UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

01 Mar 2009
Cihan Başbuğ

"Havuçlu Pilav Meselesi"
Yarın Diye Birşey Yoktur
Tarık Buğra
Ötüken Yay.,1996,İstanbul
sf 15-21

Son indirilme tarihi: 23 Mart 2009 (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Buyurun, buradan yakın...


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

En son askerde iken "Osmancık" romanını okumaya çalışmış; romanda pek ilerleyememiştim.

Bakalım öyküleri nasıl yazarın?


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Ben galiba ayakta uyuyorum. Sanki başka bir öykü yüklenecek diye aklımda kalmış Shock


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Dosyayi acmaya calistigimda "Dosya Bulunamadi" yazisi cikiyor, bende mi bir sorun var?


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

İndirirken bir sorun olmuş olmalı. Dosyada bir sorun yok.


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Bildik bir konuyu pek güzel, pek eğlenceli işlemiş Buğra.
Metnin sonu güzel bitmiş lâkin öykü kişilerinin evlilikleri hüsrana uğrayacak gibi geldi bana şu cümleden dolayı:
“O bana evin dünya kadar uçsuz bucaksız olduğunu anlatmak istiyor, bense, belki de bunun doğruluğunu sezdiğim için evde mutfaktan başka bir yer olabileceğini kabul etmek istemiyordum.” Aynı evde yaşayıp birbirine yabancı iki insana dönüşme durumunu anlatıyor bu cümle bana.
Anlatıcının dediğine bakılırsa, kadın henüz mutfak işlerinden hoşlanıyor. Sonra o da bundan sıkılmaya başlayacak ve belki o da bekârken pazarlar başka türlü geçerdi demeye başlayacak. Sanki anlatıcının ilk evliliği değil bu ve evliliklerinde gidişatın ne yöne olduğunu bilir gibi. Ama gidip kafayı dağıtmak dışında, gidişatı değiştirme yönünde de hiçbir çaba harcamıyor. İçip kendince eğleniyor, gece gelip karısının gönlünü alıyor, barışıyorlar fakat, yukarıya alıntıladığım cümlede anlatılan şeyin, duygunun, durumun, anlamın, sinsice ve yavaş yavaş bu ilişkiye hakim olacağını ve anlatıcının da bunu bildiğini düşündüm.


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Bu öyküye çok ilgi gösterilmemesine şaşırdım doğrusu. Sanırım herkesin yoğun bir zamanına denk geldi. Yoksa diliyle, anlatımıyla, kurgusuyla, konusuyla müthiş eğlenceli bir öykü Havuçlu Pilav Meselesi. İlk havuçlu pilav eylemini 1998 yılında eda etmiş biri olarak, resimdeki kadar başarılı bir sonuca hiç ulaşamadımsa da severim havuçlu pilavı.

Öykü üzerinde daha sonra ayrıntılı duracağım.

havuclu pilav.jpg

Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Osmanlıca Dersleri kitabının ilk metinlerinden biridir bu öykü. Yani Türkçe - Edebiyat bölümü derslerinin ilk anılarındandır. O nedenle de eski yazının klişe öğretim biçimi olan "ezberleme" yöntemini uyguladığım ilk öyküdür. Bu öyküyü ezbere biliyorum diyebilirim. Tabi bu da öyküye girebilme, çözümleme hatta öykünün ritm ve ahengini yakalama açısından iyi bir fırsat. Ve o ahengi hemen öykünün başında tadıyorsun :

""
Yağmur yağıyordu, pis pis yağıyordu. Bu havada ancak yapabilecek bir şey bulanların,
bulduklarını yapabilenlerin canı sıkılmazdı.

Sözcük seçimi adeta nota seçer gibi titizce...
Tarık Buğra'nın bu öyküyü bekarlık döneminde yazmış olması da öyküye bu denli hevesle bakabilmesini anlamlı kılıyor sanırım. Belki de yatılı okulun soğuk ve gürültülü ortamında, hayalinde canlandırdığı eşiyle, olması gereken bir pazar kavgasını yazdı Buğra.
Sevme, kıskanma ve inat belirtileri "Demek havuçlar benden daha mühim" şeklinde kendini ne güzel ele veriyor?


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

cihan dedi ki:
Belki de yatılı okulun soğuk ve gürültülü ortamında, hayalinde canlandırdığı eşiyle, olması gereken bir pazar kavgasını yazdı Buğra.

"Olması gereken bir pazar kavgası" ifadesi, içinde kavga kelimesi geçmesine rağmen ne kadar da naif bir anlam taşıyor, insan olana dair, insan olmaya dair. Çok sevdim bu ifadeyi sevgili Cihan. Alkış


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

İçinde bulunduğum durumların verdiği hassasiyetle saptamışımdır belki Stare


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Öykünün adının neden havuçlu pilav meselesi olduğunu bu okuyuşumda daha iyi anladım. Bu adam inan olsun ki deli. Biri ona "kardeşim neden kavga ettin karınla" dese ne diyecek? "Hiç işte, havuçlu pilav yüzünden kavga ettik", laf.

Valla ne şımarık bu adam. Sen karın dışarı çıkalım diyince yağmuru bahane et, git içeride kitap oku, sonra sıkılınca karında tam yemek yapmak için mutfakta işe güce girişmişken gel gönül eğlendirmeye kalk. Eminim zavallı kadıncağız yemek yapmak yerine dizinin dibinde onunla oturup radyo dinleseydi, yok efendim benim karnım acıktı, sen daha bir tabak yemeği önüme koyamıyorsun, acımdan öleyim mi ben, diye arıza çıkaracaktı. Şımarık canım bu adam, valla şımarık. Nop!


Re: Tarık Buğra - Havuçlu Pilav Meselesi

Öykü, 1949 yılında "Oğlumuz" adlı öykü kitabında yayımlanmış. Oğlumuz öyküsü de bundan bir yıl önce Cumhuriyet gazetesinin açtığı öykü yarışmasında ikincilik ödülü kazanmış.

Tarık Buğra’nın Öyküleri ve Öykücülüğü - Turan Karataş