UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tutkunun Veronica Voss'u

10 Şub 2009
Barış Acar

Murathan Mungan
Kırk Oda
Remzi Kitabevi Yayınları
1987
s. 167-182.

Son indirme tarihi: 24 Şubat 2009

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Murathan Mungan'ın Kırk Oda kitabının Remzi kitabevinden1987 yılında basılan baskısının arkasın yer aşağıdaki sunum yazısını okuduğumda hem "Tutkunun veronica vossu" öyküsündeki karakteri hem kitaptaki diğer öyküleri hem de Mungan'nın izleğini anlamaya daha fazla yaklaştığımı hissettim. Yeni baskılarında aynı sunumu görmediğim için de sizlerle paylaşmak istedim.

""
Çocukluğumuzdan beri masalın bir yerinde karşımıza çıkar. Kırkıncı oda yasağıdır bu. Üstelik anahtar elimize verilmiş, seçim bize bırakılmıştır. Sancılı bir ikilemin ortasında kalakalırız. Sonunda insan aklı ve duyarlığı; bilme ve öğrenme tukusu; tanıma ve anlama merakı, cezası ne olursa olsun anahtarı seçer.

Kendi kırk odamın insanına böyle bir anahtarla başladım.

Yalnızca yakın çevrenizden, mahallenizden, iş yerinizden değil, masallardan, öykülerden, romanlardan, oyunlardan, filmlerden de tanıyorsunuz kahramanlarımı. Kırk odalık bir saraydan geçerek çıkıyorlar günümüz sokaklarına. Kapının öte yanına.

İşte size uzattığım anahtar...


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Veronica Voss Kimdir?

""
Rainer Werner Fassbinder 31 Mayıs 1945 Bad Wörishofen'de doğdu (Bavyera, Almanya), 10 Haziran 1982 Münih'te öldü) Alman yönetmen, sinemacı ve oyun yazarı.

1965'de girdiği Batı Berlin Film ve Televizyon Akademisi'nin giriş sınavlarını kazanamadı. Münih'teki Fridl-Leonhard Stüdyosunda oyunculuk eğitimi aldı. 1967'de Münih Eylem Tiyatrosuna katıldı. Ertesi yıl Anti-Tiyatro adını verdiği kendi tiyatrosunu kurdu. 1965-66 yılları arasında kısa filmlerle deneyim kazandıktan sonra, kendi tiyatrosunun üyeleriyle ilk uzun metrajlı filmini 1969'da gerçekleştirdi. Daha sonra, bir yandan çok sayıda tiyatro ve televizyon yapımı gerçekleştirirken, yılda ortalama üç ya da dört gibi şaşırtıcı sayıda filmi ardarda çekti. 1978'den sonra kendi filmlerinde görüntü yönetmenliği de yapmaya başladı. Uluslararası ödüller kazandı. 36 yaşındayken muhtemelen yüksek dozda uyku ilacı ve kokain aldığı için öldü. Batı Almanya'daki ikinci kuşak alternatif sinemacılar grubunun başı çeken üyesidir.

Filmleri (seçim)
* Katzelmacher (1969)
* Welt ** Draht (1973)
* Angst essen Seele auf (1973)
* Effi Briest (1974)
* Angst vorder Angst (1975)
* Satansbraten (1976)
* Die Ehe der Maria Braun (Maria Braun'un Evliliği, 1978)
* Lola (1981)
* Die Sehnsucht der Veronika Voss (1981)


kaynak: www.msxlabs.org


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Yine bir M.Mungan masalıyla karşı karşıyayız.

""
Çocukluğumuzdan beri masalın bir yerinde karşımıza çıkar. Kırkıncı oda yasağıdır bu. Üstelik anahtar elimize verilmiş, seçim bize bırakılmıştır. Sancılı bir ikilemin ortasında kalakalırız. Sonunda insan aklı ve duyarlığı; bilme ve öğrenme tukusu; tanıma ve anlama merakı, cezası ne olursa olsun anahtarı seçer.

Kendi kırk odamın insanına böyle bir anahtarla başladım.

Yalnızca yakın çevrenizden, mahallenizden, iş yerinizden değil, masallardan, öykülerden, romanlardan, oyunlardan, filmlerden de tanıyorsunuz kahramanlarımı. Kırk odalık bir saraydan geçerek çıkıyorlar günümüz sokaklarına. Kapının öte yanına.

İşte size uzattığım anahtar...


Öykünün ana karekteri kendini Veronica Voss'la bağdaştıran, onun gibi yaşayan biri. Adsız bir erkek kahraman. Duygusal, tutarlı, duyarlı birinin insanlar arasında mutsuz ve kalabalıklar arasında yersiz yaşantısını anlatmış M.Mungan bu kişiyle. Bunu anlatırken de önceleri üne kavuşmuş ama sonradan, ışıklardan ve insanlardan uzak yaşayan bir entelektüeli kendine simge seçmiş; Veronica Voss'u. Onun yalnızlığıyla öyküdeki kişinin ya da bireyin yalnızlığını benzeştirmiş. Ve bu kişi , o kadar yalnız kalmış ki iç dünyasında...Denemiş sıradan olmayı; kalabalıklar gibi yaşamayı ama bir türlü becerememiş. Ve en sonunda iflas edip dibine vurmuş yaşamın. Hiçliğe adamış kendini...
Ben bu öyküdeki "orospu"luğu, sıradan olma , duyarlılığını kaybetme sürecinin ismi olarak kavradım . Bu döneme bu ismi veriyor ve böyle yaşamak "orospu"luktan başka ne olabilir ki diye düşünüyor...Duyarlılıklarını, duruşunu, inceliklerini yok sayarak yaşamak...
""
Kalabalık yalnızlığından başka nedir ki orospuluk? Bir başkasına nasıl anlatılır?

Adsız kahramanımız, yaşamındaki yalnızlığına, hayata geç kalmışlığına, insanlardan sadece zarar görmesine rağmen duruşunu yitirmiyor yinede. Kaderci değil:
""
Bütün hayatım bir gerilim romanı ya da bir gerilim filmi; ya da ben hayatımı böyle kurdum; aynı şey aynı şey. Artık her şey aynı şey.

Öyküde, karekter içsel çelişkiyi iliklerine kadar yaşıyor. Yani yaşamı boyunca olmak istediği kişiyle, olduğu kişi arasındaki uçurum hep var. Bu uçurumu ise "siyah-beyaz"lıkla anlıyoruz. Öykünün birçok yerinde bu siyah-beyazlık var. Bir orospu olarak üzerine giydiği tüm kıyafetlerde, etrafta, her yerde siyah-beyazlık...
""
Gece siyah-beyazdır.
Bütün geceler siyah-beyazdır.
Bir gece fenerinin(siyah-beyaz) altında durup(siyah-beyaz) , siyah benekli ipek çoraplarımı düzeltiyor, jartiyerimi çekiyorum(siyah-beyaz) ve uzun bacaklarıma -biraz da gece fenerinin ışığında- hayranlıkla bakıyorum/.../

Öykünün finalindeki aşk hikayesinde de V.Voss, kendini bir kaporta tamircisinin kollarına bırakıyor.
Tamirci genç ise hani şu içki masalarında sürekli kendini anlatan, sözü dönüp dolaştırıp okuduğu kitaplara , izlediği filmlere getiren tipler gibi kendini anlatmaktan, okuduğu kitaplardan bahsetmekten çekinmiyor. "Ben oldum artık diyor" sanki.
""

Bakın sevgili Veronica!Onyedi yaşındayım. Yedi yıllık çırağım. Fassbinder'i çok seviyorum. Fellini'ye, Visconti'ye bayılıyorum. Oğuz Atay'ı da çok seviyorum(Zaten hiç belli olmuyor) Kavafis'in şiirlerini de okudum. Carson Mc Cullers'ı, Wirginia Woolf'ü, Marguerite Yourcenar'ı, Jean Rhys'i tanıdım sevdim. Tennessee Williams, Artur Miller, Ibsen'in oyunlarını defalarca okudum. Çehov, Dostoyevski dayanamayacak kadar sevdiklerim. Bütün adları arka arkaya sıralamak istemiyorum, artık anlayın n'olur'yormayın beni!Ve sizi çok seviyorum sevgili Veronica! Bu kadar genç yaşta, üstelik bir çırak olarak, hem de hiçbir resmi öğrenimden geçmeden daha fazlasını yapamazdım değil mi?
Niya anlatıyorsun ki bütün bunları bana? diyorum.
/.../

Ve final sahnesinde , gerçekler ortaya çıkıyor... Berenin düşmesiyle yüzündeki boyalar akıyor, sakalları uzuyor. Bundan sonrası da herhalde "mucize sonrasını yaşayamayan insanlar"la olan diyaloglar gelecektir, eski yalnız yaşama dönüş...


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

kahramanimiz neden ingilizce sozler sarfediyor anlayamadim ben.
bir de yarattigi karakterin kimligi ile uslubu arasindaki fark konusunda ne dusunuyorsunuz?
asiri agdali konusmasi, nasil diyeyim, bu uslup ile ucuncu sahis agzindan anlatmak yerine olaylari, bunu tercih etmesini yadirgadim ben biraz.
edebiyat parcalar tutum, okurken rahatsiz etti beni bu yuzden ilk basta.
peki ya en sonunda ne anlamak gerek. ben sonlarda hicbir sey anlayamayan insan olarak kavrayamadim olayi gene.
kahramanimiz erkekmis de, tamirci ciragi her sey olup bitene kadar anlayamadi mi olayi simdi,
ne oldu Huh!


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Çağdaş:

""
ben sonlarda hicbir sey anlayamayan insan olarak kavrayamadim olayi gene.
Ben de çok kavradığımı söyleyemem. Doktorlar işin içinden çıkamadığın da "psikolojik" diyorlar ya, ben de edebiyat alanında işin içinden çıkamadığım konulara, "fantezi" diyorum. Bana öyle geliyor ki fanteziye ne koysan gider. Bütün bunlar fantezi, kahramanın fantezisi. İyi, kötü, entelektüel, yönetmen, işçi birçok kişiyi aynı olayda buluşturmak istiyor sanki. Yoksa sanayii bölgesinde çalışan bir çocuk akşam Tunalı'da ne arar? Gitse gitse Ulus'a gider. (istisna daima vardır, bilinmez ya) Diyelimki Tunalı'ya gitti, Veronica Voss'u ne bilir? Hadi duydu diyelim, görünce tanır mı? Benzetebilir mi birine?
Gene de bütün bunlar niye? Düşünmekteyim. Belki de yaşamdaki sınırları, kendi fantezisinde kaldırmak istiyor.


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

""
" Hayatımızın beyaz perdesinde her şey ödünç
her şey giydirilmiş.
Duygularımız(...)aşklarımız, ororspuluğumuz her şey her şey sahte ve ödünç. (...) Ey bizim sandığımız hayatlar!"
Bir yüzleştirme metni.
Her şeyi birbirine yaklaştırarak, bizim (şu güzel toplumun) rahatımızı bozmak da istiyor. Temizliğimizi... nezaketimizi...


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Murathan Mungan'ın sinemaya oldukça düşkün olduğu bilinir. Sanırım "Tutkunun Veronica Voss'u" Fassbinder'in Die Sehnsucht der Veronika Voss adlı filmine sayısız göndermelerle doludur. Ne yazık ki bu filmi izleyebilmiş değilim. Bu nedenle belki de öykünün çok uzağında kalacak yazacaklarım. Ancak önemli olanın öykünün ne anlatmak istediği değil, bizim ondan ne aldığımızdır diyerek bu öykünün üzerine biraz eğilelim.

""
Aslında ne kadar duygusal bir şey orospuluk etmek...

cümlesiyle karşılıyor sizi öykü. Kahramanımız orospuluk yaptığı için mi duygusallaşmış yoksa duygusal olduğu için mi orospu olmuş? Öykü ilerledikçe bu soruya yanıt bulmayı umuyorum. Ancak bu cümlenin öykü boyunca yaşanacak gelgitlerin ve çelişkilerin de habercisi olabileceğini biliyorum.

""
Ona aşık olduğumu anlamasını istemiyorum

""
Dünyanın ilk on dakikası bu

""
Ben ki en büyük yalanları büyük bir aşka dönüştürdüm

""
Sevmek tek başına bir şey değildir ki, insanlar topluca sevebilirlerse gerçekleşebilecek bir şeydir sevgi

Yukarıdaki cümlelere bir yığın cümle daha eklenebilir. Ancak ben Veronica'nın öyküdeki arayışına, final sahnesine yoğunlaşmak istiyorum.

""
umarsızlığım mucize aramaktaki ısrarımdan, mucize yaratmakdaki çabamdan kaynaklanıyor. Mutsuzluğum da. İnanç yitimi diye bir şey benim için hala söz konusu değil.

Kaportacıyla karşılaştıklarında ondan çok etkileniyor ve alalade bir şeyler söyleyerek bu anı bozmasa diye içinden geçiriyor ve kaportacı ona " Siz veronica voss'sunuz değil mi?" diye soruyor. İşte bir mucize!!!

""
Yağmur başlıyor. Ya da ben başlamasını istiyorum

O gece olanları anlamaya yaklaştığımı hissettirdi bu cümle. Kaportacı delikanlının okuduğu kitapları, izlediği filmleri dahası birden karşılaştığı ağır makyajlı ve yaşı bir hayli geçkin bu adamı çekici bir kadın olarak görebilmesini, hatta onu Veronica Voss'a nasıl dönüştürebildiğini açıkladı.

""
Kahramanımız orospuluk yaptığı için mi duygusallaşmış ya da duygusal olduğu için mi orospu olmuş?
bu noktada bu sorunun anlamsız olduğuna hükmetttim.

Mutfaktaki panoda yer alan fantaziler listesinin benzer hikâyelerle dolu olduğunu düşünürsek neden bizler bu kaportacıyla yaşanan geceye tanık olduk da, bir başka geceye değil diye sordum kendime. Bu soruya bulduğumu sandığım yanıt şu oldu;
listedeki her hikâye birbirinin tekrarıydı ve birbirlerinden hiç farkları yoktu.


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

nurtenöztürk dedi ki:
Yoksa sanayii bölgesinde çalışan bir çocuk akşam Tunalı'da ne arar? Gitse gitse Ulus'a gider.

Bundan on yıl kadar önce "Cinnah'a/ Hoşdere'ye çıkmak" diye bir deyim kullanılırdı. Bu deyim erkeklerin parasız kaldıklarında, nereden para bulabilirim sorularına karşı kullandıkları argo bir söylemdi. Daha sonraları Hoşdere'nin üst kısımlarında sık sık travesti ve polisler arasında yaşanan kavgalara tanık olunurdu. Bu sebeple bir erkekle ya da travestiyle ilişkiye girmek isteyen birilerinin o civarda bulunmaları o yıllar için olağan olabilir.


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

cağdaş dedi ki:
tamirci ciragi her sey olup bitene kadar anlayamadi mi olayi simdi,
ne oldu Huh!

Her şey berenin çıkarılmasıyla ortalığa dökülüyor. "Seni çırılçıplak soydum ama bereni çıkarmayı unutmuşum" diyor çocuk ama sanırım bere cinsellik ihtiyacının giderildikten sonra kişinin tam olarak algılanmasını temsil ediyor. Öykünün sonunda tanık olduğumuz metamorfoz, kişiye ait olan tüm bedensel ve ruhsal özelliklerin, cinsel ihtiyaçların yarattığı algılama farklılığının ortadan kalkmasından sonraki durum. Öykü içinde mucizeler hakkında yapılan saptamalara bağlı kalarak bu berenin tüm istenmeyenleri istenir gösteren bir tılsım taşıdığı da söylenebilir. Ancak bazıları mucizeleri kaldıramaz diyor öykünün bir yerinde de; işte mucize oluyor, ama delikenlı bu gerçekle baş edemiyor tılsım ortadan kalkınca.(Tabii bütün bunlar birer tahmin; yani ben böyle yorumladım.)

Burada simge olarak neden berenin seçildiğine dair iki farklı cevap bulabiliyorum: Cinsel ilişki için kafada takılı duran bere herhangi bir engel teşkil etmiyor. Bereyi de çıkarmak isteyen kişi, ben seni sadece bu iş için değil, tümüyle sana ait olan her şeyi görmek istiyorum demiş oluyor; ama işi bitince buna o kadar da hazır olmadığını anlıyor. İkincisi, takke düştü kel göründü deyimine doğrudan bir gönderme de olabilir. Laughing out loud


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Öz Nurten'in "fantezi"sine, Cihan'ın "masal"ına ve Ak Nurten'in "tılsım"ına katılıyorum. Öykü hakkında bir şeyler söylemek istiyorum, ama sanırım filmi izlemeyi bekleyeceğim bunun için (Şu an filmin çevirisiyle uğraşıyorum; belki bittiğinde bunun için de bir gece organize edilebilir. Smile ).

Öyküde benim için çarpıcı olan yer; delikanlının onca edebiyat paralamasının, Voss'un onca içlenmesinin ardından "Ağzına alır mısın?" sorusunu sorması oldu. Gerçeklikle çok soğuk ve sert bir biçimde yüzleşilmesini sevdim.

Bir de şu:

""
Orospuluğu oynayan kadın. Orospuluktan hoşlandığı için utanan, bunu sinderemediği için de orospuluğu oynuyormuş gibi yapıp, aslında allahına kadar orospu olan kadın...

