UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Vaslav Nijinski ve Öyküleri

19 Nis 2009
elif cinar

""
Vaslav Nijinski(1890-1950), gelmiş geçmiş en büyük bale sanatçısı olarak anılır.

Söylenenlere göre, bale sanatı, o gün bugün böylesi bir şöleni bir daha yaşamadı. Geçirdiği ağır şizofreni, sanat yaşamını sürdürmesini engelledi. Büyük dansçı, 19 Ocak-4 Mart 1919 tarihleri arasında, tedavi gördüğü İsviçre’nin Saint-Morits kentindeyken bir günlük gibi üç defter doldurdu.

Ferit Edgü, yarım yüzyıldır ilgilendiği Nijinski’nin, bu defterlerinin ailesi tarafından makaslanmamış son baskısını okuduğunda, kendi Nijinski’sinin son öykülerini yazmaya düşledi. Hem kendisinin hem Nijinski’nin olan öyküleri.

Sel Yayıncılık, 2007

""
Nijinski bir dansçıydı, ama Nietzsche’lerin, Hölderlin’lerin, Van Gogh ve Antonin Artaud’ların, Nerval’lerin ve kendisiyle aynı dönemde, bir başka İsviçre tımarhanesinde yaşayıp ölen Robert Walser’in soyundan bir sanatçıydı.

Onu sahnede görmüş olabilecek yaşta değilim. Gördüğüm, dönemin birkaç siyah-beyaz filmi, dans sanatının, gelmiş geçmiş en büyük efsanesini yansıtmaktan uzak filmlerdi.

Onun dansını, daha çok, gözlerimi kapayıp düşledim ve bu dansla Rimbaud’nun(yalnız onun) şiiri arasında bir koşutluk kurdum.

Yokeden ve yücelten; karartan ve ışıldayan; susan ve gürüldeyen insanoğlu yaşamının yoğun karanlık noktasında parıldayan ve susarken konuşan, haykıran bir dans.

Vaslav Nijinski’nin trajik yaşamı, dans sanatıyla uzaktan yakından ilişkisi olmayan benim, ta gençlik yıllarımdan beri niçin ilgimi çekmiş olabilir?

İtiraf edeyim ki açıklayamıyorum.

Nijinski’nun bu defterleri 19 Ocak-4 Mart 1919 tarihleri arasında yazdığı sanılıyor. Bir buçuk ayda doldurulmuş bu sayfalar bir şizofrenin sabuklamarı olarak da okunabilir; bir yaşamın bire bir tanıklığı olarak da.

Ben Nijinski adındaki bir dansçının içdökmeleri olarak okudum. Onlardan seçtiğim kimi parçaları “aktarırken” de resim sanatıyla ilgili bir yöntemi kullandım.

Meraklıları bilir: Rönesans’tan günümüze, ressamlar, zaman zaman kendilerinden önceki ustaların yapıtlarına başvurmuşlardır, kopya ederek onların yaratma süreçlerini izleyip sanatı öğrenmek ya da yorumlayıp(bir yapıttan yola çıkıp) kendi resmini, resimlerini yaratmak için.

Picasso, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da olağanüstü bir örnektir:

Rembrannt’ın, Goya’nın, Manet’nin bir resminden yola çıkıp yüzlerce Picasso yaratmıştır.

Yazın alanında da, antikiteden bu yana, böylesi esinlenmeler eksik değil. Dünya yazınının başyapıtları Don Kişot’lar, Gargantua’lar ve Shakespeare’in hemen hemen tüm oyunları bunların başında gelir.

Benim, Nijinski Öyküleri başlığını verdiğim bu metinlerde izlediğim yol, ne picasso’nun Manet’nin Çayırda Öğle Yemeği tablosuna bakarak yarattığı altmış küsur resim, ne de Melih Cevdet’in, Gılgamış Destanı’ndan yola çıkarak yarattığı Ölümsüzlük Ardında Gılgamış’ta izlediği yol oldu.

