UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sürrealizm ve Otomatik Yazı

05 Eyl 2011
Nursel

""
Sürrealizm, (isim). Kişinin, düşüncenin gerçek işleyişini sözel, yazılı ya da başka herhangi bir şekilde ifade etmeyi seçtiği katıksız ruhsal otomatizm. (felsefe, özdevim). Estetik veya ahlaki kaygılardan arınmış olarak, mantık tarafından uygulanan hiçbir kontrolün geçerli olmadığı, düşüncenin kendini ortaya koyduğu bir düzlem.*

Bir süredir yukarıdaki tanımlama ve bu tanımlamanın edebiyattaki yansımaları üzerine düşünüyorum. Estetik veya ahlaki kaygılardan arınmış ve mantık tarafından uygulanan hiçbir kontrolün geçerli olmadığı bir öykü mümkün mü? Soruyu biraz daha genişletirsek tümüyle çağrışımlara dayanan, zihnin bütünüyle kendi gerçekliğine yöneldiği, bununla beraber bilincin üst katmanlarında gezinmeyen tam da aksine tasarlanmamışı gün yüzüne çıkaran bir edebiyatın sınırları neler? Dahası şunu sormak istiyorum: Bilincimiz tarafından bilinmeyen bir cümle yazılabilir mi?

Psikanalizi kendilerine dayanak noktası olarak alan sürrealistler ancak bazı koşulların sağlanması durumunda (pasif bir ruh haline geçme, önceden tasarlamama, önceki yazılanları hatırlamayacak kadar hızlı yazma, mırıltılara güvenme gibi) yazılı sürrealist eserlerin verilebileceğini belirtiyorlar. Çağrışımlar ve rüyalar hayal gücünün kaynaklarına inmeyi ve böylece sürrealist eserler ortaya koymayı sağlıyor.

Mantık kontrolünün olmadığı durumlarda –ki insanın gerçeklik algısı yerinde olduğu sürece bu kontrolün bütünüyle saf dışı tutulabileceğini düşünmek bence yanılgıdır- ortaya çıkan ürünlerin bütünlükten uzak ve bölük pörçük olacağını, tam da bu nedenle eser ister bir öykü ister bir roman olsun anlamsal açıdan ifade gücünün sınırlı olacağını sanıyorum.

Sürrealist Manifestolar’da ilginç bir not var. Saint-Pol-Roux yatmaya giderken malikânesinin kapısına ŞAİR ÇALIŞIYOR yazılı bir duyuru asarmış. Eserlerin yaratımında bilinçaltının zenginliğine başvurmak ne kadar büyülü ama bu zenginliğin verimli kılınabilmesi için hayal gücünü serbest bıraktığımız oranda kalemden dökülen kelimeleri bir düzene sahip kılmak da gerekmiyor mu? Düşüncenin ortaya koyulabilmesi için böylesi bir düzenleme kaçınılmaz görünüyor. Bu görüşe, düzensizliğin düzeni savunularak karşı çıkılabilir. İşte böylesine bir çelişkinin içindeyken Nadja’yı okudum. Sürrealist öğelerin son derece “gerçekçi” bir şekilde kullanıldığını düşünüyorum. Türünden (roman mı, anı mı?) anlatım biçimine, karakterlerinden (ya da kişilerinden mi demeli?) kullandığı görsellere kadar sıra dışı ve çarpıcı bir eser Nadja. Sürrealizm ve gerçeklik ilişkisinin edebiyattaki yansımalarına bakmak için Türkiye’de çoğu kez ihmal edilen Nadja’ya daha yakından bakmak gerekiyor.

*Kaynak: Breton, A. (2009). Sürrealist Manifestolar, İstanbul: Altıkırkbeş, s. 35.

Kategori:

Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Aklıma ilk düşen soru: "Daha iyi" bir çağrışım zinciri yazılabilir mi? Yani daha doğru, daha "gerçek" bir bilinç akışı ya da başka bir teknik var mı?

