UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Süt - Alara Yakan

14 Oca 2009
alara

Benim adım Kaşmir. Ben yıllar önce annem tarafından sokağa bırakılmış bir sokak kedisiyim. Bana bunların hepsini söyleyen kimdi biliyormusunuz? Ben bir sokak kedisiydim.Hiç kimsem yoktu. Beni sahiplenen,bana annelik yapan ve benim de kendisini annem yerine koyduğum bir ablam var.Onun adı Egemen. Bir gün sokakta gezinirken kulübe gibi bir yer görmüştüm. Hava çok soğuktu. O zamanlar yerde yatıyordum.Üzerimdeki örtü ise kardı. Çok üşüyordum.Üstelik karnım da açtı.Ben hiç düşünmeden bu kulübeye girdim. Dışı kulübe gibi olmasına rağmen içi çok güzeldi,sıcacıktı.İçeriyi ısıtan aletin ne olduğunu düşünürken gözüme küçücük bir kanepe çarptı. Bunun üzerine ısıtan aleti falan unutuverdim.Hemen kanepeye sıçradım.Kanepenin minderini patilerimle kaldırdığımda altından bir sürü yün yumağı çıktı. Kırmızı,sarı,mavi,yeşil... Görebildiğiniz her tür renkten yumaklar vardı.Ben renkleri pek ayırmam.O yüzden herhangi bir yumağı çekip ağzıma aldım.Minderi yerine koydum patimle..Sonra koltuğa sırtüstü yatıp yumağı havada patilerimle döndürmeye başladım.Bunu yaparken sevinçten “Miyav Miyav “diye sesler çıkarıyordum. Tam o sırada içeriden bir abla geldi.İlk önce beni görünce, korktu.Sonra benim iyi bir kedi olduğumu anlayınca bana yaklaştı.Aç olduğumu gözlerimden anlamıştı.O zaman onun,benden önce de birçok hayvan beslemiş olduğunu anladım.Hayvanların dilinden çok iyi anlıyordu.Elinde bir tabak sütle yanıma geldi.Tabak da tam kedilerin içebileceği gibiydi.Koltukta sütü içemeyeceğimi düşünüp yere atladım.O sırada beni eline aldı.Elleri sıcacıktı.Annemin elleri gibiydi.Annemi hiç tanımamıştım ama anne duygusunu hissetmiştim.Bunu o sağladı.Tabağı eline doğru çekti ve beni yere bıraktı.Ben sütü içerken o da şöyle fısıldadı "Artık senin adın Kaşmir olsun küçük kedicik.Yünü çok sevdiğine göre kaşmir adını da seversin.Kaşmir çok yumuşak bir yündür.Senin de tüylerin kaşmir kadar yumuşak.Sen benim küçük kaşmirimsin."Bu kelimeden sonra sütümü bırakıp ona atılmak istedim.Süt kokan dilimle onun elini,yüzünü yalamaya başladım.Aslında süt de bırakılacak bir süt değildi hani.

O anda onun için çok önemli olduğumu anlamıştım.O da, onun benim için ne kadar değerli olduğunu anlamıştı.Kısacası ikimiz de birbirimizi tanımıştık.Sonra yeniden sütüme döndüm.O beni bırakmak istemiyor gibiydi.Ama benim süte aç aç bakışlarımı görünce dayanamadı ve süte doğru yavaşça bıraktı.Ben de ondan ayrılmak istemiyordum ama çok acıkmıştım doğrusu.Süt içmek bile bizim için ayrılık gibi geliyorsa hepten ayrıldığımızda ne yapacağız acaba diye düşündüm.İşte tanışma günümüz böyleydi.

