UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yarıda Kalan Kitap

01 Mar 2014
eren

Başladığım bir kitabı yarıda bırakmakta zorlanırım eskiden beri. Önüne konulan tabağı “o yemek bitecek” baskısına boyun eğerek bitiren çocuk gibi uslu uslu sonunu getirmeye çalışırım her kitabın. Bir nedenle bunun “doğru” davranış olduğunu hissederim. Bir nedenle. Ne olabilir o neden? Hoşuma gitmeyen bir şarkıyı ortasında kapatınca yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Oysa söz konusu kitap olunca iş değişiyor. Bunun, “kitaba saygı” diye nitelendirilebilecek bir anlayışla ilgili olduğunu tahmin edebiliyorum. Diğer yandan, kitaba salt kitap olduğu için saygı duyanlardan değilim. Belki eskiden kalma, şimdiye dek fazlaca sorgulama ihtiyacı duymadığım bir alışkanlık. Ağaç yaşken eğilmiş, ben de şimdi doğrultmaya uğraşıyorum.

Son zamanlarda elime geçen kitapların çoğu ilgimi çekmediğinden olsa gerek, bu güdülenme daha çok sırıtmaya başladı. Okuduklarımdan sıkılan yanım kitabı bırakmaya meylederken, bir türlü kaynağını bulamadığım o ses bana gözümü kitaptan ayırmamamı öğütlüyordu. Sonunda o sesle yüzleşmeye karar verdim. Gidişatından hiçbir beklentim kalmamış bir kitapta ısrar etmenin bir anlamı var mı gerçekten?

Hüseyin Cöntürk’ün okuduğu her kitaba 20 sayfa hak tanıdığını söylemişti bir arkadaşım. İlk 20 sayfada ikna olmadıysa, kitaba daha fazla zaman ayırmazmış. Hatta rivayet o ki “Karpuz kabak çıktığında yemeyiz, bir kitap kabak çıktığında neden sonuna kadar okuyalım ki?" diyesiymiş. Kendimi Cöntürk’le bir tutacak değilim. Sıradan edebiyat görgümle Cöntürk derinliğinde bir görüş oluşturabileceğimi düşünmüyorum. Diğer yandan, eleştirmenin “kabak kitap” tanımlamasının yerinde olduğunu düşünüyorum. Kendi beğenime, önyargılarıma göre bir kitabı “kabak” ilan etme hakkını görüyorum kendimde, evet. Hattâ sağda solda “dayanamadım” diye yaka silkme hakkını da.

“Kitabın ilk bölümü biraz sıkıcı, evet; ama yazar ondan sonraki bölümlerde aşka gelmiş. Kaçırılmayacak bir şenlik.” En çok da bunu duymaktan korktuğum için ısrar ediyordum galiba kitabı “SON” yazısını görene kadar okumakta. Şimdilerde, bir kitabı yarım bırakmanın, o kitabı okuma hakkını hepten kaybetmek anlamına gelmediğini anladım. Artık bir kitabı gözüm tutmayınca şöyle düşünüyorum: “bu kitap biraz dinlensin, sözüne güvendiğim birinden hakkında olumlu şeyler duyarsam başka bir gözle yeniden okumaya başlarım.”

Kategori:

Re: Yarıda Kalan Kitap

Ben kitabı yarıda bırakma korkusunu en çok bazı 'klasik' veya 'yüksek' edebiyat eserlerini okurken yaşıyorum. Elimde kitap, okuduğum kısmın biteceği sayfaya sık sık bakarak, kendimi çokça zorlayarak, kitabın 'muhakkak bitirilmesi gereken kitaplar' toplamına ait olduğu inancıyla, sıkıntıdan kaskatı kesilmiş bir halde devam ediyorum. Sonra da bu yaptığımdan utandığımı, hatta kitabı anlayamayacak kadar kıt olduğumu düşünüyorum; tabiat manzaraları izin verdiği müddetçe tabii.


Re: Yarıda Kalan Kitap

Okuyucu haklarından biri(yanlış hatırlamıyorsam), beğenilmeyen, bir türlü ilerlemeyen, okunmaya başlandığında sıkan kitapları okumama üzerineydi.

Burada iki etken olduğu düşünülebilir, dayanıklılık(çabuk pes etme, sıkılma eşiği, dikkatin dağılması), ve kitabı zamansız okumaya başlama. Bu zamansızlık hem birikim eksikliği hem de duygusal-düşünsel uygunsuzluk olarak düşünülebilir.