Sürrealizm için genelde gerçeküstücülük çevirisi yapılıyor, bir yerde üstgerçekçilik diye okuduğumu hatırlıyorum. İlki sanki bir yönelimi ifade ederken üstgerçekçilik varılmış bir noktayı imliyor gibi. Sürrealistler sanırım böyle bir şeyden kaçınmaya çalışırdı.

Estetik açıdan çağrışımları düzenleme yoluna gitmiyorlarsa ahlaksızlıklarına hay hay. Oysa psikanaliz gibi zorba bir kurama dayanarak oturup bir dizi başlatmak bana şimdilik şüpheli görünüyor. Bir de bilinçaltının dile gelmeme meselesi var. Böyle bir proje ancak "kayıtsız", şartsız uygulandığında kendi içinde başarılı olabilir. Metin ne olursa olsun dönüştürülmüş bir biçim halinda kaydedilecek ve psikanalitik eşelemelerle "gerçekten" saptırılacaktır.

Bu şekilde beni de ikircikliliklere sürüklediniz, Nadja'yı okumak şart oldu sanırım.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Nursel Güler dedi ki:
Bilincimiz tarafından bilinmeyen bir cümle yazılabilir mi?

Benim bu soruya cevabım, "hayır, yazılamaz" şeklinde olacak. Keza yazılan ya da konuşulan "dil"in kendisi bir kurmaca olduğundan ve her türlü kurmacanın -öyle ya da böyle- rasyonel akılla bağlantılı olmasından dolayı böyle bir şey mümkün değil. Öte yandan bu temellendirme ya da çürütme Sürrealistlerin muazzam çabasını haksız, mirasını değersiz mi kılıyor; ona da kocaman bir "hayır" gerek. Bu "deli" adamların her biri inanılmaz çabalarla hem sanatsal ifade olanaklarının ve bizzat sanat tanımının gelişmesinde hem de -biraz çelişik gibi görünse de- aklın farklı yönlerinin keşfedilmesinde önemli roller oynadılar.

Bu konuda bu günlerde yeni bir kitap yayımlanacak. Türkiye'de epey yanlış anlaşılmış sürrealizmin (keza her türlü fantastik sürrealist sayılmıştır bizde) doğru değerlendirilmesinde bu kitabın önemli olduğunu düşünüyorum: Zoraki Güzellik - Hal Foster. Kitapta Breton'un sanatsal görüşü ve Nadja'nın oluşum süreçleri ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin çarpıcı notlar da var. Wink

(Kitapla hemhâl olurkenki süreçte tuttuğum bir takım notlara şuradan ulaşılabiliyor: Yıkarım, Yıkarız, Yıkarlar… Yıkım)


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

"bilinç altı" da "bilinç" kadar fiksiyoneldir. bilinç tarafından bilinen bir cümle yazabilir miyiz sorusu ile bilinç atlı tarafından bilinmeyen bir cümle yazablir miyiz sorusu arasında pek fark yoktur. ikisi de yanlış sorular.

her türlü kurmaca rasyonel akılla bağlantılı demiş barış. iyi de "rasyonel akıl"ın kendisi bir kurmaca - ki "bilinç altı" tam da bunun ifşasıdır, ama böylece insanlık kendisine yeni bir dayanak bulma olanağı buldu adını da bilinç altı koydu- değil mi...

psikanalitik kurama göre rasyonel akıl dediğimiz şey zaten bilinç dışının yönlendirdiği şeydir. kurgulanmış bir öykünün rasyonel akılın etkinliğinden ortaya çıktığını söylemek sürrealizm için yerinde bir eleştiri olmayacaktır çünkü bu eleştiri sürrealizmin üstüne oturduğu kuramsal yapının anlaşılmadığını gösterir.eğer bir kritik yapılacaksa, bunu çok daha radikal bir yoldan yapmak gerekiyor, "bilinç altına" karşı "bilincin" etkinliğine vurgu yaparak değil.. hem "bilincimiz tarafından bilinmeyen bir cümle" tabii ki kurama göre mümkündür. zaten , psikanaliz daha başından beri bunun üzerinde durur ve "tedavisini" bu sayede gerçekleştirir..


