UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yaşar Kemal - Yolda

06 Oca 2009
Barış Acar

"Yolda", Sarı Sıcak
Yaşar Kemal, 1952
Adam Yayınları, 2002

Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Yaşar Kemal - Yolda

Hiçbir güvencesi olmadığı için evliliği sigorta gibi gören, öyle görmek zorunda bırakılan kadınların trajedisini ne güzel anlatmış bu öykü.

“Kadının ayakları yalındı. Yolun tozları da fırın gibi kızgındı…” Kadının çaresizliğini ne güzel anlatıyor.

Çevreye dair ayrıntıların; arabacının geçtiği yolun, tarlaların, kavurucu sıcağın, dut ağacının… sanki tümünü gözümüzle görmüşüz gibi, muhteşem bir ustalıkla anlatıldığını söylemeye gerek yok sanırım.
Kadın yeni kocasıyla mutlu bir hayat geçirecek mi, (eski kocasının onu kısır olduğu için boşadığını düşündüm), yeni kocası da onu bu sebepten boşayacak mı, huysuz bir adam mı, dayak mı atacak, hayatı zehir mi edecek Dal Emine’ye, bilemiyoruz ama eski kocasından boşanır boşanmaz, ortada kalmadan, hemen yeni bir koca bulması onun için bir şans, bu şansı da güzelliğine borçlu. Vay çirkinlerin haline!
Arabacı, kadına nereden gelip nereye gittiğini, kasabaya neden gittiğini soruyor o kadar, Kadınsa hiçbir şey sormuyor ve adamın anlattıklarından öğrendikleri onunla gitmesi için yeterli oluyor.
Bir de adam, ufak tefek, kadın boylu poslu diye tarif edilmiş. Tersi olsaydı adam kadının rızasını almayıp zor kullanır mıydı diye düşünmeden edemedim.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Sarı-Sıcak'ı eren'in tavsiyesiyle okumuştum. Hatta üzerine birşeyler de yazdım foruma. İçindeki tüm öyküler de akılda kalıcı, etkileyici. Bu öyküde de çaresiz ve kimsesiz iki kişinin zoraki aşkı, aşk demek doğru olur mu onu da bilmiyorum, anlatılmış. Arabacının ,kadını eşinin boşamasından sonraki yaklaşımı, içinde bulunduğu yalnızlık hissini, çaresizliği ne kadar güzel vermiş...


Re: Yaşar Kemal - Yolda

""
"Hiç mi kimsen yok?" dedi.

Öykünün kilit cümlesi Emine'nin bu sözleri gibi geldi bana. İki kimsesizliğin buluşma anı gibi. Ancak kimsesizlik bu insanları bir araya getiren.

Öte yandan Dal Emine ismi biraz şüphelendirdi beni. Refik Halid Karay'ın "Memleket Hikâyeleri"ne baktım hemen. Onun ilk öyküsü Yatık Emine'ydi. Ayrıca onun öyle yada böyle gönlünü kaptırdığı işmar edilen bir Dal Sabri vardı öyküde. Sanki Yaşar Kemal bu iki karakteri tek bir isimde buluşturmuş gibi...


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Barış Acar dedi ki:
"Hiç mi kimsen yok?" dedi.

"İki kimsesizliğin buluşma anı gibi. Ancak kimsesizlik bu insanları bir araya getiren.

Kimsesizliği yalnızlık olarak algıladım ben. Yani, bir can yoldaşı, günlerini, yıllarını paylaşabileceği, yarenlik edebileceği bir insanı aramak...
Arabacı için bu söz konusu olabilir. Arabacının yalnızlık çektiği, bir can yoldaşı aradığı fikrine katılıyorum. Ama Dal Emine için bence kimsesizlik değil onu arabacıyla bir araya getiren. Parası olsa geçimini sağlayacak kadar bence yolda gördüğü, karşılaştığı bir adama öyle pat diye varmaz diye düşündüm.
Bence, yukarıda, Barış'ın alıntıladığı o soruyu sormasının nedeni, kendini sağlama alma düşüncesi. Gittiği yerde kalıp kalmayacağını garantilemek için soruyor Emine bu soruyu. Arabacının çocukları, anası, babası vardır, beni istemez, gerisin geri gönderirler korkusuyla.
Ben şaKsen böyle düşündüm.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Elif'in şaKsen düşündüğüne ben de şaKben katılıyorum. Ama bu da kimsesizliğin bir türü değil mi? Kendi kimsesi (kimsem diyebileceği biri) yok, adamın da yok; dolayısıyla iki kimsesizlik ancak bir araya getiriyor bu iki insanı.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

İkisi aynı şeymiş gibi gelmiyor bana. Kimsesizlikle güvencesizlik arasında çok çok fark var diye düşündüm. Arabacınınki, yalnızlık, Dal Emine'nin ki kendini güvence altına alma isteği. Çünkü, kadıncağız kimbilir kaç zamandır, donunu göyneğini yıkadığı, yemeğini pişirip keyfini yetirdiği adamdan, yeri yurdu bellediği koca evinden ayrılıyor. Emekleri nereye gitti bu kadının. Yok sayıldı. Bu kadın başka bir adamın donunu göyneğini yıkamaya(elde yıkıyor kesin), yemeğini pişirmeye yalnızlık, kimsesizlik çektiğ için gitmez gitmez diye düşünürümDÜR. Kimsesizlik Dal Emine için lüks geliyor bana içinde bulunduğu koşulları düşününce.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Hmm, neden anlaşamadığımızı pek anlamadım.

""
...başka bir adamın donunu göyneğini yıkamaya (elde yıkıyor kesin), yemeğini pişirmeye yalnızlık, kimsesizlik çektiği için gitmez gitmez

ama kimsesi olsa zaten gitmezdi/ gidemezdi. Bkz.: Yaşar Kemal'in Yılanı Öldürseler romanı.

Dediğini anlıyorum ama bu ille de benim dediğimle çatışan bir şey gibi gelmiyor bana. Hem kimsesizlik çektiği için gidiyor demedim ki ben. Kimsesiz olması olgusunundan söz ettim. Adam da aynı olgunun içinde. Ama güvenceli, ama günvecesiz. Sonuçta kimsesizlik teması nedeniyle bu iki insan yakınlaşabiliyor diyorum ben. Aşk değil, tek başına olmama/ olamama durumu...

Bilmem, bu kez kıvırabildim mi? Smile


Re: Yaşar Kemal - Yolda

kadın bakış açısıyla elifin dediğinden anladığım:
bir kadın sırf kimi kimsesi yok diye eğer tutunacak bir dalı varsa kolay kolay tanımadığı yoldan geçerken karşılaştığı bir adama varmaz... Bir kölelikten bir saçını süpürge edişten ötekine böylesi bir sebep amanda yanımda bir can olsun diye geçivermez. Yani onda aşk umudundan başka bir şey bu geçiveriş bir can yoldaşı aramaktan öte bir güvence aramak.
ama arabacının ki daha çok bir canyoldaşı aramak yemeğini yapacak söküğünü dikecek başka bir erkekten kalma da olsa bir kadın... bir kabulleniş hali var adamınkin de kimsesi de yok eh bu kadını alırsa işte canyoldaşı olurlar...
İkisinin benzer durumu kimsesizlik ama bu onları eşitleyen bir sebepse de birleşme sebepleri iki tarafçada öncelik sıralamasına tutulduğunda aynı değil demek istiyor sanırsam elif???
Barışsa bu kimsesizliğin onları aynı yolun yolcusu aynı kaderi paylaşan kılarak bir araya gelmelerine sebep olan şey olarak çözümlüyor. Kadın kimsesi olmadığı için razı erkek kimsesi olmadığı için istiyor.. Islık
Anne , eş, çalışan vs olarak pek çok kimlik yüklenen kadın kimsesiz ya da yalnızlık durumunda eğer bir güvencesi olsa bu razı oluşu yaşamazdı gibi geliyor bana da :roll: hani kadın tek başına da olsa söküğünü diker yemeğini yapar kendine yeter ama adam için bir kadın bunları onun için yapan biri de demek aynı zamanda
Çok gerçekçi bir çözümleme aşk yoksa bu dünya da neden yaşıyoruz ki soncümleği geldi aklıma düşkanın :oops:


Re: Yaşar Kemal - Yolda

İki kişide yalnızca kimsesiz olduğu için mi istiyor birbirini? Bence hayır, yalnız bu değil. Başka şeyler de var, bir kere ne olursa olsun, koşullar gözden geçiriliyor:" hiç mi kimsen yok?" Burada nedense Cumalı'nın kadın tipleri geliyor aklıma, o atmosferde, adamı sıkıştırıyor, kurnazlık yapıyor gibi...
İkincisi öyküde, doğayla, çevrede bulunanlarla betimlenmiş cinsel çekim, ya da arzu ve coşku. Ki bu betimlemeler müthiş:" Kamışlar,dünya fır dönüyordu çevresinde." "Kamışlıktan yola çıkyıklarındagarbi yeli azıtmış,olanca hızıyla esiyor,yolda toz komayıp kaldırıyordu"
Bütün bu olanlardan sonra sırf bir sığınma yok, artık kurulmuş bir iletişim var. " Kadınla göz göze geldiler." "Emine..."