Benim izlediğim yol, resim sanatı örneğini devam ettirirsem, diyebilirim ki, merceğimi karşımdaki resmin belli bölgelerine çevirmek oldu. Bu aynıtıları alıp büyüttüm. Kısacası bir ayrıntı seçip onu çerçevelemekten ve onlara birer ad vermekten başka bir şey yapmadım.(Elimde olmadan, defterlerde yer almayan birkaç metin ekledim. Umarım, Nijinski’nin anısı beni bağışlar.) Bu nedenle de onlara, gerçek sahibinin adını verdim: Nijinski Öyküleri.


Ferit Edgü, Sel Yayıncılık, 2007

Kategori:

Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Sevmek"

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Uyku"

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Yazmak"

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Yazmak" öyküsünün son satırlarını okumak üzereyken "ilk kez bir fikri öykünün sonuna kadar aynı çerçevede ele alıyor" diye aklımdan geçirirken, araya reklam üzerine eğretilemeler girdi. Yine de öykünün başından sonuna en azından dolmakalem üzerine hisleri bir tutarlılık gösterebildi. Öykünün okunma süresi ile yazarımızın yazma sürecinde aklından geçenler aynı zaman dilimde değiller. Her öyküsünü okuduğumda bunu tekrar tekrar hissettiriyor.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Vaslav Nijinski'nin hayatına normal olarak devam edemeyecek denli şizofren olduğunu biliyoruz. Metinlerini bu hastalığını gözardı ederek okuyamayız elbette. Ama bu satırları yazarken etrafında uçuşup duran fikirlerin izini sürmeye çalışmak bile hem keyifli hem de öğretici olabilir.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Tabii, böyle bir öyküyü (Herkes İçin) incelerken ilkin şöyle bir sıkıntı çıkıyor karşımıza: Şizofreniyi anlamlandırmaya çalışmak ne derece olanaklı. Elbette, tümüyle boşuna değil bu çaba, bu doğrultuda kimi düşüncelerimi aşağıda yazacağım. Ancak peşinen kabul etmeli; zor iş!

""
Gerçeği yazacağım. Ben Zola’yım.

Böyle başlıyor öykü. Burada Zola'nın gerçekçiliğine atıfta bulunduğunu söyleyebiliriz yazarın. "Ben Zola'yım" sözüyle Zolavari bir gerçeklik kurgusunun olanaklı olmadığını öne sürüyor olabilir ya da olmayabilir; bu konuda emin olamayız.

Git gide şunu düşünüyorum: Edebiyat en düz anlatımlısında bile mecazlarla, alegorilerle, simgelerle örülü bir şey; ancak işe tersinden, yani rasyonel akıl açısından değil de aklın başka bir halinden bakmaya başlayınca işin rengi değişiyor. Artık her şey alegori oluyor. Her şey bir simgeymiş gibi görünüyor. Üstelik bunlar gerçekliklere tekabül etmeyen alegoriler ve simgeler olarak çıkıyorlar karşımıza.

Zor! Bir şey söylemek zor.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Herkes İçin" öyküsünde bahsettiğin gidiş gelişler çok bariz. Zola, naturalizm akımının öncüsü olduğu halde Zola'yı yazar, gerçekçi olmamakla suçluyor. Gerçi gerçekten ne anlaşıldığı da önemli.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

""
Gerçeği yazacağım. Ben Zola’yım. Emile Zola.
Kendini Emile Zola olarak tanıtması bu yazardan ve yazdıklarından etkilendiğini düşündürüyor bana. Acaba neden Zola'nın yerine koymak istiyor kendini sorusunun cavabını böyle verebiliyorum. Eğer Zola'nın gerçekçi bir yazar olmasının -gerçekliğin sürekli yer değiştirdiği bir hastalıkla boğuşan- bu adam için kıymeti bizim gibi gerçeğin apaçık olduğunu sananlardan daha fazla olsa gerek.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Benden pes. Öyküyü her okuyuşumda çıldıracakmış gibi hissediyorum kendimi.