Size bir anımdan daha bahsetmek istiyorum.Gerçi bir sürü anımdan bahsedicem ama şimdi biriyle başlayalım.Egemen Ablam,o günden sonra uzun bir süre benim yanımdan hiç ayrılmadı.Hatta çalıştığı işyerinden bile izin aldı.Sonunda patronu tarafından arandı.Patronu sert bir tavırla “Bir ay, iki ay işini boşladın Egemen.Ne bu böyle.Bir an önce işine dönmelisin” Egemen Abla,bu telefonla neye uğradığını şaşırdı. Kekeleyerek “Sadece hastaydım” diyebildi.Patronu “Bu kadar önemli bir hastalıksa hastaneye yatman gerekirdi.Ama evini aradığımda direk karşıma çıktın” diyerek Egemen Ablaya çıkıştı.Yani başka bir deyişle patronunun bu sözüyle Egemen Ablanın yüzüne bir tokat daha gelmiş oldu.”Tamam geliyorum” diyerek telefonu kapattı.Onu böyle görünce acı acı miyavladım.Yanına gidip ayaklarına sürtündüm,onları kokladım.O da üzüntüyle “Tamam benim küçük Kaşmirim.Akşama yine birlikte olacağız” diyerek beni kucağına aldı ve göğsüne bastırdı.Normalde bu hareket kedilerin canını acıtır.Ama o benim annem gibi olduğu için benim canımı hiç acıtmamıştı.Dahası sevinmiştim de..O benim sevindiğimi fark edince sözlerine devam etti. “Üzgünüm Kaşmir.Seni evde bırakamam.Bu yüzden seni sokağa salmak zorundayım.Umarım başına bir şey gelmez.Hem sokakta ilk anını da yaşamış olacaksın.Ben gelince seni alırım.Akşam bana sokakta neler yaptığını anlatırsın” dedi.Sonra beni kucağına alarak dışarı çıktı.Her zamanki gibi kar yağıyordu.Kardan beni korumak için,kapının önüne küçük bir kutu koydu.Beni de içine yerleştirdi.Giderken yüzünün bir kısmını görmüştüm.Ağlıyordu..O kadar duygulanmıştım ki ben de ağlıyordum.İçten içten değil, gerçekten gözyaşlarım akıyordu.Normalde kedilerin ağlaması mümkünsüzdür.Benim ağlamam, benim için de onun için de beklenmeyen bir şeydi.O gidince kendimi çok yalnız hissettim.Dünya benim için kapkaranlık bir oda gibiydi.Her taraf karla kaplı olduğu için bembeyazdı ama bana Egemen Ablanın olmadığı her yer kapkaranlıktı.Benim için önemli olan etrafın fonu değildi.Bunları düşünürken uyuyakaldım.Uyumam benim için iyiydi.Çünkü uyumak, iyiyi de kötüyü de unutturur.Benden size bir tavsiye.Neyi unutmak istiyorsanız uyuyun…İşte ilk yalnız kaldığım gün bunları yaşadım.

Size bir de en mutlu olduğum günü anlatayım.Sizce en mutlu olduğum gün hangi gündür?Tabii ki Egemen Ablanın yanımda olduğu günlerden birisiydi.Sizi daha fazla meraklandırmadan anlatmaya başlayayım istersiniz.Aradan uzun bir süre geçti.Bir gün elinde paketlerle yuvaya doğru geldi.Beni kucağına alıp eve getirdi.Sonra şöyle konuştu.”Kaşmir bugün kutlamamız var.Bunun için hazırlık yapıcam.”Ben ise anlamıyorum dermişcesine bir miyavlama attım.O ise üzüntüyle “Aa Kaşmir.Hatırlamıyor musun?Neyse ben hazırlayayım da o zaman görürsün” dedi.Bense iyice meraklanmıştım.”Ah Egemen Abla.Senin bu süprizlerin var ya beni öldürecek.Nerdeyse her zaman bana küçük de olsa bir hediye yapıyorsun yada alıyorsun.”dedim içimden.Sonra içeriden Egemen Abla geldi.Ev kıyafetlerini giymişti..Aa neydi o…Elinde Süt,kedi maması ve sütlü bisküvi…Hepsini masanın üzerine yerleştirdi.”İnanamıyorum sana Egemen Abla.Bunları benim için mi hazırladın?”diye düşündüm ama anladığımı fark etmesin diye hiç miyavlamadım.Sonra başka bir torbadan elişi kağıtları çıkardı.Bazılarının üzerine kedi resimleri çizdi,bazılarının üzerine de yıldönümümüz kutlu olsun Kaşmir yazdı.Ama o benim kendi alfabelerini okuduğumu bilmiyordu.Bu yüzden çok rahat yazıyordu.Ben ise onun süprizini anladığım için ayrı bir rahatlama içine girmiştim.Yazmaları bitirince elişi kağıtlarıyla odanın duvarlarını donattı.Sonra kendine de bir bardak süt doldurdu.Aa neydi bu?Yoksa o da benimle birlikte süt mü içecekti?Eğer gerçekten bun u yaparsa beni çok mutlu edecekti.Sonra aldığı en büyük paketi açtı..Bu de neydi böyle!”Benim için bir koltuk !”dememle beraber beni kucağına aldı.Sonra beni koltuğa oturttu.Ve koltuğu masaya doğru çekti.Kendisi de karşıya geçip oturdu.Benimle konuşmaya başladı.”Evet küçük kedicik.Gecenin geçen dakikalarında diğer hediyelerimizi de Kaşmir Beye sunacağız.Sponsor Egemen ve arkadaşları ..”diyerek güldü..Benim de gülesim gelmişti.Ama onu anladığımı fark etmesin diye gülmedim.Sonra sütünden bir yudum aldı.Ben de patilerimle sütlü bisküviden bir tırnak aldım.BU onu çok güldürdü.Benim içinse normal bişeydi.Egemen Abla söze başladı. ” Evet Kaşmircim.Sana bu ziyafeti neden hazırladığımı açıklama zamanı geldi.Eminim sen de merak ediyorsundur” deyince ben içimden “Yoo merak etmiyorum.Öğrendim bile” diye fısıldadım.”Bugün bizim tanışma yıldönümümüz.Unuttun mu Kaşmir.?”Unutmuştum dercesine mahcup mahcup baktım ona.”Senin gelişinle benim yaşamım güzelleşti.”diyerek konuşmasına devam etti Egemen Abla”Seni çok seviyorum ve sevicem”Haydi şimdi beraberliğimize kadeh tokuşturalım diyerek süt dolu tabağı patilerimin arasına koydu.Sonra kendi bardağını getirip benim tabağımla tokuşturdu.Bu beni çok sevindirmişti.Sanki karşısında bir insan varmış gibi davranıyordu bana .Sütümü içtim.Bu benim hayatımda içtiğim en güzel süttü.Ve o gün hayatımın en mutlu günü.

O günden beri Egemen Abladan hiç ayrılmadım.Artık işe giderken beni sokağa bırakmıyor.Bu Egemen Ablanın bana güvendiğini gösteriyor.Başka bir deyişle ben artık bir ev kedisi oldum galiba.Ben de onun güvenini boşa çıkarmıyorum.Akşama kadar evde onun dönüşünü bekliyorum.Evden gözlediklerimi gizli gizli not alıyorum.Egemen Ablamın bile bundan haberi yok.Egemen Abladan tek gizlediğim şey bu notlar.Ama artık notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.Bir sonraki görüşmemize kadar hoşçakalın…Miyavvvvv.

Kategori:

Re: Süt - Alara Yakan

Alaranın ellerine sağlık... baştan sona bir kedi bakış açısından yazmak onu konuşturmak oldukça ustalık isteyen bir iş. Alaranın tarzını tanıdığımdan kimilerine göre mümkünsüzdür ü kullanması anlatım hatası gibi gelecek olsa da ben bilinçli bir seçim olduğunu düşünüyorum ve uslup yaratma çalışmaları için bir adım diye değerlendiriyorum. Eminim çok daha güzel öyküleri ile karşılacağız bu minik kalemin ustalaştığını hep birlikte göreceğiz o daha fazla öykü okudukça kendisinde değişimler yaşayacaktır. 11 yaşındaki bir çocuk için oldukça başarılı bir anlatım. Yüreğine ve ellerine sağlık Alara kuzum.
Flowers


Re: Süt - Alara Yakan

Arkadaşlar Özgür pencerenin açtığı yarışmada Alara arkadaşımız 12-15 yaş arası çocukların öyküleriyle katıldıkları yarışmada mansiyon almaya hak kazandı ve Beethoven'a Mektup yazdı bu öyküyü okumanızı tavsiye ederim bilinçli bir yazar olarak kendisi gibi engelli olanlara bir ışık sunan sevgi dolu bakışıyla bir sürü okuru ve büyüğünü etkiledi hemde okulunu tanıtmış oldu zira yarışmacılar arasında Aydın'dan katılan başka kimse yoktu... Emin olun bu ismi ilerde kitap imzalarken göreceğiz. Çok güzel yüzü yüreğindeki renkleri yansıtıyor sözcükleri de o güzel yüreği ele veriyor zaten... Bu hikayeden sonra bir kedi aldım eve adı Nasip Kaşmir =))
Flowers


Re: Süt - Alara Yakan

Alara'nın çalışmalarını en sevenlerden biriyim. Merak ettim öyküyü, çok. Bir hemşehrisi olarak belki bir gün kendisini de ziyaret ederim. Laughing out loud


Re: Süt - Alara Yakan

Bu sevgili Alara'ya Flowers
başarısını tebrik ederim.

Bu da sana Flowers
bizimle bu güzeli haberi paylaştığın için.


Re: Süt - Alara Yakan

Merhaba...
Ben Alaranın annesiyim.Alara da siteye üye ama gündüzleri okulda olduğundan nete giremiyor.Ben onun adına ödül kazanan öyküsünü eklemek istedim.Zaman içersinde diğer öykülerini ve yazılarını da paylaşırız.Edebiyata ilgili abi ve ablaları olarak ona ışık tutacağınıza inanıyorum.Egemen ablasıyla paylaşımları onu çok mutlu ediyor.Sizlerle de aynı paylaşımı yaşamasını istiyorum.Sevgilerimle..
YERDE OL AMA UÇ!

""
Bir cumartesi sabahı Elif uyandığında, bir sesin onu çağırdığını duydu.Ses “Oyuncak dolabına gel” diyordu. Elif anlamamıştı.Ses yine duyuldu” Oyuncak dolabına gel Elif, çok önemli!” Elif yataktan kalkıp dolaba doğru gitti, kapağını açmadan önce bir kez daha dinledi.”Haydi Elif!Çok önemli..Haydi”diyordu ses.Elif o anda sesi tanıdı.Bu, Güneşin sesiydi.Her gün konuştuğu hayali arkadaşı Güneş’in sesi.Ama Güneş her gün farklı bir sesle ve farklı bir yerden uyandırıyordu Elifi.Elif de doğal olarak onu tanımakta zorlanıyordu. “Ah Güneş..Beni yine şaşırtmayı başardın.Nerden girdin o dolabın içine”diyerek dolabı açtı ve içine girdi.Güneş orada onu bekliyordu.”Bu kadar önemli olan şey neymiş bakalım ?”diye sordu Elif. Güneş “Nerde kaldın Elif?Hergün geliyorum hala benim varlığıma alışamadın mı?Neden tanıyamadın?”dedi.”Birşey yok Güneş, sadece uyku sersemliği” “Uyku neyi?” “Sersemliği sersemliği..”derken annesi Elifin odasına geldi.”Günaydın Elif.Ne zaman uyandın?Sabah sabah oyuncak dolabında ne yapıyorsun?Yoksa oyuncağını mı kaybettin?”diye sordu.Elif oyuncak dolabından çıkarak “Yoo Güneşle konuşuyordum”diye cevap verdi.”Ne Güneşi!”dedi annesi hayretle.”Hayali arkadaşım Güneş tabi ki.”dedi Elif.Elifin bu tepkisine bir anlam veremeyen annesi “Ne hayali arkadaşı Elifcim.Sana kaç kere söyledim.Hayali arkadaş diye bir şey yoktur.Artık bunu anlamalısın.”dedi. Elif, sessizce boynunu bükerek yatağına oturdu.
Annesi şaşkınlıkla salona doğru yöneldi. Elif’in babası ise koltukta gazetesini okurken biryandan da çayını yudumluyordu. Karısının telaşını görünce hiç istifini bozmadan sakin bir sesle “Neyin var karıcığım? Yine bir şeylere sıkılmış gibisin.” dedi. “Ne olacak bu çocuğun hali, her zaman olduğu gibi Elif yine hayali arkadaşı ile konuşuyor! Bu çocuğu bir psikoloğa mı götürsek acaba? ”dedi.O sırada Elif yanlarına geldi.”Yeter ama artık!Biraz beni anlamaya çalışın.”dedi.Annesi öfkeyle”Bu inatçılığınla seni nasıl anlayabiliriz Elif.Karnımdayken beni çok tekmelerdin.Tekmeleme desem de tekmelerdin.Daha o günlerde inatçın olacağın belliydi.”dedi.Babası ise bu konuda hiçbir fikir yürütemediği için “Senin düşündüğün doğrudur karıcığım” diyerek onu doğruladı.BU konuşma Elifi çok üzdü.Anne ve babası onu anlamıyorlardı.Ama Elif onların kendisini anlamalarını istiyordu.Bu yüzden anne ve babasına ”Anneciğim babacığım..Benimle ilgili bazı araştırmalar yapın.Ancak bunun için ne çocuk gelişim kitapları ne de internetteki google sitesi size yardımcı olamaz. Bunu ancak benim düşüncelerimi anlamaya çalışarak bulabilirsiniz.”dedi.Ve şunu da eklemeyi unutmadı.”Anne istiyorsan sen bu araştırmaya katılmayabilirsin.Çünkü cevabı bulabileceğini sanmıyorum.Hele benimle ilgili yorumunu dinledikten sonra hiç sanmıyorum.Ama sen bu araştırmayı kesinlikle yapmalısın babacığım.Sen buna hazırsın.
Babası bu araştırmayı yapmaya çalıştı.Ama Elifi dinlemedi.Ansiklopediler ve bilgisayardan araştırmaya başladı.Elif onu gizlice izledi. Bunun için bu süreçte neler yaptığını biliyordu.Sonunda bir gün dayanamadı ve “Babacım” dedi. “Geçen günkü konuşmamızda sana hazır olduğunu söylemiştim hatırlıyorsan. Ama sen beni dinlemeyip bilgisayardan, ansiklopediden araştırma yapmaya başladın. Bu böyle olmayacak. Ben sana yardımcı olmak, yol göstermek istiyorum. Bu yüzden sana bir ödev vericem.”
“Ne ödevi !” dedi babası şaşkınlıkla.
“Şimdi anlayacaksın babacığım.”
“İşte ödevin. Yerde ol ama uç. Bu sözü duyduğunda aklına ne geldi bana söyler misin ?.” dedi ve ekledi. “İlk ödevle, sırrı bulacağına inanıyorum. Unutma babacığım. Çok derinlerde, çok derinlerde.”
Babası sorunun yanıtını ne ansiklopedilerde, ne de teknolojik ürünlerde bulamayacağını nihayet anlamıştı. Bunun başka bir yolu olmalıydı. Acaba ne olabilirdi? Sonra Elif’in sözü çınladı kulaklarında “Çok derinlerde babacığım çok derinlerde…”
Babası artık fikir yürütmeye başlamıştı. Hayal gücümü çalıştırmalıyım diye düşündü. Mantıken hayal gücü çalışırken başka hiçbirşeyle uğraşılmamalıdır. Belki de en doğrusu işe rüyalarla başlamak. Rüyalar, hayal gücümüzün bir aynasıdır. Rüyalar, insanların düşündüklerini televizyon gibi izlemelerini sağlar. Rüyalar adeta bize ait sırların saklı olduğu gizli bir kutu gibidir. Kutunun kapağını açmayı bildikten sonra gerisi çok kolaydır. Önemli olan anahtarı bulup kutuyu açabilmektir. Bunu düşündükten sonra emin oldu ki; sır rüyalardaydı. Artık geceyi beklemeliydi. Sırrın onu bulacağı anı. Sonunda beklediği an geldi. Uykuya yattı. İlk defa bu kadar büyük bir rahatlıkla yattı yatağına. Rüyasında kendisini Kaf Dağında buldu. Bu da neydi böyle! Her yer kuşlarla doluydu. Kuş sesleriyle kulakları bayram ediyordu. İçi sevinçle dolmuştu. Birden kendinin de bir kuş olduğunu fark etti. Bundan sonra kuş olarak kalacağına göre, kuş haline ve kuş yaşamına alışmalıydı. Bir bebeğin doğduğu zaman kendini tanımak için yüzüne dokunması gibi o da kuş bedenini incelemeye başladı. Ne de güzel tüyleri vardı. Yemyeşildi. Acaba sesim yerinde mi diye düşünerek ,konuşmayı denedi. “Elif, Elif” diye seslenmeye çalıştı. Ama ağzından iki tane harika kuş sesi çıktı. Kendi sesine kendisi de şaşmıştı. Şaşması ile beraber sevinmişti de. Sonra birden kanatlarını açtı. “Allahım yoksa uçacak mıyım?” diye düşündü heyecanla. Kanatlarını biraz daha hızlı çırptı, çırptı. Sonunda havalandı. Havalanınca