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

""
Oysa psikanaliz gibi zorba bir kurama dayanarak oturup bir dizi başlatmak bana şimdilik şüpheli görünüyor.

Psikanalizin zorba bir kuram olduğundan emin değilim. Aksine onu açıklamalarıyla, biriktirdikleriyle çekici ve ilgilenilmeye değer görüyorum. Kuramın pratiğe geçirilirken, “tedavi ederken” zorba bir nitelik kazanması değil tabi ki de kastettiğim. Ancak özellikle resimde ve edebiyatta psikanalizin olanaklarından yararlanmanın faydalı ve hatta gerekli olduğunu düşünüyorum. Bilinçaltının dile gelmesi de bu farkındalığa az çok bağlı.
Öte yandan metnin “gerçekten” sapmasını nasıl okumalıyız? Metin, psikanalitik eşelemelerle mi “gerçekten” sapar yoksa psikanalitik eşelemeler olmadığında mı “gerçekten” sapar? Bence bu nokta tartışmalı.

""
Benim bu soruya cevabım, "hayır, yazılamaz" şeklinde olacak. Keza yazılan ya da konuşulan "dil"in kendisi bir kurmaca olduğundan ve her türlü kurmacanın -öyle ya da böyle- rasyonel akılla bağlantılı olmasından dolayı böyle bir şey mümkün değil.

Rasyonel akıl söz konusu olduğunda haklısınız. Ancak sürrealistlerin sanat eserlerinin yaratımında reddettikleri de rasyonel akılın kendisi. Onların “aklın farklı yönleri” olarak adlandırdıkları şey kontrolsüz düşüncenin kendisi değil mi? Eğer bir kontrolsüz düşüncenin varlığını kabul edersek bilincimiz tarafından bilinmeyen bir cümlenin yazılabileceğini de kabul etmemiz gerekecek. Kontrolsüz düşüncenin olduğu konusunda bir şüphem yok benim; ancak bu kontrolsüz düşüncelerden “kontrollü bir metin” çıkabileceği konusunda şüphem var. Smile
(Zoraki Güzellik’i heyecanla okuyacağım)

""
"bilinç altı" da "bilinç" kadar fiksiyoneldir. bilinç tarafından bilinen bir cümle yazabilir miyiz sorusu ile bilinç atlı tarafından bilinmeyen bir cümle yazablir miyiz sorusu arasında pek fark yoktur. ikisi de yanlış sorular.

Bilinçaltının kurgusallığıyla bilincin kurgusallığı arasında bazı farklar olduğunu sanıyorum. Bilinçaltının bütünüyle dile geldiği durumlardaki kişiyle (bu kişi gerçeklik algısını yitirmiş kişiden başka kim olabilir ki?), “bilinçli kişi” aynı kişiler değil çünkü. Bu nedenle bu ikisi de aynı sorular değil. Bilinçaltı adlandırmadan daha fazla bir “şey”.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

oktay dedi ki:
her türlü kurmaca rasyonel akılla bağlantılı demiş barış. iyi de "rasyonel akıl"ın kendisi bir kurmaca - ki "bilinç altı" tam da bunun ifşasıdır, ama böylece insanlık kendisine yeni bir dayanak bulma olanağı buldu adını da bilinç altı koydu- değil mi...

Oktay'ın yukarıdaki sözlerine cevap verirken aklımda Nursel Güler'in rasyonel akılla ilgili sözleri de var.

