UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

23 Eki 2010
Mehmet Sürücü

LEM, Stanislaw.
"Yedinci Girişim ya da Trurl'un Kendi Kusursuzluğu Nasıl Sonuçsuz Kaldı?",
Aklın G'özü
(Benlik ve Ruh Üzerine Hayaller ve Düşünceler)
,
(Yay. Haz.: Daniel C. Dennett, Douglas R. Hofstadter),
(Çeviri: Füsun Doruker),
İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi,
s. 279-285.

Kitap için aktif bağlantı

Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Stanislaw Lem öyküleri hakkında çok az bilgim var. Aşağıdaki bilgilerin okuma öncesi önemli bir hazırlık olabileceğini düşündüm.

""
Uzunca bir süre edebi türler arasına kabul edilmeyen bilim kurgu, yazarlarının gün geçtikçe artması ve metinlerin yalnızca teknoloji güzellemeleri olmaktan çıkıp insan varoluşuna ve doğasına dair derin sorgulamalar içermeye başlamasıyla birlikte önemli bir edebi tür olarak kendine sağlam bir yer edinmeyi başarmıştır.
...
1956’dan, yani Stalinist yönetimin yerini reformist bir yönetimin almasından sonra Lem’in öykü ve romanları daha farklı bir boyut kazanmaya başladı. Soruşturma (1959), Aden (1959), Solaris (1961), Yıldızlardan Dönüş (1961),Yenilmez (1964) ve Sahibinin Sesi (His Master’s Voice, 1968) gibi eserlerinde gizemli, çoğunlukla bencil, yıkıcı ve farklı olana düşmanca yaklaşan karakterler çizdi.
...
Her ne kadar Lem’in eserlerinde birebir toplumsal ve siyasal göndermeler aramak onun yazdıklarını oldukça basite indirgemek anlamına gelse de Solaris ve Fiyasko’da iletişim kurulamayan varlık ya da yapı belirli bir zihniyete sahip olan ve farklı düşünceleri kabul etmeyen bir siyasal rejimle ilişkilendirilebilir. Sonuçta Lem’in başının Polonya’daki komünist rejimle hiç bir zaman hoş olmadığı bilinen bir gerçektir.

Kaynak


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Nihayet ilk bilimkurgu öykümüze ayıracak biraz vakit bulabildim. Trurl ve Klapaucius adlı iki inşacı-robot'un galaksilerarası yaptığı gezileri konu alan bir serinin parçası okuduğumuz öykü. Öykü serisini barındıran Cyberiad henüz Türkçe'ye çevrilmemiş. Dünyalar yaratmak ve canlılar tasarlamak gibi işleri olan bu tanrı misali iki robot dostun diğer hikâyelerini okumak için sanırım İngilizce'sine başvuracağım.

1967 yılında yayımlanmış bu öyküyü okurken öncelikle aklıma Exupery'nin Küçük Prens öyküsü geldi. Lem, sanki, küçük bir gezegenin üstünde yaşayan Küçük Prens'i bir diktatör olarak yeniden kurgulamış. Trurl'un çok düşünmeden yaptığı bir girişimle, gaddar bir hükümdar olan Excelcisus'a kutu içinde canlı bir gezegen armağan etmesini konu ederek, Lem, bir yandan tanrı-insan ilişkisini etik bir çerçevede sorgulamaya kalkışmış (Trurl'u neredeyse Excelcisus'la özdeşleştirmiş), bir yandan da ne kadar zor durumda olursa olsun insanlığın kendisi için bir çıkar yol bularak özgürlüğe ulaşacağını vurgulamış.

Öyküde beni kendine hayran bırakan, Lem'in günümüzde sinema tarafından çokça işlenmiş olan bir konuyu, 1967 yılında, böylesine canlı, inandırıcı ve edebî olandan taviz vermeden kurabilmesi oldu.

Çok fazla okumadığım bilimkurgu alanından Stanislaw Lem'in bu güzel öyküsüyle bizi buluşturan Mehmet Sürücü'ye teşekkür ediyorum.

NOT: Armağan Ekici'nin blogundan bu kitaba ait Dünya Nasıl Kurtarılmıştı adlı bir bölüm buldum; okumak isteyenlere.

cyberiad-1975.jpg

Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Daha önce şöyle bir "okumak isteyenler için" deyiverdiğim Dünya Nasıl Kurtarılmıştı öyküsünü, özellikle Ekici'nin muhteşem çevirisi için, mutlaka okumanızı öneririm.


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Uygarlık 'n' harfine ne kadar çok şey borçluymuş meğer?


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Lem'in Cyberiad kitabına henüz ulaşamadım, ama Gelecekbilim Kongresi elimde; okumaya başlayacağım. Smile


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Çeviriyi beğenmenize çok sevindim.


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Armağan Ekici dedi ki:
Çeviriyi beğenmenize çok sevindim.

Keşke çevirilerin devamını okuyabilsek. Smile


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Trurl minik bir gezegende, isyan ederek ayaklanan Pancreon ve Cyspenderora halkının tahtından indirip sürgüne gönderdikleri kralları Excelsius’la karşılaşır. Olanları anlatan krala acıyan Trurl ona yardımcı olmaya, bir iyilik yapmaya karar verir. Bir yandan da sürgünden kurtarıp, eski haklına tekrar kötülükler ve acılar yaşatmasına gönlü elvermez.

""
“Trurl kollarını sıvayıp, tüm uzmanlığını ortaya koyup, krala tümüyle yeni bir krallık inşa etti. Sayısız kentler, nehirler, dağlar, ormanlar, dereler, bulutların dolaştığı bir gökyüzü, gözü pek ordular, şatolar, kaleler, harem daireleri, güneş altında parlayan zevksiz Pazar yerleri, aşırı yorucu çalışma günleri, danslar ve şarkıların güneş doğana kadar sürdüğü geceler ve kılıç oyunlarının şakırtılarıyla dolu bir ülke yarattı. Bu krallığın başkentine mermer ve kaymak taşı bir saray kondurup, saygın bilgelerle dolu bir meclis oluşturdu; kış sarayları, yazlık villalar, entrikalar, işbirlikçiler, sahte tanıklar, hemşireler, muhbirler, rüzgarda kıpkırmızı sallanan tüylerle süslü harika küheylanlar yerleştirip atmosferi gümişi seslerle dolu müzikler ve yirmi bir pare top ateşiyle süslemeyi ihmal etmedi. Ülkeye gerekli olan bir avuç vatan haini ile aynı sayıda kahramanı, bir avuç kahin ve falcıyı, bir mesihi ve bir büyük şairi ekledikten sonra eğilip, mikroskobik gereçleriyle son dakika ayarlarını yaparak her şeyi harekete geçirdi. Ülkenin kadınlarına güzellik, erkeklerine sarhoş olunca asık suratlı bir sessizlik ve haşinlik, resmi görevlilerine kibir ve alçakgönüllülük, astronomlarına yıldız sevgisi ve çocuklarına gürültü etme becerisi verdi. Bütün bunların hepsini de ince ayrıntılarına kadar düzenlenip istenilen yere rahatça taşınabilecek bir kutunun içine yerleştirdi.”
S:280

Tarihsel geçmişlerimizdeki yaradılış söylencelerine benzeyen ne kadar çok şey var değil mi? Güçlü, saygıdeğer birisini memnun etmek için yaratılan bir dünya. Her şeyiyle, eksiksiz bir dünya. Buradaki dünyanın mikro boyutta oluşu onu bir oyunun masum bir parçası olarak görme yanılgısına sürüklüyor bizi. Boyutu küçük olduğu için, ve bir nedenle, bir sanat, bir sihir kullanılarak, neredeyse yoktan yaratıldığı için, içindeki her şeyin olduğumuz gerçeklik boyutunun dışında olduğunu varsayıyoruz.

Yaşadığımız dünyada, evrende varlık ve maddeyle üç şekilde varlık ilişkisi içerisinde olduğumuzu düşünüyoruz. Kendi varlığımızın cisimleştiği odak, sıfır veya nötr bölge olarak düşünülecek olursa, mikro veya makro boyutlardaki sonsuz büyük ve küçüğe doğru uzanan maddenin, varlığın durumlarını da sıradan duyularımızın ötesinde olgular olarak kabul ederiz. Bunlarla ilgili tinsel veya ahlaksal derinlemesine çıkarımlar, ahlaksal boyuttaki iyi-kötü kavramlarına değinen değerlendirmelere sokmayız. Bu zaman zaman kendi yaşadığımız dünyada da seçtiğimiz bir yol olup çıkabiliyor. Odak noktası olarak insan alındığında (çoğunlukla insanın da bu sınıflamalara dahil edildiği) milyonlarca canlıdan oluşan bir karınca veya arı kolonisi bizler için kendi boyutumuzun dışında, bir fanusun ardında, başka bir şey, bir yere kadar canlı, acı duyabileceğini düşünmeye yanaşmadığımız varlıklar olup çıkabiliyor.

Burada dikkatimizi çekmeye çalışılan olgu şu bence;

""
“Belki de burada boyutların önemli olmadığını, çünkü hükümetlerin metreler ya da kilolarla ölçülmediğini, ister dev ister cüce olsun duyguların her nasılsa benzer olduğunu anladı…”
S:281

Yaşamın, duygunun, hissetmenin varlığın boyutla ilişkisini sorgulamama neden olan bölümler bunlar. Ayrıca aşağıdaki alıntının da öykünün en can alıcı, çarpıcı yerlerinden birisi olduğunu düşünüyorum;

""
“Kendi uygarlığımızdan yüz milyon kez daha büyük boyutlu başka uygarlıklar olmadığını nereden biliyorsun? Eğer varsa bizim uygarlığımız da bir model sayılmaz mı? Ayrıca boyutların ne önemi var? Kutudaki krallıkta başkentten ülkenin bir ucuna gitmek, içinde yaşayanlar için aylar sürmüyor mu? Acı çekmiyorlar mı, ağır işçiliğin yükünü bilmiyorlar mı, ölmüyorlar mı?” S:282

İster istemez evren karşısında bizim nasıl bir boyutla algılanabileceğimiz geliyor aklıma. Kimin gönlünü yapmak için, kimi neşelendirmek için bir kutuya konduk? Smile


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Cyberiad'ın İngilizce basımını buldum: bağlantı


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Hoş bir rastlamtıyla Barış Acar'ın verdiği linklerde Lem!in "maske" adlı öyküsünün türkçesini buldum. Öyküyü okumaların arasına eklemek isyemiştim, ama çok fazla uzun gelmişti.

http://www.scribd.com/doc/19489872/Stanislaw-Lem-Maske

Belki ilgilenenler olur diye linkini ekliyorum.

Burada da Lem'in çeşitli konulardaki konuşmaları, makaleleri derlenmiş sanırım(ingilizcem çok çok yetersiz)
http://www.scribd.com/doc/34570455/Lem-Stanislaw-Micro-Worlds-Essays-10-v3-0

Oates'le ilgili bir kısa tanıtım;
http://www.scribd.com/doc/13623721/Joyce-Carol-Oates

(Acaba Barış Acar'ın beğendiği öyküleri veya makaleleri çevirip, forma eklediği bir rüyayı görmemizde nasıl bir sakınca olabilir?)


Re: Stanislaw Lem - Yedinci Girişim

Mehmet Sürücü dedi ki:
(Acaba Barış Acar'ın beğendiği öyküleri veya makaleleri çevirip, forma eklediği bir rüyayı görmemizde nasıl bir sakınca olabilir?)

Zaman ve dil yetersizliği geçerli iki mazeret olacaktır sanırım.

Çeviriyi meslek edinen arkadaşlar el atmalılar konuya. Smile