Umberto Eco, Gülün Adı adlı romanın önsözünde(daha doğrusu sonsözünde), ilk 100 sayfasını çabuk sıkılan, sabırsız okuyucuları elemek için, bilerek sıkıcı tarihi bilgilerle doldurduğunu yazmıştı. Her ne kadar bu özel bir durumsa da, bazı kitapların sıkılmanın, zorla okunmanın da içinde olduğu bir durumu var. Sonuçta okunacak kitap bir seçim. Bunları bilerek okumamak da seçilebilir. Ama bir Ulysses(yaklaşık 10'dan fazla kez başladım kitaba-beni hep geri püskürttü), bir Kayıp Zamanın İzinde, sıkılmadan okunamadığı gibi, burası yersiz, dedikodu, boş olarak nitelenecek pek çok şeyi de içermekte.

Okumak sıkılmaktan öte bir olgu. Kabul etsek de, etmesek de.

Diğer yandan bu konuya yakın, önemli bir şeyin, kitap seçimi olduğuna da değinmek gerek sanırım.


Re: Yarıda Kalan Kitap

İçine giremediğim kitapları iki gruba ayırabilirim: Sevip de giremediklerim, sevmeyip de giremediklerim. İkinci grubun bende fazla şansı olduğu söylenemez. Yeni dönem Türk romancılarının neredeyse tamamı bu kategoriye girdiğini söyleyebilirim. Şaşırtıcı hikâye anlatımına dayalı, sıkıcı maceralar hiç ilgimi çekmiyor. Hele ki kullandıkları o dilsel tercihlerle.

İlk gruba ise hemen iki kitap örnek gösterebilirim. Woolf'un Mrs. Dalloway ve Bilge Karasu'nun Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı. Dalloway'i bir seferde okuyup bitirmeden önce tam yedi kez başlayıp arada uzun boşluklar bıraktığımı anımsıyorum. Karasu'nun kitabı ise doğru zamanı bulabilmek için epey deneme-yanılmaya maruz kalmıştı masamın üzerinde.

Eren'in sözünü ettiği duygunun bendeki yansıması ilginç aslında. Duygular tepetaklak olmuş sanki içimde. Sevdiğim bir kitabı okumakta zorlanır oldum ben uzun zamandır. Beni heyecanlandıran, anlattığı şey ve anlatım biçimi ilgimi çeken, dilsel seçimlerini beğendiğim (sadece roman ya da öykü olması da şart değil, inceleme, felsefe ya da tarih kitapları için bile böyle) kitapları bir kenarda dinlendire dinlendire okumayı öyle seviyorum ki... Hadi itiraf edeyim; on yılı aşkın zamandır bitiremediğim kitaplar da var böyle.


Re: Yarıda Kalan Kitap

Bu durum bir ön yargı yüzleşmesi oluyor bende. Adına saygı duyduğum ya da mutlaka okunmalı diye düşündüğüm kitaplara odaklanamasam da bir sonraki sefere bırakıyorum onları. Yeni eserlere ikinc şansı vermediğim çok oldu.

Cortazar'ın "Mırıldandığım Öyküler"i , Onur Çalı'nın fanzininde övgü almış ve merak uyandırmış bir kitaptı. O nedenle olsa gerek kitabı üçüncü kez elime aldım ve zorlamayla da olsa sürüyor.

Belki de ön yargılarımız, tutumlarımız kitaplarla olan mesafemizde belirleyici, yani salt kitabı değerlendirmek yerine tutumlarımızı öne çıkarıyoruz.


Re: Yarıda Kalan Kitap

Bu konuyla ilgili -söyleyenini yanlış hatırlamıyorsam- Necip Tosun "Karpuzu kestin, kelek çıktı, yemeye devam edecek misin?" demiş. Smile Ya da bir arkadaşımın dediği gibi, gerçekten de bazen "Hayat kısa, Proust uzun." Keşfedilmeyi bekleyen onca kitap varken, belki de bu benim sabırsız, ikircikli yapılmla da alakalıdır, "sonlara doğru açılması ihtimal olan" kitaba sabretmek niye? İnandığım tek bir şey var, bence eğer bir kitap okumak söz konusu ise, her şey zamanlama meselesinden ibaret. Doğru zamanlama.


Re: Yarıda Kalan Kitap

Bir öyküyü yarım bırakmamak için çok uğraştım bugün. Bazen nasıl olup da bir şeyi bırakamadığıma şaşıyorum. Bu bazen bir bütünün dayattığı olabiliyor.(son bir öykü kalmıştır kitapta. Tam da o en...)Pes etmek(yeterince debelendikten sonra) zor değil. Akıllıca, en doğru yol da olabiliyor yerinde. Belki de daha kökünü, "yarım bırakmak" tabusunu düşünmek gerek.