UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tabutta Rövaşata- Ama Arkadaşlar İyidir

16 Oca 2012
gokseltuzun

İzlemem sonunda nasip olan 1996 yapımı Yeni Türkiye Sineması’nın önemli temsilcilerinden Derviş Zaim’in Tabutta Rövaşata filminin konusunun, o sıralar Bebek’te yaşayan Dursun’dan alındığı söylense de

sanrım hikayenin temeli Süleyman Demirel’e (şimdi unuttum kimin hediye ettiğini) hediye edilen ceylanların, hayvanat bahçesi bekçileri tarafından kesilip yenmesine dayanıyor gibi bir şey ortaya atsam da bunun da en az Dursun’dan gelen hikaye kadar yanlış olma ihtimalinin yüksek olduğunu biliyorum.

Mahsun; arkadaşı Sarı ile birlikte arada bir Reis’in teknesinde balığa çıkıyor ve oradan Reis’in polise deyimiyle “ fındık fıstık” parası kazanıyor. Sokakta yaşamanın zorluğuna, dışlanmak, çirkinlik, kış ve soğuğu, ölen arkadaş ve biraz da akıl noksanlığı eklenirse ortaya sanırım Derviş Zaim’in Mahsun’u çıkacaktır.
Sokaklarda yaşayan bir çok evsizin kontrolsüz hareketinin temelinde aldığı alkolün etkisi görünse de Mahsun bir çok evsize göre az içenlerden. Tabi bunun en büyük nedeni, parasızlık yoksa Yeni Rak’ıyı da Güzel Marmara’yı da acımadan içiyor Mahsun.

Filmi Derviş Zaim’in çekim ve montaj parasını karşılayarak ortaya çıkardığını ve oyuncuların gönüllü olarak oynadığını öğrendiğimde şaşırdım yapılan ilk iş için gerçekten cesaretli bir adım ayrıca filmdeki kadın Ayşen Aydemir’in filmin tamamlanmasının ardından ölmesi de üzücü bir olay.

Film günümüz “sanatsal sinema” diye tabir edilen filmlere oranla çok kısa kalsa da izleyicinin damağında tadını bırakıyor, çünkü Zaim filmi biraz uzatsa sırf uzatmak için, içini doldurmak için yapmış olacak ve sanırım bunu yaparken de araba çalmak ve kadının uçmasından başka gösterecek bir şeyi olmayacak zira tavus kuşu çalma sahnesi bir kere daha olsaydı artık hepimizin kafasında
“Bu kuşların sayımı hiç mi yapılmadı , anlamadı mı bu insanlar kuşların çalındığını?” gibisinden gereksiz bir soru canlanacaktı.

Neyse filmde Ahmet Uğurlu’nun ya da Mahsun’un radyo tiyatrosu sesi Mahsun karakterinin sanırım tek kötü yanı. Keşke bir de daha bozuk bir konuşma şekli olsaydı da Mahsun tadından yenmeseydi.

Zaim’in –özellikle Tuncel Kurtiz’de- bir çok kere denediği ve bize okullarda asla yapmayın diye öğretilen geniş objektifle burnunun dibine kadar gitmesinin verdiği etki gerçekten bir kurmaca olan filmi neredeyse filmin sonunda yazan “bu fil bütünüyle gerçektir.” lafına çeviriyor.

Özellikle mi yapıldı bilmiyorum ama sahne geçişlerindeki kararmalar (fade out) haddinden fazla olmuş gibi geldi bana ve beni rahatsız etti. Bir de köpeğe çarptığı arabada ilerlerken iki kere aynı kareyi farklı yerlerde kullanması ve genişten – detaya ya da tam tersinde geçişlerdeki oransızlığı sanırım
“ Vaktimiz de yok paramız da kısıtlı, şimdilik bunları yapalım da, ilerde Allah kerim.” düşüncesinden dolayı ortaya çıkmış.

Galiba filmde geriye kalan her şey harika, ayrıca filmde görünen son polisin yönetmenin kendisi olması (buradaki adı Derviş Zaimağaoğlu) izleyiciyi şaşırtıp, bu kadar uçuk bir film çeken yönetmenden daha güzel şeyler geleceğinin haberini vermek ve “Beni tanıyın, ben geliyorum.” demenin ses görüntülü hali olsa gerek.

BEĞENDİM: Ahmet Uğurlu nasıl bu kadar mükemmel oynamış bu adam dedirtiyor kendisi için.
BEĞENMEDİM: Mahsun’un konuşması çok düzgün, keşke filmde biraz daha argo kullanılsaydı.

Kategori: