UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

19 Ara 2010
Barış Acar

Thomas Wiloch,
"Bu Sözcükler",
Hayat Kısa Proust Uzun: Çok-kısa Öyküler Antolojisi,
(Yay. Haz. ve Çev.: Fahri Öz - Mustafa Yılmazer),
Ankara: Düş Atelyesi Yayınları,
2000, s. 40-42.

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

Yine Türkçe'ye çevrilmemiş bir kısa öykü yazarı: Thomas Wiloch.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

Yazar hakkında internette bir araştırma yaptım ama Türkçede yazılmış, doğru düzgün bir bilgiye ulaşamadım. Bazı kitaplarına ulaşabildim: Örnek 1, Örnek 2,Örnek 3

Sözcüklerin bizdeki ve iletilendeki algısı, kalıcılığı üzerine bir düşünme. Hep okuyucu tarafından düşündük metinleri,sözcükleri, iletiyi; yazarın eserini bitirdikten sonraki algısı, marakı,sözcüğün ilk durumu ve sonrası arasındaki farkı fazla düşünmedik nedense. İlginç.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

Ben daha çok Hamletvari bir yaklaşım görmüştüm öykünün arka planında:

""
“Polonius: ... Neler okuyorsunuz efendimiz?
Hamlet: Kelimeler, kelimeler, kelimeler!”

Kaynak: SHAKESPEARE, William. Hamlet, (Çev: Sabahattin Eyüboğlu), İstanbul, Remzi Kitabevi Yayınları, 1996, s. 60.

Aslında daha çok, "laf, laf,laf" gibi bir şey olmalı sanırım çeviri. Wiloch, tersten yol alarak aynı yere vurgu yapıyor sanki.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

sözcüklerin nereden geldiğini bildiğini düşünmenin ayartısının, sözcüklerin nereye gittiğine dair varsayımlara dönüşmesinin öyküsü... "ne yazık ki", tüm "albenisine" rağmen kayıtsız kalıyorum böylelerine. "sözcükler herkesin içinde bir bedene bürünüyorlar"mış... "yumuşak düşünceler" bunlar, ama uyumaya niyetim yok benim. yine de böyle kuş tüyü yastıkların taliplisi çok olur. neyse, benim bu kadar konuştuğum yeter, hem "müşterileri" kaçırmak da istemem. gerçi, çoğu kafa rahatsız edilip uykusuz bırakıldığında eskisinden daha yumuşak yastıklara gömülmek ister...her halükarda bu riskin alınması gerekiyor sanırım.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

oktay dedi ki:
sözcüklerin nereden geldiğini bildiğini düşünmenin ayartısının, sözcüklerin nereye gittiğine dair varsayımlara dönüşmesinin öyküsü... "ne yazık ki", tüm "albenisine" rağmen kayıtsız kalıyorum böylelerine. "sözcükler herkesin içinde bir bedene bürünüyorlar"mış... "yumuşak düşünceler" bunlar, ama uyumaya niyetim yok benim. yine de böyle kuş tüyü yastıkların taliplisi çok olur. neyse, benim bu kadar konuştuğum yeter, hem "müşterileri" kaçırmak da istemem. gerçi, çoğu kafa rahatsız edilip uykusuz bırakıldığında eskisinden daha yumuşak yastıklara gömülmek ister...her halükarda bu riskin alınması gerekiyor sanırım.

Sesiniz güzel geliyor. Keşke albeniye olanak tanıyıp uyurgezerlerle bir diyalog tasarlanabilse. Smile


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

""
Sözcüklerin nereden geldiğini biliyorum. Tam gözlerimin arkasından, kulaklarımın ortasından, içimden bir yerden çıkıyorlar. Sözcük yapmak isteyip de onları biçimlendirmek için ağzımı kullanmak istemediğimde, sözcükleri benim dışımda hiç kimse duymadan “söyleyebildiğim” yer işte bu nokta.

Örneğin yukarıda alıntıladığım kısımdaki "sözcük yapmak" tanımı "bedene bürünen sözcükler"deki imayı daha doğru açıklıyor. Kavramsallaşma ya da nesnelleşmeden çok, "üreme"yi çağrıştırıyor bana.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

""
Sözcüklerin nereden geldiğini biliyorum. Tam gözlerimin arkasından, kulaklarımın ortasından, içimden bir yerden çıkıyorlar. Sözcük yapmak isteyip de onları biçimlendirmek için ağzımı kullanmak istemediğimde, sözcükleri benim dışımda hiç kimse duymadan “söyleyebildiğim” yer işte bu nokta.

burada husserl'de de "bulunan", "bulunuş metafiziği" ile karşı karşıyayız. aynı düşünce tarzı, hemen hemen aynı sözcükler... husserl şöyle diyor: "Konuştuğum zaman konuşanın açıkça ben olduğumu görürüm. Konuştuğum sözcükler sanki içimden, doğru ve gerçek varlığımdan çıkıyorlarmış gibi gelir." dili ve düşünceyi "BENİ" payandalamak için kullanmak pek de yeni bir yöntem sayılmaz..hatta descartes tan önce, augustinus' ta da aynı şeyler söylenip duruyor..sırf bu bile kayıtsız kalmam için makul bir sebep olabilir sanırım. "kayıtsız kaldığımı söylemem" "kayıtsız kalmaya karar vermem" ile bir çelişki midir? sorusu sorulabilir tabii.buna çeşitli cevaplar da uydurulabilir ama ne gerek var Smile

konuya dönersek, "sözcük yapmak" dediğinde anlatıcımızın kendisini sözcüğü yapan olarak dayanak olarak aldığını görüyoruz.aristo mantığı dizgeyi çoktan kurmuş bile. "causa sui" donlara girerek işini yapmaya devam ediyor, burada da BENe girmiş.. BEN, üreten/yaratan olarak sözcüklerden öteye yedeklenmiş durumda.


Re: Thomas Wiloch - Bu Sözcükler

oktay dedi ki:
burada husserl'de de "bulunan", "bulunuş metafiziği" ile karşı karşıyayız. aynı düşünce tarzı, hemen hemen aynı sözcükler... husserl şöyle diyor: "Konuştuğum zaman konuşanın açıkça ben olduğumu görürüm. Konuştuğum sözcükler sanki içimden, doğru ve gerçek varlığımdan çıkıyorlarmış gibi gelir."

Husserl saptaması çok yerinde ve eğlenceli olmuş bu metin için. Keza anlatıcının "bendeki sözcük"ten yola çıkıp "dergide yayımlanmaktan hoşlanılan sözcük"e geçmesi, Husserl'in hem nesne hem öz olarak anlaşılabilecek (ne kadar da kolayca çözdüm sorunu) "fenomen"iyle birlikte de düşünülebilir.

Kötü anlattım, ama aşağıdaki bölüm meramımı taşıyor sanıyorum:

""
Birilerinin içinden çıkan ve kâğıt üzerine yazıldıktan sonra beyaz temiz kâğıtlara daktilo edilen ve bir zarfın içinde postalanan bu türden sözcükleri basmaktan hoşlanan bir dergiye gönderirim onları. Böyle sözcükleri basmaktan hoşlanan dergiler vardır.