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Nurtencim haklısın öyküyü okumadan elifle barışın yorumları üstünden yorum yapmıştım kadınlık erkeklik bakış açısına bir tutam biber daha atarak.
Ama öyküyü okuyunca senin de bazılarını işaret ettiğin detayları feci derecede erotizm yüklü buldum. Kadının baştan beri bir gönülsüzlüğü çekingenliği var ve bu yapmacık değil arkası dönük, yüzü kapalı. Ama adamın baştan beri bir niyet bozukluğu var madem eşi tutacak ve masum kimsesiz bir adamcağız, neden yol daha bitmeden iş tutuyor köyüne varmadan, o kadar beklemiş daha beklese ya önce sorsa gel benlen dese hatun razı olursa ondan ötesi olsa, onu bu kararı almak zorunda mı bırakmak istiyor vazgeçmesin diye. Kadın de git deli mi ne ? diyor başta sonrasında belki içinden hesap edip razı geliyor kimsesi yoksa alır heralde beni, hem yalnız kaldım köye dönsem ne yapacam diye. Adam onu denemek için mi "Emine sizin köy" diyor.... Yani hem sen götür kamışların arkasına hem de ahanda sizin köy de... Özellikle arabanın etrafında dolanıp kamış kırması cinsel gerilimin arttığına da bir işaret hem fallusun halk bilimindeki adına gönderme yapmış yazar direkt, kamış...
Hemde biraz zorla güzellik yaratmanın ilk adımı, enerjiyi tutamayıp hezeyan içinde bir kamış kırılmış, hem de arabanın etrafında aslında Eminenin etrafında dolanma var avına yaklaşan kurt misali.
Ama bana Eminenin "Yaaa, bizim köy demesi" çok dokundu. Bizim köy ama artık oraya da varamam mı diyor yoksa , eskiden bizim köydü gibi biraz cilve mi var, yoksa (nasıl ifade edebilirim ki?) Ya bizim köy, buldun bizim köy, köy mü bıraktın eşeğin sıpası dalga mı geçiyon sen edası mı var.Orda tanımlar betimlemeler olmadığından karar veremedim ,sizce?
Ayrıca "hiç mi kimsen yok" sorusunda hani bak bana güzel diyorsun sonra gidince bir kadın çıkmasın karşıma "esah mı diyon lennn, beni alıp eve mi götçen ha?" havası seziyorum. Bu sorudan dolayı deli midir nedir dese de aslında diretmesine rağmen çoktan razı olduğunu düşünüyorum.
Betimlemeler çok güzel sıcaktan bunaldım ev buz gibi kaloriferler ısıtmadığı halde. Toz topraktan tenim kaşındı, dilim damağım kurudu o ter damlalarının boncuk boncuk olup sızdığını buram buram at kokusunun içime dolduğunu otları geviş getirirken çıkardıkları sesi duydum mısırların sıcaktan erimiş tadları ağzıma aktı önce kuru çiğnedikçe sıcak bir süt ağza akar gibi.
Düşünceli


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Egemen dedi ki:

""
Ama bana Eminenin "Yaaa, bizim köy demesi" çok dokundu. Bizim köy ama artık oraya da varamam mı diyor yoksa , eskiden bizim köydü gibi biraz cilve mi var, yoksa (nasıl ifade edebilirim ki?) Ya bizim köy, buldun bizim köy, köy mü bıraktın eşeğin sıpası dalga mı geçiyon sen edası mı var.Orda tanımlar betimlemeler olmadığından karar veremedim ,sizce?
Bu yorumları gülerek okudum, belki hepsi de vardır ama bana öyle geliyor ki: "Bizim köy ama umurumda değil, artık bana bir şey ifade etmiyor, ben yeni köyümü buldum, pek de sevdim." demeye getiriyor. Çünkü herhangi bir özlem, köye doğru bir iç kayması göremiyoruz öyküde.