fark etti ki o aslında yeşil bir kuş değildi, rengarenkti. Neşe ile kanatlarını çırpmaya devam etti. Özgürlüğe doğru uçmak ne kadar güzel bir duyguydu böyle. Dayanamadı “Sonsuzluk ve ötesi” diye bağırmaya başladı. Sesi “çik, çik,çiiiik” diye çıkıyordu ama yüreğindeki ses gerçek sesiydi ve o “Sonsuzluk ve ötesi” diye bağırıyordu. Yani o, yine kendi diliyle söylemek istediği şeyi söyleyebiliyor ve bundan büyük bir mutluluk duyuyordu.
Sonra birden gökyüzünde küçük nesneler belirmeye başladı. Aşağıya inip onların ne olduğunu görmek ve anlamak istedi. İndiğinde gördü ki bu bir kuş sürüsüydü. Onlara “Merhaba” dedi. Onlar da “Merhaba” diye cevap verdiler. Oradan, fazla oyalanmadan ayrıldı. Çok önemli işleri vardı. Daha sırrı çözecekti. Sırrı çözebilmek için yalnız olması gerekiyordu. Bunun için onlardan izin isteyip,onu bulamayacakları kadar uzağa gitti. Ama yine o ülkedeydi. Çünkü sırrı bu ülkede bulacağını biliyordu. Bu inançla göklere doğru yükseldi. Etrafta hiçbir kuşun kalmadığını fark etti. Artık yapayalnızdı, kanat çırpmayı yavaşlattı ve bir buluta oturdu. Karşısındaki bulut birden televizyon ekranına dönüştü. Ekranda Elifi gördü.”Sırra çok yaklaştın babacığım, devam et, devam et” diyordu. Sonra ekranda dünyayı gördü. Her şey aşağıda kalmıştı. Sorunlar, kavgalar, sıkıntılar, borçlar, işler…. Her şey…Bunların dışında olan tek kişi kendisiydi. Ne kadar huzurluydu, ne kadar mutluydu. Ne kadar rahattı. Aklına taktığı hiçbirşey yoktu. Takmak istese bile, takacağı hiçbir şey yoktu. Başında sadece tüyleri vardı. O anda birden her şeyin gözünde aydınlandığını fark etti. Sır çözülüyordu. Çünkü sır, onun içindeydi. Uykuya yatarken bir insandı, şimdi ise göklerde uçan bir kuş. Yalnız içiyle, kendi ile kaldığında her şeyin olabileceğini fark etti. “Sırrı buldum !” diye bağırdı. O anda televizyon ekranı bir kapıya dönüştü, kapıdan geçti ve dünyaya döndü. Yeniden insandı. Artık kanatları yoktu. Ama uçmak için kanatlara ihtiyacı olmadığını anlamıştı. Yüreğindeki küçük kuş hala uçuyordu ve onu istediği her yere götürebiliyordu.
Hemen Elif’in yanına gitti. Elinden tutup odasına götürdü. Kapıyı kapattı. Elif korkmuştu. Sanki başaramamış gibi bakıyordu babası. “Başardım Elif, başardım.Sırrı buldum” dedi. “Neymiş bakalım bu sır? Söylesene babacım. Bakalım gerçekten benim düşündüğüm sırrı mı buldun?”
Babası “Sır, kendi içimizde saklı, kendinle yalnız kalabildikçe istediğin her şeyi yapabilirsin. Yerde olup uçabilirsin.Ben senin ne demek istediğini anladım. Ama istersen bunları annene anlatmayalım. Onun da yerde olup uçacağı gün gelecek. O günü bekleyelim.O da benim gibi o ülkeye gidecek ve aynı serüvenleri yaşayacak. Hangimizin daha önce sırrı bulacağı önemli değil. Önemli olan ikimizin de sırrı bulacak olması.”
Arkadaşlar içinizdeki kuşun uçmasına izin verin ve onun sizi götürdüğü yere gidin. Belki gittiğiniz ülkede Elifin babasını da görebilirsiniz kim bilir.?”


