UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

05 Eyl 2008
Barış Acar

"Haney Yaşamalı"
Haney Yaşamalı
s. 9-14
Karacan Yayınları, 1981, İstanbul

Son indirme tarihi: 2 Mart 2009.

İndirmek için tıklayın:
(Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Haney yaşamalı, yani Haney'in yıllarca onlara anlatmaya çalıştığı şeyi onlar da başkalarına anlatmaya devam etmeli, gibi bir bildirisi var öykünün. Aynı zamanda bu kadına karşı ergen yılların yükünü hafiflettiği için minnnet duyulmalı.

Başlarda bu yaşlı ve düşkün kadın için anlatıcının bir şeyler yapmak istemesini anlamıştım. Sonuçta geçmişe ait bir kişiydi ve hep civardaydı, artık iyice yaşlıydı ve onun için bir şeyler yapılması mantıklıydı. Ancak öykü ilerledikçe Haney'e neden yardım etmek zorunda olduklarını anlatmaya devam ettikçe bu sebepler ve bu sebeplerin anlatılış biçimi sinirime dokunmaya başladı.

Orospuların da iyi kalpli olduklarını onlarında hayatta bu işi yaparken bir gayeleri olabileceğini anlatmaya uğraşırken beni yani okuyucuyu fazlasıyla hafife alıyormuş gibi geldi. Hoşlanmadım öyküden.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Anlatıcı arkadaşlarına geçmişi hatırlatıyor, onlara Haney’e neden borçlu olduklarını bir bir gerekçelendiriyor. Sonra bizi de yani okuyucuyu da buna inandırmak derdinden dolayı

""
Gecenin ortasında uyanıp Haney’i düşüne düşüne sabahladığınız az mı? Ayıptır söylemesi, bizim kasabamızda ana baba çoluk çocuk hep bir arada, ikişer üçer, yere yapılmış yataklarda yatarlar. Her şey bu odada olur.Ve bizim kasabamızda, beş yaşındaki bir çocuk bile her şeyi bilir. On, on iki yaşındakiler haydi haydiye bilir. Hemen hepimizin, doğacak kardeşleriniz ana rahmine düşürken uyanıverdiği olmuştur. Böyle zamanlarda Haney’den başkası düşünülebilir miydi? Haney’i düşüne düşüne yataklarınızda gerinip gerinip durmaz mıydınız?

diye anlatmaya koyuluyor. Orada bu hikayeyi dinleyen Haney'i tanımayan başkaları mı var yoksa bu açıklamalar bizi ikna etmek için mi? Bence hiç aradaki aynı odada yatıyoruz açıklamalarına gerek yok.
Bu haliyle bir filmde görüntünün durdurulup sadece anlatıcının kameraya dönerek seyirci için açıklama geçmesine beziyor. Nop!


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

""
Hoşlanmadım öyküden.

Bugün öyküyü okudum ve hoşlanıp hoşlanmamaktan çok öyküde beni rahatsız eden bir şeyler var. Belki yazarın isteği bu. Şimdilik burası muğlak benim için. Öyküyü tekrar okuduktan sonra bunları belirleyebilirsem yazacağım.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

""
Gecenin ortasında uyanıp Haney’i düşüne düşüne sabahladığınız az mı? Ayıptır söylemesi, bizim kasabamızda ana baba çoluk çocuk hep bir arada, ikişer üçer, yere yapılmış yataklarda yatarlar. Her şey bu odada olur.Ve bizim kasabamızda, beş yaşındaki bir çocuk bile her şeyi bilir. On, on iki yaşındakiler haydi haydiye bilir. Hemen hepimizin, doğacak kardeşleriniz ana rahmine düşürken uyanıverdiği olmuştur. Böyle zamanlarda Haney’den başkası düşünülebilir miydi? Haney’i düşüne düşüne yataklarınızda gerinip gerinip durmaz mıydınız?
Sağolsun, Nurten yazmasa, öykünün bu kısmını ben yazmak zorunda kalacaktım. Çünkü tam da bu noktada ben de aynı soruyu/soruları sordum kendime: Anlatıcı kim? Kime anlatıyor.

Öykünün ilk paragrafı bu konuda bir ipucu vermiyor. Ancak "Unuttunuz mu?" gibi hitap cümleleri öykünün sonraki bölümde köylülere anlatıldığı izlenimini yaratıyor. Sonra birden bire "Ayıptır söylemesi..." diye başlayan yukarıdaki açıklamayı yapması biraz şaşırtıcı geliyor. Tabii bu durum bir "teknik hatası" ya da okuru bilgilendirme gayreti gibi de görünebilir, ama ben bu durum için en az iki açıklama daha olabileceğini düşünüyorum. İlkine Nurten de değinmiş. Köylülerden ve "yabancı" dinleyicilerden oluşan bir topluluğa anlatılıyormuş da, bir onlara hitaben bir ötekilere hitaben konuşuluyormuş gibi düşünülebilir. Köylülere "Gecenin ortasında uyanıp Haney’i düşüne düşüne sabahladığınız az mı?" dedikten sonra yabancılara dönüp "Ayıptır söylemesi..." diye açıklamaya başlıyor olabilir. Bu ilk açıklama.

İkinci ve kendimi daha yakın hissettiğim açıklama ise yazarın bunu şu bilinçle yapmış olabileceği: Yazar aslında köylülerle yabancıları bu noktada aynılaştırıyor. Tam "Ayıptır..." dediği noktada, "Hah, bana söylemiyormuş şimdiye kadarkileri, kendi köylülerine kızıyormuş sadece. Yırttık" diyeceğimiz noktada tekrar başlıor yazar "Ulan, siz değil miydiniz bunları yapan?" demeye. İkinci kez şaşırıyoruz. Okura "bu öykü kimin tarafından kime anlatılıyor?" sorusunun sordurulmasını bir yerde bir yabancılaştırma efekti olarak yorumluyorum, kısaca. Çünkü tam da bu noktada "Kim bu Haney?" diye sormaya başlıyorum aynı zamanda. Kim bu Haney?


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

""
Hoşlanmadım öyküden.

Yukarıdaki sorunlu ifade anlatıcının Haney'e atfettiği "ne önemli bir işlevi vardı hayatımızda" bildirisinin kanıtları olarak sunduğu şeylere duyduğum öfkeden kaynaklanıyor.

Bu arada bir hayat kadınını savunulması değil beni rahatsız eden şey daha çok bir hayat kadının yapmakta olduğu eylemi yargılamaktan çok onun bu durumda olma zorunluluklarını yaratanların yargılanması gerektiğini düşünebiliyorum ve hatta bunu keyif için bile yapabilir birileri bu da benim için bir sorun teşkil etmiyor. Benim sevimsiz bulduğum şey öykücünün hayat kadınlarının bir kenara itilmemesi gerektiğini düşünüp ancak bunu doğru temelllendirememiş olması.

Öyküyü ve anlatıcısını samimiyetten uzak bulmama bir sebep de ilk paragraflarda kullandığı "diriliş", "kavramlar" gibi kelimelerinden sonra "ben pek bu işlere kafa yormam" ifadelerini aynı anlatıcıya aitmiş gibi durmaması.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

nurten aksakal dedi ki:
Öyküyü ve anlatıcısını samimiyetten uzak bulmama bir sebep de ilk paragraflarda kullandığı "diriliş", "kavramlar" gibi kelimelerinden sonra "ben pek bu işlere kafa yormam" ifadelerini aynı anlatıcıya aitmiş gibi durmaması.
Güzel tespit Smile Tahsin Yücel'in öykü ve romanlarındaki dilin en sorunlu yanı da budur bence. Herkese "öztürkçe" denen bir dili konuşturacağım derken böyle garip durumlara düşüyor. "Mesele" diyemediği için "kavram" demek zorunda kalıyor. Sokaktaki insanlara o kadar yapay bir dil kullandırıyor ki garipsemeden edemiyorum ben açıkçası. Yine de yazarın okuru küçümsediğini düşünmüyorum. Söylediği şeyin hayat kadınlarının bir kenara itilip itilmemeleriyle ilgili olduğundan da şüpheliyim, açıkçası. Lâkin öykü üzerine biraz daha düşünmeye ihtiyacım var...


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Şimdi öyküyle ve öykünün yayımlandığı kitapla ilgili ufak çaplı bir araştırmaya giriştim. Can Yayınları'nda yapılan yeni baskısının tanıtım metni, Tahsin Yücel'in kaleminden, şöyle:

""
Haney Yaşamalı on yıl önce onunla harmanladığım Düşlerin Ölümü konusunda bir zamanlar çok şeyler yazılmıştı. Neredeyse hepsini unuttum. Ama iki gözlem hep canlı kaldı belleğimde. Birincisi Ataç'ındı: büyük usta, Günce'sinde, 1956 Sait Faik Hikaye Armağanı'nın Haney Yaşamalı'ya verildiğini bildirdikten sonra, "Haney Yaşamalı'da çok güzel öyküler var, dilini de pek beğendim. Bay Tahsin Yücel, 'Uçan Daireler'den beri çok ilerledi, daha da ilerleyeceğini umuyorum," diyordu. İkincisini 1959 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü'nün Düşlerin Ölümü'ne verilmesi dolayısıyla Dünya gazetesinde yayımlanan bir eleştirinin son tümcesi oluşturuyordu: yazar, yanılmıyorsam Rauf Mutluay, kitabı yerden yere vurduktan sonra, ödülü anıştırarak, "Tahsin Yücel öyle şanslı ki, günün birinde iyi bir öykücü bile olabilir," anlamında bir şey söylüyordu. O gün bugün, öykülerim çok değişti, biraz da gelişti belki, ama korkarım, ne Ataç'ın umudunu gerçekleştirebildim, ne Dünya yazarının önbilisini. Haney Yaşamalı'dan fazla uzaklaştım da ondan mı?
Tahsin Yücel'in her zamanki alçakgönüllü üslubuyla kaleme alınmış bu kısa alıntı bana üç şey söylüyor: 1.) Haney Yaşamalı'nın 1956 yılında (ya da bir yıl önce) yayımlandığını; 2.) Kitabın 1956 yılında Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazandığını; 3.) Ataç'ın kitabın dili konusunda övgülü sözler söylediğini. Tabii Ataç'tan dil konusunda övgü alabilmenin aşağı yukarı neye tekabül ettiğini herhalde herkes biliyordur. Mesela ben daha demin "tekabül" dediğim için ve bu cümleye "mesela" ile başladığım için sınıfta kaldım Smile


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

yarışmada ki diğer öyküleri çok merak ettim doğrusu.

""
Rauf Mutluay, kitabı yerden yere vurduktan sonra, ödülü anıştırarak, "Tahsin Yücel öyle şanslı ki, günün birinde iyi bir öykücü bile olabilir,"

bu sözler oldukça düşündürücü, birazda acımasızlık değil mi o yaşlarda ki genç bir öykücüye böyle kıyılmaz ki. Nop!
Ben de ileri geri konuşuyorum ama artık Tahsil Yücel rüştünü bir çok çevre için kanıtlamış bir yazar halka mal olmuş bir isim, bu sebeple benim eleştirilerim acımasızlık sayılamaz, Utangaç bana ne bana ne sayılamaz işte.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Bence biz eleştiride acımasızlıktan taviz vermeyelim. Tabii Rauf Mutluay ne dedi de Tahsin Yücel bunu bu biçimde yeniden ifade etti, bilemiyorum, ama o cümle bu haliyle eleştiriden çok "alay" içerdiği için "acımasız" oluyor bence. Ama, dediğim gibi, Mutluay kim bilir ne dedi?


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

"Haney" sözcüğünün anlamına ilişkin ufak bir araştırma yaptım. Sözcük, Anadolu'nun özellikle Ege Bölgesi'nde " iki veya daha çok katlı büyük ev, sofa, hol" gibi anlamlarda kullanılmakta.

http://tdkterim.gov.tr/ttas/?kategori=derlay&kelime=haney


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Bu durumda Haney kelimesi ile öyküdeki Haney ismi arasında bir bağlantı kurulamaz değil mi?

Bu arada Haney kelimesi daha çok bir nida, sesleme etkisi yarattıyor bende. "Hey gidi hey" der gibi, ya da "hani o eski günler" der gibi ama daha çok da "amanın" der gibi Huh!


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Tahsin Yücel’in bu öyküsünü okuyunca artık şundan emin oldum. Yücel, dilimizi iyi kullanıyor evet ama o bir roman kahramanı ya da bir öykü kişisi yaratmayı beceremiyor. Sanki, Yücel, iyi ya da kötü, insana özgü olanı, insanca olanı anlatmayı beceremiyor. Bence o, roman ya da öykü yazmamalı. Yazılanlardaki dil yanlışlarını bulup düzeltmeli. Öyküye gelince,
kasaba insanın bayram günlerini, erkeklerin kahvede demlenmelerini anlatmış. Geleneklerimizi, alışkanlıklarımızı saymış, harçlık, bayram namazı, el öpmeler falan. Yoksunluğun zorunlu kıldığı gündelik yaşam koşullarını: tüm ev halkının aynı odada yatmasını(bu kısmı yazarken neden “ayıptır söylemesi” demiş hiç anlamadım.) Büyük kentleri saymıyorum, ama kasaba ya da köylerde gençlerin, ergenlerin, kasabanın orospusunun kapısı önünde böyle öyküde anlatıldı gibi alenen bekleştiklerini göreniniz oldu mu? Büyük kentlerde insanlar bu evlerin önünde kalabalık oluşturur ama kendi oturdukları, eş, dost, akrabalardan uzak yerlerde olduğu için gidip kapısında bekleşirler o evlerin. Bu işler gizli saklı yapılır.

Anlatıcı eğer insanların insanca yaşayıp ölmesini istiyorsa, anlatıcının söylediğinin aksine, bence Haney onun söylediği anlamda yaşamamalı. Haneyler hiç olmamalı. Ergen gençler ilk deneyimlerini sevdikleri, yaşıtı kızlarla yaşamalı. Haney’i var edenler, Haneyler olmamalı ki, insan insana yaraşır yaşayıp ölmeli.

Anlatıcının dediğine bakılırsa Haney bir orospu değil, karnını doyurmak, geçinmek için değil, daha ziyade çocuklara bir takım felsefi çıkarımlarda bulunmalarını sağlamak için kullanıyor bedenini. Ama ben buna inanmıyorum öykünün yavanlığından, kuruluğundan ötürü.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

dun oykuyu okuduktan sonra dusunmustum: "niye yazmis bu oykuyu tahsin yucel acaba" diye.
haney, kasabadaki cocuklari tekeline almis gibi gelmisti bana daha cok. eger gercekten cocuklara hayat hakkinda bir seyler ogretmek istemis olsa daha cok betimlenirdi demistim. ayni, oykude inanmamizi istedigi gibi goremiyordum, cunku oykunun sonunda haney'i hala cok da taniyamamistim.
"buyukleri eve almayisi" kendini cocuklara adamasindan mi, yoksa boylesinin daha kolayina gelmesinden miydi goremiyordum.
bir tek "evlere su tasima" meselesi var ki, bunu yapiyor olmasi farkli biri oldugunu gosterebilir gibi geldi. paraya ihtiyaci oldugunda bile buyuklerin kendine yanasmasini engellemek icin boyle yapiyor, ya da buyuklerin ona yanasmayacagini biliyor belki. faydaci cirkin bir kadin mi haney, yoksa iyi niyetli cirkin biri mi? ikisini de dair bir kanit yok, ama ikincisine inanmamiz bekleniyor.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

elif cinar dedi ki:
Tahsin Yücel’in bu öyküsünü okuyunca artık şundan emin oldum. Yücel, dilimizi iyi kullanıyor evet ama o bir roman kahramanı ya da bir öykü kişisi yaratmayı beceremiyor. Sanki, Yücel, iyi ya da kötü, insana özgü olanı, insanca olanı anlatmayı beceremiyor. Bence o, roman ya da öykü yazmamalı. Yazılanlardaki dil yanlışlarını bulup düzeltmeli.
Tahsin Yücel'i okuduğum kadarıyla, Elif'in bu söylediğine katılmadan edemeyeceğim. Bu durumu ilk olarak Kumru ile Kumru da fark etmiştim. Daha sonra okuduğum öykü ve romanlarda da, kişilerin yaşam dolu olamadıklarını fark ettim. Yazarın akademik geçmişini bilenler için şaşırtıcı olmayacak biçimde kişilerin neredeyse şematik olduklarını düşündüm. Bu şematiklik, Bıyık Söylencesi gibi bazı eserlerde sırıtmak bir yana önemli bir işlev de görüyordu, ama bütün öykü ve romanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yine de "Haney Yaşamalı"da kişilerin soluk alıp vermiyor olmasının büyük bir sorun olduğunu düşünmedim (tıpkı Bıyık Söylencesi'nde sorun olduğunu düşünmediğim gibi). Bu anlatı bana bütünüyle sembolik göründüğünden olsa gerek, kişileri, zamanları, vb. irdelemekte güçlük çekiyorum. Biraz da bu nedenle "Kim bu Haney?" sorusunu yanıtlamaya çalışmadan öykü konusunda daha fazla bir şey söylemekte güçlük çekeceğimi düşünüyorum. Buna birazdan dönelim...
elif cinar dedi ki:
(bu kısmı yazarken neden “ayıptır söylemesi” demiş hiç anlamadım.)
Bu, bence, anlatıcının hikâyeyi içinde yabancıların da bulunduğu bir topluluğa anlattığı hissini açığa vuran şey. Öykünün yayımlandığı 1955 yılında da en az bugün bilindiği kadar biliniyordur herhalde yoksul hanelerinde tek göz odada yatıldığı; herkesin gece olan "her şeyi" bildiği... Herkes bilir, ama ayıptır söylemesi, üstü örtülmüştür/ örtülmektedir yorganın altındaki o ayıbın. O ayıp, üstelik, Haney'le de yakından ilişkilidir. Benim anladığım (aşırı yorum olma olasılığıyla birlikte) bu...