Her bir cümle, her vurgu bir simgeyle gerçekliğe açılıyor; ancak bu simge bizim bildiğimiz simgeler gibi çalışmadığından ve gittiğini varsaydığımız gerçeklik de bildiğimiz türden bir gerçeklik olmadığından, benim açımdan üzerine konuşmak imkânsızlaşıyor. En azından ayık kafayla... Laughing out loud

Nijinsky'yi sevmekle yetinebiliyorum bu durumda sadece. Her biri bir evren olan cümleleri için...


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Öykünün başında Emile Zola olduğunu söyleyen bu anlatıcı gerçeği yazacağım diyor. Bunun ardından öykü

""
Zola, romanlarında saklıyor gerçeği.
diye devam ediyor.

"Ben romanlarda öyküyü aramam gerçeği ararım" derken Zola olmayan kendisini vicdanıyla yeniliyor.

""
Bense gerçeğin kendisiyim. Bense vicdanın kendisiyim.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Öyküyü okurken aklıma naturalistlerin savlarından biri olan edebî eserin, gerçeği laboratuvar ortamındaki bilim adamının titizliğiyle ortaya koyma savı geldi. Bu sav düşünüldüğünde, yaşamda varolanı olduğu gibi dışavurmanın "gerçek" olarak tanımlandığını düşünürsek aslında bu yaklaşım gerçeği saklama aracı olarak da görülebilir. Sonuçta kişiye bağlı olarak tanımlanan bir kavramın, bir şeyin olduğu gibi açığa çıkarılması şeklindeki tanımı birçok şeyi gizlemek şeklinde de düşünülebilir. Metin karışık olduğundan yorumum da bir o kadar karışık oldu.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Bu yaklaşımla yazarın gerçek olanla doğal olan arasında doğrudan bir bağ kurduğunu düşünebiliriz.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Nijinski'nin yazdıklarından çıkardığımız anlamın, onun bakış açısının onun metinlerini çözümlerken değil de başka metinlerde işe yarayabileceğini düşünüyorum.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Ben yorumlarınızı ilgiyle izliyorum arkadaşlar. Çok da önemli buluyorum. Ancak kişisel olarak bu çaba bana fazlasıyla yıpratıcı geliyor.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

"Aklı başında" sağlıklı bir yazarın imge ve simgelerini sırf bizimle aynı sağlıklı dizgeye sahip olduğu için bir şizofrenin güncesinden daha doğru anlayabileceğimizi düşünmüyorum. Her iki durumda da yazarla aynı fikrin kuyruğunu yakalama şansımız eşit bence.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

""
Gerçeği yazacağım. Ben Zola’yım... Zola, romanlarında saklıyor gerçeği.

Belki de şöyle diyor: Ben de Zola kadar gerçekçiyim; ama benim gerçekliğim farklı ve Zola onca gerçekçiliğine rağmen benim gerçekliğimi bilmiyor ve yazmadı. O halde onun gerçekçiliği benim gerçekliğim değil. Zola, bana göre gerçekçi değil.


Re: Vaslav Nijinski ve Öyküleri

Bu başlığı uzaktan ancak ilgiyle takip ettim. F. Edgü'yle yapılan Nijinski konulu röportaja rastlayınca da sizlerle paylaşayım istedim. Bu arada Edgü'nün şu sözleri gayet yerinde bir tanı içeriyor:

""
Evet, 'onlara' ilgi duyuyorum. Çünkü aklın bu dünya için çok da iyi bir şey olduğuna inanmıyorum. Akla karşı mutlak bir panzehir gerek. Bunun adı da delilik. Bugüne değin, ortam çok uygun olduğu halde delirmediğim için de, doğrusunu isterseniz, çok üzülüyorum.

'Bugüne değin delirmediğim için üzülüyorum'