""
Ayrıca "hiç mi kimsen yok" sorusunda hani bak bana güzel diyorsun sonra gidince bir kadın çıkmasın karşıma "esah mı diyon lennn, beni alıp eve mi götçen ha?" havası seziyorum. Bu sorudan dolayı deli midir nedir dese de aslında diretmesine rağmen çoktan razı olduğunu düşünüyorum.

"Hiç mi kimsen yok" sorusuna dönük yorumlarına şunu eklemek istiyorum: orada erkeği tamamn teslim alma arzusu var sanki... Cumali kadın karakterlerini hatırlatan nokta da bu, bana.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Öztürk'ün yorumunu okumaya fırsat bulamadım henüz. Fekat, evet, Egemen benim ne demek istediğimi anlamış. Ben de Barış'ın ne demek istediğini anladım. Barış'ın söylediklerine tamamen karşı çıkmıyorum. Emine kimsesizlik çekmez demiyorum.

"Kimsesiz olma olgusu" benim kafamda, Odabaşı'nın, Feride şiirinde işlendiği biçimiyle yer etmiş.
...
Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
Bir de kimsesizliği.

Yani maddi değil manevi bir mahrumiyet hissi algılıyorum kimsesizlikten.
Oysa Emine'nin derdi bu değil.

Barış Acar dedi ki:
tek başına olmama/ olamama durumu...
Tam da bu cümle işte karşı çıktığım. Kesinlikle böyle olmadığını düşünüyorum. Bu tartışmayı uzatmanın okuduğumuz öyküye bir katkısı olacak mi bilmiyorum ama Dal Emine'nin kimseye muhtaç olmadan yiyebileceği ekmeği, başını sokabileceği bir evi olsa yüz yıl yalnız kalsa kimsesizlik aklına gelmez, ya da ancak bunlara kavuştuktan sonra kimsesizliği aklına gelir de bir can yoldaşı arar.
Arabacı ya da bir başkası ona şöyle dese: Ben sana ömrünün sonuna kadar yetecek bir para ve yaşayabileceğin bir ev vereceğim ama yanına uğramayacağım bile. Dal Emine tutturmaz yoo, ben malı mülkü neyleyeyim benim bir can yoldaşına ihtiyacım var diye. Hatta bence böylesidir onun şu durumda ilk istediği.

N'olur sanki Barış, yazdıklarıma, tamam, peki dese de forumdaki arkadaşlara bir iyilik etse. Yoksa ben uzattıkça uzatacağım.


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Yolda'da her şeyin yolda olup bitmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. (Yaşar Kemal "bunlar yollu" demek istemiyorsa!)
Elif:

""
“Kadının ayakları yalındı. Yolun tozları da fırın gibi kızgındı…” Kadının çaresizliğini ne güzel anlatıyor.
Anlatım çok etkileyici, kadının o çaresizlikle hala yolda olması daha da etkilryici. Ayakları kavrulsa da, bir yere varmak için yolda, adam da yolda. İkisi de kimseli yada kimsesiz olabilir; ama onları bir araya getiren, kadın ve erkek oluşları. ikisisnin de gidecek ayrı bir yolu varken birleştiriyorlar bu yolu. Koşullar mı? Yardımcı oluyor tabii. Onca yokluğa rağmen özgür bir seçim olduğunu okuyorum öyküde. En çok yalınlık etkiliyor. Yaşamın, paylaşımın yalınlığı. iyi şeftalilerin seçilerek kadının önüne konması...


Re: Yaşar Kemal - Yolda

""
Nurten Öztürk yazdı:
Yolda'da her şeyin yolda olup bitmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Nurten'in iletisini okuyunca Avrupa ve Amerika'da hayli ünlü olan yol hikâyeleri temasını anımsadım. Sinema sektöründe neredeyse adım başı karşımıza çıkan "yol" teması ne kadar farklı işleniyor Doğu ülkelerinde. Bizde yol, bir dönüşüm mekânı olmaktan çok bir keşisme alanı.

Yol filmleri üzerine nette bulduğum bir yazı: Yol Filmleri: Bazen çekip gitmek lazım...


Re: Yaşar Kemal - Yolda

Yol ve Yaşar Kemal'den söz edildi mi aklıma yazarın nefis romanı "Ortadirek" gelir. Okuyanlar bilir, Türk köylüsünün mevsimlik iş göçü çilesini yazar harika anlatır.

Bu arada yol filmleri denince Altıkırkbeş'ten çıkan, henüz okuyamadığım şu kitabı anımsadım: "Kayıp Otobanlar Yol Filmlerinin Sıradışı Tarihi"