UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yazmanın Felsefesi ve Kuzgun

23 Oca 2011
Barış Acar

Böyle olacağı belli değil miydi? Yazmanın Felsefesinden yola çıkarak düşünmeye başlamışken, sonunda gelip çattım Poe’nun ünlü Kuzgun şiirinin kara sularına. Yıllardır üzerine düşünmeden okuduğum, etkisini hissedemediğim bu şiir birkaç haftadır kafamın içinde yankılanıp duruyor.

Şiirin İngilizce orijinali için: The Raven - Edgar Allan Poe

Türkçe pek çok farklı çevirisini okudum. Hiçbirinde İngilizcesindeki ahenk ve gücü tam anlamıyla yakaladığımı söyleyemeyeceğim. Ancak benim gönlüm yine de Ülkü Tamer'inkinden yana: Kuzgun - Edgar Allan Poe

Yazmanın Felsefesi makalesi (orijinal makale), Kuzgun'un beklenmedik başarısı üzerine Poe'nun zekâsını konuşturduğu bir başkaldırı metni bana kalırsa. Poe bu makalede ilhamla yazılan romantik şiire karşın Baudelaire çağının modernist tavrını öne sürüyor. İlham perisini şairin evinden yaka paça kovduktan sonra, bir bilim adamı titizliğiyle yazarın zihninin derinliklerine girmeye çalışıyor. Modernist kimlik inşasının zorunlu bir sonucu olarak da bunu kendi bedeninde deniyor önce.

Poe, Kuzgun'un yazılma sürecinde, öncelikle kısa öykü türünün mottosu niteliğindeki "tek etki kuramı"nı tartışıyor Yazmanın Felsefesi'nde. Bu yaklaşımının derin yapısında, yazarı anlatıcının çerçevesinden uzak tutma girişimini okuyorum ben. Poe, aslında, hikâye içinde olaylara müdahale edici olan ve sık sık genel geçer olanın baskılamasıyla konuşan yazarın ahlâkını metinden kovuyor. “Betimleme, söyleşim ve yazar yorumuyla” kirlenmiş/ karışmış/ doldurulmuş bölümlerin üzerini kırmızı kalemiyle çiziyor. “Olay”ı düşünmek yerine “etki”yi (effect) düşünmek, “yeni ve canlı etki” olarak tarif edilen bir “özgünlük” (originality) arayışı bu. Poe, çağının içine bir türlü nüfuz etmeyen “özgünlük”ün, “yeni”nin onaylanmasını arıyor “tek etki”de. Böylece modernizmin saflaştırıcı/ katıksız estetiği görünür hale geliyor.

Bu yüzden Kuzgun’u yazma sürecini bir matematik problemi gibi ele alıyor Poe. Ona göre bu problemin ilk basamağı söz konusu etkiyi sağlama görevinin “olay”a (incident) mı, yoksa “eda”ya (tone) mı ait olduğunu çözümlemek. Oysa biz biliyoruz ki, Poe, “etki” (effect) için “eda”yı (tone) çoktan seçmiş durumda.

Kavramları İngilizceleriyle anmaya çalışıyorum. Keza, Savaş Kılıç’ın Yazmanın Felsefesi çevirisinde “tone” sözcüğü “eda” ile karşılanmış. Bu tutumun kökenindeki nedenleri anlayabiliyorum; ama tam olarak tatmin olmuyorum yine de. Poe’nun burada “atmosfer”i, “hava”yı kastettiğini düşünüyorum. Ancak metnin ilerisinde göreceğimiz gibi, bunun sese ve ritme dayalı bir kökeni de var. Kaldı ki, daha sonra Poe nakarattan söz ederken “monotone” sözcüğünü kullanacak. Buna da “tek-eda” demek bana çok anlamlı gelmiyor. Dolayısıyla “tone”un, belirli bir “perde”, “ses aralığı”, “nitelik” gibi anlamlarını göz önünde tutmak gerektiğini düşünüyorum. Bugünkü Türkçe’de sözcüğün “ton” olarak bırakıldığında anlamı daha iyi karşılayabileceğini düşünüyorum.

Metne geri dönersek, hakikat, güzellik ve “ton” üzerine uslamlamalardan sonra, Poe, yazmak istediği şiirin aşağı yukarı 100 dizeden oluşacak, güzelliği işleyecek ve bunu hüzün tonunda yapacak bir şiir olması gerektiğine karar veriyor. Nakaratlar (refrain) şiirin üzerine dizildiği ana ekseni oluştururken, aynı zamanda ritim duygusunu yaratacak ve küçük değişikliklerle gerilimi besleyecek öğeler olarak kurgulanıyor. Burada hazzı yaratacak “tekerrür”ün (repetition) beslediği yeknesaklık duygusu (monotone) ise tek sözcüğün tekrarına yükleniyor.

Bu noktada şairin dehası ortaya çıkıyor. Hüznü anlatan güçlü ve uzun sesler arasından kendine “o” ve “r”yi seçen Poe, “nevermore”a (bir daha asla/ hiçbir zaman) ulaşıyor. Sözcüğü ses yaratıyor. "Olay"ın ne olacağına "ton" karar veriyor. Bundan sonraki adım tek etkiyi bozacak bütün karmaşıklıkları engellemek. Burada, bir şekilde “olay”a bağlanabilecek gereksiz ayrıntıları engellemek için “kuzgun” ortaya çıkıyor. Çünkü, kuş, bir özne değil; "sadece taklitle öğrendiği bir dersi tekrarlamakta.”

Poe, hüzün duygusuna en çok yakışanın “ölen sevgilinin yası” olduğunu söyleyerek, sıradan bir gözle okunduğunda, neredeyse şiirin ana teması olarak görülebilecek olguya şairin bir sonuç olarak yaklaştığı anlatmaya çalışıyor. Ölen sevgilinin yası onun için ancak kuzgunun sesi ile karşıtlığı içinde bir gerilim taşıyor. Başlangıçta komik bir yanılsama olan bu durumun git gide ciddiyete bürünmesi ise tutkunun belirleyiciliğini gösteriyor.

Metinde üzerinde durulması gereken ve tartışılabilecek daha pek çok yön var. Ancak özellikle "tek etki"nin gerekliliğinin belirlendiği bu bölümler öne çıkıyor bende.

Son olarak 70'lerin ünlü progressive rock grubu Allan Parsons Project ilk albümleri olan Tales of Mystery and Imagination'ı tümüyle Poe'nun öykü ve şiirlerinden derlemiş. Kuzgun için de güzel bir şarkı denemesi yapmış:

Kategori: