UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tanıklar İfadeler

27 Oca 2009
babaruhi

“Önce bir ada bulmalı… Öyle bir ad olmalı ki… Evet Ercan’ın hoşuna gitmeli… Bakalım… Evet arkadaşları.. Hımm … Evet bu iyi… Böylece.. Tabii doğrudan mücadeleye çağrışım yaptıracağım… Eminim çok duygulanacak.. Bu fırsatı kaçırmamak lazım… Başka yönetim kurulunda kimler var? Sinan bey, evet.. Biraz da şiirsellik katmak lâzım… Seviyorlar bunu… bilindik bir şiirden bir şeyler aparıp.. Hımm evet burası güzel oldu… Lan kafayı da bulacağız ha!”
- Merhaba… Yanınız boş mu acaba?
- Mer.. Merhaba.. Ta ta ta abii.. Boş , boş, buyurun…
Sokaktaki kitapçıda çalışan kasiyer kızdı bu. Küçük gözlüğü, beyaz teni, pembe avuçları ve uzun badem tırnakları ile hep dikkatini çekiyordu. Şimdi… Buradaydı!
Ağzı açık bakakaldığını kızın gülüşüyle fark etti.
- Haha! O kadar neye şaşırdınız?
- Şey, şey.. Şey ben hiiç! Yani…
- Baktım kitapların arasında falan yazmaya dalmışsınız, böldüm galiba, özür dilerim?
“ Canı cehenneme be yazmanın falan! Ne boka yaradı bugüne kadar. Ama.. Off! Hatuna bak ya! Sakin olmam lâzım, sakinsin oğlum Barış, sakin, sakin…”
- Yok, yok, öenmli değil!
- Yaptığınız iş mi?
- Na... Nasıl?
- Yaptığınız işi diyorum, o mu önemsiz?
- Yok! Yok canım. Hahaha! Hayır yani.. O önemli de…
- İşini ciddiye alan insanlar hoşuma gider.
- Be.. Ben işimi çok ciddiye alırım!
- Belli böyle kitaplı falan çalıştığınıza göre? Ne üzerinde çalışıyorsunuz?
- Şey… Bir 12 Eylül açılımı!
- Öyle mi çok ilginç? Bürokrasi, toplum ilişkilerine de değiniyor musunuz?
“ Ne dedi lan şimdi bu? Bürokrasiyle bunun ne alâkası var şimdi? Neci be bu kız? Kime bu konuyu söylesem çarpılırdı!”
- Şey tabii bir sınıf olarak proleterlerin örgütlenmesine karşı faşizan güçlerin…