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

"Buna birazdan dönelim..." deyip bir türlü dönememişim. Kılıçdaroğlu gibi, "az sonra" deyip gerisini getirememişim...

Öncelikle Abdullah'a teşekkürler, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü'nden haberdar değildim. Sayesinde bunu da öğrenmiş oldum. Sözlükte "haney" ve "hanay"ın "hane" ile bağlantılı anlamları verilmiş. "Haney", öyküyü ilk okuduğumda bana "anne" anlamında kullanılan "aney" sözünü hatırlatmıştı. Gördüğüm kadarıyla, Elbistan (Maraş) yöresinde (Tahsin Yücel'in memleketi) buna yakın bir anlamı yok. Ama, türkülerden biliyoruz ki, "aney" diye bir söz var. "Hepimize emeği geçti be! Hepimiz elinde büyüdük." derken Ali Rıza Haney'i "ana"ya yaklaştırmıyor mu? Üstelik, Haney'in kim olduğunu daha anlayamadığımız öykünün ilk bölümlerinde söylenen bu sözler ona sempati duymamıza, onun "ana" değilse de bir tür dadı ya da bakıcı olduğunu düşünmemize neden olmuyor mu?

""
Bizim hatırımız için! Evet, böyle, bizim için yaptı bütün bunları. Biz bunların altından kalkamadık, biz bunları ödemesini bilemedik.
Öykü boyunca sürekli dönüp dolaşıp gelinen nokta hep "vefa"; tersinden söyleyecek olursak "nankörlük". Onlar (çocuklar?) için sıkıntılara katlanmış Haney'e vefa gösterilmemesi, diğerlerini buna davet eden Ali Rıza gibilere gülünüp geçilmesi, vb.

Haney, bana kalırsa, herhangi bir "orospu" değil. Haney, bir kuşağın tarihi. Unutulmak istenen, görmezden gelmek, üstünü örtmek için gülüp alay edilen bir tarih. Cinsellikle kurulan bağ da tesadüfî değil, bana kalırsa. Unutulmak istenenin, "aşılmış" olduğu düşünülenin mahremliğini vurgulamak için kuvvetli bir metafor cinsellik. Herkesin bilip de kimsenin konuşmadığı bir "şey" Haney. O öldüğünde birilerinin gülmesi de bundan. Bir kuşak Haney'le olan ilişkisini kabul etmekten, onunla özdeşleşmekten korkuyor ki, onu alay konusu yapıyor.

Tekrar dile dönecek olursak: sanırım ben Tahsin Yücel'in diline karşı bağışıklık kazandım artık. Mesela "Haney baş ereğinizdi o günlerde." gibi bir cümleyle karşılaşınca artık "yav, yine mi?" deyip geçiyorum. Oysa ilk günlerde "şimdi bu köylü böyle cümleler mi kuruyor yani?" diye sorardım. İşin kötü yanı, Tahsin Yücel'in kendi eserleri arasında en başarılısı olduğunu düşündüğü koca bir öykü kitabını, Ben ve Öteki'yi böyle düşüne düşüne okumuştum da, bir şey anlamamıştım. Şimdi, bu bağışıklık haliyle bir kez daha okumak istiyorum o kitabı. Kim bilir ne zaman kısmet olur...

Son olarak şu cümlelere bakalım: "Hoca vaizi uzattı mı kızılırdı. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelirdi. Ama vaiz de, namaz da her şey gibi biterdi." Burada, fark etmiş olabileceğiniz gibi, "vaiz" kelimesinin kullanımı yanlış. "Vaaz" denilmesi gereken yerde "vaiz" denmiş. "Vaaz", TDK sözlüğüne göre, "Cami, mescit vb. yerlerde vaizlerin yaptığı, genellikle öğüt niteliği taşıyan dinî konuşma," demek. Elif, Tahsin Yücel için "Bence o, roman ya da öykü yazmamalı. Yazılanlardaki dil yanlışlarını bulup düzeltmeli." diyordu. Tahsin Yücel'in dil yanlışını bulan benim halim ne olacak? Ben roman, öykü vb. gördüğüm yerde topuklarım kıçıma vura vura kaçayım mı? Ne dersin Elif? Laughing out loud


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Yukarıda çok hoş yazılar yazılmış. Birçoğuna katılmadan edemiyorum. Öncelikle ben öyküyü, foruma yüklenir yüklenmez okudum. Ama nedense birşeyler yazmak istemedim. Öyküden çok fazla sıcaklık alamadım. Evet "vefa" teması anlatılmış; "Haney"in ne olursa olsun mahalle ve gençler için bir değer olduğu ve "vefa" gösterilmesi gerektiği gibi bir anlam çıkardım ama yine de öykünün anlatımı, olay unsurları yerinde değil. Öncelikle yazar bu kültürü ; gençleri, onların alışkanlıklarını, taşra yaşantısını anlatırken diğer öykücüler gibi kendi duruşunu belirlememiş. Hatta denilebilir ki yaşanılan bu kültür değerli kılınmış, ortak olunmuş. O sebeple de öykünün yadırgadığım kısımları oldu benim de diğer arkadaşlar gibi...
Son olarak da T.Yücel'in öykülerini , yazın üzerine düşüncelerini okudum. Ama onu okurken kendimi her defasında ilköğretim çağında okunulan ağır kitaplar karşısında gibi hissettim. Zorlama sözcükler kullandığını düşündüm hep... Belki hata benim ve sözcük dağarcığımdan kaynaklanıyordu bilemem ama ben T. Yücel'le iletişim sağlayamadım...


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

...bu kısmı yazarken neden “ayıptır söylemesi” demiş hiç anlamadım.

Sağ olsun, Eren açıklamış. Ancak Yücel niye kullanmış diye sorarken Eren'in sözünü ettiği gerekçeyle kullanmış olduğunu ben de düşündüm de bana tuhaf geldi.
Yücel'in yaşamının hiçbir döneminde bir odada tüm aile yatmak zorunda kalmamış olduğu hissine kapıldım. Ben bu biçimde yaşayan pek çok insanın anlattıklarına pek çok kez dinlemişimdir. Duydukları sesleri vs. hiç olmamış gibi yok saydıklarını düşünüyorum. Bundan söz ederken, gece duyulan seslere en ufak bir imada bile bulunduklarını duymadım. İki kişinin mahremi artık tüm ev halkının mahremi oluyor belki de. Neyse bu tartışmalı bir konu.

Ayıptır söylemesi, tümcesini daha çok insanların imrenmesine neden olacak bir şeyden söz ettiğmizde kullanmaz mıyız? Ayıptır söylemesi akşam şunu yedik, şu kadar ödedik vs. gibi.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

eilf çınar dedi ki:
Duydukları sesleri vs. hiç olmamış gibi yok saydıklarını düşünüyorum. Bundan söz ederken, gece duyulan seslere en ufak bir imada bile bulunduklarını duymadım. İki kişinin mahremi artık tüm ev halkının mahremi oluyor belki de.

Yaşananların saklı tutulması insanlar üzerinde bir travma yaratmadığını göstermez. Zaman zaman gece tanık olunan şeylere imada bulunulabilir ya da çağrıştırılabilir, ama Elif'in "bu tüm evin mahremi oluyor belki de" savını çok güçlü buldum doğrusu. Alkış


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Tahsin Yücel'in öykülerinde kişilerdeki soğukluk, nefes alıp vermeyiş dedik ya, dile bu kadar takık olmaktan kaynaklanan bu biçem ayrı bir hava katıyor bence yazılıp çizilenlere. Yani, Tahsin Yücel yazmasa Türk öykücülüğü ana damarlarından birini kaybetmezdi belki, ama diğer öykülerini okumuş olmasam da, bence farklı bir tat katıyor öyküye, yazdıklarıyla. Dil odaklı öykü mü desem bilmem, evet, öykü yazmıyor belki, dilde yapmak istediklerini bir araç ile sunuyor belki. Bu arada kendisinin "Dönüşüm" adlı kısa romanı da bir hayli ilginç. Tavsiye ederim.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Haney "Niye yaşamalı?" diye sorulduğunda öyküde anlatıcı buna iki yerde yanıt veriyor:

""
.....Karanlık odada duyulan bulantıya, karanlık odadan çıkılınca kavuşulan esenliğe karşın, Haney'e yeniden gidenler çoktu, ama düşlediklerinin önemsizliğini anlayanlar da yok değildi. Haney'in büyüklüğü burada işte. İşte bunun için 'Haney yaşamalı!' diyorum. Karanlık ve iğrenç bir odada, katlanılmaz kokusuyla, kirli paçavralarıyla, çopur yüzü, nasırlı elleri, kösele ayaklarıyla, önemlinin önemsizliğini göstermeye çalışmıştı sizlere, sizlere sözleriyle değil, bedeni ve devinileriyle, 'Açın gözlerinizi, aptallar!' diye haykırmış, bütün yaşamını bu yolda harcamıştı. Bunun için yaşamalı bu kadın diyorum.....

Haneyin yaşa(tıl)ması için sunulan gerekçeler bunlar.

Buradan hareketle, parçada sözü edilen Haney'in büyüklüğüne dair şunu bulabiliyorum: Haney, mahalle çocuklarının bir şeyleri fark edebilmesini sağlıyor. Mahalle çocukları, düşledikleri cinselliğin yaşanamaması yoluyla, hayal ettikleri ile gerçeğin her zaman uyuşamayacağına dair bir farkındalık kazanıyorlar. Haney'e, burada onun bilge insan olduğu gözüyle bakılmış. O, sadece seks işçisi değil aynı zamanda çocuklara bir şekilde yol gösteren biridir.

İddiası kendisini aşan, ikna gücü pek olmayan sözler bunlar.

Bu sözlerin devamında "...peynir ekmek yer gibi yapmış..." diye deyime benzer bir söz kullanılmış. Dilimizde bir şeyin revaçta olduğunu, çok satıldığını anlatmak için "peynir ekmek gibi" deyimini kullanırız. Bahsettiğim anlam, buraya uygun düşmemekle beraber "peynir ekmek yer gibi yapmak" ile yazar, sanırım dilin sınırlarını zorlayarak "kolaylıkla yapabilmeyi" böyle anlatıyor.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

eren dedi ki:
Tekrar dile dönecek olursak: sanırım ben Tahsin Yücel'in diline karşı bağışıklık kazandım artık. Mesela "Haney baş ereğinizdi o günlerde." gibi bir cümleyle karşılaşınca artık "yav, yine mi?" deyip geçiyorum. Oysa ilk günlerde "şimdi bu köylü böyle cümleler mi kuruyor yani?" diye sorardım. İşin kötü yanı, Tahsin Yücel'in kendi eserleri arasında en başarılısı olduğunu düşündüğü koca bir öykü kitabını, Ben ve Öteki'yi böyle düşüne düşüne okumuştum da, bir şey anlamamıştım. Şimdi, bu bağışıklık haliyle bir kez daha okumak istiyorum o kitabı. Kim bilir ne zaman kısmet olur...


Satırlarını okuduğumda, öyküyü gerçek dışı görünen diyaloglar ya da seçilen kelimeleri o ağza uygun bulmuyor oluşumla reddediyorum diye düşündüm. Öyküyü tekrar okuduğumda,Tahsin Yücel'in bu öyküsünün ben de yarattığı olumsuz kanıların sadece dil ve üslupla ilgili olmadığına karar verdim.

Anlatıcının dahi inanmadığı bir kişiydi Haney ben de onun varlığına ve o ulvi görevine inanmadım. Dedim ki zaten yaşamamış biri o dolayısıyla yaşatılamaz da.


Re: Tahsin Yücel - Haney Yaşamalı

Öyküyü uzun zaman aradan sonra forumda yer alışıyla yeniden okuyabildim.

Hemen ardından da yorumları okudum. Maşallah herkes de dil konusunda taş çıkartmış Tahsin Yücel'e; bu, onun ve Ataç, Naci gibi belirli bir geleneği sürenlerin de başarısı diye düşünmeden edemiyorum. Ne güzel; onların geliştirdiği araçlarla, yöntemlerle onları eleştirebilmek.

Öte yandan öyküye bir parça haksızlık edildiğini de düşünmeden edemedim. Tahsin Yücel'in ilk öykü kitabı ne de olsa. Anlatmak istediklerini anlatmada yaşadığı sıkıntılar burada söz ettiklerimizin pek çoğu. Yazarın daha sonraları bu öyküde tutturduğu yola devam edip sonunda vardığı yere bakarak, böylesi sert eleştirmek pek yerinde gelmiyor bana öyküyü.

Elif Çınar dedi ki:
Büyük kentleri saymıyorum, ama kasaba ya da köylerde gençlerin, ergenlerin, kasabanın orospusunun kapısı önünde böyle öyküde anlatıldı gibi alenen bekleştiklerini göreniniz oldu mu? Büyük kentlerde insanlar bu evlerin önünde kalabalık oluşturur ama kendi oturdukları, eş, dost, akrabalardan uzak yerlerde olduğu için gidip kapısında bekleşirler o evlerin. Bu işler gizli saklı yapılır.

Elif Çınar dedi ki:
Yücel'in yaşamının hiçbir döneminde bir odada tüm aile yatmak zorunda kalmamış olduğu hissine kapıldım. Ben bu biçimde yaşayan pek çok insanın anlattıklarına pek çok kez dinlemişimdir. Duydukları sesleri vs. hiç olmamış gibi yok saydıklarını düşünüyorum. Bundan söz ederken, gece duyulan seslere en ufak bir imada bile bulunduklarını duymadım. İki kişinin mahremi artık tüm ev halkının mahremi oluyor belki de. Neyse bu tartışmalı bir konu.

Bu saptamalara tümüyle katılıyorum. Öykünün sürçtüğü yerler buraları. Bunun dışında;

Elif Çınar dedi ki:
Anlatıcı eğer insanların insanca yaşayıp ölmesini istiyorsa, anlatıcının söylediğinin aksine, bence Haney onun söylediği anlamda yaşamamalı. Haneyler hiç olmamalı. Ergen gençler ilk deneyimlerini sevdikleri, yaşıtı kızlarla yaşamalı. Haney’i var edenler, Haneyler olmamalı ki, insan insana yaraşır yaşayıp ölmeli.

Burada Tahsin Yücel'in bu öyküyü niye yazdığına gelip düğümlendiğimizi düşünüyorum.

Abdullah Şahin dedi ki:
Haney, mahalle çocuklarının bir şeyleri fark edebilmesini sağlıyor. Mahalle çocukları, düşledikleri cinselliğin yaşanamaması yoluyla, hayal ettikleri ile gerçeğin her zaman uyuşamayacağına dair bir farkındalık kazanıyorlar. Haney'e, burada onun bilge insan olduğu gözüyle bakılmış. O, sadece seks işçisi değil aynı zamanda çocuklara bir şekilde yol gösteren biridir.

İddiası kendisini aşan, ikna gücü pek olmayan sözler bunlar.

Evet, tam da bu. Dili tam dönmemiş belki; ama Yücel burada, bana kalırsa, tam olarak Necati Cumalı'nın Göz Açmak öyküsünde yapmaya çalıştığı şeyi hedeflemiş. Bir yönüyle bastırılmış, öteki yönüyle ise kışkırtılmış cinselliğin cenderesinden kurtarılmaya çalışılan bir kuşak için bir bildiri olarak tasarlanmış Haney Yaşamalı. Haney'in öyküdeki işlevi bu; cinsellikten bağımsızlaşma ya da cinselliği sadece cinsellik olarak yaşayabilme. Ancak "ayıptır söylemesi"lerin, anlatıcı karışıklılarının arasında kaybolmuş bu bildiri.

Sonuçta söylemek istediği konusunda ketum; ama yine de iyi niyetli bir öykü kalmış geriye.