Re: Süt - Alara Yakan

Öykü için teşekkürler. Alkış


Re: Süt - Alara Yakan

Çiçekler Alara'ya! Flowers


Re: Süt - Alara Yakan

Tebrikler Alara. Good


Re: Süt - Alara Yakan

Yahu, Alara küçük bir çocuk diye yazmamış mıydınız? Bu öyküyü yazan sahinden küçük bir çocuk mu?
Harika bir anlatım, harika cümleler...
E, vallahi pes!


Re: Süt - Alara Yakan

Sevgili Alara öykünü bizlerle paylaştığın için teşekkür ederiz. Aldığın ödül için de tebrik ederim.
Flowers


Re: Süt - Alara Yakan

Alara'nın yukarıda bahsi geçen öyküsü:

""
BEETHOVEN'E MEKTUP

Sevgili Beethoven,
Benim klasik müzikle ilk tanışmam Vivaldi ile olmuş.Annem daha bana hamileyken müzik setinin başına gidip Vivaldi’nin “Dört Mevsim”Senfonisini koyar ve bana dinletirmiş.Ben henüz küçücük bebekken Vivaldiyi dinlemeyi çok severmişim.Sonra büyüdükçe Vivaldi’den uzaklaşıp Mozartı sevmeye başladım.O dönemlerde benim için hayatta en güzel ve en önemli klasik müzik sanatçısı Mozart’tı.Sanki ondan başka hiçbir sanatçı iyi müzik yapamıyordu.Sana bunları neden anlatıyorum biliyor musun?Klasik müzik sevgimin nasıl yoğun olduğunu anlayabilmen için..Bir ara Bac’ı da dinledim.Onu hiç anlayamadım.Bu nasıl bir klasik müzikti?Ama başka kişilere sorduğumda Vivaldi,Mozart,Beethoven bir yana Bach bir yana diyorlardı.Oysa ki ben Bach’ı anlamadığım için onların müzik zevkini de anlamıyordum.
Bir gün annem eve elinde bir filmle geldi.Annemin izlediği filmler çok güzel oluyordu ama ben filimlerden hiçbirşey anlamayacağımı düşünerek çoğu zaman izlemek istemiyordum. Odama gidip kitap okumayı tercih ediyordum. O günde aynı şeyi yapmak istedim, fakat annem “Bu film Beethoven’ı anlatmaktadır, seninde klasik müziğe çok büyük bir ilgin olduğu için Beethoven’ı seveceğinden eminim. Üstelik Beethoven kulakları duymadan müzik yapabilmiş, yani senin gibi oda engelli.” Deyince “Tamam.” dedim “izleyeceğim”.
Filmi izlemeye başladık. İlk 5-10 dakikadan sonra senin müziklerin duyulmaya başladı. Müziklerin beni çok etkiledi. Dinlerken yerimde duramıyordum. Ben engelli bir çocuğum. Aslında bunu söylemek istemiyordum. Ama sonuçta sende engellisin, beni anlayacağını düşünüyorum. Ben yürüyemiyorum. Bu yüzden dans da edemiyorum ama başımla, ellerimle, gözlerimle yaptığım hareketler dışardan bakıldığında dans gibi görülmese de, ben kendi ritmimi tutturduğumda buda benim için bir dans demektir. Yani engelli dansı…Film boyunca müziklerini dinleyip dans ettim.
Filmde beni senden sonra ençok etkileyen ikinci kişi Anna Hos’tu. Senin film boyunca yaşadığın olaylarda destekcin, yardımcın… hatta bir ara Anna’yı sevdiğini düşündüm. Ama “Für Elise”’i dinleyince asıl sevdiğinin Elise olduğunu anladım. Ama Anna ile ilişkin onu düşündürmeyecek gibide değildi doğrusu.
Beni etkileyen üçüncü kişide Karl idi. Karl filmde kötü biri gibi gösteriliyordu. Ama filmin sonun da sen 9 Senfoniyi çalarken oda o kadar duygulandı ki anlatamam sana. Hatta ağladı bile.. Anna’ya anlatmak istememişti ama onun gönlünde de senin çok önemli bir yerin vardı. Filmin sonunda Anna’nın seni anlaması çok hoşuma gitti. Sen son bestende Anna’ya “Anna, bedenin ruhunu rahat bıraktığında işte o zaman özgürsün” demiştin. Bu sözünden sonra ölmene, yani senin deyişinle özgür olmana sevinen tek kişi ben olmalıyım herhalde.
Beethoven’i anlamak filmini seyrettikten sonra seni gerçekten anladım. Sen, müziği duyarak değil hissederek, kalbinden duyarak yaratıyorsun. Bende biraz sana benziyorum.Ama bana göre sen daha özelsin.Ben ellerimi kullanama rağmen öykü yazıyorum. Sende duymamana rağmen senfoniler yaratıyorsun. Benimde senin gibi özel olmam için konuşamıyor olmam gerekirdi. Konuşabildiğime göre ben senin kadar özel değilim.

Ahhh Beethoven…Senin bestelerini dinlerken neler hissediyorum bir bilsen…Sana biraz bunlardan bahsetmek istiyorum…Ayışığı Sonatından başlayalım istersen.Bu besteyi her dinleyişimde yağmurlu bir havada kendimi bir pencerenin önünde bulurum.Sanki çok yakın birinin ölümünün ardından yalnız kalmış gibi oluurm.Pencereden onun cenaze törenini izler gibi hissederim kendimi.Öyle hüzünlü ve umutsuz bir şarkı ki bu içimden ağlamak gelir.Zor tutarım kendimi…
Ardından 5.Senfoni başlar çalmaya.İçimde bir öfke,bir kızgınlık uyanır.Bu şarkıyı dinlerken herkes birbirine kızgınmış gibi gelir.Sonra Fırtına Sonatı başlar…İçimdeki öfke ve kızgınlık bir an kendini rüzgara bırakır.Başlarım savrulmaya.İçim ürperir,üşürüm.Anneme üstümü ört diyesim gelir..Ben böyle öfke ve fırtınalar içinde savrulmaktayken birden Fur Elise başlar.Rüzgar diner,fırtına durur içimde bir aşk duygusu tütmeye başlar.Yanımdaki herkesi öpesim gelir.İçim sevgiyle aşkla dolar.Emin ol ki Beethoven bu şarkı aşık olmayan bir kimsenin besteleyebileceği bir şarkı değildir.Sen Elise’e aşık olduğun için bunu çok kolay başarmış olmalısın.Ve 9.senfoni başlar …Burada ne hüzün,ne öfke ne savrulma ne de aşk var.Bunda bambaşka duygular var.Nasıl anlatsam bilemiyorum.Bur da özgürlük var.Sınırsızlık var..Hayatı nasıl bağlanacağının işaretleri var.Bu besteni dinlerken kendimi,seni ve hayatı seviyorum.Bu yüzden benim için en önemli besten 9.senfoni…
Şimdilik hoşça kal..Ben sana yazmaya devam edicem..


Re: Süt - Alara Yakan

Vallahi ben ne yazacağımı bilemiyorum. Alara, müziğin ve izlediği filmin kendisine hissettirdiklerini, müziğin onda yarattığı duygu değişimlerini öyle güzel, öyle içten ifade etmiş ki...

""

Ve 9.senfoni başlar …Burada ne hüzün,ne öfke ne savrulma ne de aşk var.Bunda bambaşka duygular var.Nasıl anlatsam bilemiyorum.Burada özgürlük var.Sınırsızlık var... Hayata nasıl bağlanacağının işaretleri var. Bu besteni dinlerken kendimi,seni ve hayatı seviyorum.

Ve beni en çok şaşırtan şu cümle:

""
Emin ol ki Beethoven bu şarkı aşık olmayan bir kimsenin besteleyebileceği bir şarkı değildir.

Teşekkürler Alara...


Re: Süt - Alara Yakan

Hayata bambaşka bir yerden umut, hoşgörü dolu olarak ama amuda kalkarak, neşeyle nanik yaparak sorun engel ve de acılara özelleşme yolunda bir cevher gibi bakmak... Senden öğrenilecek çok şey var Alaram kuzum
"Beethoven’i anlamak filmini seyrettikten sonra seni gerçekten anladım. Sen, müziği duyarak değil hissederek, kalbinden duyarak yaratıyorsun. Bende biraz sana benziyorum.Ama bana göre sen daha özelsin.Ben ellerimi kullanama rağmen öykü yazıyorum. Sende duymamana rağmen senfoniler yaratıyorsun. Benimde senin gibi özel olmam için konuşamıyor olmam gerekirdi. Konuşabildiğime göre ben senin kadar özel değilim."

""
Flowers


Re: Süt - Alara Yakan

çok uzun bir ölkü bunu hayatta yazamam defterimde zaten az sayfa kaldı biraz kısa yazamazmıydı


Re: Süt - Alara Yakan

kamil dedi ki:
çok uzun bir ölkü bunu hayatta yazamam defterimde zaten az sayfa kaldı biraz kısa yazamazmıydı

Bir ödev yetiştirme telaşıyla karşı karşıyayız sanırım Smile