Kız gülümsedi. “Bu klişeleri ben de biliyorum..” der gibi gülümsüyordu.
- Hayır… Yani sizce bir bürokrasi- sivil toplum çekişmesi yok mudur darbelerin ardında?
- Nasıl? Yani o açıdan.. Şey.. Yani… 12 Eylül bizi geri bıraktı. O olmasa ilerici açılımlar, proleterlerin egemenliğiyle, sınıfsız topluma…
- Bu arada ne yazıyorsunuz? Roman? Öykü? Sormayı unuttum da…
- Bir öykü…
- Sadece bir öykü mü?
- E.. Evet… Yani yakında bir edebiyat günleri toplantısı var, orada okuyacağım…
- Ondan sonra?
- Son.. Sonra?
- Evet.. Ondan sonra, yazmayacak mısınız?
- Na… Nasıl? Şey… Ondan sonra Ercan bir dergiyle konuşacak.. Şey.. yani konuşur herhalde. “Hele bir bekle bakalım.. Uygun zamanda bri yarışmaya sokarız seni..” dedi.
- Yaaa? Demek öyle dedi? Ne güzel…
Gözlerini kızın birbirine geçmiş parmaklarından alamıyordu. Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu. Koyu elâ gözleri , derin çaylar gibi yosunlu ve ürkütücüydü. Saçlarını at kuyruğu tağmıştı ve böyleyken boynunun bütün inceliği ortaya çıkıyordu. Bir de yasemin kokusu dağılıyordu ki teninden kendi aklının da ortalığa saçılmaması için ne yapacağını şaştı.
Kız “ne güzel..” demişti ama bu deyişinde içten bir takdirden ziyade, eğreti ve kınayıcı bir ton var gibiydi.
- Şey.. Ben daha önce bir yemeğe katıldım. Orada tanıştım Ercanla, ona yazdığımı söyledim…İlgilendi. Daha önce nerelerde yazdığım sordu, yeni yazmaya başladığımı, ileride onun gibi bir yazar olmak istediğimi söyledim sonra…
- Sonra?
- Sonrası işte bana bir fırsat verdi Ercan… Bu toplantıda.. Yani katılımcıların toplumsal duyarlılıklarını uyaracak bir şeyler yazmak istedim.
- HImmm? İlginç.. Katılımcıların görüşleri hakkında bir fikrin var mı?
- Yani üç aşağı,beş yukarı hepsi aynı görüşte insanlar işte, aydın falan…
- HImm… Ne yazdığınız sormayacağım, en güldüğüm sorudur: “Ne yazıyorsunuz?” Elinin körü! Değil mi? Hahaha!
- Hahahaha! Tabii canım! Zaten toplumsal duyarlığı olmayan sığ insanların işidir bunu sormak…
- Anlayamadım?
- Şey.. Yani, sanatçı yaşadığı çağın tanığıdır ya, o bakımdan…
- Kusura bakmayın ama gene anlayamadım?
“ Ben bir anlasam zaten sorun yok da.. Şimdi sana “Ben sana ölüyorum!” desem suratıma bir tane çakarsın! Bana ne ya öyküden bilmem neden anasını satayım! Sanki ötekiler yazıyor mu da? Bir bok anlıyorsam neyim şerefsizim yazdıklarından! “
- Daldınız?
- Ne? Haa! Haa tamam ne diyorduk?
- Çağın tanığı falan diyordunuz…
- Haa! Yani biz yazın emekçilerinin tarihsel işlevi… Emekçilerin yazınsal mücadelesinde, kelimelerimiz siperlerimiz, aydın olmanın toplumsal gerekliliğinin, tutarlı bir olumsallığı için…
- Bunların sizinle ilgisi ne onu anlayamadım zaten? Bu yazdıkalrınız size ilginç geliyor mu?
- Bu mücadelede bireysel burjuva zevklerinin yeri yoktur!
Kız artık ilgisinin kalmadığını göstermekten çekinmeksizin önce etrafına sonra saatine baktı.
- Benim kalkmam lazım, kusura bakmayın, aram bitti.
- Na…Nasıl yani? Şey.. Edebiyat günlerinde?..
Kız bıkkınca gülümsedi:
- Belli olmaz. Kendinize iyi bakın.
- Ta.. Tabii.. Şey en azından numaranızı, yani daha sonra?..
Kız ona dönüp bakmadan yürüyüp gitti.

Kategori:

Re: Tanıklar İfadeler

Öykünün konusunu çok beğendim. İyi bir "entel" tanımlaması olmuş ancak;bazı eleştirilerim örn:

""
- Belli böyle kitaplı falan çalıştığınıza göre? Ne üzerinde çalışıyorsunuz?
""

Ciddiyeti yalnızca "kitaplı falan"çaşlışma da bulacak kadar safdilli, öte yandan,
"- Öyle mi çok ilginç? Bürokrasi, toplum ilişkilerine de değiniyor musunuz?
cümleleri kuracak kadar birikimli görünen kız, tutarsız tanımlanmış.Bence.


Re: Tanıklar İfadeler

NurtenHanım, özenli ve dikaktli okumanız için teşekkürler.Günlük hayatta "kitabi" konuşmayız... Veya şöyle diyeyim, sürekli birlkimizin gereği gibi konuşmayız. Lafagirmek, diyalog başlatmak, ortamı ısıtmak için konuşuruz.Diyalogu biraz gerçekçi kılmak istedim,ondan... Çevremizde konuşulandan çok da farklı olmamalı söylenenler... Tekrar teşekkürler.


Re: Tanıklar İfadeler

Rica ederim, sizin de elinize sağlık; ancak ben eleştirimin anlaşılmadığını düşünüyorum, yada meramımı iyi anlatamamış olabilirim. Ben söylediklerinizi hesaba katarak yönelttim eleştirimi. Yani söylediklerinizin hepsine katlılıyorum, burada dilden ziyade mantıktan söz etmiştim, tutarsız bulduğum mantık yürütme biçimine denk düşmektedir. Sizin dediğiniz gibi ise, kız adamla dalga geçmiş gibi bir hava var, oysa o kadar samimiyetleri yok.
Neyse...


Re: Tanıklar İfadeler

Demek ki ben de çok tutarlı değilim Nurten Hanım Smile


Re: Tanıklar İfadeler

babaruhi, benim eleştirim sizin kişiliğinize değil, öyküyedeki kişiliğe idi. Zaten böyle olmaması mümkün mü? Değil. O nedenle son yorumunuza katılamıyorum. Öyküyü forumda paylaştığınız için fikir beyan etmekte sakınca görmedim, eminim paylaşmaktan keyif aldınız, ben de öyle, keyifle paylaştım.


Re: Tanıklar İfadeler

Elbette! Yoksa sonuna gülme işareti koyar mıydım? Sağ olasınız...


Re: Tanıklar İfadeler

Öykü kişisi hakkında bir fikir sahibi olamadım doğrusu. O sahiden edebiyatı önemsiyor mu, bir yer edinmek için oynuyor mu? Toplantıya katılanları neden toplumsal duyarlılık konusunda uyarmak gereği duyuyor. Bunu sahiden önemsiyor mu? Günümüz yazarlarına bir gönderme mi taşıyor, belirsiz. Öykü kişisi hakkında bir fikir sahibi olamadığım için yanına oturan ve daha önce “sokaktaki kitapçıdan” tanıdığı ve beğendiği kıza neden böyle şaşkınca davrandığını da anlayamadım. Çok özensiz yazılmış. Atlanmış, unutulmuş harflerle dolu bir metin. Diğer eleştirilerim aşağıda. Umarım arkadaşımızın işine yarar.

“mücadeleye çağrışım yaptıracağım” bu cümleyi anlamadım.

“Başka yönetim kurulunda kimler var”
Yönetim kurulunda başka kimler var.

“Kime bu konuyu söylesem çarpılırdı!”
Bu konuyu kime söylesem çarpılırdı.

“Saçlarını at kuyruğu tağmıştı”
?

“Orada tanıştım Ercanla”
Ercan’la


Re: Tanıklar İfadeler

Elif Hanım,
Öykü kahramanının yaşı, sosyal statüsü gibi durumları ayrıntılı anlatmak benim için okuyucuyu aptal yerine koymaktır.

Tepkileri, diğer insanlara bakışı,kendini konumlandırışı, onun yaşı ve dünya görüşüyle ilgili temel ipuçlarıdır. Bunun yanı sıra kullandığıkelimeler, topluma bakışında sahip olduğu normlar ve değeler daima konuşmaya yansır.

Bir de.. Öykü hemen hemen "anlık" bir iştir. Amaç oradaki insnaların panoramalını sunmak değil, bir kesitten görünen yüzleriyle, okurun kafasında çağrışımlar yaratmaktır.

Aslına bakarsanız şu cümle bile kahramanın yazı ile ne derece alakalı olduğunu fazlasıyla açık ediyor:

"Canı cehenneme be yazmanın falan! Ne boka yaradı bugüne kadar. Ama.. Off! Hatuna bak ya! Sakin olmam lâzım, sakinsin oğlum Barış, sakin, sakin…”

Onun için yazmak ancak belirgin bir fayda getiriyorsa önemli... Demek ki aslında kahramanımıznın edebi endişeleri okadar da derin ve anlamlı değil? Siz ce sadece bu cümle bile açıklayıcı değil mi? kaldı ki kızın bir dizi sorusuna verdiği cevapların sığlığı bile bence oldukça "naif" yazar açısından...

Belirttiğiniz kısımalrı yeniden gözden geçirip gerekli düzeltmeleri yapacağım, tekrar özenli okumanız için teşekkür ediyorum. Gözünüze aklınıza sağlık..


Re: Tanıklar İfadeler

Sizin de elinize sağlık. Öyküyü yazan siz olduğunuz için, öyküde kullandığınız her kişi hakkında kafanızda belirgin bir şeyler vardır. Siz bizimle öykü arasına girerseniz biz öyküyü tartışamayız. İletinizde açıklamışsınız ancak sizin ne dediğiniz değil, öykünün ne dediğidir aslolan.

Öykü kişisinin "Yani katılımcıların toplumsal duyarlılıklarını uyaracak bir şeyler yazmak istedim." açıklamasının kıza hoş görünmek için düzmece bir laf olduğunu düşünmedim. Zira o, öyle içten, öyle gafil avlanmış, öyle şaşkın ki, kızın yanında konuşmayı bile berecemiyor, kekeliyor. Aynı kişi bu heyecanla, bu saf şaşkınlıkla nasıl beceriyor oynamayı? Ya da eğer bu türlü oynamayı becerebiliyorsa kekelemeden, heyecanlanmadan kızı tavlamak için de oynama becerisi göstermesi gerekmez mi? Bence bu soruya siz yanıt vermeyin, diğer okurlar görüşlerini yazsın ki biz öyküyle baş başa kalabilelim. Elbette söz hakkı, arkadaşlar görüşlerini yazdıktan sonra, size de gelecektir.