Rasyonel aklı, "akılcılaştırma" olarak görüyorum ben. Böylece "aklın dışı akıl dışında kavranamayacağından" demekle "aklın dışı yoktur" demek aynı anlama geliyor benim için. Kurmacanın kendisi zaten kurgusal olacağından rasyonalizm kendi içinde -kendi varlığını meşrulaştırma anlamında- bir şekilde tutarlı. Yeterli değil, ama tutarlı. Sürrealistlerin eylemlerini de bu yüzden önemsiyorum. Bilinçaltı kuramı üzerine ürettikleri onca akılcı açıklama ve uygulama var ki, insanın hayranlıktan gözleri doluyor. ("Konuşulamayacak olan" üzerine söz alma girişiminin kabına sığmazlığından demeli belki de.)


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

En azından Nadja'yı okumadan sürrealizm için pek bir şey söylemek istemiyorum.

Ama ben bugüne kadar sanat eserinde psikanalitik bir çözümleme sezdiğimde, hele onun "bilinçli" bir şekilde göbeğe oturtulduğuna kanaat getirmişsem ondan biraz soğudum açıkçası. Çok sevmeme rağmen Leyla Erbil'de bu böyle, Reha Erdem'in Beş Vakit'inde de. Hamlet'in kendisi dahiyaneliğiyle beni rahatsız etmedi de, 20. yüzyılda üstüne yazılan eleştiriler canımı sıkıyor. He, yazarken kuramdan kendim de yararlanmıyor muyum? Yaman çelişki. Bundan olabildiğince kaçınmak isterdim. Sürrealistlerin çalışmaları bu yönde de aydınlatıcı olabilir diye umuyorum zaten. Çünkü ilk adımda bu yapılan bana, bilincin tanımadığını varsaydığımız alan üstüne fazlasıyla önyargılı birtakım yakıştırmalardan ibaret kurgular dikmek gibi geliyor. Dolayısıyla da sanatçıyı güdümleyen bir ideoloji ve kavrayış, onu metnin (eserin) kendi olası hakikatinden saptırır diye düşünüyorum. Gerçek üstüne bundan fazlasını söylemek istememiştim.

Belki tartışmayı sürdürebilecek başka bir soru da bastırdığımız şeylerin - zihne bir kronoloji atfedersek- tam da bastırıldığı noktada bilince ne kadar dahil olduğu. Bu kalıntılar dışında, belki de sanatın yardımıyla bilinçdışının hakikati üstüne bilgi sahibi olabilir miyiz?

Öbür türlü her şey fazla semptomatik görünüyor.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Sürrealist yazını Nadja’dan alıntıladığım bir bölümle örneklendirmek istiyorum.

""
“Bir oyun: Bir şey söyle. Gözlerini kapat ve bir şey söyle. Ne olursa olsun, bir sayı, bir insan ismi. Aynen böyle (gözlerini kapatıyor): İki, iki ne? İki kadın. Nasıl bu kadınlar? Karalar içinde. Neredeler? Bir parkta… Peki ne yapıyorlar? Çok kolay canım, niçin oynamak istemiyorsun? Bense, yalnız olduğum zaman kendi kendimle böyle konuşurum işte, türlü türlü hikâyeler anlatırım kendime. Üstelik bomboş, saçma sapan hikâyeler de değil: Hatta denebilir ki, tamı tamına bu biçimde yaşıyorum ben”*

Bu bölümle ilgili bir de dipnot var. Şöyle diyor:

""
Bu noktada, gerçeküstücü yönelimin nihai idealine, son kertesine varmış olmuyor muyuz?

Sürrealist Manifestolar’da ise birtakım bağıntılardan arzu edilen anındalığı yakalamaya gelince her yolun mubah olduğu belirtiliyor. Öyle ki, gazetelerden kesilmiş parçaların gelişigüzel bir araya getirilmesiyle elde edilen şeyin “şiir” olarak adlandırılmasına izin verilebileceği vurgulanıyor. Bir de örnek “şiir” var. Biraz uzun olduğu için buraya alamadım.

