UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yaşanmaz

04 May 2010
eren

"Yaşanmaz"
Yusuf Atılgan
Bütün Öyküleri
YKY
2008

(Kaynak)

Kategori:

Re: Yaşanmaz

havaneli: Havanda bir şeyi dövmeye yarayan tokmak. (kaynak)

Ağır bir öykü "Yaşanmaz". "Başka" olanın yaşayamayacağı, itilip kakılacağı, mutlu olmasının mümkün olmadığı bir dünyayı, yaşadığımız dünyayı anlatıyor. Hem öykü kişisini hem de Ali'yi, onun saf mutluluğunu çok çarpıcı biçimde anlatmış Atılgan.

Ali onu yerden kaldırıp üstünü silkelerken kendini tanıtmak için "Benim adım Ali" demiyor da "Ben Ali'yim" diyor. Ali'nin iki anlamını düşündürüyor bu bana: ilki kelimenin sözlükteki anlamı: yüce, ikincidi: İslam'ın dördüncü halifesi Ali. Sanırım ilk çağrışım öyküye daha uygun düşüyor. Bu "yaşanmaz" dünyada yaşamak için fazla iyi, fazla yüce olan bir insandan söz eder gibi bir hali var anlatıcının.


Re: Yaşanmaz

Atılgan'la ilgili bölümde "Ağustos böceği" ile ilgili bir bölüm vardı. o bölüm bu öyküyle ilgili. Buraya taşınsa sanırım daha uygun olur.


Re: Yaşanmaz

“Tam o zaman mı istemiştim ölmeyi yoksa? Ağustos böceğinin sözü kafamın diline o zaman mı takılmıştı?”
“Bütün dünya bana bir yaşam borçlu.”
Arkadaşım, özellikle burası çok önemli geldi bana demişti. O söz; “Bütün dünya bana bir yaşam borçlu.” Sözü. Ve özellikle de bunu Ağustos böceği söylediğinde daha bir önemli. Oturup düşünmek gerek. önerisi olan var mı? Ağustos böceğine neden bir yaşam borcumuz olsun? Veya en azından bazı insanların.

Moderasyon notu: Öykü başlığı açılmadan önce yazılmış olan bu notu buraya kopyalıyorum.


Re: Yaşanmaz

Yaşanmaz hikayesi hakkinda baska dusuncesi fikri olan var midir acaba?

Gercekten sizlerin bu hikaye hakkindaki dusuncelerinizi ve fikirlerinizi cok merak ediyorum.

Tesekkurler.


Re: Yaşanmaz

sokrates bir ağustos böceği değildi tabii ki... daha çok ağustos böcekleri arasında kalmış bir karıncaydı o. sofist ağustos böcekleri karıncaya karşı verdikleri savaşı kazandıklarını düşünürken karınca sokrates bir sürünün nasıl oluşturulması gerektiğine dair yapılması gereken her şeyden içten içe haberdardı. şehitliğin, kendini feda etmenin, herhangi bir fikri sonuna kadar savunmanın ne denli etkili bir ikna yöntemi olduğunun farkındaydı. hem bu sayede "ikna etme", ziynet eşyalarını boynuna takarak "erdem" adını alacak ve "sofist ikna etme sanatının" değerini ikinci kez düşürecekti.

ağustos böceklerinin kaosunda yaşamak zorunda kalan bir düzen adamı olarak sokrates, "faklı" olduğunu düşünüyordu. karıncaların kitleler halinde yaşamlarını idame ettirdiklerini herkes bilir. işte sokratesin yokluğunu çektiği şey içine karışabileceği bir karınca kolonisi idi.belki de onun için tek çıkış yolu bunun için baldırandaydı. ölüm, sokratesin sadece dünya pisliklerinden kaçmak için çare olarak gördüğü bir şey olmaktan ziyade; dünyayı "kendi istediği tarzda", yani karıncaların yaşayabileceği şekilde düzenlemesinde kilit rol oynayacak bir araca dönüşmüştü.

ağustos böceğinin hatası
uzatmadan söyleyelim : ağustos böceğinin temel hatası, onun kendisine bir karıncayı örnek almasıdır. bir karınca kendini feda ettiğinde diğer karıncalar onun etrafına toplanır ve uğruna kurban verilen şey, onlarca karıncaca "ideal-leştirilir " platon'un yaptığı tam da bu değil miydi?

oysa bir ağustos böceği ağuyu içmeye karar verdiğinde, karıncanın itkileri ile hareket etmez. o karınca gibi içinde yaşayacağı bir kitlenin yokluğundan dolayı rahatsızlık duymaktan çok, kitlenin ona yaşama imkanı vermemesinden dolayı rahatsızlık duyar: ağustos böcekleri kitleler halinde yaşamazlar. ağustos böceği, karıncanın yaptığı gibi "farklılığı" kitlenin tümünde bulunan bir ortaklık üzerine temellendirmeye katlanamaz. "aylak adamlar" olan ağustos böcekleri bunun için kitleden kaçarlar. ağustos böceklerini bastırarak kalabalığın kimliğini "karıncalık" olarak tesis eden ve tüm dünyayı ele geçiren sokratesçilik, tam da kimliğini kazanma biçimi yüzünden -ağustos böceği olmasa idi, karıncanın kendini zıttı olarak tanımlayabileceği bastırılacak bir kuvvet olmazdı- ağustos böceğine bir yaşam borçludur. bu borç karıncanın kendi yaşamına dair olduğu gibi -karınca kendi yaşam tarzını ağustos böcekğinin zıttında bulur-, ağustos böceğinin yok edilen yaşamına dairdir de.


