UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Stanisław Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

03 Ara 2010
Barış Acar

Lem, bir bilimkurgu yazarı mı? Eminim benden önce de yüzlerce kez sorulmuş bir sorudur bu. Keza, anlattığı olay ve üstünde durduğu konular uzak bir gelecek üzerine tasarlanmış gibi görünse de, teknolojiyi ele alış biçimi, sık sık fantazmaya kayan dili nedeniyle onu olası dünyalar kurgulayan bir bilimkurgu yazarından çok, eğretilemeler üretmek için ortam arayan, bu yüzden dille uğraşan usta bir öyküanlatıcısı olarak görüyorum ben.

Stanislaw Lem’in dili, bize Woody Allen öykülerinden ve sinemasından epey tanıdık olan bir dil. Aslında Allen’ın hayran olduğu kimseler içinde Lem’in ismini görürsem hiç şaşırmayacağım. 1960 ve 70’lerde absürditenin ve dil oyunlarının çok yoğun olarak kullanıldığı bir anlatı biçemi geliştirmiş Lem. Üstüne üstlük bu dili Allen gibi skeçler mantığıyla değil, bütünlüklü bir anlatı içinde geliştirerek okuyucusunu hiç bıktırmadan peşinden sürüklemeyi de bilmiş.

Gelecekbilim Kongresi, akademi dünyasına yergilerle dolu bir ana hikâye üzerinde gelişiyor. Bu anlamda 70’lerin Avrupa akademik ortamı bizim 2000’li yıllarımızı fena halde andırıyor.

""
Herkesin bildiği gibi günümüzde iki tür akademisyen var artık: Masabaşındakiler ve gezginler. Masabaşındakiler çalışmalarını geleneksel yöntemlerle sürdürürken, bir türlü yerinde duramayan diğer meslektaşları akla hayale gelebilecek her çeşit uluslararası seminer ve sempozyuma katılırlar. Bu ikinci akademisyen tipini şıp diye teşhis etmek mümkün: Yakasına adını, akademik unvanını ve çalıştığı ünüversiteyi belirten bir kart takar; cebinden uçakların iniş kalkış saatlerini içeren bir program saklar; kemer tokaları –ve de el çantalarının üzerindeki kilitler– asla metal olmaz, havaalanlarında uçağa binecek yolcularda silah taraması yapan aletlerin alarmlarını lüzumsuz yere çaldırmamak için hep plastik olur bu tokalar. (s. 6-7)

Ijon Tichy’nin Kosta Rika’da yapılacak kongreye davet edilmesiyle başlayan hikâye, etkinliklerin yapılacağı yüz katlı, odalarla mutfak arasındaki uzaklık 2,5 km.’yi bulduğu için yumurtanın sarısının asla sıcak olarak servis edilemediği ve bilimadamlarının ses hızını aşan servis asansörleri ve robotlar aracılığıyla bu sorunun üstesinden gelmek için canhıraş çalıştıkları, Bach eşliğinde striptiz yapan kızların katlarda gezindiği Hilton binasında geçiyor. (s. 9-10)

Hilton’un yüzlerce konuğunu ağırladığı bu tip kongrelerde herkese sınırlı bir süre düştüğünden Lem, sunumları yapmak için dahice bir çözüm öneriyor.

""
Toplantının akışını hızlandırmak için bütün raporların önceden dağıtılıp incelenmesi gerekiyordu, konuşmacıysa sadece sayılarla konuşacak, çalışmasındaki en çarpıcı paragraflara aynı şekilde dikkatleri çekecekti… Amerikan heyetinden Stan Hazelton hissederek tekrarladığı sayılarla salonda derhal bir heyecan rüzgârı estirdi: 4,6 11 ve dolayısıyla 22; 5, 9 sonuç itibariyle 22; 3, 7, 2, 11’den çıkan sonuç 22 ve sadece 22 idi!! Birisi peki ama ya 5, hem 6, 18 ya da 4’e ne demeli, diyerek ayağa fırladı; Halzeton her halükârda sonucun 22 olduğu şeklinde açık kapı bırakmayan bir cevapla karşılık verdi bu itiraza. Hazelton’un bildirisindeki sayıların anahtarına bakıp 22’nin dünyanın sonu anlamına geldiğini gördüm. (s. 24)

Öykü (Lem’in çalışmaları bana roman kurgusundan çok öykü yapısına yakınmış gibi geliyor nedense), Hilton dışında meydana gelen toplumsal ayaklanmalar ve bunun sonucunda musluk sularına karıştırılan sakinleştiriciler ya da polisin eylemcilere attığı, herkesi karşısındakini anlamaya ve empati kurmaya iten, etrafı sevecenlik ve pişmalıkla dolu bir sevgi seline çevirecek KOMSEV (Komşunu Sev) adlı kimyasal silahlarla yepyeni bir boyuta giriyor. (s. 31-32) Bunu izleyen hikâye Tichy’nin gördüğü birbirinden karmaşık ve eğlenceli (elbette Tichy için değil, okur için eğlenceli) sanrılarla ilerliyor. İki ayakları üzerinde yürüyen devasa fareler, çiçek açan bedenler, roket takılmış paraşütler, beynin bir başkasına transfer edilmesiyle yapılan “beden nakilleri” bu sanrıların bir kısmı. Sanırım Tichy’nin hasta odasında, yatağının başucunda bulduğu operasyon kartı nasıl bir şeyden söz ettiğimi anlatmanın en iyi yolu:

""
Sayın Hasta (adı, soyadı)! Şu anda devlet deneme hastanemizde bulunuyorsunuz. Hayatınızı kurtarmak için şiddetli, aşırı şiddetli (bir seçeneği işaretleyiniz) önlemler alınmıştır. Modern tıbbın sunduğu en son gelişmelerden yararlanan en başarılı cerrahlarımız sizi bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on kez (bir seçeneği işaretleyiniz) ameliyat etmişlerdir. Tamamen sizin iyiliğinizi düşünen cerrahlar, Federal Kanun (gözden geçirilmiş kanun hükmünde kararname 1-989/0001/89/1) çerçevesinde hareket ederek organizmanızın bazı parçalarını diğer şahıslardan alınan parçalarla değiştirmek zorunda kalmışlardır. Şu anda okumakta olduğunuz yazı, bizlerin kurtardığını hatırlatmakta yarar gördüğümüz hayatınızdaki bu biraz beklenmedik yeni koşullara en iyi şekilde uyum sağlamanıza yardımcı olmak düşüncesiyle hazırlanmıştır. Kollarınız, bacaklarınız, belkemiğiniz, kafatasınız, akciğerleriniz, mideniz, böbrekleriniz, karaciğeriniz ve diğer organlarınızın (bir ya da daha fazla seçeneği işaretleyiniz) alınması gerekli görülmüştür; ancak bu ölümlü kalıntılarınıza, mensubu olduğunuz dinin vecibeleri doğrultusunda muamele yapıldığı konusunda sizi temin ederiz; söz konusu organlarınız dinî vecibelere usûllere göre defnedilmiş, tahnit edilmiş, mumyalanmış, denize gömülmüş, yakılıp külleri habvaya savrulmuş,-kül kabına konmuş-çöpe atılmıştır (bir seçeneği işaretleyiniz) Bundan sonra içinde mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürdüreceğiniz yeni bedenin sizi biraz şaşırtması muhtemeldir; ancak zaman içerisinde tıpkı tüm saygıdeğer hastalarımız gibi sizin de bu bedene alışacağınızı taahhüt ederiz. Organizmanıza alimizdeki kesinlikle en iyi, mükemmel biçimde fonksiyonel, yeterli nitelikleri taşıyan, mevcut (bir seçeneği işaretleyiniz) organları aktarmış bulunuyoruz. Bu organlar bir yıl, altı ay, üç ay, üç hafta, altı gün (bir seçeneği işaretleyiniz) süreyle garantilidir. Takdir edersiniz ki… (s. 52-53)

Öykünün üçüncü ve Tichy’yi gelecek zamana götürecek bölümlerinden biri (dil oyunlarının insanı kendinden geçirecek kadar komikleştiği ana bölüm) bu noktadan sonra başlıyor. Bu kadar tanıtımdan sonra bu kısma da, okuyanın keyfini kaçırmamak için, girmeyeyim. Ancak Christopher Nolan’ın “müthiş” Inception filminin “nasıl olmuş da düşünülmüş” olduğunun hayretle söylendiği bugünlerde aşağıdaki not kaynak göstermek bakımından ilgi çekici olabilir:

""
“Psikomatik” firması son zamanlarda çok yönlü fantaziler üretmeye yarayan katman haplarının, çok tabakalıların reklamını yapmıyor muydu? Farzedelim Marengo savaşındaki Napolyon olmak istiyorsunuz ve çatışma sona erdiğinde hemen gerçekliğe dönmek gibi bir aceleniz yok, o zaman Mareşal Ney ya da İmparatorluk askerlerinden biri hemen savaş alanının orada size gümüş bir tepsi içinde bir başka hap getiriyor. Bu da sanrının bir parçası, ama bir şey fark etmiyor, çünkü bu hapı yutunca bir sonraki rüyanın kapıları açılıyor size ve bu durum isteğe bağlı olarak devam ediyor. (s. 108)

Alıntıların ve referansların yapıldığı kaynak: LEM, Stanislaw. Gelecekbilim Kongresi, (Çev. Fatma Taşkent), İstanbul: İletişim Yayınları, 1997.

Kategori:

Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Barış Acar'a bu "okurken bitmesini istemediğim" yazısı için teşekkürler.

Ne yazık ki Lem'den çok az kitap okyabildim bu güne kadar. Yıldızlardan Dönüş ve Solaris'i yıllar önce,Baskan Yayınlarından, Yenilmez'i de yakın zamanlarda, çeşitli bilimkurgu derlemelerinde de birkaç öyküsünü okumuştum.

Hayranı olduğum bilimkurgu yazarlarının başında Ursula le Guin geliyor, sonrasında Lem ve Arthur C. Clarke, Pfilip K. Dick gibi yazarlar.

Günümüzde artık bilimkurguya edebiyat okurlarının bakışı da bence bu gibi yazarlar sayesinde değişti. "Bilimkurgu" eğlencelik, hafif, sudan bir yazım türü olmaktan çıktı. Okudukça yazdıklarının "iyi" olduklarını gördük. Yarattıkları fantastik veya gerçekçi dünyaların, işledikleri felsefi ve politik temaların diğer hiçbir türde yakalanamayacak etkilerini gözlemledik.

Küçük bir değinme yapamadan geçemeyeceğim. Bu olumlu kalite gelişimi diğer türlerde de gözle görülür ilerlemeler kaydetti. Polisiye veya fantastik türler bazı eşikleri artık aştılar bence. Bugün Yapı Kredi, İthaki gibi daha birkaç yayınevinin iyi çevirilerle yayınladıkları çok değerli polisiye romanlar var. Bir Tolkien veya bir John lee Carrie, Ruth Rendel, bugün bu türlerin daha iyilere doğru bir ivme kazanmasının yollarını açanlar değil midir?


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Yenilmez'i merak ediyorum aslında. Nasıl bir kitap?


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Daha önce yaptığı keşif gezisinde kaybolan gemiyi aramak için indikleri gezegende yaşananlar. Özetle... İndikleri gezegen, romanda insan gibi, başlı başına canlı bir varlık olarak tasarlanmış.

Lem'in nette kitaplarına bakarken, Ölümlü Makineler adlı eserini de okuduğumu anımsadım. Öykülerden oluşmuştu ve içinde çok çok iyi öyküler vardı.


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Yenilmez'i tanıtıcı bir yazı yazabilirim ilerideki günlerde. Ama yeniden okumam gerekecek tabi ki.


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Mehmet Sürücü dedi ki:
İndikleri gezegen, romanda insan gibi, başlı başına canlı bir varlık olarak tasarlanmış.

O zaman Solaris'le aralarında bir ilişki olmalı.

Mehmet Sürücü dedi ki:
Lem'in nette kitaplarına bakarken, Ölümlü Makineler adlı eserini de okuduğumu anımsadım. Öykülerden oluşmuştu ve içinde çok çok iyi öyküler vardı.

Keşke o kitaptan da öyküler okuyabilsek. Wink


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Ölümlü Makineler kitabı bende yok ne yazık ki. Bir yerden bulup okumuştum. Bazen yokluğunu duyduğum şeylerden birisi de; beş-altı kişilik bir grup oluşturarak bu tür romanları ortak alıp, beraber okumak. Özellikle bazı romanlar okunduktan sonra kitaplıklarda örümcek ağlatıyla yakın ilişkiler kuruyorlar. Belki böylesi kitaplar kapalı da olsa çevrime girip, başka başka kişilerce okunabilirler.