Öyküde bahsi geçen şarkıyı Eren'den rica etsek, bizim için bulur mu ki?


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Barış Acar dedi ki:
Öyküde benim için çarpıcı olan yer; delikanlının onca edebiyat paralamasının, Voss'un onca içlenmesinin ardından "Ağzına alır mısın?" sorusunu sorması oldu. Gerçeklikle çok soğuk ve sert bir biçimde yüzleşilmesini sevdim.

Benim de suratıma tokat gibi çarpan bir yerdi burası. Yazmaya utandım mı ama ne, söylememiştim. Fazla sahici bir gerçekçilik!


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Barış Acar dedi ki:
Öyküde bahsi geçen şarkıyı Eren'den rica etsek, bizim için bulur mu ki?
Bir itirafla başlayayım ki sonradan acı çekmeyelim: Öyküyü okumadım. Dolayısıyla öykünün altındaki yorumları da okumuyordum. Barış uyarınca haberdar oldum meseleden.

Meseleden haberdar olduktan kısa süre sonra bir ipucuna ulaştım: Shakespears Sister grubunun Hormonally Yours gibi şahane bir isim verdikleri "Emotianal Thing" adlı parçası var. Parçanın sözlerini görünce "İşte!" dedim, "buldum".

""
Emotional Thing
(Fahey/Detroit) 3:48

I've seen the world from a first class seat
I've read the bitch and Ulysses
I've tried religion and philosophy
I've walked upon the sea

Now the air is getting thin
You make my senses start to swim
It's just a suicidal whim
But I can't resist

An emotional thing an emotional thing
An emotional thing an emotional thing

Now isolation can be sweet
No juvenile deliquent heat
I don't have to tell ya where I'm [coming] from
If I leave my cat suit on

Now the air is getting thin
You make my senses start to spin
It's just a suicidal whim
But I can't resist

An emotional thing an emotional thing
An emotional thing an emotional thing

Now the air is getting thin
You make my senses start to spin
Now the air is getting thin
You make my senses start to spin
It's just a suicidal whim
But I can't resist

An emotional thing an emotional thing

Tam da bu noktada Barış'a bir takım bulgularım olduğunu muştuladım. Ne var ki, "Tutkunun Veronica Voss'u"nun yayımlandığı Kırk Oda'nın Remzi Yayınları tarafından yapılan ilk baskısı 1987 tarihini taşırken, bu şarkının yer aldığı albüm'ün kayıt tarihi 1991 (1992'de piyasaya çıkmış). Dolayısıyla, üzülerek açıklamak zorundayım ki, henüz elimizde somut bir veri yok. Yine de umudumuzu yitirmeyelim, arayışımız sürüyor.

Not: Şarkıyı henüz bulamadığımı düşündüğümden sözlerini çevirmeye çalışmadım. İngilizce bilmeyenler kusura bakmasınlar. Kısaca şarkının (albümün diğer bazı parçaları gibi) 50'lerde çekilmiş Catwoman from the Moon (Aydan Gelen Kedikadın) adlı bir filme göndermeler yaptığı bilgisini verebilirim (kaynak).


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

çağdaş dedi ki:

Benim de suratıma tokat gibi çarpan bir yerdi burası. Yazmaya utandım mı ama ne, söylememiştim. Fazla sahici bir gerçekçilik!

Al benden de o kadar...


Re: Tutkunun Veronica Voss'u

Bütün geceyi şu sarkıyı bulmaya adadım, ama çabam meyve vermedi ne yazık ki. Şuna karar verdim: söz konusu dize eğer Fassbinder'in 1971 yapımı filmi Warnung vor einer heiligen Nutte'ye (Beware of a Holy Whore, Kutsal Fahişeye Dikkat) gönderme yapmıyorsa Murathan Mungan'ın kurguladığı bir şarkının bir mısrasıdır. Tabii bu arada fahişelerle ve fahişelikle ilgili ne kadar çok şarkı olduğunu da görmüş oldum Smile

Bulamadım bulmasına ya, başlığı şarkısız bırakmak da istemedim. Tom Waits'in bu canlı performans kaydını Youtube'tan indirdim. Arka arkaya "Silent Night" ve "Christmas Card From A Hooker In Minneapolis" adlı parçaları seslendiriyor. Tabii konumuzla ilgili olan ikincisi... (İzleyebilenler için kaydın Youtube linki)

Konuyla ilgili diğer bazı şarkılar şu blog notunda ilgi bekliyor: "Love for Sale: Prostitute Mix".