Re: Yaşanmaz

ağustos böceğinin hatası üzerine "ek" değiniler
ağustos böceği bir karıncayı kendine örnek alarak intihara karar verdiğinde, sadece idealin ağustos böceğine ne denli uzak olduğunu unutmakla kalmaz; aynı zamanda kendisinin bir karınca misali "ince heseplar" yapmak için ne denli kayıtsız bir "mizaca" sahip olduğunu da unutur gibidir. "şehit ahlakı" ve onun ideal-leştirme pratikleri, kılı kırk yaran ayartma hesaplamaları ile uygulamaya konuldukları için, ağustos böceğinin dengi olarak gördüğü kişiler için de kendisi için istedikleri isteyecek olması bir felakete yol açacaktır. kendisi için ölümü uygun gören bir ağustos böceği, bir dengi(denk) ile karşılaştığında onun için de ölüm kararını vermekte çekinmez. o sebeple, ağustos böceği ölüm kararı aldığında tüm denkleri için bu kararı uygun görür ve böylece onları "onurlandırdığını" düşünür. bu ise ağustos böceklerinin felaketi ve karıncaların nihai zaferi ile sonuçlanmaya yazgılı bir zincirlemeyi başlatır.


Re: Yaşanmaz

mükemmel bir öykü, son zamanlarda okuduğum en güzel öykülerden birisiydi. çok güzel ayrıntılara girilmiş öyküde özellikle eren'in de bahsettiği "Ben Ali'yim" örneği gibi. "öteki"nin durumlarını çok güzel işleyip hissettirmiş, çok güzel bir tat bırakan bir öyküydü.


Re: Yaşanmaz

Geçmişte hepimizin hızlı geçtiğini düşündüğüm, üzerine daha fazla konuşmamız gereken bir öykü, "Yaşanmaz".

İç sıkıntıları, çelişkileri, toplumdan farklı oluşun yarattığı "dengesizlik", başkaları tarafından "deli","meczup" gibi sıfatlarla çağrılan kahramanımız iç sıkıntılarını atmanın en kestirme yolunu intahar etmekte buluyor ama eylem bir türlü gerçekleşmiyor. Böyle olunca da "yaşanmaz" güçlü bir slogan olarak gün geçtikçe büyüyor.

Nefis bir öykü. Final bölümünde kurmaca hayali biri olduğunu düşündüm, yanılıyor muyum acaba?


Re: Yaşanmaz

İster istemez akla Wittgenstein geliyor.

""
Ölüm yaşama ait bir olay değildir. Ölüm, yaşanmaz.

Karakter yaşama yazgılı gibi. "İntihar edebilirdim" bir yeterliliğin yanında olasılık anlamı da taşıyor, ama işte bilemeyeceğimiz bir noktada durduğu için denk geldiği anlamı kolay kolay kestiremiyoruz.

Kalıntılar'daki Calvino alıntıları yüzünden olacak aklım bir de klasiklere gitti. Suç ve Ceza değil, ama "Ceza ve Suç" bu öykü için belirleyici bir tema olabilir. Sadece karakterin farklı olmasının getirdiği ve sonunda bir yumrukla somutlaştırılan müebbet ceza, onu sonunda suç işlemeye yöneltiyor. Raskolnikov kendisini Napolyon sanıyordu, buradaki kişi için böcek belki daha uygun bir karşılık. Kendisine de yönelik, ama öteki'de gerçekleştirilen- saldırganlığın doğasına dair bir çıkarımda bulunabilir miyiz acaba?

Ali üstüne biraz daha düşünmeliyim.


Re: Yaşanmaz

Ferit Edgü'nün kısa bir öyküsünü çağrıştırır bana hep Yaşanmaz

Öykü şöyle;

""
DOSTLUK

Her şey bir yana, dostluk bir yana, dedi.

Öyleyse, bu karanlık, güç dönemimde bana dostluğunu göster, dedim.

Hiç duraksamadan hançerini çekip sol mememin altına sapladı. Bunu yaparken beni kucaklamayı unutmadı. Bilemezsin bu benim için ne kadar güç.

Gözlerimi kapamadan duyduğum son sözleri bunlar oldu.
s.146

Leş_Ferit Edgü-Sel Yayın-İstanbul 2010

Sevilenin, yaşamın, dünyanın acılarından, kötülüklerinden korunmak için öldürülmesi.


Re: Yaşanmaz

Aslında Ferit Edgü'nün hikâyesi felsefede çok başvurulan bir meseldir. Ben, Ioanna Kuçuradi'den okumuştum. Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar'ından hareketle, birini çok sevmenin ölçütünün onun için ölmekten değil, onun hayatına kast etmekten geçebileceğini söylüyordu.


Re: Yaşanmaz

Bakınız: Lennon'un hayranı tarafından öldürülmesi.