(Bir yerde parkta herkesin okuması için bırakılan kitaplar uygulaması okumuştum. )


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Stanislaw Lem’in “Bilimkurgunun Yapısal Analizi Üzerine” adlı makalesini özetlemeye çalışacağım.

Lem makalesinde, başlarda, edebiyatın farklı dalları ve soykütüksel türlerinin şüphe götürmez bir biçimde birbirinden ayrı olduklarına, daha sonraki aşamalarda bir melezleşmeye gidildiğine, bunun söykütüksel bir edebi ensest tabusuna kadar uzandığına değinir. Bir edebi eserin bitirilene kadar, yazıldığı sırada konulmuş kurallara uyularak oynanması gereken bir “oyun” olarak sayılabileceğini, bu oyunların “boş” ya da “anlamlı” olabileceğine değinir. “Boş” nitelemesini de satranç oyunuyla örnekleyerek, onun kapalı, dış dünyaya gönderme yapmayan sadece kural ve sonuçlarının kendi içindeki ilişkileri ile sınırlı kaldığını belirtir.

""
“Edebi oyunlar ise gerçek dünyanın nesnelerine dair anlamlar barındıran doğal dil ile oynandıkları için, içsel anlam örgüsü asla bu derece yüksek bir yalıtılmışlıkta bulunmaz. Yalnızca, matematik gibi özel olarak kendi dışında kalan dünyayla anlamsal bağlar içermeyecek şekilde inşa edilmiş dille “boş oyunlar” oynamak mümkün olur.”
S:28

Edebi oyunlarda iki çeşit kuraldan söz eder Lem. Bunlardan birincisi, oyun açıldıkça dış dünyaya dair anlamsal örgüleri kurar, ikincisi ise oyunun açılmasını mümkün kılar. Dünyaya ait anlamsal örgüleri kurmanın çok farklı anlamlar içerebileceği, yüklenebileceği gerçeğine değindikten sonra, klasik masalların da sadece kendilerine ait ayrı ve içsel bir anlam taşımadıklarını ve bütünüyle gerçek dünyayla ilintili olduklarını, gerçek dünyanın varlığının onlara bir anlam kazandırdığını vurgular.

""
“Bir mitte ya da masalda meydana gelen olaylar her zaman kaderin, anlamsal olarak, tasvir edilen dünyanın sakinlerine buyurduklarına bağlıdır. Bu demektir ki, mitin ya da masalın dünyası sakinlerine karşı ya düşmanca ya da dostanedir, ama asla tarafsız değildir. Bundan dolayı masallar, maksattan yoksun anlamı ve mesajı olmayan çeşitli nesneler ve süreçlerden oluşan, bizim ne iyiliğimizi ne de kötülüğümüzü isteyen ve yalnızca öylece var olan olarak tanımlanabilecek bir gerçek dünyadan ontolojik olarak farklıdırlar. Mitin ya da masalın dünyaları ya tuzaklar ya da mutluluk verici evrenler olarak kurulurlar. Eğer mantıksız bir dünya var olmasaydı, yani gerçek dünya diye bir şey olmasaydı, mit ve masal dünyalarının “differenta specifica”sını, yani eşsizliğini algılamak bizim için imkânsız olacaktı.”
S.29

Edebi erserin aynı anda birkaç anlamsal ilişkiye birden sahip olabileceğini, masallarda içsel anlamın kendi dünyasıyla gerçek dünyanın ontolojik özelliklerinin zıtlığından türediğini, anti masallarda ise anlama, klasik masalların paradigmasının tersine çevrilmesiyle ulaşılabileceğine değinir. Mark Twain’in dünyasındaki, iyi ve terbiyeli çocukların mutsuz, en kötü çocukların da mutlu yaşadığı gibi bir örnekle, temel bir oyunun kurallarının tersine çevrilebileceğini ve böylece yeni bir nesil, yeni bir kurallar kümesi, yeni bir eser türü yaratılabileceğini öne sürer.

Makalenin devamında, 20. yüzyılda ana akım edebiyatın kurallarının evriminden, doğurduğu gelenek dışı sonuçlarından, “Tanrı yazar” ın ölümünden söz eden Lem, yeni kuralların nasıl algılanması gerektiğine, bu yeni sapmaların çağdaş yazar için önemine değindikten sonra, bunun masal ve bilimkurgu dünyasına olabilecek yansımaları üzerindeki düşüncelerini belirtir.

""
“Bu yüzden iki çeşit edebi fantezi vardır; masallarda ve bilimkurguda olduğu gibi “nihai” fantezi ve Kafka’da olduğu gibi “geçici” fantezi. Bir bilimkurgu hikayesinde, zeki dinozorların varlığı genelde gizli bir anlamın varlığına işaret etmez. Bunun yerine, zeki dinozorlara ancak bir hayvanat bahçesindeki zürafa kadar hayret etmemiz beklenir. Onlar soyut, söylemsel, mecazi bir anlam sisteminin bir parçası değil, sadece empirik dünyanın bir parşası olarak tasarlanmışlardır. Oysaki Dönüşüm’de insanın bir böceğe dönüşmesini fantastik bir mucize olarak kabul etmemiz beklenmez. Aksine Kafka’nın nesneler ve deformasyonlarla bir sosyo-psikolojik durumu tasvir ettiğinin bilincine varmamız gerekir. Bu dünyanın sadece dışsal kabuğu bu garip fenomenle kurulur, içsel çekirdeğin fantastik olmayan katı bir anlamı vardır. Bundan dolayı, bir hikaye dünyayı olduğu gibi betimleyebilir ya da onu yorumlayabilir (ona değerler atayabilir, onu yargılayabilir, ona isimler takabilir ya da ona gülebilir vs) veya çoğunlukla bu ikisini aynı anda yapar.
S:31

Edebi metinlerdeki dünyaların sınıflaması şu şekilde verilir;

Klasik masal dünyası; Fizik ahlak tarafından yönetilir. İnsana olumlu yaklaşılır. Bu dünyada bir “mutlu son” gözetilir.

Mit dünyası; İnsana genelde olumsuz yaklaşır. Babalar öldürülerek suçlu yaşanır, türlü türlü kötülükler ve olumsuzluklar yaşanır. Bu dünyada “mutlu (aşk) yoktur.

Gerçek dünya; Tarafsızdır. Realizm, bu dünyayı günümüzdeki haliyle tasvir eder.

Bilimkurgusal dünya; Uzay-zamanın farklı noktalarında tasvir edilmeye çalışılır. Dayanak noktası, gösterilen her şeyin prensipte ampirik ve rasyonel bir açıdan yorumlanabilir oluşudur. Bilimkurguda açıklanamaz mucizeler, aşkın durumlar, şeytanlar ve iblisler olmaz ve olay örgülerinin, gerçekleşmesi muhtemel durumlar olarak görülmesi gerekir.

Lem devamında “gerçekleşmesi muhtemel durumlar” ve “gerçek bilimkurgu”, “sözde bilimkurgu” kavramlarına değinir. Bilimin mutlak gücünden yola çıkılarak, gelecekte her şey olabilir gibi bir yaklaşımla “gerçek bilimkurgunun” uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, Kafka’daki gibi fantastik tarzda, mesajın içeriği üzerine kurulan bir yapı da bununla ilişkilendirilemez. “Sözde bilimkurgu” olarak nitelendirilecek eserler, tersine çevirme kurallarıyla (insan bedeninin güzel olduğunu düşünüp bunu bir uzaylıya çirkin geleceğini düşünmek gibi) gizli anlamları olmayan, derinliğine hiçbir şeyi temsil etmeyen birer “boş oyun”a çevrilmişlerdir, bu nedenle sadece bir “oyun” olarak değerlendirilebilirler.

""
“Tersine çevirmeler, değişim ancak dünyanın temel bir özelliğinde meydana geldiğinde ilginçtirler. Zaman yolculuğu hikayelerinin kaynağı budur: tersinmez olan zaman, tersinir bir karakter kazanır. Öte yandan, yerel bazdaki tüm tersine çevrimler ilkeldir. (Dünya’da insan en üst biyolojik türdür bir başka gezegende ise zeki dinazorların ev hayvanıdır. Biz proteinden oluşuruz, uzaylılar silikondan gibi) Bu durumda, sadece yerel olmayan bir tersine çevirmenin ilginç sonuçları olabilir: Biz dili bir iletişim aracı olarak kullanırız ve her araç prensipte mucidinin iyiliği veya kötülüğü için kullanılabilir. Bu yüzden Delany’nin Babel-17 kitabında olduğu gibi, dilin köleleştirmek için bir araç olarak kullanılabileceği fikri, dünya görüşümüz ve kavramsallaştırmada kullandığımız araçların birbirlerinden bağımsız oldukları hipotezinin bir uzantısı olarak oldukça ilginçtir. Bunun ilginç olmasının en önemlinedeni, bu tersine çevirmenin ontolojimize yönelik bir sorgulama geliştirmiş olmasıdır.”
S:33

Bilimkurguda arzu edilenle gerçeğin varlığını ayırmada ancak rasyonel bilimin varlığının yol gösterici olması gerektiğine değinen yazar, uzay seyahatlerini hayal edebildiğimiz dönemlerde teknik olarak yüzen gemileri, uçan halıları, balonları kullanmamızın çok da fazla bir şey değiştirmeyeceğini ama uzay yolculuğu gibi bir gerçeğin ortaya çıkışından sonra bunun keyfi olarak seçilemeyeceğini belirtir.

""
"Bilimkurgunun Ortodoks ve hetorodoks çevreleri arasında süregiden tartışma maalesef ilgili tarafların dışına çıkmamıştır ve bu durumun böyle süreceği aşikardır. Oysa yeni, daha iyi ve daha karmaşık bir bilimkurgudan faydalanabilecek olan okurlar, hayranlar arasından değil, ancak ana akım edebiyat okurları arasından çıkabilir. Çünkü daha önce dünya edebiyatının en iyi ve karmaşık eserlerini keyifle (yani zorlanmadan) okumadıysanız, bu bahsettiğim varsayımsal, henüz var olmayan ama olgusal olarak iyi olan bilimkurgunun okunmasının mümkün olacağına inanıyorum ben. Bu yüzden bilimkurgunun devrimsel gelişimi her daim, geniş okur kitleleri tarafından terk edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ve yazarlar da, okurlar da istemezse, önümüzdeki yıllarda bu sahada olumlu bir değişimin gerçekleşme ihtimali çok düşüktür, aslında neredeyse sıfırdır. Çünkü eğer gerçekleşirse bu, gelecekbilimin “karmaşık eğilimlerin değişimi” olarak adlandırdığı durum olur ve böylesi olaylar dış çevrede güçlü etkenler ortaya çıkmadan, sadece birkaç bireyin isteği ve belirleyiciliği ile meydana gelmez.
S:37

Lem, teknolojik gelişimin yaşamın tüm alanlarında yarattığı değişimin, zamanında ve yeterince değişemeyen bilimkurguyu; anlatım yapılarının gerçeklikten uzaklaşmaya sürüklediğinden, donmuş, fosilleşmiş paradigmalara dönüştürdüğünden söz eder. Bilimkurgunun varsayımsal önermeleri sosyo-psikolojik olayların çok karmaşık akışı içine yedirebilme sanatını kullandığını, zamanla bundan uzakta kalındığını vurgular.

Alıntılar: LE GUIN, LEM, ORWELL, vd. Başka Dünyalar Mümkün - Bilim Kurgu, Siberpunk ve Siyaset, (Der.: K. Murat Güney; Çev.: Canay Özden, Elif Çopuroğlu vd.), İstanbul: Varlık Yayınları, 2007.

Aktif link


Re: Stanislaw Lem'in "Gelecekbilim Kongresi"

Lem'in iyi bir yazar olmasının yanında kuramsal olarak sağlam temele sahip bir entelektüel olduğunu tahmin ediyordum; ama bu kadarını beklemiyordum doğrusu.

Özellikle fantazma üzerine yazdığı ve Kafka'yla örneklediği karşılaştırma çok hoşuma gitti. Bu kısım aslında onun bilimkurguyu nasıl düşündüğünü de çok güzel açıklıyor.

Bu müthiş notlar için çok teşekkürler.