca ulaşabilirim diye kafa yoruyorum.


Re: Kafka - Yolcu

İlk paragrafta çevresinde olup bitenleri sayıp döküp sonra bunlarla ilgili

""
"...durmalarını asla savunamam."

demesi ilginç geldi bana. Niye savunmaktan söz ediyor diye düşündüm. Buna bir anlam verebilirsem sonraki paragraflara geçebileceğim.


Re: Kafka - Yolcu

""
O zamanlar şöyle sormuştum kendi kendime: Nasıl oluyor da, kendisiyle ilgili bir şaşkınlığa kapılmıyor kız, ağzını kapalı tutuyor ve böyle bir şaşkınlığı açığa vuran sözler söylemiyor.

Kızın o tramvayda var olduğunu öyle güçlü duyumsuyor ki anlatıcı ve kendisinin hiçbir yerde varolamadığını da aynı yoğunlukta duyumsuyor olmalı ki, o anda orada gerçekten varoluşunu kızın kendisinin de duyumsuyor olduğuna inanıp kızın bu duruma şaşması gerektiğini düşünüyor diye düşündüm.


Re: Kafka - Yolcu

Anlatıcı "o zamanlar" düşündüğü şeyi bile kendine şu an bu satırları söylediği ana yabancılaştırıyor demek ki.


Re: Kafka - Yolcu

Bu öykü bana Atılgan'ı anımsattı, özellikle de,Bodur Minareden Öte'yi. Benzer yanları var gibi, hafif aylaklık kokusu aldım.

Dünyaya ve devamına ( kent ,aile, kurallar...)çok kayıtsızken, hatta kayıtsız bile değilken, bir kadını inceden inceye süzmesi, kadının yalnızca oradaki varlığıyla ilgilenmesi, belki kendisi için de istediği bir şeydir: Bütün konumlanışlardan uzak insan olma özlemi... Yalnızca oradaki varlığıyla ilgisini çekebilmesi, kadını şaşırtıcı biri kılıyor. Kendisi yapabilir mi böyle bir şey?


Re: Kafka - Yolcu

Aslında kente ve dünyaya, aileye karşı konumlanış uyulması gereken kurallar, yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri de içeriyor; bu, kendi içinde bir sürekliliği de barındırıyor belki böylece durağanlığı da. Oysa yazar metinde an'ı, şimdi'yi öne çıkarmış. Şimdiyi ve değişmeyi. Kadının fiziki konumunu iyice belirginleştirerek aslında kendini de ona göre konumlanmdırmış. Kadın inince ona göre konumlanış sona erdi doğla olarak. Öte yandan sürekli hareket halinde olduğundan o an için fiziki konumu sürekli yön değiştiriyor.
En sonunda kendine ve kadına dışardan ve şimdiden bakarak onu da değiştiriyor. Peki sonuç? Hiç bir şey!
Ne diyorum ben? Confused Crazy