Sonuç olarak, ben farklı gerçeklik düzlemlerinin olduğunu ve bu farklı gerçeklik düzlemlerinin zaman zaman dile geldiğini düşünüyorum. Bazı ender anlar (ki bu ender anlar genellikle sanatçılarda sanatsal üretimin kaynağını oluşturuyor) düzlemler arasında geçişkenlik sağlayabiliyor. Kavrayamadığımızı bu nedenle “var olmayan” olarak adlandırmıyorum. Sürrealizmi gerçek olarak dayatılan her türden fikre karşı bir başkaldırma olarak gördüğüm için önemsiyorum, tabi gazete örneğinde olduğu gibi üretilenleri tartışma dışında tutmamak kaydıyla.

Kaynak: Breton, A. (2002). Nadja, Ankara: Dost, s. 68.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Nursel Gürel'in iletisinden sonra, "gerçeklik"in kabul edilmiş olası yorumlardan biri olduğu noktasından hareket edip belki şöyle de söyleyebilirim:

"Gerçeküstüyle karşılaşamazsın."


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Gerçeğin durağan bir nokta gibi algılanıp, üstü, öncesi, sonrası, ötesi gibi kesitlerinin kabul edilmesi düşünmeye değer belki de. Bilimin sürekli değiştirdiği-dönüştürdüğü doğruların yanında bu tür ölçütlerle ilişkilendirmediğimiz "manevi" gerçeklerin de insan yaşamında var olduğunu biliyoruz. Bir çok inanç ve din var. Çoğu da başka düzlemlerdekli bir gerçeğin tek kaynağı olduğunu öne sürüyor.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Nursel Güler dedi ki:
Bilinçaltının kurgusallığıyla bilincin kurgusallığı arasında bazı farklar olduğunu sanıyorum. Bilinçaltının bütünüyle dile geldiği durumlardaki kişiyle (bu kişi gerçeklik algısını yitirmiş kişiden başka kim olabilir ki?), “bilinçli kişi” aynı kişiler değil çünkü. Bu nedenle bu ikisi de aynı sorular değil. Bilinçaltı adlandırmadan daha fazla bir “şey”.

bilinç altı fikrini kurcalamak gerektiğini düşünüyorum. bilinç altı denilen şeyin, "bilincin" imkanlarının tüketilememesi üzerine icat edilmiş olabileceği kanaatindeyim. tıpkı bilincin imkanlarının bitirilememesi üzerine bilincin merkezileştirilmesine benzer bir şekilde, bilinç altı merkezileştirilmiştir ve bu merkezin tespitini yapma hakkı da sadece psikanaliste tanınmıştır.

öte ayndan, insan edimlerinin kaynağının bilinç olamayacağı, bilincin sanıldığı gibi kuran değil kurulan bir şey olduğu düşüncesi, bilinç dışı gibi bir kavramın icat edilip bilincin altına eylemlerin kökeni olarak yerleştirilmesi ile sonuçlanmış olabilir. bilinç altının bilinci yönlendirdiği şeklindeki düşünce aslında bir "yönlendiren verili alanın" yokluğunu gizlemek için son bir hamleden ibaret olabilir. son kertede, psikanalizin amacının insan edimlerinin kontrolünü bilince tekrar kazandırmak olduğu düşünülürse -tabii ki burada bir rahip olarak psikanaliste ihtiyaç duyulur- bu söylediklerim üzerine daha iyi düşünülebilir.

bilinç altının adlandırmadan fazla birşey, yani bilincin kurucu unsuru olduğunu söylemek ile eylemin kurucu unsurunun bilinç olduğunu söylemek (yani cogitocu bir yol izlemek) arasında radikal bir fark olduğunu sanmıyorum. psikanalist, hala pek insanca olan modern insanı kurtarmak isteyen bir doktor değilse, nedir ki...


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Gerçekliğin kabul edilmiş olası yorumlardan biri olduğu noktasından hareket ederek Barış Acar’ın söylediğine ek olarak şunu da söyleyebiliriz: “Gerçeküstünün içindesin”

Mehmet Sürücü’nün işaret ettiği “metafizik gerçek” ile sürrealistlerin kastettikleri “gerçek üstü”nün benzer noktalara gönderme yaptıklarını pek sanmıyorum. İlkinde bizim dışımızda ve bizden bağımsız olarak var olduğu düşünülen bir “üst gerçek” var; ikincisinde ise çoğu kez kontrol altına alınamamasına rağmen, kişiye bağlı bir gerçeklik söz konusu. Nesneler farklı. Biri dışındaki gerçekliği, diğeri içindeki (bilinçaltındaki) gerçekliği arıyor.

""
bilinç altının bilinci yönlendirdiği şeklindeki düşünce aslında bir "yönlendiren verili alanın" yokluğunu gizlemek için son bir hamleden ibaret olabilir. son kertede, psikanalizin amacının insan edimlerinin kontrolünü bilince tekrar kazandırmak olduğu düşünülürse -tabii ki burada bir rahip olarak psikanaliste ihtiyaç duyulur- bu söylediklerim üzerine daha iyi düşünülebilir.

Edimlerinin kontrolünü elinden kaçıran bir bilinçten geriye ne kalır? Çoğunluk tarafından algılanan gerçeklik kalmadığına göre o zaman orada yaratılan yeni gerçekliğe uygun farklı bir bilinç inşası olmak zorunda. Bununla beraber bu farklı bilinç inşası da yine bilincin kendi içinden çıkar; çünkü bilincin dışında bilinçten başka bir şey yoktur ama bu bilinç, bilinçaltıyla birlikte var olabilen bir bilinçtir. Psikanalist bu farklı bilinç inşasını alaşağı edip kişiyi tekrar çoğunluk tarafından algılanan gerçekliğe döndürebilen kişidir. Bu da bana kalırsa sanıldığı kadar muhafazakar bir tutum değildir. Hatta psikanalist (“hastaların” çoğu kez sonsuza dek “iyileşemedikleri” göz önüne alınırsa) kişiye farklı gerçeklikler arasında gidip gelme şansı verdiği için gereklidir. Yoksa farklı bir gerçeklik düzlemine geçen kişi sürekli olarak orada kalacağından bu sefer bir başka gerçekliği yaşama deneyiminden mahrum kalacaktır.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Nursel Güler dedi ki:
Gerçekliğin kabul edilmiş olası yorumlardan biri olduğu noktasından hareket ederek Barış Acar’ın söylediğine ek olarak şunu da söyleyebiliriz: “Gerçeküstünün içindesin”

Smile

Ama içinde olduğumuz şey/ kabul edilmiş olası yorum "gerçek" değil mi zaten?

Böyle gidersek "gerçek gerçeküstüdür" analojisine geçmek, hatta bir adım sonra bunun düpedüz totoloji olduğunu öne sürmek de olası görünüyor.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

psikanalize yönelik eleştirilerimi ifade ve psikanalizin muhafazakarlığını afişe edebilmek için sarfetmek zorunda olacağım çabayı ve bu çabayı sarfederken muhtemelen bu başlıkta olmasına gerek olmadığı düşünülecek şeyler yazmak durumunda olacağımı düşünerek, çekiliyorum... herkese esenlikler dilerim.. Smile


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

İçinde olunan şey içinde olanlara göre gerçek. Dolayısıyla hem içinde olup hem de gerçeküstünde olamayız, doğru. Ama verili kabul edilen gerçekliğin içinde olmayanlara göre bizim yaşadığımız gerçeküstü olabilir. Bu durumda ise hangisinin daha gerçek olduğunu tespit edecek bir mekanizmadan yoksunuz.


Re: Sürrealizm ve Otomatik Yazı

Nadja ile ilgili yorum ve değerlendirmelerinizi merakla bekliyorum. Smile